Ankara Üniversitesi Akademik Arşiv Sistemi:
- Üniversitemiz Akademik ve Kültürel Mirasını toplama, saklama ve geniş kitlere duyurmak amacını taşır
- Üniversitemiz akademik çıktılarını uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar
- Etkisini artırmak için telif haklarına uygun şekilde Açık Erişime sunar
Ayrıca Üniversitemiz Önlisans, Lisans ve Yüksek Lisans ders notlarına Açık Ders Malzemeleri sistemi üzerinden erişebilirsiniz.
Akademik Arşiv Sistemi farklı bölümlerden oluşur:
- Dergiler = Bu kategoride Ünivrsitemizde yayınlanan dergilere ulaşabilirsiniz
- Kitaplar= Üniversitemizde yayınlanan kitapları bu kategoride bulabilirsiniz.
- Gazeteler= Geçmişten günümüze bazı gazetelerin, bazı sayıları sizi tarihte bir yolculuğa çıkarıcak.
- Tezler= Yüksek Lisans, Doktora ve Uzmanlık Tezleri bu kategori altında yer almaktadır.
Recent Submissions
Yaşlılık ve yaşlıların eğitimi
(Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, 2024) Akın, Gülden (Editör)
Alternative Dispute Resolution on Consumer Conflicts in the EU and Turkey
(Ankara Üniversitesi, 2024) Ünal, Esra
Consumer conflicts arise every day, and how to handle this issue is a major part
of ensuring consumer redress mechanisms. In the 1970s, alternative dispute
resolution (ADR) methods were adopted in response to an increase in consumer
conflicts, with the aim of reducing the workload on courts. ADR has been supported
by the European Union (EU), which enacted the 2013/11/EU ADR Directive to
standardize consumer redress mechanisms between Member States. However,
because of the general nature of the provisions, there have been many different
approaches and methods in the member states. It has also become imprecise to
understand if it is a good role model or effective because of the ambiguous provisions
and various approaches.
Turkish Law on Consumer Protection entered into force in 2014 to ensure the
harmonisation duty of the EU acquis, and it regulated the sui generis procedure of
Consumer Arbitration Committees (CAC) and then compulsory mediation on
consumer conflicts with an added article in 2020. This article argues that CAC is
harmonised with the EU acquis and ADR systems in Turkey, bringing more effective
consumer redress mechanisms for now due to cultural and economic reasons, even if
it is not perfect and has to be improved.
Judicial Review of the EU's Informal Migration Instruments - Admissibility in the case of the EU-Tunisia MoU
(Ankara Üniversitesi, 2024) Şeker, Emriye Özlem
The accountability of the EU in external migration management has become
increasingly challenging due to the widespread use of informal instruments. Since the
Amsterdam Treaty, the EU has exercised this competence mainly through readmission
agreements. However, due to the urgency of the post-2015 migration crisis, coupled
with the procedural and legal constraints of readmission agreements and the need for
flexibility, soft law sources such as the EU-Turkey Statement (2016) have been
favoured over hard law sources like readmission agreements. Judicial review of
informal instruments has only been tested in the EU-Turkey Statement, where the
CJEU dismissed the case at the admissibility stage. This article aims to assess the
potential avenues for judicial review of the EU's informal migration instruments. It
does so by examining the possible cases under EU law concerning the EU-Tunisia
Memorandum of Understanding (2023) from a procedural perspective. It concludes
that the current criteria regarding the status of applicants under action for annulment
and the difficulty of initiating national proceedings under the preliminary ruling
procedure complicate litigation before the CJEU. Therefore, there is an urgent need
to reform the procedural rules of the CJEU in light of the ever-increasing use of
informal migration instruments.
Avrupa Birliği'nin (AB) dış göç yönetimi alanındaki hukuki sorumluluğu,
informel araçların yaygın kullanımı nedeniyle giderek daha fazla sorgulanmaktadır.
Amsterdam Antlaşması’ndan itibaren AB bu alandaki yetkisini geri kabul
antlaşmaları ile kullanmaktaydı. Ancak, 2015 sonrası göç krizinin aciliyeti, geri kabul
anlaşmalarının prosedürel ve hukuki kısıtları ile esneklik ihtiyacı sebepleriyle Türkiye
ile AB arasındaki 18 Mart Mutabakatı (2016) gibi informel araçlar mevcut hukuki
kaynaklar yerine tercih edilmektedir. Bu araçların yargısal denetimi sadece Türkiye
örneğinde test edilmiştir ve ABAD kabul edilebilirlik aşamasında davayı reddetmiştir.
Bu makale, AB'nin gayri resmi göç araçlarının yargısal denetiminin olası yollarını
değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu değerlendirme AB ile Tunus arasındaki
Mutabakat Zaptı (2023)’na karşı gidilebilecek yargısal yolları usuli açıdan
incelenerek yapılacaktır. İptal davası kapsamında davacıların statüsüne ve ön karar
prosedürü kapsamında ulusal dava açmaya ilişkin mevcut kriterlerin bu araçları
ABAD önünde getirmeyi zorlaştırdığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla, informel
araçların kullanımındaki artış nedeniyle, ABAD’ın usul kurallarını reform etme
ihtiyacı bulunmaktadır.
Yürürlüğe Girişinin Otuzuncu Yılını Geride Bırakan 93/13/EEC Sayılı Avrupa Birliği Haksız Şartlar Direktifi: Quo Vadis?
(Ankara Üniversitesi, 2024) Şahin, Hale
93/13/EEC sayılı Avrupa Birliği Haksız Şartlar Direktifi, 5 Nisan 1993 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Direktif, tüketicilerin satıcı veya sağlayıcıların sunduğu ve
taraflarca bireysel müzakere konusu edilmeyen sözleşme koşullarına karşı etkili bir
şekilde korunması ve asgari uyumlaştırma yoluyla iç pazarın kurulmasına katkı
sağlanması amacıyla öngörülmüştür. Direktif’in üye devletlerdeki uygulaması,
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) ön karar prosedürüyle önüne gelen
olaylarda verdiği kararlarla şekillenmektedir. Fakat, ABAD haksız şartlara ilişkin
kesin kıstaslar belirlemekten kaçınmaktadır. Bunun yerine, ABAD, haksız şartlar
hakkında karar verme işini iç hukuktaki düzenlemeleri dikkate almaları kaydıyla yerel
mahkemelere bırakmaktadır. Ancak üye devletlerin iç hukuk düzenlemeleri
birbirinden farklı olduğu için üye devletlerde haksız şart teşkil eden sözleşme
hükümleri yeknesak değildir. ABAD’ın haksız şart sayılan sözleşme hükümlerinin
hukuki yaptırımına yönelik yorum faaliyeti de Direktif’in yeknesak biçimde
uygulanmasını engellemektedir. Çalışmamızda Direktif’in değiştirilmesine yönelik
yasama önerileri, Direktif’in amacı ve uygulama alanı hakkında bilgi verildikten
sonra, ABAD kararları ışığında Direktif’in uygulaması üzerinde durulmuş ve
Direktif’in uygulamasının bunun öngörülmesindeki amaçlara hizmet edip etmediği
değerlendirilmiştir.
The Unfair Terms Directive came into force on 5 April 1993. The Directive has
two objectives: the effective protection of consumers and contributing to the
establishment of the internal market through minimum harmonization. The Court of
Justice of the European Union (CJEU) has shaped the application of the Directive in
national laws through the preliminary ruling procedure. However, the CJEU has
refrained from determining specific criteria for the unfair contract terms and
ultimately left the evaluation of these terms’ existence in cases to the national courts.
Thus, the enforcement of the Directive diverges among member states. Additionally,
the CJEU’s interpretation of the legal sanction of unfair contract terms prevents the
uniform application of the Directive. This article aims to give information on the
attempts to amend the Directive which are mostly unsuccessful, address the objectives
and the scope of the Directive, explore the CJEU’s case law on the Directive, and
examine whether the CJEU’s case law complies with the Directive’s purposes.
Navigating the Geopolitical Tightrope: The Complex Dynamics of Sino-EU Relations in a Shifting World Order
(Ankara Üniversitesi, 2024) Nurdun, Rahman
In recent years, a discernible shift has occurred in the European Union's (EU)
stance and policies towards China, prompted by a confluence of crises including
different interpretation of human rights concept, the conflict between Ukraine and
Russia as well as Sino-US tensions. Meanwhile, many European Union (EU)
countries express skepticism about China's Belt and Road Initiative (the BRI),
perceiving it as a potential threat to their national interests. In the event of a
confrontation between the US and China, the EU is gradually inclined to align itself
with the US. Despite its economic prowess, the EU, as a collective entity, is viewed as
strategically limited when dealing with China, resorting mainly to technology and
commercial restrictions. The EU finds itself walking a delicate line, leveraging its
economic strength yet recognizing its strategic constraints in addressing the
multifaceted relationship with China. In light of these developments, this article seeks
to analyze the evolving dynamics of Sino-EU relations, leading to an inherently
unstable partnership.
Son yıllarda, Avrupa Birliği'nin (AB) Çin'e karşı tutumu ve politikalarında
belirgin bir değişim yaşandı. Bu değişim, İnsan hakları kavramın farklı yorumlanması, Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışma ve ABD ile Çin arasındaki gerginlik gibi
krizlerin etkisiyle tetiklendi. Aynı zamanda, birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesi, Çin'in
Kuşak ve Yol Girişimi'ne (BRI) ulusal çıkarlarına potansiyel bir tehdit olarak
görmekte ve buna karşı kuşkucu bir tutum sergilemektedir. ABD ve Çin arasında bir
çatışma durumunda AB'nin kendini ABD ile uyumlu hale getirmeye eğilimli olduğu
belirtilmektedir. Ekonomik gücüne rağmen, AB, kolektif bir yapı olarak, Çin ile
ilişkileri ele alırken stratejik olarak sınırlı olarak görülmektedir ve genellikle
teknoloji ve ticari kısıtlamalara başvurmaktadır. AB, ekonomik gücünü kullanırken
stratejik kısıtlarını tanıyan ve Çin ile olan karmaşık ilişkiyi ele alırken dikkatli bir
çizgi izleyen bir konumda bulunmaktadır. Bu gelişmeler ışığında, bu makale, doğal
olarak istikrarsız bir ortaklık olan Çin-AB ilişkilerinin evrilen dinamiklerini analiz
etmeyi amaçlamaktadır.