Cilt:71 Sayı:02 (2022)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:71 Sayı:02 (2022) by Author "Other"
Now showing 1 - 8 of 8
Results Per Page
Sort Options
Item AKBABALAR DİKİLİTAŞI: SÜMER ŞEHİR DEVLETLERİNİN ARALARINDAKİ HUKUKA DAİR ÇIKARIMLAR(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Akpınarlı, Neyire; Other; OtherTarihe ilk medeniyet olarak düşülen Sümer şehir devletleri arasındaki ilişkileri düzenleyen kurumlar, kurallar ve teamüller günümüzdeki devletlerarası hukukun birçok kurumunun temelini oluşturmaktadır. Bir Sümer kitabesi olan ve Milattan Önce 3. binyıldan bugüne ulaşan Akbabalar Dikilitaşı, üzerindeki yazılar ve tasvirlerle tarihten sanata, dinden siyaset tarihine farklı alanlar için birçok veri sunmaktadır. Lagaş kralı E-anatum tarafından hazırlatıldığı kabul edilen söz konusu kraliyet yazıtı, devletlerarası hukuk tarihi açısından da günümüze ulaşmış en eski belge olarak kabul edilmektedir. Umma ve Lagaş şehir devletleri arasında 150 yılı aşkın süren sınır ve su sorunundan bir kesit sunmakta olan tek taraflı söz konusu bu anlatı, bir çok uluslararası hukuk kural ve kurumuna dair veriler sunmaktadır. Makalede, bugüne kadar gerek Batı’da gerekse Türkiye’de yayımlanmış bazı uluslararası hukuk ders kitaplarının uluslararası hukuk tarihi bölümünde bahsedilen Akbabalar Dikilitaşı uluslararası hukuk tarihi çerçevesinde incelenecektir. Kitabede yer alan tasvirler ve yazının imkân verdiği oranda şehir devletleri arasındaki hukuk, tanrı ile kral ve tanrı ile şehir devleti ilişkisi, sınır ve su sorunu, savaş, antlaşmaların yapılması, ihlali ve söz konusu antlaşmalarda edimin yerine getirilmemesi durumunda uygulanacak müeyyideler, uyuşmazlığın barışçıl yolla çözülmesi için üçüncü bir devleti devreye sokma, devletlerarası ilişkilerde farklı görünümde ortaya çıkan törenler gibi birçok devletlerarası hukuk kuralı incelenecektir.Item ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINDA TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİ SINIRLANDIRMA SEBEBİ OLARAK MİLLİ GÜVENLİK(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Acaray, Deniz; Other; Other2001 yılında AİHS ile uyum sağlama amacıyla gerçekleştirilen anayasa değişikliklerine kadar genel bir sınırlandırma sebebi olan, bu değişikliklerden itibaren ise özel bir sınırlandırma sebebi haline gelen milli güvenlik kavramı, Anayasa Mahkemesi kararlarında pek çok kez ifade edilmiştir. Anayasada özel bir sınırlandırma sebebi haline gelmesiyle, her hak bakımından söz konusu olmayan, sadece ilgili haklara ilişkin hükümlerde düzenlenen milli güvenlik olgusu, bu çalışmada, anayasal düzenlemelerle birlikte Anayasa Mahkemesi kararları ışığında ele alınmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 2012 yılından itibaren vermeye başladığı bireysel başvuru kararlarının yanı sıra, norm denetimine ilişkin kararları taranmış, özellikle 1982 Anayasası hükümleri gereğince verdiği kararlardan milli güvenlik olgusunu ele alanları çalışmaya dâhil edilmiştir. 2001 yılı değişikliği öncesindeki anayasal düzenleme ile sonrasındaki hükümler Anayasa Mahkemesi kararlarına yansımaları doğrultusunda değerlendirilerek, bir sınırlandırma sebebi olarak milli güvenliğin temel hak ve hürriyetlerin korunması ve gerçekleşmesi bakımından devletin yükümlülüklerini nasıl etkilediği, özgürlük – güvenlik dengesi de gözetilerek analiz edilmiştir. Bununla birlikte; Anayasa Mahkemesi’nin 2016 – 2018 yılları arasında yaşanan 2 yıllık olağanüstü hal döneminde milli güvenlik ile ilgili verdiği kararları da ayrıca çalışmanın kapsamında tutularak, Genel Kamu Hukuku ve İnsan Hakları alanında literatüre katkı sağlaması ve kaynak yaratması amaçlanmıştır.Item HUKUKUN ARAÇSALLAŞTIRILMASI YOLUYLA HUKUK DEVLETİ İLKESİNDE AŞINMA: AVRUPA KONSEYİ ÜLKELERİNDEN DENEYİMLER(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Özkan, Zeynep; Other; OtherGünümüzde devletlerin otoriterleşme eğiliminin küresel boyuta ulaştığı, hak temelli kamu politikaları yerine popülist söylemlerin kabul gördüğü ve yöneticilerin iktidarlarını sürdürebilmek adına hukuku göz ardı eden eylem ve işlemlerle otoritelerini pekiştirdikleri açıktır. Bu otoriterleşmenin, - Huntington’ın ifadesi ile - demokratikleşmenin Üçüncü Dalgsı’nda bir Ters Dalga nitelendirmesini hak ettiğini söylemek olanaklıdır. Çalışmada otoriterleşme ve hukuk devleti ilkesinden geriye gidişin sıklıkla dile getirildiği Rusya Federasyonu, Macaristan ve Polonya’daki gelişmeler incelenmiştir. Her üç ülkede de demokratikleşme ve hukuk devleti ilkesinden açık bir ayrılış yaşanmaktadır. Bu ayrılış Rusya’daki gelişmelerle başlayıp, çığlaşma biçiminde diğer ülkelere sıçramıştır. Bu durum özellikle, anayasa yargısının tasarımı ile yargı bağımsızlığı alanında gerçekleşmektedir. Üçüncü Dalga’daki geriye gidiş, görece en zararsız olan yargı erkinde gerçekleşmekte ve bunun hukukun araçsallaştırılması yoluyla yapılmaktadır. Bu çerçevede anayasanın üstünlüğü bahanesiyle insan haklarını koruyucu ulusal üstü mekanizmaların işlevsiz hale getirildiği ve bu durum egemenlik meselesi gibi gösterilerek Sözleşme sisteminden kopuşun perdelendiği gözlenmektedir. Bu gerilemenin onarılamaz sosyal, siyasal, toplumsal ve ekonomik sonuçları olacaktır. Bu çalışmada elde edilen tespitler sonucunda yargının diğer erklerden yönelen müdahalelerden kurtarılarak hakların korunmasındaki gerçek rolüne kavuşturulması, bu amaçla ulus devletlerin insan haklarını korumaya yönelik ulusal üstü mekanizmalarla yeniden bütünleşmesi gerekliliğine işaret edilmektedir.Item İCBAR SURETİYLE İRTİKÂP SUÇU (TCK m. 250/1)(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Sarıtaş, Erkan; Other; OtherTCK’nın 250. Maddesinin ilk fıkrasında düzenlenen icbar suretiyle irtikâp suçunda kamu görevlisi olan fail, görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar etmektedir. Ceza kanunlarında yer alması oldukça eskiye dayanan bu suç tipi gerek İtalyan gerekse de Türk doktrininde pek çok bilimsel çalışmaya konu olmuş ve bu çalışmalar uygulamayı da derinden etkilemiştir. Bununla birlikte bu suç tipinde hangi hukuksal değer ya da değerlerin korunduğu, kanunda geçen “yarar” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği, suçun ne zaman tamamlanacağı, suçun benzer suçlardan ne şekilde ayırt edileceği gibi pek çok mesele halen dahi oldukça tartışmalıdır. Bu tartışmalar çerçevesinde Türk ve İtalyan doktrinlerindeki gelişmelerin ve Türk ve İtalyan yüksek mahkemelerinin özellikle son yirmi yılda verdiği kararların incelenmesinin hem doktrin hem de uygulama açısından son derece faydalı olacağı müşahede edilmiştir. Bu çerçevede çalışmamızda TCK’nın 250. Maddesinin ilk fıkrasında düzenlenen icbar suretiyle irtikâp suçu, suç teorisinin inceleme metodu çerçevesinde, yakın zamanda doktrin ve uygulamadaki gelişmeler ışığında ele alınmaktadır.Item NEL NODDİNGS’İN İHTİMAM ETİĞİ PERSPEKTİFİNDEN HUKUK FAKÜLTELERİNDE GRUP ÇALIŞMALARI: ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ‘HUKUKA FELSEFEYLE BAKMAK’ GRUBU ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Şimşek, Emre; Other; OtherÇalışmada, ana hatlarıyla Carol Gilligan’ın ihtimam etiği anlayışı üzerinden kavramın ele alınışı söz konusudur. İhtimam etiğinin ne olduğu, hangi şartlarda değerlendirilebileceği ve etik bir teori olarak neyi amaçladığı ifade edilmeye çalışılmaktadır. Çalışmada özellikle hukuk fakültesi öğrencilerinin, eğitim modeli ön planda tutulmaktadır. Bunun nedeni hukuk fakültelerinde eğitim metodu olarak monolog ve takrir yöntemlerinin daha çok tercih edilmesidir. Böylece Nel Noddings’in ihtimam etiği anlayışının, eğitim metodu olarak nasıl kullanılabileceği çeşitli çalışmalarından yararlanılarak açıklanmıştır. Aynı zamanda ihtimama göre eylemenin Noddings açısından yalnızca kadınlara özgü bir davranış şekli olmadığı da vurgulanmıştır. Bu çalışmada örnek olarak, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi grup çalışmaları seçilmiştir ve seçilen çalışma grubu 2019-2020 eğitim döneminde faaliyet göstermiştir. Noddings’in ihtimam etiğinin, eğitimde oynadığı role ilişkin görüşleri, bu çalışma grubundan geri bildirimler alınarak değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Geri bildirimlerin değerlendirilmesi de ihtimama göre eylemenin önemine işaret edecek özellikler barındırmaktadır.Item ROBOT VERGİSİ: TEORİK BİR TARTIŞMA(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Kireçtepe, Burhanettin Onur; Other; OtherRobotlar gün geçtikçe daha gelişmiş bir hale gelmekte ve daha kompleks görevleri icra edebilmektedirler. Robotların gelişimine paralel olarak, emek üzerinden gelir elde eden işçilere yönelik emek piyasasındaki talep de azalmaktadır. OECD ülkelerinin kamu gelirlerinin ortalama olarak %50’sinin emek üzerinden alınan vergiler ve sosyal güvenlik primleri olduğu göz önüne alındığında, teknolojik işsizliğin ulaşabileceği boyutlar doğrudan doğruya kamu gelirlerinin azalması sonucunu doğurabilecektir. Bu azalmaya ek olarak, teknolojik işsizlik ile birlikte işsiz kalanlara yönelik olarak yapılacak işsizlik maaşı ödemeleri ve yeniden meslek edindirmeye yönelik yapılacak harcamalar da kamu harcamalarında olağanüstü bir artışın olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Teknolojik işsizliğin ciddi boyutta sefalet yaratabilme ihtimali de vardır. Bu sefaletin etkisini azaltmak veya ortadan kaldırmak için ise herkese temel gelir garanti edilmesi önerilmektedir. Bu uygulamanın sefaleti azaltabilecek bir etkisinin yanı sıra kamu harcamalarını da arttırıcı bir etkisi de olacaktır. Bütün bunların bir neticesi, teknolojik işsizliğin doğrudan sebebi olarak değerlendirilebilecek robotlaşmanın ve robotların vergilendirilmesi önerilmesidir. Bu sayede kamu gelirlerindeki azalışı durdurabilecek ve artacak kamu harcamalarının finansmanını sağlayabilecek bir araç elde edilmiş olacaktır. Teknolojik gelişmeler ve bunların etkilerinden dolayı robot vergisi kavram olarak tartışılır hale gelmiştir. Bu çalışmada öncelikle kısaca robot ve elektronik kişi kavramları açıklanacaktır, bunları robot vergisinin fiskal ve ekstra-fiskal amacının irdelenmesi takip edecektir. Ardından robot vergisinin çeşitli vergi türleri açısından değerlendirilmesine çalışılacak ve son olarak vergi dışı kamu gelirleri karşısında robotun durumu da açıklanmaya çalışılacaktır. Çalışma ile konuya yönelik tartışmalara bütünsel bir bakış açısı ile katkı sağlanmaya gayret edilmiştir.Item TİCARİ İŞLEMLERDE TAŞINIR REHİNLERİ ARASINDA SIRA(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Yıldız, Kübra; Other; OtherKOBİ’lerin finansman sağlamak noktasında yaşadıkları güçlükleri bertaraf edebilmek amacıyla hazırlanan ve yürürlüğe giren 6750 Sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Türk Medeni Kanununda taşınır mallar bakımından kabul edilmiş olan teslime bağlı rehnin yanı sıra söz konusu kanun ile sicilli rehne imkân tanınmış olması, ticari işlemler kapsamındaki bir taşınır rehninin teslime bağlı olarak gerçekleştirilmesine engel değildir. Ayrıca bir taşınır üzerinde aynı anda birden fazla sicilli rehnin kurulması da mümkündür. Bu tür durumlarda rehin haklarının sırası bakımından nasıl bir hukuki sonuca varılacağının belirlenmesi, kanun koyucunun benimsediği sisteme bağlıdır. 6750 sayılı Kanunda hem sabit derece sistemi hem de ilerleme sistemine yer verildiği görülmektedir. Hangi hallerde hangi sisteme göre belirleme yapılacağının tespiti ve bu doğrultuda uygun sonuca ulaşılması şüphesiz ki dikkatli bir tahlili gerektirmektedir. Bunlarla beraber bazı durumlarda var olan rehin süresinin uzatılması ihtimali ile de karşılaşılmaktadır. Bu halde süresi uzatılan rehin hakkının diğer rehin hakları karşısında pozisyonunu koruyabilip korumayacağının incelenmesi önem taşımaktadır. Son olarak, rehne konu olan bir taşınırın getirilerinin bu rehin hakkından nasıl etkileneceğinin tespiti de gerekmektedir.Item YAPAY ZEKÂ ÜRÜNLERİNİN VE SAHİPLİK İKİLEMİNİN FİKRİ MÜLKİYET HUKUKU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Çelik, Muhammet Emir; Other; OtherFikri Mülkiyet (IP) hakları, yıkıcı teknolojilerle başa çıkmakta her zaman zorluklar yaşamıştır. Yapay Zekanın (AI) geliştirilmesi ve yaygın kullanımı, telif hakkı ve patent korumasının sınırlarını zorlamaktadır. Yapay zekanın insan müdahalesi olmadan öğrenme ve çıktı üretme yeteneği nedeniyle, yapay zekâ tarafından üretilen eserler değerlendirilirken fikri mülkiyet haklarıyla korunma noktasında patentlenebilirlik ve telif hakkı gereksinimlerinin karşılanması belirsizlik yaratmaktadır. Bu makale, AI'nın telif hakkı ve patent alabilecek yaratıcı ve özgün çalışmalar ürettiğine dair hiçbir şüphe olmamasına rağmen, Birleşik Devletler (ABD), Birleşik Krallık (Birleşik Krallık) ve Avrupa Birliği'ndeki (AB) mülkiyet haklarının mevcut çerçevesinin açıkça Yapay Zekanın gelişimini değerlendirmede yetersiz olduğunu savunmaktadır. Bu makale, özerk eserin müellifi/mucidi veya sahibi kim olacak sorusunu ele almakta ve analiz etmekte ve mevcut düzenlemeler temelinde yeterince cevaplanmadığı sonucuna ulaşmaktadır. Yazar, yapay zekayı yazar olarak kabul etmek veya etmemek yerine, yapay zeka kaynaklı eserlerin koruma kapsamı belirsizliğini aşmak için bazı yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini savunmaktadır. Yapay zeka zamanla gelişirken, yapay zeka tarafından üretilen işlerin belirsizlik sorunu çözülmezse, gelecekte bununla baş etmek zahmetli hale gelebilir.