Browsing by Author "Arkan, Sabih"
Now showing 1 - 7 of 7
Results Per Page
Sort Options
Item Anonim şirketlerde önemli miktarda malvarlığı üzerinde işlemler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Hacıgüzeller, Damla Gülseren Songur; Arkan, Sabih; Hukuk FakültesiAnonim şirkette önemli miktarda malvarlığı üzerinde işlemler, anonim şirketin yapısı ve faaliyetlerini ve ayrıca pay sahiplerinin çıkarlarını etkileyen ciddi sonuçlar doğurur. Bu söz konusu işlemler, yabancı hukuk sistemlerinde uzun zamandır pay sahiplerinin korunması amacıyla genel kurulun yetkili olduğu özel usule tabidir. Türk hukukunda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu öncesinde sadece tasfiye halindeki anonim şirket için düzenlenen genel kurulun bu yetkisi, Yargıtay kararlarında ve öğretide faaliyeti devam eden şirket için de kabul edilmekteydi. Bugün ise Yargıtay içtihatları ve yabancı hukuk sistemlerine uygun olarak önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemler, faaliyeti devam eden şirketler açısından özel olarak düzenlenerek genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılmış ve ayrıca halka açık şirketler için önemli nitelikte işlemlere özgü özel usule tabi kılınmıştır (TTK md. 408/2-f; SPK md. 23/1-b). Ancak Türk Ticaret Kanunu'na Adalet Komisyonu tarafından sonradan eklenen hüküm birçok yönden yoruma ve tartışmaya açıktır. Zira hükmün kapsamı ve uygulama alanı konusunda Türk Ticaret Kanunu bakımından usul ve esaslar yönünden söz konusu olan belirsizlikler, genel kurul ile yönetim kurulu arasında yetki çatışması yaratabileceği gibi, işlemin akıbeti ve dolayısıyla tarafların işlemle bağlılık durumu açısından da sorun doğurabilecek niteliktedir. Öte yandan halka açık şirketler bakımından Sermaye Piyasası mevzuatında önemli nitelikte işlemler için öngörülen usulün de önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemler özelinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Çalışmamızda yoruma ve tartışmaya muhtaç hususlara açıklık getirilmesi amacıyla, önemli miktarda malvarlığı üzerindeki işlemlerin gerçekleştirilmesine ilişkin hukuki bir çerçeve oluşturularak, bu işlemler düzenlenişi, kapsamı, tabi olduğu usul ve nihayet hüküm ve sonuçları yönünden incelenmiştir. From the legal and economic perspective, transactions regarding the substantial amount of assets of a joint stock company have serious consequences on its structure and activities, specifically affecting the interests of shareholders. That's why, in comparative law, within the scope of the protection of shareholders, such transactions are subjected to a special process in which the general assembly plays a crucial role in authorization of the aforementioned transactions. In Turkish law, before the enactment of Turkish Commercial Code nr. 6102, the general assembly had this authorization, but only in the liquidation process of a company. However, in various decisions of the Turkish High Court of Appeal and the legal scholarly work, in accordance with the comparative law, it was pointed out that the general assembly should have this authorization, even if the company is not in a liquidation process. Currently, such transactions of active companies are specifically regulated and are considered among the non-delegable authorizations of the general assembly. In addition, such transactions of publicly-held corporations are subjected to a special process (Art. 408/2-f of TCC; Art. 23/1-b of CML). However, the relevant article added by the Commission of Justice to the Turkish Commercial Code needs to be scrutinized and interpreted. There are many uncertainties regarding rules and procedures within the scope of this provision. This ambiguity might lead to authorization conflicts between the general assembly and the administrative board. Moreover, certain legal problems might arise from these transactions. Last, the special regulation in the Capital Market Law regarding the transactions embodying the substantial amount of assets needs detailed examination. This thesis aims to resolve the ambiguities of the aforementioned provisions and create a special legal basis for the regulations of these types of transactions.Item Halka açık anonim ortaklıklarda birikimli oy yönetimi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Çömez, Pınar; Arkan, SabihAnonim ortaklıklarda çogunluk ilkesinin mutlak olarak uygulanması, ortaklıgın, çogunluk paysahiplerinin menfaatleri dogrultusunda yönetilmesine yol açmaktadır. Söz konusu sakıncanın giderilebilmesi amacıyla, gelisen ortaklıklar hukukunda, çogunluk ilkesinin mutlak olarak uygulanmasından vazgeçilmis ve paysahiplerinin sermayeye katıldıkları oranda yönetime katılması esası benimsenmistir. Anılan esasa hizmet etmek amacıyla gelistirilen yöntemler arasında, azınlıgın ortaklık yönetim ve denetim kurullarında temsiline imkân saglayan 'birikimli oy' yöntemi önemli yer teskil etmektedir. Birikimli oy yöntemi, paysahibinin, sahip oldugu pay sayısı ile seçilecek yönetim veya denetim kurulu üye sayısının çarpılması sonucunda elde edilen sayıdaki oyu, diledigi sekilde bir veya daha fazla aday lehine kullanabildigi bir yöntemdir. Bu yöntemle, azınlık paysahipleri, yönetim ve denetim kurullarında temsil edilme imkânına kavusmakta ve bu suretle görüs açıklama, bilgi alma, gözetim ile inceleme hakkı elde etmektedir. Çalısmada, öncelikle, birikimli oy yöntemi ayrıntılı olarak incelenmis, bu kapsamda, yöntemin tanımı, tarihsel gelisimi, amacı ve fonksiyonları, özellikleri, düzenlenme sekilleri, matematiksel yönü, olumlu ve olumsuz yönleri, etkisini azaltmak için basvurulan yollar ile diger hukukî müesseselerle olan iliskilerine yer verilmis; daha sonra da, birikimli oy yöntemine iliskin Türk hukukundaki mevzuat hükümleri ayrıntılı olarak incelenerek, söz konusu hükümler yeterlilik ve yerindelik bakımından degerlendirilmistir. Çalısma, birikimli oy yönteminin; yönteme yöneltilen elestiriler, yöntemin evrensel hukuk içindeki yeri ve yönteme duyulan ihtiyaç açılarından incelenmek suretiyle degerlendirildigi bölüm ile tamamlanmıstır.Item İhracat kredi sigortasının Azerbaycan Hukukuna uygulanabilirliği (Türk Eximbank modeli)(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010) Aksoy, Nazim İslamov; Arkan, Sabih; HukukThe ability of the Republic of Azerbaijan to overcome the problems it faces in the transition period to free market economy, mainly depends on defining the development and growth strategies and solving the possible problems that may arise in the meantime, by taking the model applications in the developed countries into consideration. By defining the strategies, it is important to consider the innovations, reforms, and economic instruments and incentives to develop foreign trade. Among those economic instruments and incentives, one should highlight the export credit insurance.It is clear that building the system of export credit insurance is necessary to develop Azerbaijan?s competitiveness in the international trade arena. States that have a good grasp of the subject, formed governing bodies and institutions like the banks of import and export and provided supports in terms of credits, insurances and guarantees. Thus I felt the need to contribute to fill the law gap in this subject. In my thesis, I took the Turkish Eximbank as the model institution that proved its ability and competency, rather than some immature applications in The Commonwealth of Independent States.Having explained the importance of export credit insurance for Azerbaijan, I defend the opinion that the development of its economy may only be realized through the opening of the economy to the foreign markets as done in a lot of small but modern states. Thus adopting an export oriented strategy is the logical outcome of Azerbaijan?s free market oriented growth strategy. In the thesis I evaluated the rules and regulations in the fields of insurance and banking in Azerbaijan, and the required reforms and improvements. One of the novelties that should be brought in the field, is an export bank which will implement the export credit insurance program. Concrete suggestions relating to the subject are also added in the thesis.When Turkish and Azerbaijani rules and regulations were compared, I may say that Turkish laws relating to credits and insurances are highly developed, and there is no common work and action between Azerbaijan and Turkey on the subject yet.Item Sigorta hukukunda fazladan yapılan ödemelerin iadesinde zamanaşımı(2007) Arkan, SabihItem Ticaret şirketlerinin hukuki ehliyeti(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000) YILDIZ, Burçak (Yazar); Arkan, SabihHukukumuzda ticaret şirketlerinin ehliyetine ilişkin olarak sınırlı ehliyet sistemi benimsenmiştir. Şirketlerin ehliyetine ilk sınırlama, niteliği gereği gerçek kişilere hasredilmiş olan haklar ile getirilmiştir. Bunun yanı sıra toplumsal, siyasal ya da ekonomik nedenlerle kabul edilen özel düzenlemeler de, şirketlerin ehliyetini sınırlamaktadır. Genellikle kamu düzenin korunmasını amaçlayan bu düzenlemelerle, şirketlerin belirli konularda çalışmaları yasaklanmış ya da izne bağlanmıştır. Sayılan sınırlamaların yanı sıra, bir diğer sınırlama da, şirketlerin ancak işletme mevzuu çevresi içinde kalan hakları edinebileceklerini ve borçları yüklenebileceklerini düzenleyen TK 137 hükmü ile getirilmiştir. Söz konusu sınırlama, Anglo-sakson hukukunda doğan ve ardından Kıta Avrupası sisteminde de benimsenen ultra vires ilkesinin, Türk hukukundaki yansımasıdır. Bu ilke, tüzel kişilerin varlıklarını devlete borçlu olduklarını, bu nedenle de ancak devletin izin verdiği sınırlar dahilinde hak ehliyetini haiz olacaklarını savunan fiksiyon teorisinin ve tahsis ilkesinin devamı niteliğindedir. TK 137 hükmüne göre, hukukumuzda şirketlerin ehliyetinin kapsamını belirleyen temel kıstas, işletme mevzuu çevresidir. Söz konusu kavram, işletme mevzuundan daha geniş kapsamlı olup, işletme mevzuunun gerçekleştirilmesini kolaylaştıran ya da buna yardımcı olan faaliyetlerin de ehliyet dahilinde sayılmasına imkan sağlamaktadır. Buna göre şirket, ihtiyaç duyulan tüm işlemleri, işletme mevzuu ile bağlantılı sayılması koşuluyla gerçekleştirebilmektedir.Şirketin işletme mevzuu ve maksadı esas sözleşmede yer almakta; üçüncü kişilerin, tescil ve ilan edilen bu hususları bildikleri kabul edilmektedir. Bu nedenle şirketin işletme mevzuu çevresi dışında kalan bir işlem yapılması halinde, üçüncü kişiler, iyiniyetli olsalar dahi korunmamakta; pay sahiplerinin ve şirketin menfaatleri üstün tutulmaktadır. TK 137 hükmü şirketin hak ehliyetinin sınırlarını belirlediği için, bu kapsam dışında kalan, diğer bir deyişle ultra vires sayılan işlemler, yok hükmündedir. Söz konusu işlemlere icazet verilemeyeceği gibi, bu işlemlerden şirketin sorumluluğu da doğmamaktadır.İzin sisteminin benimsendiği hukuk düzenlerinde, ultra vires ilkesi benimsenmekte; böylelikle şirketlerin devleşerek devlete rakip olmalarını önlenmektedir. Ancak hukukumuzda şirketlerin kuruluşuna ilişkin olarak tescil sistemi hakim olup, kuruluş ve esas sözleşme değişikliği aşamalarında, kamu kurumlarının, mutlak takdir yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle TK 137’deki ultra vires ilkesi, hukuk sistemimizle uyum içinde değildir.Hukukumuzda şahıs şirketlerinin kurulabilmeleri ya da esas sözleşmelerini değiştirebilmeleri için Bakanlık’ın ya da başka bir kamu kurumunun onayı gerekmemekte; ortakların bu yönde alacakları bir karar yeterli olmaktadır. Bu nedenle şirketin esas sözleşmesinde yer alan işletme mevzuu ve maksadı da kolaylıkla değiştirilebilmekte, şirketin ehliyeti, ultra vires işlemi de kapsayacak şekilde genişletilmektedir. Bu nedenle şahıs şirketlerinde ehliyetin sınırsız olması gerekirken, ultra vires ilkesinin kabul edilmiş olması, doktrinde eleştirilmektedir.Sermaye şirketlerinin kuruluş ve esas sözleşme değişikliklerinde ise, Sanayi ve Ticaret Bakanlık’ının onayı gerekmektedir. Ancak Bakanlık’ın inceleme yetkisi, emredici hükümlere uygunluğa ilişkin, hukukî bir denetimden ibarettir. Bu nedenle sermaye şirketlerinin istenilen faaliyet alanlarında çalışmalarına ve esas sözleşmelerinde bu faaliyetlerin, işletme mevzuu olarak belirtilmesine bir engel bulunmamaktadır.Bunun yanı sıra, Avrupa Topluluğu Konseyi’nin, 68/151 sayılı Direktifi de ultra vires ilkesini bertaraf eden düzenlemeler içermektedir. Direktif’in öngördüğü değişiklikleri gerçekleştiren ülkelerde, ultra vires ilkesi tamamen kaldırılmış ya da iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi önlenmiştir.Gerek anılan Direktif’e aykırılık teşkil etmesi, gerekse tescil sistemini benimsemiş hukuk düzenimize uygun düşmemesi nedeniyle, TK 137’de değişiklik yapılması ve ultra vires ilkesinin kaldırılması zorunludur. Ticaret Kanunu Tasarısı’nda TK 137’de bu yönde bir değişiklik yapılması kararlaştırılmıştır. Ultra vires ilkesinin kaldırılması halinde doğması muhtemel zararlar, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin yanı sıra, şahıs şirketlerinde ortakların bütün malvarlıklarıyla sınırsız sorumlu tutulacaklarına ilişkin hükümlere dayanılarak da tazmin edilebilecektir. Bu nedenle, kendisinden beklenen korumayı gerçekleştiremediği gibi, uygulamada da zorluklara neden olan ve ticarî işlem güvenliğine zarar veren bu sınırlamanın kaldırılması, isabetli olacaktır.Summary In Turkish company law, the rule of limited capacity is accepted regarding to the capacity of companies. Due to the lack of physical existence, the companies are not subject to rights and obligations which are peculiar to human nature, such as marriage and adoption. Secondly, the capacity of companies are limited in order to protect public order. In addition to these limitations, the principle of ultra vires limits the capacity of companies as well.According to article 137 of Turkish Code of Commercial, the companies are merely subject to rights and duties which are in the scope of the objects clause. In other words, the scope of capacity is determined by the objects clause which is contained within the company’s memorandum of association. In addition to this, the transactions which are reasonably incidental to or consequental upon the object are considered in the scope of capacity.The transactions that exceed this scope are accepted as absolute null and void. The fact that a transaction is ultra vires may be declared by the parties at any time. Even the unanimous consent of all shareholders is not enough to validate an ultra vires transaction.The memorandum of general and limited partnerships can be altered by the decision of general assembly; so it is possible to broaden the scope of the capacity. Although the consent of the Ministry of Industry and Trade is required for the alteration of memorandum of the corporations, limited liability companies and cooperatives; the authorization of the Ministry is limited; therefore the scope of the capacity of these companies can be broadened as well. Therefore there isn’t any reasonable justification to save the principle of ultra vires in Turkish law, since it is possible to broaden the capacity of companies.Also in 1968, the Directive, no.68/151 has been issued by the Council of European Communities, in order to harmonize the national codes of member states. Article 9 of this Directive expresses that acts done by the organs of the company shall be binding upon it even if those acts are not within the objects of the company.Consequently, article 137 which contains the ultra vires limitation is considered as an unnecessary burden for the companies and critized by the doctrine. Especially after the issue of the above mentioned directive, it has been obligatory to change this article and abrogate the ultra vires principle in Turkish law.Item Türk Hukukunda halka açık ortaklık statüsünün sona ermesi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Hızır, Serdar; Arkan, Sabih; Hukuk FakültesiHalka açılma, anonim ortaklıklar için oldukça etkili bir finansman elde etme ve rasyonel bir itibar sağlama kaynağıdır. Bununla birlikte halka açıklık statüsüne sahip olmak, genellikle hem ilgili ortaklığın hem de yöneticilerin bu statüye bağlı olan yükümlülükleri ve maliyetleri üstlenmesini de gerektirmektedir. Ayrıca kimi zaman halka açılmanın tersi yönündeki bir işlem, ortaklığın uzun vadeli plânları için bir strateji olarak değerlendirilebilir. Bazı hâllerde ise, ortaklığın bu yönde bir başvurusu veya girişimi bulunmasa dahi, halka açıklık statüsünün devam ettirilmesi, sermaye piyasasını yöneten otoritelerce uygun görülmeyebilir. Tüm bu hâllerde halka açık ortaklık statüsünün sona ermesi kurumundan söz edilir. Halka açıklığın sona ermesi sürecinde, başta azınlık konumundaki pay sahipleri olmak üzere yatırımcıların, ortaklığın ve genel olarak piyasanın, zarar görme ihtimaline karşılık korunmaya ihtiyacı vardır. Temel olarak bu nedenle konu, hem Türkiye'deki hem de yabancı ülkelerdeki sermaye piyasalarında son yıllarda daha fazla önem kazanmıştır. Bazı yabancı hukuk sistemlerinde söz konusu statünün sona ermesine ilişkin koşullar ve kurallar uzunca bir süredir yürürlükte ise de bazı hukuk sistemlerindeki mevzuat çalışmaları ve konu hakkındaki akademik çalışmalar oldukça yenidir. Türk hukukunda da konu hakkındaki ayrıntılı hükümlere ancak son birkaç yıl içinde kavuşulmuştur. Benzer şekilde, halka açıklık statüsünün sona ermesiyle yakından ilgili bir konu olan borsada işlem görmenin sona ermesi hakkında da doyurucu ve ayrıntılı düzenlemeler, Türkiye'de kısmen yakın bir zamanda sevk edilmiştir. İşte bu çalışmada, halka açık ortaklık statüsünün sona ermesi, Türkiye'de ilk kez hukuki yönüyle bir doktora tezi boyutunda çalışılarak incelenmiştir. Ayrıca, bu temel konuya paralel olarak, borsada işlem görmenin sona ermesi de ilk kez bu kapsamda bir çalışmayla ve hukuki açıdan irdelenmiştir. Bunlara ek olarak, Anglosakson hukukunu temsilen ABD Hukukunun, Kara Avrupası hukukunu temsilen ise Alman hukukunun konuyu ilgilendiren hükümlerine, öğretide yer alan değerlendirmelere ve yargı kararlarına da Türk hukukuyla karşılaştırma yapılabilmesi açısından çalışmada yer verilmiştir. Going Public is a quite effective source of financing and a rational way of gaining reputation for corporations. However, having a status of being public generally burdens both managers and corporation with obligations and costs arising from this status. In addition, in some cases, termination of being public can be considered as a strategy for long-term plans of the corporation. Besides, in some cases, being public may not be deemed appropriate by the authorities leading the capital market, even if the corporation does not have an application or initiative in this respect. In all these cases, the status of being public is terminated. During the process of Going Private, all parties, particularly the minority shareholders, market in general and of course the corporation itself need to be protected against the possibility of damage and loss. Therefore, in recent years, the subject has become more important for capital markets of both Turkey and foreign countries. In some foreign legal systems, the conditions and rules related to Going Private have been in force for a long time, while in some legal systems legislative activities and academic studies are quite new. In Turkey, detailed provisions regulating the subject have been accepted in the last few years. Similarly, Delisting and termination of admission to trading which is a subject closely related to Going Private has been regulated in detail recently in Turkey. In this study, the institution of Going Private is studied and discussed for the first time in Turkey in terms of its legal aspects in a PhD thesis-level. Also, Delisting and termination of admission to trading is explained first time in a PhD thesis from the point of Turkish law. Additionally, in order to make a comparison with Turkish law, related provisions, academic evaluations and judicial decisions of certain foreign countries (the US law representing the common law system and the German law representing the continental law system) are included in the study.Item Türk Rekabet Hukukunda hakim durumun kötüye kullanılmasının koşulları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002) Şimşek, Alp Tolga; Arkan, Sabih; Hukuk