Browsing by Author "HASTA, Derya (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 7 of 7
Results Per Page
Sort Options
Item Barışa ilişkin tutumlar : dehşet yönetimi kuramı ve bazı sosyo-politik değişkenler açısından bir inceleme(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji)) HASTA, Derya (Tez Danışmanı); EDA, Güler (Yazar)Item Çevreci tutum ve davranışlar: Sosyal baskınlık yönelimi, yetkecilik ve ahlak açısından bir değerlendirme(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı) HASTA, Derya (Tez Danışmanı); KARAYEĞEN, Gökçe (Yazar)Bu çalışmada birbirini izleyen iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk araştırmada, çevreci tutum ve davranışlar ile sosyal baskınlık yönelimi, yetkecilik ve siyasal görüş değişkenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada ayrıca, çevreci tutum ve davranışların cinsiyet açısından farklılaşıp farklılaşmadığı da araştırılmıştır. Ek olarak araştırmada, Çevre Araştırmaları Envanteri (ÇAE) Türkçe’ye uyarlanmıştır. Araştırmanın örneklemi 192’si kadın 123’ü erkek 315 kişiden oluşmaktadır. Bu araştırmada veri toplamak amacıyla, Demografik Bilgi Formu, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği, Sağ Kanat Yetkeciliği Ölçeği ve ÇAE kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda ÇAE’nin algılanan çevresel sonuçlar, çevreci niyetler ve çevreci davanışlar alt ölçeklerinden alınan puanların sol siyasal tutumla pozitif, sosyal baskınlık yönelimi ve yetkecilik değişkenlerinden alınan puanlarla negatif yönde ilişkili oldukları bulunmuştur. Regresyon analizi sonuçları ise, cinsiyet, yaş, siyasal görüş ve yetkecilik değişkenlerinin ÇAE’nin üç alt ölçeğinden alınan puanları da yordadığını göstermiştir. Sosyal baskınlık yöneliminin eşitliğe karşı olma bileşeni ÇAE’nin alt ölçeklerinden algılanan çevresel sonuçları yordarken, grup temelli baskınlık bileşeninin çevreci niyetleri yordadığı belirlenmiştir.Çalışmada gerçekleştirilen ikinci araştırmada ise, çevreciliği ahlak açısından incelemek için iki ayrı deney gerçekleştirilmiştir. İlk deneyde sağ ve sol görüşlü bireylerin çevreci olmayan bir davranışı ahlaklı bulma düzeyleri arasında fark olup olmadığı incelenmiştir. Deneyin sonunda, sağ görüşlü bireylerin çevreci olmayan bir davranışı sol görüşlü bireylerden daha ahlaklı algıladıkları sonucuna ulaşılmıştır.İkinci deneyde ise, sağ ve sol görüşlü katılımcılar saflık/kutsallık ve zarar verme/bakım verme ahlaki temellerinden yola çıkarak hazırlanmış çevreci mesajlara ve fotoğraflara maruz bırakılmışlardır. Söz konusu koşullardaki katılımcılar çevrecilik açısından karşılaştırılmışlardır. Bu iki deney toplamda 277 (198 kadın 78 erkek) katılımcıyla gerçekleştirilmiştir. II. Araştırmada Demografik Bilgi Formu, ÇAE, manipülasyon metinleri ve fotoğraflar aracıyla veri toplanmıştır. Deneyin sonunda, “saflık/kutsallık” ve “zarar verme/bakım verme” ahlaki temellerine göre hazırlanmış koşullarda yer alan sağ görüşlü katılımcıların çevrecilik düzeyleri arasında anlamlı farklılık olmadığı görülmüştür.AbstractThe research in this paper seeks to explore the relationship between environmental attitudes, pro-environmental behavior and some political psychology variables. Two separate studies were conducted to quantify the link between proenvironmental attitudes and behavior, political ideology, social dominance orientation, right-wing authoritarianism and morality.The first study was designed to determine variables that predict proenvironmental attitudes and behavior. To achieve this purpose, relationships between pro-environmental attitudes and behavior, political ideology, social dominance orientation, and right-wing authoritarianism were examined utilizing a sample population of 315 participants (192 female, 123 male). The data for this study was conducted using four different scales: (1) Personal Information Forms were used to gather socio-demographic information and political ideology of the participants, (2) Environmental Survey Scales were used to determine the proenvironmental attitudes and behaviors, (3) Social Dominance Orientation Scales were used to determine social dominance orientation, and (4) Right-Wing Authoritarianism Scales were used to determine the right-wing authoritarianism levels of participants. Results of the study indicates that perceived environmental consequences, proenvironmental intentions and proenvironmental behaviours are correlated positively with leftwing political ideology whereas they are correlated negatively with authoritarianism and social dominance orientantion. Through regression analysis of the survey results, the research indicates that sex, age, political ideology, social dominance orientation, and right-wing authoritarianism are predictor variables of pro-environmental attitudes and behaviors.The second study sought to examine pro-environmental attitudes and behavior in terms of moral foundations theory. To explore impact of this theory on environmentalism, two assessments were designed utilizing the framework of Feinberg and Willer’s (2013) study. The first assessment examines the difference, if any, between politically liberal and conservative individuals’ moral perception of pro-environmental behavior. The results uphold that politically liberal individuals find behaviors harmful to the environment as morally reprehensible, more so than compared their conservative counterparts. The second assessment investigated if reframing pro-environmental messages in terms of morality would change conservative individuals’ perception of environment conservation and their environmentalism levels. The results failed to identify change in conservative individuals’ perception of environment conservation after exposure to different themed messages.Item Ekolojik ikilemler ve hayvan hakları: yetkecilik, sosyal baskınlık yönelimi ve değerler açısından bir inceleme(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı) HASTA, Derya (Tez Danışmanı); ÇAĞLAR AKOĞLU, Selinay (Yazar)Bu çalışmanın temel amacı, ekolojik ikilemler, hayvan haklarına ilişkin tutumlar, sosyal baskınlık yönelimi (eşitliğe karşı olma ve grup temelli baskınlık), yetkecilik ve değerler (uyma, geleneksellik, iyilikseverlik, evrensellik, özyönelim, uyarılım, hazcılık, başarı, güç ve güvenlik) arasındaki ilişkilerin belirlenmesidir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, ekolojik ikilemler ve hayvan haklarına ilişkin tutumların araştırmada yer alan diğer değişkenler tarafından hangi düzeyde yordandığını tespit etmektir. Çalışmada ayrıca, sözü edilen değişkenlerin cinsiyet ve hayvan sahibi olup olmama gibi bazı demografik özelliklere göre değişip değişmediğini incelenmek de hedeflenmiştir. Araştırmanın örneklemini Ankara ve Samsun illerinde öğrenim gören 192‟si kadın 206‟sı erkek toplam 398 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Veri toplama araçları olarak, Portre Değerler Formu (Schwartz, 1992), Sağ Kanat Yetkecilik Ölçeği (Altemeyer, 1996), Ekolojik İkilemlere İlişkin Tutum Ölçeği (Yalçın, 2009), Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği (Sidanius ve Pratto, 1999) ve Hayvan Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen bulgular araştırma denencelerini büyük oranda desteklemektedir. Çalışmada, ekolojik ikilemler ve hayvan haklarına ilişkin tutumları yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla hiyerarşik regresyon analizi yapılmıştır. Sonuçlar, demografik değişkenlerden cinsiyet ve siyasal görüşün ekolojik ikilemleri anlamlı olarak yordadığını göstermektedir. Ekolojik ikilemleri yordayan diğer değişkenler ise113grup temelli baskınlık, hayvan hakları ve evrenselliktir. Hayvan haklarını anlamlı olarak yordayan değişkenler incelendiğinde demografik değişkenlerden cinsiyet, siyasi görüş ve sosyo-ekonomik düzeyin bu değişkeni anlamlı olarak yordadığı görülmektedir. Elde edilen bulgular, hayvan haklarına ilişkin tutumları eşitliğe karşı olma ve grup temelli baskınlık değişkenlerinin negatif olarak, güç değerininse pozitif olarak yordadığını göstermektedir. Elde edilen bulgulardan bir diğeri ekolojik ikilemler ve hayvan haklarına ilişkin tutumlar, eşitlik karşıtı olma, grup temelli baskınlık, yetkecilik ile evrensellik ve hazcılık değerlerinin cinsiyete göre anlamlı olarak farklılaştığını göstermektedir. Bunun yanı sıra kişilerin hayvan sahibi olup olmamasının eşitliğe karşı olma, grup temelli baskınlık, yetkecilik ile evrensellik ve hazcılık değerleri üzerinde anlamlı farklılığa yol açtığı görülmektedir.AbstractThe main purpose of this study is to determine the relationship between attitudes to ecological dilemmas, attitudes to animal rights, social dominance orientation (opposition to equality and support for group-based dominance hierarchies), right-wing authoritarianism and values (conformity, tradition, benevolence, universalism, self-direction, stimulation, hedonism, achievement, power, security). Another purpose of the study is to investigate whether attitudes to ecological dilemmas and attitudes to animal rights are predicted by other variables of the study or not. In addition, it is aimed to examine whether demographical variables such as gender and being owner of an animal predicts the related variables. A total of 398 university students (192 female, 206 male) who study in Ankara and Samsun were participated in the study. The material set included Portre Values Questionnaire (Schwartz, 1992),, Right-wing Authoritarianism Scale (Altemeyer,1996), Attitudes to Ecological Dilemmas Scale (Yalçın, 2009), Social Dominance Orientation Scale (Sidanius ve Pratto, 1999), and Attitudes to Animal Rights Scale. The results supported the hypothesis of the study to a large extend. In the study, hierarchical regression analysis was conducted in order to investigate the variables predicting attitudes to ecological dilemmas and attitudes to animal rights. The results revealed that the only significant demographical variables predicting attitudes to ecological dilemmas were gender and political orientation. It is also115investigated that support for group-based dominance hierarchies, animal rights and universalism are the other variables predicting attitudes to ecological dilemmas. Furthermore, it is demonstrated that gender, political orientation and socio-economic status are the significant demographical variables predicting attitudes to animal rights. The results also showed that attitudes to animal rights was negatively predicted by opposition to equality and support for group-based dominance hierarchies and was positively predicted by power. Moreover, the results revealed that attitudes to ecological dilemmas, attitudes to animal rights, opposition to equality, support for group-based dominance hierarchies, right-wing authoritarianism, universality and hedonism were significantly differentiated by gender. Lastly, being owner of an animal significantly effects the opposition to equality, support for group-based dominance hierarchies, right-wing authoritarianism, universality and hedonism.Item Engellilere yönelik önyargıyı yordayan değişkenler:Kültürler arası bir araştırma(Ankara Üüniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı) HASTA, Derya (Tez Danışmanı); TEKEŞ, Burcu (Yazar)Bu çalışma, Türkiye ve Birleşik Krallık örneklemlerinde tolerans, özgecilik,sosyal baskınlık yönelimi, adil dünya inancı, bireycilik ve toplulukçuluk değişkenlerinin engellilere yönelik önyargı ile ilişkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, söz konusu değişkenler açısından iki toplum arasındaki farklılıkları belirlemektir. Çalışmada veri toplama aracı olarak,Demografik Bilgi Formu, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği, Adil Dünya İnancı Ölçeği, Tolerans Ölçeği, Özgecilik Ölçeği, Bireycilik Toplulukçuluk Ölçeği ve Engellilere Yönelik Tutum Ölçeği kullanmıştır. Analizler için, Türkiye örneklemi için 375, Birleşik Krallık örneklemi için 167 olmak üzere toplam 542 kişiden veri toplanmıştır.Yapılan hiyerarşik regresyon analizi sonuçları, Türkiye’de engellilere yönelik önyargıyı yaşanılan yer, yaş, siyasal görüş, tolerans ve özgeciliğin negatif yönde; dindarlık, dikey bireycilik ve grup temelli baskınlığın pozitif yönde yordadığını göstermiştir. Birleşik Krallık’ta ise engellilere yönelik önyargıyı grup temelli baskınlık ve eşitliğe karşı olma değişkenlerinin pozitif yönde ve anlamlı olarak yordadığı gözlenmiştir.Kültürlerarası farklılıklar incelendiğinde, Birleşik Krallık ve Türkiye örneklemlerinin engellilere yönelik önyargı, özgecilik, adil dünya inancı, eşitliğe karşı olma, grup temelli baskınlık, dikey bireycilik ve dikey toplulukçuluk açısından farklılaştıkları belirlenmiştir. Bulgular ilgi yazın eşliğinde tartışılmıştır.AbstractThe purpose of this research is to study the effects of the variables such as tolerance, altruism, social dominance orientation, belief in a just World,individualism and collectivism on the attitudes towards the people with disabilities using examples from Turkey and United Kingdom and to present the differences between these two different cultures.Demographic Information Forms, Social Dominance Orientation Scale, Belief in a Just World Scale, Altruism Scale, Tolerance Scale, Individualism Collectivism Scale and Attitudes Towards People with Disabilities Scale are used as the tools of data collection. The analysis are done by collecting data from the examples of 375 participants from Turkey and 167 participants from United Kingdom with a total data collected from 542 individuals.According to the stepwise regression results, predicting the prejudices towards the people with disabilities are affected negatively by the factors such as living place, age, political view, tolerance and altruism but affected positively by the factors such as religious devotion, sheer individualism by social group dominance in Turkey. Group-based dominance and opposition to equality are observed as positive predictive variables of the prejudices towards the people with disabilities in United Kingdom.When the crosscultural differences are studied, the attitude towards the people with disabilities begin to differ according to altruism, belief in a just world, social dominance orientation, vertical individualism and vertical collectivism based on the examples from United Kingdom and Turkey. This differentiation is expected as Turkey and United Kingdom have different cultural structures. These findings will be discussed in the related literature.Item Parasosyal etkileşim, terör yönetimi kuramı ve futbol fanatizmi(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı) HASTA, Derya (Tez Danışmanı); SÖZEN, Ayşe Ilgın (Yazar)Bu çalışmada iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk araştırmada futbol fanatizmini yordayan değişkenler araştırılmıştır. Bu amaçla, futbol fanatizmi ile takımla özdeşleşme, takıma psikolojik bağlılık (takım değişikliğine direnç, takıma duyulan sadakat ve sadakati sorgulama) ve parasosyal etkileşim [en sevilen futbolcuyla kurulan parasosyal etkileşim (hayranlık ve arkadaşçasına bağlanma), en sevilen futbolcuya ilişkin atıflar (olumlu sosyal davranış, güç ve karizma), parasosyal ayrılığa verilen tepki ve bilişsel-davranışsal katılım (bilişsel katılım ve davranışsal katılım)] arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi 294 katılımcıdan oluşmaktadır (77 kadın ve 214 erkek). Bu çalışmada veri toplama aracı olarak; Futbol Fanatizmi Ölçeği, Spor Taraftarı Özdeşleşme Ölçeği, Takıma Psikolojik Bağlılık Ölçeği ve Parasosyal Etkileşim Ölçekleri (En Sevilen Futbolcuyla Kurulan Parasosyal Etkileşim Ölçeği, En Sevilen Futbolcuya İlişkin Atıf Ölçeği, Parasosyal Ayrılığa Verilen Tepki Ölçeği ve Bilişsel-Davranışsal Katılım Ölçeği) kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda eğitim, takımla özdeşleşme, en sevilen futbolcuyla kurulan parasosyal etkileşimin hayranlık alt boyutu ile bilişsel-davranışsal katılımın davranışsal katılım alt boyutunun futbol fanatizmini anlamlı şekilde yordadığı gözlenmiştir.Çalışma kapsamında yapılan ve TYK temelinde gerçekleştirilen ikinci araştırmada ise, ölümlülük bilgisinin belirgin hale getirilmesinin, futbol fanatizmi, takımla özdeşleşme ve takıma psikolojik bağlılık düzeyleri açısından anlamlı bir fark yaratıp yaratmadığı incelenmiştir. Bu araştırmanın örneklemini 60 erkek katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak; Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Ölümlülüğü Belirginleştiren Sorular, Televizyon İzlemeyi Belirginleştiren Sorular, Pozitif Negatif Duygu Durum Ölçeği, Sözcük Arama Bulmacası, Futbol Fanatizmi Ölçeği, Spor Taraftarı Özdeşleşmesi Ölçeği ve Takıma Psikolojik Bağlılık Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada ölümlülük bilgisinin belirgin hale getirildiği deney grubu ile ölümlülük bilgisinin belirgin hale getirilmediği kontrol grubunun futbol fanatizmi, takımla özdeşleşme ve takıma psikolojik bağlılık düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı gözlenmiştir.AbstractIn this research, two separate studies are conducted. In the first research, predictor variables of football fanaticism is investigated. For this purpose, the relationship between football fanaticism and identification with team, psychological commitment to team and parasocial interaction (parasocial interaction with favorite football player, attributes to favorite football player, reactions to parasocial break-up and cognitive and behavioral involvement) were examined. The sample of the study consisted of 294 participants (77 women and 114 men). The instruments used in the study were Football Fanaticism Scale, Team Spectator Identification Scale, Psychological Commitment to Team Scale and Parasocial Interaction Scales. At the end of the study, education, identification with team and parasocial interaction predicted football fanaticism together with admiration subscale of parasocial interaction with favorite football player and behavioral involvement subscale of cognitive and behavioral involvement.Another purpose of this study is to examine whether mortality salience bring about a significant difference on the level of football fanaticism, team identification, and psychological commitment to team based on Terror Management Theory (TMT). The sample of this study consisted of 60 participants (60 men). The instruments used in the study are Rosenberg Self-Esteem Scale, The Mortality Saliance Questions, The Television Salience Questions, Positive Negative Affect Scale, Word Search Puzzle, Football Fanaticism Scale, Team Spectator Identification Scale and Psychological Commitment to Team Scale. The results pointed out that there was no significant difference in the level of football fanaticism, identificaion with team and psychological commitment to team between the experimental group after mortality salience as compared to the control group without mortality salience.Item Politik güven: dindarlık, yetkecilik, sistemi meşrulaştırma ve değerler açısından bir inceleme(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı) SÖNMEZ, Burçak (Yazar); HASTA, Derya (Tez Danışmanı)“Kamu Bürokrasisinde Yolsuzluğun Yapılasması” konulu tezçalısmasında, modernitenin yükselisi ile birlikte imal edilmis risklerin enönemlilerinden kabul edilen yolsuzluğun, Türkiye kamu bürokrasisindeyapılasıp yapılasmadığını ortaya koymak için betimleyici ve açıklayıcı birçalısma yapılması amaçlanmıstır. “Uluslararası Seffaflık Örgütü”nün yapmısolduğu yolsuzluk indeksinde orta sıralarda bulunan Türkiye, yolsuzluğunulusal ve uluslararası düzeyde olumsuz sonuçlarıyla karsılasmaktadır. Birçokili deprem bölgesinde bulunan Türkiye, geçmiste yasadığı küçük ölçeklidepremlerde umulmadık can kayıpları yasamıs ve gelecekte olması olasıdepremlerden büyük korku duymaktadır. Korkunun temelinde yatan, yapılanbinaların sağlamlığına güven duyulmamasıdır. Kamu bürokrasisindeki isleyisinbir sonucu olarak denetim görevi gereği gibi yapılamamıs ve bu süreçteyolsuzluk eylemleri gözyummalara neden olmustur. Uluslararası düzeyde ise,ülkelerin kalkınmasında önemli ekonomik kaynak sağlayan küresel sermayebirikiminden gerektiği sekilde yararlanılamamıstır. Bu süreçte de yine ülkeekonomisinin istikrarsızlıklar içermesinin ve yolsuzluk olaylarının varlığının birsonucu olarak küresel sermayenin çekilebilmesi için güvenilir bir adresolunamamıstır. Bundan hareketle, kamu bürokrasisinin ‘belediyeler’ veyolsuzluğun da ‘rüsvet alma / verme’ olarak sınırlandırıldığı çalısmada, teorikçerçeve Antony Giddens’ın “Yapılasma Kuramı” üzerine bina edilerek, rüsvetpratiğinin yapılasmasının varlığı aranmıstır. Yapılasma Kuramı’nın akısındayer alan önermelere göre dizayn edilen çalısmada, nitel ve nicel arastırmateknikleri kullanılmıstır. Üç farklı siyasi partinin birbirleriyle kıyaslanabilir230özellikteki belediyelerinde yapılan arastırmanın sonuçlarına göre, rüsvetpratiğinin yapılastığı sonucuna varılmıstır; çünkü gündelik yasamda birçokrüsvet pratiğiyle karsılasıldığı dile getirilmistir. Bu yapılasma sürecinde,‘yapısal’ ve ‘bireysel’ faktörler önemli rol oynamıstır. Son yıllarda yapılançalısmalarda hantallastığı ve islerliğini yitirdiği dile getirilen kamubürokrasisinin, yapısal faktörlerin olusmasına zemin hazırladığı görülmüstür.‘Kurallar’ ve ‘kaynaklar’ baslığı altında değerlendirilen ‘mevzuat’, ‘yolsuzluknormları’, “benim memurum isini bilir” türünden yaygın anlayıs, ‘maddeselkaynaklara düskünlük’ ve ‘takdir yetkisi’ bireyleri baskılayıcı rol üstlenmekte verüsvet pratiğinde tetikleyici gücü olusturmaktadır. Öte yandan, rüsvetinyapılasması sürecinde, birey de aktif rol üstlenmekte ve ‘rüsvetin varlığına’iliskin sahip olduğu ‘bilgililik’ ile harekete geçmektedir. Süreç içerisinde rüsveteyleminde gerekçeler olusturan birey, eylemini rutinlestirmekte ve rüsvetiyasamının bir parçası haline getirecek sekilde kendisini konumlandırmaktadır.Çalısmada elde edilen politik çıkarımlar; Türkiye’de yolsuzluğun siyasidinamiklere kıyasla daha çok toplumsal ve kültürel değerlerle açıklanmasıgerekliliği, yolsuzluk eyleminin olusmasında sadece alan taraf olarak kamubürokratlarının değil, aynı zamanda veren taraf olarak yurttasların da önemlirol oynaması ve rüsvet eylemine elverislilik tasıyan kamu kurumlarında‘yolsuzluk normlarının’ etkinlik kazanması olarak sıralanmıstır. Ayrıca bireyinde etkin olmasının sonucu olarak yolsuzluğun yapılasmasının sadece yapısalbir sorun olarak görülmemesi, çözümlenebilir bir sorun olarakdeğerlendirilmesi sonucunu doğurmustur. Yolsuzlukların önlenmesindeyapısal ve bireysel faktörlerin etkisini ortadan kaldırmayı hedef alan uzunvadeli politikalar üzerinde durulması gerekmektedir.AbstractIn this dissertation titled “Structuration of Corruption in PublicBureaucracy”, corruption- one of the major human-made risks that wasproduced with the rise of modernity- is analyzed with a more descriptive andexplorative approach to see if it was constructed and embedded withinTurkish Public Bureaucracy. As a country who occupies a mid-level place inthe index prepared by the International Transparency Organization, Turkeyconstantly faces negative impacts of corruption on both national andinternational levels. Having many of its cities in earthquake risk zones, inprevious minor scale earthquakes lost unexpected amounts of its people andthis fact had caused a major fear from the possible future incidents. At theheart of this fear lies the deep mistrust for the strength of the infrastructures ofthe existing buildings. This is the result of lacking an effective investigatingbody within the public management system dealing with the proper buildingconstruction procedures. In other words, this fear originates from thecorruption within public bureaucracy. As to the international level, the globalmarket which is essential for development for any country had been not usedeffectively. In this juncture, in addition to facing instability in country’seconomy, also corruption played a negative role in providing a stable andtrustworthy profile and resulted in failing to draw global markets.Consequently, in this study, the structuration of bribery is sought in by limitingpublic bureaucracy to “municipalities” and corruption to “taking and givingbribes”, and theoretical background for his endeavor is provided by AnthonyGiddens Structuration Theory. In this study that was designed according to232the prepositions of Structuration Theory, both qualitative and quantitativemethods were applied. According to the findings of the study that focused onthree relatively compatible municipalities whose elected administratorsrepresented three different political parties, it is established that bribe isinstitutionalized due to its visibility in related daily activities. In thisinstitutionalization process both “individual” and “structural” factors playedcrucial roles. According to recent studies, public bureaucracy, which haswidely been characterized as becoming overly slow and more ineffective, isprone to creating structural factors contributing to corruption. The terms“regulations”, “norms of corruption”, the widely held notion of “my publicofficials know their way around things”, “devotion to material resources”, and“discretion” which are analyzed under the titles of “rules” and “resources”might play key roles in marginalizing people and might also lead to the spreadof bribery. On the other hand, during the process of institutionalization ofbribery, individual actors also take on effective roles and might start actingaccording to his or her awareness of the existence of bribery. Within theprocess, the individuals who start producing justifications for bribery routinizehis or her act and internalize giving or taking bribes as an essential part of hisor her life. The policy implications of the study; contrary to political arguments,corruption in Turkey needed to be analyzed and explained more using socialand cultural values, in the process of the act of corruption and strengtheningthe “corruption norms” within public bureaucracy, one must also analyze thebriber agent along with bribe taker institutional actor (public official).Additionally, with the gaining visibility of the individual actor one should notconsider the institutionalization of corruption as an issue emanating from the233structure itself, encouraged the arguments that corruption can be analyzedeffectively with a more broad approach. It is also suggested to promote anddevelop long term political interventions aiming at diminishing the impacts ofboth structural and individual actors.Item Vicdani redde yönelik tutumlar, sosyal baskınlık yönelimi, erkeklik ideolojisi ve insan hakları arasındaki ilişkiler(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı) FİDAN, Merve (Yazar); HASTA, Derya (Tez Danışmanı)Bu araştırmada, vicdani redde yönelik tutumlar, sosyal baskınlık yönelimi, erkeklik ideolojisi ve insan haklarına yönelik tutumlar arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Örneklem grubunu 443 lisans ve yüksek lisans öğrencisi (K= 269, E=171) oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak; Demografik Bilgi Formu, Vicdani Redde Yönelik Tutumlar Ölçeği, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği, Erkek Rolleri Ölçeği ve İnsan Haklarına Yönelik Tutumlar Ölçeği kullanılmıştır. Yapılan analizler; vicdani redde yönelik olumlu tutumların sosyal baskınlık yönelimi ve erkek rolleri ile negatif yönde, insan haklarına yönelik olumlu tutumlar ile pozitif yönde ilişkili olduğunu göstermiştir. Erkek rolleri ve insan haklarına yönelik tutumların vicdani redde yönelik tutumları yordadığı da araştırmanın bir diğer bulgusudur. Ayrıca, sosyal baskınlık yönelimi ve vicdani redde yönelik tutumlar arasındaki ilişkide erkek rolleri ve insan haklarına yönelik tutumların aracı rolü olduğu belirlenmiştir. Erkeklerin vicdani redde yönelik olumlu tutumları, sosyal baskınlık yönelimi ve erkek rollerini benimseme düzeylerinin kadınlarınkinden anlamlı olarak daha yüksek olduğu da araştırmanın bulguları arasındadır. AbstractIn this study, the relationships between attitudes toward conscientious objection to military service, social dominance orientation, masculine ideology and human rights attitudes were examined. The sample consisted of 443 undergraduate and graduate students (F=269, M=171). Demographic Information Form, Attitudes Towards Conscientious Objection Scale, Social Dominance Scale, Male Role Norms Scale, Attitudes Towards Human Rights Scale were used to gather data. Analyses have shown that, social dominance orientation and male roles are negatively and human rights attitudes are positively correlated with the positive attitudes towards conscientious objection to military service. In addition, male roles and human rights attitudes significantly predicted the attitudes towards conscientious objection to military service. Besides, the mediator roles of male roles and human rights attitudes were found to be significant between the relationship of social dominance oriantation and attitudes towards conscientious objection. Lastly; men scored significantly higher on the attitudes towards conscientious objection, social dominance orientation and male roles.