Sayı:47 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Sayı:47 (2019) by Issue Date
Now showing 1 - 9 of 9
Results Per Page
Sort Options
Item Sarhoşluktan Keyif Haline: Osmanlı İstanbul’unda İçki İçme ve Meyhâne Âdâbı(2019) Erdinçli, İhsan; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİçki içerken dikkat edilecek unsurlar, tarihin en eski dönemlerinden itibaren toplumların bağlı bulunduğu siyâsî yapı ve inanç sistemleri/din ile bu iki unsurun etkisiyle şekillenen sosyal yaşam biçimi etrafında çeşitli evrelerden geçerek, değişerek ve gelişerek oluşmuştur. Bu süreç, içki içme usullerinin toplumlara özgü uyulması gereken davranış kalıplarının ifadesi olan âdâbın içerisinde yer almasını beraberinde getirmiştir. Hemen her devleti ve toplumu ilgilendirecek düzeydeki davranışlar ise, zamanla evrensel olarak kabul edilmeye başlamıştır. İçki içme âdabı, bir yandan meyhânecilerin olası kavga ve adam öldürme gibi asayiş olayları ile karşılaşıp meyhânesinin adına leke sürülmemesi ve maddî zarara uğramaması, diğer yandan da müşterilerin meyhânede rahatsız edilmeden güven ve keyif ile işret edebilmesi açısından işret âlemlerine yön veren en öncelikli öneme sahip konudur. Osmanlı İstanbul’unda içki içme ve meyhâne âdâbını konu alan çalışmada, bu yöndeki davranış kalıplarının hangi unsurların etkisiyle şekillendiği, ne zaman ve nasıl bir değişime uğradığının belirlenip açıklanması amaçlanmaktadır. Osmanlıların içki içme ve meyhâne âdabını, yenileşme sürecindeki değişimleri de dikkate alarak belirlemeyi hedefleyen çalışma, seyahatnamelere, hatıratlara ve araştırma eserlerine dayanmaktadır. Bu doğrultuda içki içme âdâbının önemli bir sınırı olan sarhoşluğun, eski toplumlarda, erken ve orta zamanların Avrupa’sında olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de oldukça önemli olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti, hem eski toplumların ve Batı medeniyetinin birikiminden, hem de mensubu olduğu İslâm dininin içkilere yönelik hükümlerinden, Müslüman Türk devletleri ve İran kültüründen etkilenmiştir. Tüm bu unsurlar, Osmanlı toplumunun içki tüketim usullerine, farklı dönemlerde farklı derecelerde yön vermiştir.Item III. Selim’in Tebdîl-i Kıyafet Bohçaları(2019) Sönmez, Serpil; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada III. Selim’in tebdil gezerken kullandığı kıyafetler, silahlar ve aletler incelenmiştir. Pek çok kaynakta III. Selim’in tebdil gezerken humbaracı kılığına büründüğü yazılmakla birlikte, Osmanlı Arşivi’nde bulunan iki belge, kalyoncu, Boşnak, pirpiri, Laz ve Çingene kıyafetlerinin III. Selim’in tebdîl-i kıyafet takımları içinde yer aldığına delalet ediyor. Özellikle 1792 tarihli belgede kayıtlı olan kıyafet takımları ayrıntılı bir biçimde, rengi, kumaşı, süslemeleri belirtilerek kaydedilmiştir. Kıyafetlerin yanı sıra III. Selim’in tebdil gezerken kullandığı silahlar ve alet-edevat da, özellikleri ve süslemeleriyle birlikte kaydedilmiştir. Böylece bu iki belge sayesinde sadece III. Selim’in tebdîl-i kıyafet takımlarını oluşturan kılık-kıyafetleri değil, dönemin silahları ve bu silahlarla ilgili olan alet-edevatı hakkında da bilgi sahibi olabiliyoruz. Yalnız bu belgelerde ayak giyimine dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Kıyafetlerde, başlıklarda, silahlarda ve silah kınlarında renk olarak açık leylak, armudî?, barudî, beyaz, burucî?, camgöbeği, çağla rengi, dudu burnu, fıstıkî, güvez, hünnabî, kahverengi, kırmızı, kimyonî, leylak, mavi, mor, neftî, nohudî, pembe, sarı, siyah, şerbetî, turuncu ve yeşil kullanılmıştır. Kıyafetlerin ve başlıkların büyük bir kısmı çuhadan yapılmıştır. Çuhanın yanı sıra aba, bez, şâlî, çitari, atlas ve keçe kullanılmıştır. Silah kınlarında deri olarak en çok sağrı, kumaş olarak kadife ve çuha kullanılmıştır. Demir ve şirmâhî de kın yapımında kullanılan diğer malzemelerdir. Kıyafetlerin süslenmesinde kaytanlı klabdaniçe, şemse ve sırma işleme kullanılırken silahlarda ve kınlarında zümrüt, yakut, elmas, mercan, la’l gibi değerli taşların yanı sıra altın ve gümüş, mine işi, sırma işleme, sim kakma kullanıldığı görülmektedirItem Eski Manyas’ta Erken Osmanlı Dönemine Ait Zaviyeli Cami ve Türbe(2019) Sözlü, Halil; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiErken Osmanlı ve Beylikler döneminde önemli rol oynayan Balıkesir, bünyesinde her iki döneme ait kültürel varlıkları barındırmaktadır. Çalışmamızda, Balıkesir’in Manyas ilçesi eski Manyas harabelerinde bulunan Erken Osmanlı dönemi özellikleri yansıtan Zaviyeli (yan mekanlı/tabhaneli/Ters T planlı) Cami ve Türbe incelenmiştir. Özgün halleriyle günümüze kadar ulaşmış bu yapılar, zamana karşı koyarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. Araştırma kapsamında yapılar yerinde görülerek, ölçüleri alınarak çizimleri yapılmış ve fotoğraflar eşliğinde ayrıntılı bir şekilde tanıtılmış, dönem içerisindeki benzer örnekleriyle karşılaştırmalar yapılmıştır. Caminin zaviyeli yapılar grubunda olması ve ilk inşa döneminden izleri bugüne kadar taşıması bakımından önemi vurgulanması gerekmektedir. Bu düşünceyle yürütülen bu çalışmada, zaviyeli caminin, mimari form ve özellikleri, kullanılan malzemeler ile plan açısından irdelenmesi yapılmıştır. Yapılan bu araştırma sonrasında caminin aynı plan türüne sahip camiler içerisinde farklı ve önemli özelliklere sahip olduğu anlaşılmıştır. Süsleme bakımından sade olan yapılarda herhangi bir bezemeye rastlanmamıştır. Sonuç kısmında, yapıların dönem içerisindeki yerleri ve önemleri belirtilerek korunması ve onarımlarının yapılmasına yönelik önerilerimiz dile getirilmiştirItem Neresi Sıla, Neresi Gurbet? Amsterdam’daki Osmanlı Rumlarında Mekân ve Kimlik İlişkisi(2019) Çolak, Hasan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAmsterdam şehri, on sekizinci yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarından gelen bir Rum nüfusa ev sahipliği yapmıştır. Bu göçün beraberinde getirdiği Avrupalılaşma, milliyetçilik ve kimlik oluşumu gibi mefhumların yakından temas ettiği alanlardan biri de bu kişilerin muhayyilesindeki mekân kavramıdır. Avrupa’ya giden Osmanlı gayrimüslimleri hakkındaki genel algıya katkıda bulunan bir yaklaşıma göre, bu kişiler Avrupa’daki deneyimleri esnasında Aydınlanma ve milliyetçilik gibi fikir akımlarından haberdar olmuştur. Böylelikle zihinlerinde Osmanlı düzenine alternatif bir dünya görüşü oluşturmaya başlayan Avrupa’daki Osmanlı Rumları bağımsız bir Yunanistan devleti kurmanın yollarını aramaya başlamışlardır. Peki, bu kişilerin zihninde, günümüzde görece daha kolayca tanımlayabileceğimiz, Avrupa, Osmanlı, Yunanistan gibi kavramlar ne ifade ediyordu? Dahası, bu iç içe geçmiş ve farklı mekânlar ile söz konusu şahısların muhayyilelerindeki ve icraatlarındaki kimlik arasındaki ilişki nasıldı? Bu makale merkezine Amsterdam’daki Osmanlı Rumlarının kendi yazıları ile icraatlarını takip etmemizi mümkün kılan Osmanlı, Hollanda ve Yunan arşiv kaynaklarını alarak, mekân ve kimlik arasındaki sorunlu ilişkiyi incelemektedir.Item 19 Numaralı Şer’iye Siciline Göre Kırşehir’de Aile(2019) Poyraz, Özlem; Bekdemir, Mustafa; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı Devleti’nin sosyo-ekonomik yapısını anlayabilmek için şer’iye sicillerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Toplumsal meselelerle alakalı pek çok konu, sicillere bakılarak aydınlatılmaktadır. Kadılar tarafından tutulmuş olan bu mahkeme kayıtları, toplumsal hayatın aydınlatılmasında temel kaynaklardandır. Tanzimat döneminden sonra kurulan Nizamiye Mahkemeleri ile birlikte şer’i mahkemelerde de yapısal değişimler yaşanmıştır. Bu durum şer’iye sicillerinin muhtevasını da etkilemiş ve dava çeşitliliğini azaltmıştır. Tanzimat döneminden sonra kadıların elindeki birçok yetki alınarak, başka memurlara ve kurumlara aktarılmış; ardından sicil defterleri zengin muhtevasını kaybetmiştir. 1914 yılından itibaren şer’iye mahkemeleri Adliye Nezareti’ne bağlanmış, Temyiz Mahkemesi’nde şer’iye adı ile yeni bir daire teşkil olunmuş ve 20. yüzyılın başlarına kadar ise düzenli şekilde kayıtlar tutulmaya devam edilmiştir. Bu dönemden itibaren şer’iye sicillerinde hüccet, ilam, tereke ve enkiha alanlarına dair verilere yer verilmiştir. 19 numaralı sicil defterindeki tereke kayıtarından yola çıkarak Kırşehir ailesi ve evlilik kurumu, aileye ilişkin sayısal veriler, ailenin ekonomik durumu ve dönemde kullanılan eşyalar, ailenin yaşadığı yerleşke ve mekanlar aktarılmaya çalışılmıştırItem Osmanlı Sefaret ve Şehbenderliklerinin Kalpazanlıkla Mücadelesi(2019) Öztel, Muharrem; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı sefaret ve şehbenderlikleri bulundukları ülkelerde ve şehirlerde devleti temsilen önemli görevler üstlenmişlerdir. Devletin dış dünyadaki gözü ve kulağı olmak gibi bir misyonla faaliyet gösteren temsilciliklerin en önemli görevlerinden biri, Osmanlı meskûkâtı ve kâğıt parasının sahtelerini dışarıda üretip, içeride başta İstanbul olmak üzere çeşitli vilayetlerde piyasaya süren muhtelif ülke vatandaşı yabancı kalpazanlarla sorunun kaynağında mücadele etmek olmuştur. Sefaret ve şehbenderlikler görev yaptıkları ülke ve şehirlerde kalp paraların ve kalpazanların izini sürerek yakalanmalarını sağlamaktan, gerektiğinde bizzat davacı taraf olarak devleti temsilen kalpazanların yargılanma süreçlerini ve mahkemelerini takibe kadar her ne gerekiyor ise üzerlerine düşeni yaparak kalpazanlıkla mücadelede aktif bir rol üstlenmişlerdir. Kalpazanlık sorununa ilişkin resmi yazışmalara yansıyan olaylara bakıldığında, Osmanlı piyasalarında tedavüle sürülen sahte sikkelerin ve kâğıt paranın üretim ve sürümünde yabancıların rolünün son derece fazla olduğu, yabancı ülke ve şehirlerin adının sıklıkla geçtiği görülür. Dolayısıyla buralarda devletin hak ve hukukunu korumakla görevli sefaret ve şehbenderliklerin kalpazanlıkla ve kalp paralarla mücadeledeki rolü de o nispette önemli olmuştur.Item 17. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da Toplumsal Şiddetin Bir Örneği Olarak Küfür(2020) USTA, Sebahattin; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİletişim, insanlar arası ilişkilerde bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçla ortaya çıkan iletişimde insanlar tepkilerini, kızgınlıklarını ve nefretlerini bazen karşı tarafı rencide edecek şekilde şiddet içeren unsurlarla göstermişlerdir. Bu şiddet unsurlarından birisi olan küfür ve hakaret tarihi süreç içerisinde ilkel toplumlardan günümüze kadar kullanılagelmiştir. İnsanların kutsal değerlerini, mahremiyetini ve doğrudan şahsını hedef alan küfür ve hakaret ifadeleri İslâm ve Osmanlı toplumunda da görülmüştür. 17. Yüzyılın ikinci yarısında Trabzon’da da toplumsal hayatın akışı içerisinde zaman zaman küfür ve hakarete konu olan vakalar görülmüş ve bu durum maruz kalanlar tarafından mahkemeye taşınarak dava konusu edilmiştir. Trabzon’da toplumsal statü bakımından bir ayrım olmaksızın küfür kavramlarının şetm, şütum-ı galiz, itâle-i lisan şeklinde ifade edildikleri görülmüştür. Yine domuz, köpek, erkekliği olmayan, zındık gibi kavramların da bir hakaret olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.Item Prof. Dr. Refet Yinanç’ın (Elbistan 1939-Ankara 2019) Ardından…(2020) Erdoğru, Mehmet Akif; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiItem Otam Dergisi 47. sayı (Tüm Sayı)(2020) Otam, Dergisi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi