Sayı:70 (2022)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Sayı:70 (2022) by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 25
Results Per Page
Sort Options
Item TÜRK MİLLİ BASINI EKSENİNDE DARÜLFÜNUN’UN KAPATILMASI MESELESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Samur, Mustafa; Other; OtherGeçmişten günümüze toplumların önemli önceliklerinden biri, gelecek neslin eğitimi olmuştur. Millî Mücadele yıllarından başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğine dair önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar yükseköğretimde (Darülfünun) üniversite reformuyla devam etmiştir. Üniversite Reformu (Malche Raporu) neticesinde Darülfünun kapatılarak, yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Bu çalışmada, Türk Milli Basınında önemli bir yere sahip olan Hâkimiyeti Milliye, Vakit, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde “Darülfünun” ile ilgili çıkan haberler taranmıştır. Bu gazetelerde köşe yazısı bulunan Ahmet Şükrü, Falih Rıfkı, Yunus Nadi ve Mahmut Bey gibi dönemin etkin kalemlerinin yazıları da tespit edilmiştir. Ayrıca dönemin Maarif Vekili Reşit Galip’in konuyla ilgili görüşlerine yer verilmiştir. Bu gazetelerde ilgili haberler iki başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklardan ilki, gazetelerin “Darülfünun” ile ilgili haberleri ve düşünceleridir. İkinci başlık ise köşe yazarlarının “Darülfünunun” ile ilgili görüşlerinin işlenmesidir. Bu çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme tekniği kullanılmıştır. Ayrıca ilgili alanyazınından, arşiv vesikalarından, zabıt ceridelerinden, hatıratlardan ve süreli yayınlardan yararlanılmıştır. Sonuç olarak Darülfünun’un, kapatılma aşamaları, kapatılmasıyla ilgili bürokrasinin, yazarlarının düşünceleri Türk basınının bakışı ekseninde değerlendirilmiştir.Item İSMET İNÖNÜ VE KÖY ENSTİTÜLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Gülen, Ahmet; Other; OtherTürk eğitim tarihinde derin izler bırakan Köy Enstitüleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde temelleri atılan ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde resmiyete kavuşan kurumlardır. 17 Nisan 1940 tarihli kanunla hizmete giren bu eğitim kurumları kısa zaman içinde yaygınlık kazanmış ve Anadolu’nun dört bir yanında açılan Köy Enstitüleri, sadece eğitimin köylere kadar yayılmasında önemli işlevler üstlenmemiş, aynı zamanda kırsala müziği, tiyatroyu ve edebiyatı götürme işlevi de üstlenmiştir. Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un isimleriyle özdeşleşen Köy Enstitüleri’nde İsmet İnönü’nün rolü günümüzde aydın kesim tarafından daha çok bu kurumların tasfiyesi süreciyle özdeşleştirilmektedir. Oysa İsmet İnönü, özellikle II. Dünya Savaşı yıllarında Köy Enstütüleri’yle ve gelişimiyle bizzat meşgul olmuştur. Bu çalışmanın amacı Edirne’den Kars’a kadar yayılan Köy Enstitüleri’ni sıklıkla ziyaret eden İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca bu kurumlarla ilişkilerini ve bu kurumlar üzerindeki etkilerini ortaya koymaktırItem TURKİSCHE POST GAZETESİNİN GÖZÜNDEN ATATÜRK (1926-1938)(Ankara Üniversitesi, 2022) Kaya, Ebru; Other; OtherOn dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren gelişmeye başlayan Türk- Alman münasebetleri, tarihinin şahit olduğu en tahripkâr savaşlardan ilki olan Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kesintiye uğramıştır. Bu kesinti 1924 yılında imzalanan Türk- Alman Dostluk Antlaşması’na kadar sürmüş, bu noktadan sonra iki ülke arasında revize dönemine girilmiştir. Bu dönemin sonuçlarından biri olarak meydana çıkan; Türkische Post (Türk Postası) gazetesi, 1926-1944 yılları arasında İstanbul’da başlamış olduğu yayın hayatını on sekiz yıl boyunca sürdürmüş, günlük bir gazetedir. Yayın dili Almanca olan gazetenin, hedef kitlesi içinde, Türk topraklarında yaşayan Alman vatandaşlarla beraber Türkler arasında Almanca bilen birtakım aydın, milletvekili, subay, iş adamı ve vatandaşlar yer almıştır. Gazetenin başlıca amacı; Türkiye ve Almanya arasındaki kopmuş olan ekonomik, politik, kültürel ve askeri ilişkileri tekrar canlandırmak ve geliştirmek olmuştur. Gazetede neşredilen haberler ağırlıklı olarak Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk ve Ortadoğu odağında toplanmıştır. Bu çalışmada; Türkiye’de yayımlanan bir Alman gazetesinin gözünden Mustafa Kemal Atatürk’e olan bakış yansıtılmaya ve birtakım hususlar çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılmıştır.Item 1960’LARDA BİLDİRİLERLE DARBE TARTIŞMALARI: MİLLİ DEVRİM ORDUSU ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Tuğluoğlu, Fatif; Other; Other1960-1971 dönemi Türkiye’de yeni bir darbe tartışmalarının hiç eksik olmadığı bir süreçtir. 1961’den itibaren Türkiye yeni anayasanın oluşturduğu kurumlarla yönetilmeye başlamış, yapılan 1961 seçimlerinden sonra siyaset çeşitlenmiş, basında da çok seslilik hızla artmaya başlamıştı. Siyasi hayatın normalleşmesi beklenirken eski Demokrat Parti (DP)’nin devamı olduğu düşünülen partilere ve gazetelere yönelik sert söylemler, 1962’den itibaren yerini tehditlere ve korkutma çabalarına bırakmıştı. Adalet Partisi (AP)’nin genel merkezinin tahrip edilmesinden sonra bu partiye yakınlığıyla bilinen gazetelere yönelik bildiriler yayınlamak suretiyle hem onlar korkutulmaya hem de benzer görüşleri taşıyan kamuoyu sindirilmeye çalışılmıştı. Açıkça ölüm tehditleri taşıyan bu bildirilerin kaynağı bilinmezken dönemin hükümetlerinin de yeterli çabayı göstermemiş mesele Millet Meclisinde AP’li milletvekilleri tarafından gündemde tutulmaya çalışılmıştı. Kısa ve sert ifadelerle yazılan bildirilerle yeni bir askeri müdahalenin an meselesi olduğu mesajı verilmeye çalışılarak hedeflerindeki isimlerin pasifize olması istenmişti. Büyük çoğunluğu DP-AP çizgisine karşı yazılan bildirilerin kaynağı bulunmazken ve konunun son bildirinin yayınlandığı 1965’den sonra kapandığı düşünülmüş ancak Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel’in bir açıklamasıyla tartışmaları yeniden başlamıştı. Tansel, en sık ve en sert bildirileri yayınlayan ve kendisine Milli Devrim Ordusu adını veren ekibin arkasında bazı Tabii Senatörlerin bulunduğunu iddia etmişti. Tansel’in açıklaması üzerine ilgili senatörler hakkında soruşturma açılmış, hedefteki isim olan Mucip Ataklı ve Tabii Senatörler, senatoda yaptıkları konuşmalarda kendilerinin 27 Mayıs hareketinin temsilcisi oldukları için hedef alındıklarını açıklamalarına karşın senato, ilgili senatörlerin dokunulmazlıklarını kaldırarak soruşturmanın önünü açmış, ancak Anayasa Mahkemesi bu işlemi uygunsuz bularak iptal etmişti. Böylece bildirilerle darbe tartışmaları sona ermiş ama on yıllık bir süreçte siyasileri, gazetecileri ve kamuoyunu korkutmak suretiyle yeni bir darbeye zemin hazırlamak isteyenler ortaya çıkarılmamış ve perde arkasında kalmaya devam etmişlerdi.Item ULUSLARARASI İLİŞKİLERİN GELİŞİMİNDE SPORUN ROLÜ: TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ ÖRNEĞİ (1930-1931)(Ankara Üniversitesi, 2022) Mutlu, Mustafa; Other; OtherBu makalenin amacı sporun uluslararası ilişkilerdeki önemini Türk-Yunan ilişkileri çerçevesinde ortaya koymaktır. Spor doğası gereği insanların sosyal bir faaliyetidir ve insan toplumunun gelişimine bağlıdır. İngiltere’de başlayan modern sporlar zamanla dünyanın çeşitli bölgelerine yayıldı ve ulusal seviyeden uluslararası bir seviyeye evirildi. Ülkeler arasındaki ilişkiler siyasi alanı aşarak sosyo-kültürel alanlarda da kendisini göstermeye başladı ve yapılan sportif etkinlik ve organizasyonların zamanla politik amaçlara hizmet edebileceği görüldü. Bunun en büyük kanıtı Olimpiyat Oyunları oldu. Baron Pierre de Coubertin, modern Olimpiyat Oyunları’nı vücuda getirirken farklı millet ve kültürlerden insanları aynı ortak paydada buluşturabilmek, ülkeler arasında dostane ilişkiler kurabilmek, iş birliğine dayalı politik, ekonomik ve kültürel ilişkiler geliştirmek üzere bir rol model oluşturmak gibi ulvi hedeflerle yola çıkmıştı. Nitekim olimpiyatların, oyunların ve sportif faaliyetlerin söylem evreni iki savaş arası dönemde ulus ötesi emelleri vardı ve bu emeller uluslararası diplomasinin gelişimine temel oluşturmuştu. Bu çerçevede çalışmada 1930 yılında imzalanan antlaşmalarla yumuşama sürecine giren Türk – Yunan ilişkilerinin, diplomatik ilişkilerin sürdüğü dönemde sportif faaliyetler ve Balkan Oyunları ile nasıl olumlu yönde gelişim gösterdiğini ortaya koymak hedeflenmiştir.Item VAKAYİ VE TERAKKİYÂT-I HAVAİYYE’DEN HAVA KUVVETLERİ DERGİSİ’NE YÜZ YILLIK SEYİR (1917-2022)(Ankara Üniversitesi, 2022) Avcı, Müşerref; Other; OtherSüreli yayınlar, askerî tarihin en önemli yazılı kaynaklarından biridir. Köklü bir geçmişe sahip olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin muhtelif birlik ve kurumlarınca tarihî süreçte pek çok gazete ve dergi yayımlanmıştır. Askerî yayıncılık faaliyetlerinin en önemli temsilcilerinden biri de bugün Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından “Hava Kuvvetleri Dergisi” adıyla çıkarılan süreli yayındır. Bahse konu derginin nüvesini 1917 yılında yayımlanmaya başlamış olan “Vakayi ve Terakkiyât-ı Havaiyye” adlı risale oluşturmaktadır. Tarihi süreçte Askeri Hava Mecmuası, Askeri Hava Dergisi, Hava Dergisi, Hava Mecmuası ve Hava Kuvvetleri Dergisi isimlerini alan derginin benzer içerikle I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı (Millî Mücadele Dönemi) ve II. Dünya Savaşı gibi üç büyük savaş sırasında bazı kesintiler yaşanmış olmasına rağmen çıkarılmaya devam etmesi son derece kıymetlidir. Yine bu dergi, Geç Osmanlı Dönemi ile Cumhuriyet Dönemi arasında bir köprü olarak değerlendirilebilir. Bu makalede; Türk havacılığının gelişiminde ve kurum kültürünün oluşumunda etkili olan Hava Kuvvetleri Dergisi’nin tarihçesi ve içeriği hakkında bilgi verilerek, Türk havacılık tarihi ve yayımcılık alanındaki çalışmalara katkı sağlanması amaçlanmaktadır.Item A HISTORICAL EVALUATION ON COMMUNITY DEVELOPMENT PRACTICE IN TURKEY (1983-1989)(Ankara Üniversitesi, 2022) Payaslı, Volkan; Other; OtherMain aim of this study is to reveal the development policies implemented in Turkey between 1983- 1989, the reforms made for the economy to be outward oriented in globalization process, the problems experienced in the transition from liberalism to neo-liberal economy policies. Turgut Ozal became prime minister in the general elections of 1983 and 1987 and ultimately became one of the important names direct the economy. As soon as Ozal became the head of economy, he made financial adjustments to ensure Turkey's integration with the European Economic Community in line with globalization. He then implemented the framework of the economic and development plan in line with the January 24 decisions and the principles set out in the party programme. During his premiership, he wanted to complete infrastructure works as soon as possible for the development of the industrial and service sectors. He also wanted to eliminate regional differences and carry out Southeastern Anatolia Project to develop Southeastern Anatolia Region. During his period, political bans were lifted, and Turkish society gaining the right to make individual applications to the European Court of Human Rights, experienced important developments in terms of democratization. In this research, with an interdisciplinary approach, and an attempt was made to penetrate the period by making use of official publications, archival documents, Cumhuriyet and Milliyet newspapers. In addition, the process of the plan's arrival in Parliament from the Budget Commission and discussions in Parliament were examined. With this study, it is aimed to contribute to the literature by revealing the effects of neo-liberal policies in education and other fields, which were followed as an economic model together with globalization during Ozal's premiership, the extent to which the new system benefits economic and community development, with its historical and sociological dimensions.Item İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNİN İKTİSADİ BOYUTU (1939-1945)(Ankara Üniversitesi, 2022) Tomalı, Ali; Other; Other1939’da patlak veren İkinci Dünya Savaşı, Türkiye’nin 1930-39 arasında uyguladığı korumacı/devletçi politikalarının sekteye uğramasına yol açtı. Türkiye, Avrupa başta olmak üzere pek çok ülke üzerinde ciddi tahribat bırakan bu savaşa fiili olarak katılmamakla beraber, savaş ekonomisini uygulamaya mecbur kaldı. Diğer taraftan ülke nüfusunun ciddi bir bölümünü oluşturan erkek işgücünü silahaltına alan Türkiye, arz daralması yaşadı ve tüketim talebini karşılayamadı. Enflasyonist bir ortamın doğmasına yol açan ekonomik abluka, askeri harcamalar ve seferberlik gibi sıradışı unsurlar, ülke ekonomisini temelinden sarstı. Savaş başında tarafsızlığını ilan eden ABD ise, hem Alman zaferlerinden doğan Atlantik, hem de Japon politikalarının gösterdiği Pasifik tehdidi karşısında silahlanmaya hız verdi. Bu doğrultuda Türk-Amerikan ilişkilerinin ana yörüngesini askeri ve iktisadi gelişmeler teşkil etti. Savaş ekonomisinin yarattığı ortamın etkisiyle ABD ile hemen her alanda ticari ilişkiler yoğunlaştı ve ordu malzemeleri ağırlıklı olarak ABD’den temin edildi. Zirai, sanayi, sağlık ve hizmet gibi tüm sektörlerin ihtiyacı yine ABD ile ilişkilerde önemli yer tuttu. Gerçekleştirilen yardım anlaşmalarıyla perçinleşen Türk-Amerikan ilişkileri, uzun süreli ve ciddi bir kopukluk yaşamadı. Savaş döneminde yaşanan ikili ilişkilerin iktisadi düzeyi, savaş sonrası gerçekleşecek olan büyük çaplı yardım ve antlaşmaların da temelini oluşturdu. Bu çalışmada, Türkiye ile ABD arasında yaşanan iktisadi/ticari ilişkilerin II. Dünya Savaşı boyunca hangi düzeyde yürütüldüğü, ilişkilerin iktisadi niteliği ve diplomatik gelişmelere yaptığı etkiler arşiv belgeleri ışığında tetkik edilecektir.Item MODERN DÜNYA’NIN DEĞİŞEN KOŞULLARINDA OSMANLI KADIN HAREKETİNE GENEL BİR BAKIŞ(Ankara Üniversitesi, 2022) Baykal, Özlem; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi16. yüzyıldan itibaren Batı’da ekonomik, siyasal, kültürel ve dinsel alanlarda yaşanılan değişimler, kadınların toplumsal statüsünü değiştirerek, onların dünya ile bağlantılarını tekrar tanımlamıştır. Bu çerçevede sanayileşmeyle birlikte değişen koşullar, hayatı sadece fiziki olarak değil, düşünsel anlamda da etkilemiştir. Bu gelişmelerin yarattığı tesir kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması gerektiğine dair bir kadın hareketini başlatmış, dolayısıyla aydın erkekler ile kadınlar hukuki ve fiili engelleri geçersiz saymıştır. Aydınlanmanın da etkisiyle Avrupa’dan Osmanlı Devletine doğru akan, bir modernleşme hareketi başlamıştır. Bu bağlamda Türk kadını Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde, Batı kadını paralelinde görünür hale gelmiştir. Özellikle İkinci Meşrutiyet; basın, edebiyat, meslek alanında ve cemiyet kurma faaliyetlerinde kadın hareketinin zirvede olduğu bir zaman dilimidir. Türk kadını, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları döneminde basın, edebiyat, cemiyet, askeri üretim ve sağlık çalışmaları gibi hemen her alanda aktif bir rol oynamıştır. Nitekim hem Batı hem de Osmanlı kadınlarının başlatmış olduğu dönüşüm hareketi, Birinci Dünya Savaşı ile kesintiye uğramıştır.Item ATA'NIN MİHMANI: İRAN ŞAHI RIZA PEHLEVİ'NİN TÜRKİYE ZİYARETİ'NDEKİ TEŞRİFAT VE ZİYARETE DAİR MÜHİM NOTLAR(Ankara Üniversitesi, 2022) Eralp, Yaşar Azap; Other; Otherİki lider, geçmişte hayli problemli olan ilişkileri düzeltmek adına en başından itibaren ciddi çalışmalara girişti. Türkiye Cumhuriyeti ve İran, aralarında en büyük problem olarak temayüz eden sınır sorunlarının çözümü için, yıllarca mücadele etti. 1932 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti ve İran Devleti gel gitlerle dolu ilişkilerinde yeni bir sayfa açarak, sınır sorunlarını nihayete erdirecek antlaşmaya imza attılar. Bu antlaşmanın yaratmış olduğu olumlu rüzgârı devam ettirmek isteyen iki devletin lideri, 1934 yılının Haziran ayında Türkiye’de bir araya geldi. Atatürk’ün davetiyle gerçekleşen İran Şahı Rıza Pehlevî’nin Türkiye ziyaretinin siyasi ve sosyal birçok anlamı bulunmaktaydı. Daha önce üzerinde durulan hususlardan ayrı olarak bu çalışma, İran Şahı Rıza Pehlevî’ye Türkiye’de uygulanan resmî protokolü ele almak için hazırlandı. Protokole ait hususlar ele alınmadan evvel, ilişkilerin geçmişi ve ziyaretin gerçekleşme sebeplerine değinildi. Ayrıca bu çalışma, ziyarete dair yine daha önce üzerinde çok fazla durulmayan veya hiç ele alınmayan önemli bazı detayları, uygulanan protokolün kaleme alındığı bazı kısımlardaki gibi, yayımlanmamış belgeler üzerinden ortaya koymaya çalıştı. Tüm bu belgeler, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndeki Atatürk dönemini içeren tasnifli dosyalardan temin edildi.Item BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA KATILAN İHTİYAT ZABİTLERİNİN OTOBİYOGRAFİK KAYITLARINDA OSMANLI-ALMAN İTTİFAKI VE ALMAN SUBAYI İMGESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Babaoğlu, Resul; Other; OtherBirinci Dünya savaşı ile ilgili tarih ve edebiyat alanında geniş bir külliyat oluşmuş durumda. Ancak büyük ölçüde resmi kayıtlar, askeri raporlar ve talimatnamelere dayanan askeri tarih araştırmalarının savaşın tüm yönlerine ışık tutabildiğini ileri sürebilmek mümkün değildir. Osmanlı askeri tarihçiliğinde belgelere dayalı araştırmaların tek taraflı ve kısıtlı yaklaşımlarından farklı olarak asker anıları ve günlükleri incelenen konuya yepyeni bir boyut kazandırmaktadır. Bizzat cephede görev almış ve savaşın bütün zorluklarını doğrudan yaşayan ihtiyat subayları tarafından kaleme alınan bu eserlerin bilimsel kesinlik ve doğruluk açısından bazı sakıncalarla malul olsa da yeni bakış açıları sunma potansiyeli taşıdıkları yabana atılmamalıdır. Askeri raporlar, resmi yazışma ve talimatların yanında Birinci Dünya Savaşı’na katılan askerlerin kaleme aldıkları anılar, Osmanlı-Alman ittifakının görünmeyen yüzüne ışık tutmaktadır. Osmanlı Devleti’nin Almanya ile kurmuş olduğu askeri ittifakın neticesinde askeri teknolojik ve stratejik yönlerden birçok avantaj sağlandığı bilinmektedir. Ancak bu ittifak ilişkisinin beraberinde getirdiği avantajların boyutları ve Osmanlı ordusunda görev alan Alman subaylarının sağladıkları yararlılıkların niteliği müstakil araştırmalara konu edilmemiş bir alanı teşkil etmektedir. Resmi kayıtlara yansımayan gelişmelerin sıcağı sıcağına, aşağıdan bir gözle aktarıldığı anı ve günlük türü eserler, daha çok Osmanlı toplumunun kalburüstü-entelektüel diyebileceğimiz eğitimli sınıfını oluşturan subaylar tarafından kaleme alınmıştır. Bu araştırmada, Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde görev almış Osmanlı subaylarının kaleme aldıkları anı ya da günlükler titiz bir incelemeye tabi tutularak konu ile ilgili çıkarımlarda bulunulmaya çalışılmış ve savaş koşullarında Alman komutanlarının aldıkları riskler ve sergiledikleri yönetim pratikleri Osmanlı subaylarının gözünden aktarılmaya çalışılmıştır. Bunun yanında, vatan savunması derdine düşen Osmanlı subayları ile Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı topraklarındaki cephelerinde bir askeri ittifak sürecinde olan Alman komutanlarının stratejik tavırları arasındaki dikotomiye ışık tutulmaya çalışılmıştır.Item KALEMİ KILIÇ EYLEMEK: BULGAR MİLLİ KURTULUŞ HAREKETİNİN İDEOLOĞU GEORGİ RAKOVSKİ (1821-1867)(Ankara Üniversitesi, 2022) Mevsim, Hüseyin; Bulgar Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiXIX. yüzyılın ortasına doğru, Osmanlı unsuru Bulgarlar arasında kültürel ve manevi süreçlerin büyük ölçüde tamamlandığı ve siyasi bağımsızlık fikrinin pratiğe dönüştürülmesi aşamasına geçildiği görülüyor. Bunun yanı sıra, Fener Rum Patrikliğinden ayrılıp bağımsız Bulgar kilisesinin kurulması için yürütülen yoğun mücadele de sürdürülüyor. Bazı Bulgar çevreler siyasi bağımsızlığın ıslahatlarla, zamana yayımlı evrimleşmeyle elde edilmesi gerektiğini düşünürken, bir an önce silâha sarılma yoluyla hayata geçirilmesini savunanlar da çıkıyor. Üstün gelen ikinci anlayışın ideolojik temelleri, toplumsal faaliyetlerini İstanbul, Avusturya-Macaristan, Sırbistan Emareti ve Romanya’da sürdüren Georgi Rakovski (1821-1867) tarafından atılıyor ve geliştiriliyor. Bu çalışmada, Bulgar milli mitolojisinin insanüstü öğelerle bezediği Georgi Rakovski’nin çalkantılı hayatı, ideolojisi, en önemli edebi eseri kabul edilen “Gorski Patnik” başlıklı manzum şiiri ve Novi Sad, Belgrad ve Bükreş’te yayımladığı kısa ömürlü, ama Bulgar toplumu üzerinde etkili toplamda dört gazetesi konu edilmektedir.Item TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDE “SEMPATİ FIRTINASI”: ABD BAŞKAN YARDIMCISI LYNDON B. JOHNSON’IN TÜRKİYE ZİYARETİ (26-30 AĞUSTOS 1962)(Ankara Üniversitesi, 2022) Erdem, Gökhan; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi; Siyasal Bilgiler FakültesiBu makalede ABD Başkan Yardımcısı Lyndon Baines Johnson’ın 26-30 Ağustos 1962 tarihleri arasında Türkiye’ye yaptığı ziyaret siyasal ve sosyal boyutlarıyla ele alınmıştır. Ziyaret, Kennedy’nin göreve geldiği 1961 yılından itibaren ABD Yönetimi içinde Johnson’a biçilen “iyi niyet elçisi” görevi çerçevesinde planlanan ve Türkiye dışında 5 ülkeyi daha kapsayan bir gezinin parçasıdır. ABD Yönetimi ziyarete daha çok sembolik bir anlam yüklemiş, bu geziyi SSCB’nin genişleyen nüfuzuna ve güçlenmeye başlayan sosyalist hareketlere karşı müttefik ülkelere desteğini gösterme işlevi çerçevesinde kurgulamıştır. Johnson, gezisinin Türkiye ayağında Ankara, İzmir ve İstanbul’u ziyaret etmiştir. Türk tarafı açısından ziyaretin en önemli gündem maddesini ABD’nin ekonomik ve askeri yardımları oluşturmaktaydı. Johnson, Gürsel ve İnönü ile yaptığı görüşmelerde bu konuda Türk tarafını kesin bir taahhüde girmeden yatıştırmayı başarmıştır. Başkan Yardımcısı ABD’nin Türkiye’ye SSCB karşısında verdiği güvenceyi bir kez daha yinelemiştir. Ziyaretin başarısı, başta planlanan biçimine uygun olarak, Johnson’ın Türkiye’nin 3 kentinde on binlerce kişi tarafından karşılanması ve toplumun çok farklı kesimleriyle temas kurmayı başarmasıydı. Gösterilen ilgi, Türk toplumunu bu tip karşılamalar açısından fazla coşkulu bulmayan ABD’li diplomatları olduğu kadar Türk yetkilileri de şaşırtmıştı. Johnson kişisel özelliklerini kullanarak Türk kamuoyunda kendisine ve temsil ettiği ABD’ye yönelik bir “sempati fırtınası” oluşturmayı başarmıştı. Bu sempati fırtınası çok da uzun süreli olmayacak, hem Johnson’ın hem de ABD’nin imajı birkaç yıl içinde çok büyük oranda bozulacaktır.Item TÜRK POLİS TARİHİNİN ESKİ HARFLİ KİTAP ÖNSÖZLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME (1888-1925)(Ankara Üniversitesi, 2022) Tepe, Cemal; Other; OtherÖnsöz, kitap giriş kısmında yer alan, o eserin konusunu, amacını, işleniş biçimini anlatır. Eski dilde mukaddime olarak geçmektedir. Yazarın okuyucularına seslenişidir. Genellikle kitabın fikrinin nasıl ortaya çıktığını, eserin amacını, kitabın yazılması ve yayınlanması sırasında yaşananları kısaca ele almaktadır. Çoğu zaman kitabın yazılması ve yayınlanması sürecinde yardımcı olan ve fikir sağlayanlara bir teşekkürle son bulur. Bazen bu kısımda kitabın asıl metniyle ilgili bilgiler de verilebilmektedir. Kitap tanıtı veya eleştirisi, bir kitabın içi ve dışı bakımından biçimsel özellikleri ile konuların işleyiş usulü ile amacına uygun olarak anlatımını ele almaktır. Ayrıca bu anlatımın yerindeliği, başarısı ve başarısızlığı noktasında hareket edilmekte ve çalışmanın daha iyi hale nasıl getirilebileceği fikri öne atılmaktadır. Bu durum hem yazar açısından ve hem de okurlar açısından son derece yararlıdır. Mutlakıyetten Cumhuriyet’e kadar Meşrutiyet dâhil olmak üzere geçen sürede belli başlı polis kitaplarının önsözleri değerlendirilerek polisin kavramsal gelişimi ile birlikte teşkilatın eriştiği nokta tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu manada on yedi tane polis kitabı incelenmiştir. Böylece alanında uzman kişilerin, polis teşkilatının gelişimindeki rolü ve düşünsel anlamda katkısı ayrıca tespit edilmiştir.Item SOL-KEMALİZMİN TASFİYESİ: 12 EYLÜL’ÜN ATATÜRKÇÜLÜĞÜ VE KÖKENLERİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Yılmaz, Onur Alp; Other; OtherTürkiye siyasetinde Atatürk son derece ikna edici bir meşruiyet yaratma kaynağı olduğu için hemen her siyasi hareket kendisine Atatürk üzerinden meşruiyet sağlama arayışındadır. Uzun yıllar Türkiye’de meşruiyet merkezi Atatürk üzerinden şekillendiğinden, Atatürk’ün sözleri, devrimleri, ilkeleri ve pratiklerini çağın gereğine göre yorumlama iddiasıyla sağdan da soldan da çeşitli hareketler ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Türkiye’de demokrasiye anti-demokratik yollarla müdahale niteliği taşıyan askeri darbelerin de meşruiyet araçları “Atatürkçülüğü koruma” söylemi olmuştur. Ancak bu meşruiyetle birlikte her darbe yönetimi zihnindeki devlet tasavvurunu kendi Atatürkçülük yorumuyla ortaya koymuştur. Öyle ki, Atatürk’ün kurduğu kurumları kapatan ve sol-Kemalistleri bu yolla kurumlardan bertaraf eden 12 Eylül Cuntası da tüm bunları Atatürkçülük üzerinden meşrulaştırmış ve daha edilgen bir toplum yaratarak, bu toplumu tartışılmaz bir üst ideoloji olarak kurgulamaya çalıştığı ve yoğun şekilde sembollerle desteklenen Atatürkçülük etrafında kenetlemeye çalışmıştır. Dolayısıyla bu makale, hem 12 Eylül yönetiminin sol-Kemalistleri nasıl ve neden tasfiye ettiğini, bu tasfiye sürecindeki müttefiklerinin kimler olduğunu ve tüm bunların nasıl bir sonuca yol açtığını tartışmaktadır. Ayrıca bu makale, sol-Kemalizm ile 12 Eylül Atatürkçülüğü arasında da bir ayrıma gitmektedir.Item ABD KAYNAKLARINA GÖRE İZMİR'İN İŞGALİ VE SONRASI (1919-1922)(Ankara Üniversitesi, 2022) Çolakoğlu, Emre Fevzi; Other; OtherDoğu Akdeniz’in en önemli liman kenti konumundaki İzmir ve çevresi I. Dünya Savaşı’nın ardından galip devletler arasında yapılan paylaşım planları esnasında İtalya ve Yunanistan arasında önemli bir çekişmeye neden olmuştur. Nitekim İzmir, bu çekişmeden galip ayrılan Yunanistan tarafından 15 Mayıs 1919 tarihinde işgal edilmiştir. İzmir’in Yunan kuvvetleri tarafından işgali o sırada Anadolu’da Müttefik Kuvveler tarafından girişilen işgaller karşısında ortaya çıkan direniş hareketlerinin örgütlenmeye başlanması anlamında önemli bir kıvılcım olmuştur. İzmir’in işgali, literatürdeki çalışmalarda bazı istisnalar hariç olmak üzere daha çok yerli kaynaklar ışığında ele alınmaktadır. Amerikan kaynaklarından yararlanarak İzmir’in işgalini konu edinen çalışmalar ise genel olarak işgalin belli bir boyutuna ya da sürecine odaklanmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin önemli bir köşe taşını oluşturan İzmir’in Yunan kuvvetleri tarafından işgalini Amerikan arşivlerinde yer alan belgeler ışığında bütüncül bir şekilde değerlendirmektir. Çalışmada öncelikli olarak işgal kararının alınışı, uygulanışı ve işgalin sonlanışı arasında geçen sürede Amerikan dış politikasının oluşturulması ve uygulanmasından sorumlu aktörlerin işgale bakış açıları karşılaştırmalı bir şekilde analiz edilecektir.Item KURTULUŞ PARADOKSU(Ankara Üniversitesi, 2022) Torun, İhsan; Other; OtherMichael Walzer: Kurtuluş Paradoksu: Seküler Devrimler ve Dini Karşıdevrimler, Çev. Zeynep Şarlak, İletişim Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2021, 159 sayfa.Item Almanya, Mustafa Kemal Atatürk. Türk- Alman İlişkileri, Türkische Post, Türkiye(Ankara Üniversitesi, 2022) Kaya, Mustafa Alper; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi; Siyasal Bilgiler FakültesiBu çalışmada, İngiliz gizli belgeleri ışığında; Alman Gizli Servisi’nin İkinci Dünya Savaşı esnasında Türkiye’deki teşkilatlanması ve faaliyetleri ele alınmaktadır. Makalenin yazımında ağırlıklı olarak birincil kaynak bilgiler kapsamında; İngiliz arşivindeki belgeler ve İngiliz Dış ve İç İstihbarat Sevislerinin resmi tarihçe tanıtım kitaplarından istifade edilmiştir. Ayrıca dönemi anlatan anı kitapları ile İngiliz süreli yayınları da tali kaynak olarak kullanılmıştır. Arşiv belgelerine göre İngiliz Gizli İstihbarat Servisi, II.Dünya Savaşı esnasında Türkiye’de ticari şirket maskesi ile faaliyet yürüten Alman Yakındoğu Savaş Servisi’ni tüm çalışanları ve faaliyet konuları ile birlikte tespit etmiştir. Daha sonra İngiliz Gizli İstihbarat Servisi, Almanların Türkiye’deki espiyonaj faaliyetlerini içeren raporu, Büyükelçi Hughe Montgomery Knathbull-Hugessen’e 1944 yılında arz etmiştir. İlk defa, bu çalışma sayesinde İkinci Dünya Savaşı’nda İngiliz Gizli İstihbarat Servisi’nin Türkiye’de gizli olarak faaaliyet yürüten Alman Yakındoğu Savaş Servisi’ni nasıl deşifre ettiği ortaya çıkarılmıştır. Tarih metodolojisinden istifade ile Ingiliz Dışişleri arşiv belgeleri özelinde İngiltere’nin Türkiye üzerindeki çıkarlarını, nasıl yakınen takip ettiği incelenmiştir. Ayrıca güvenlik stratejileri bağlamında; insan, sinyal ve muhabere istihbaratlarının nasıl dış politika aracı olarak kullanılabildiklerine dikkat çekilmiştir.Item TÜRKİYE’DE MİLLİYETÇİ TARİH DÜŞÜNCESİNİN GELİŞİMİ VE RESMİ TÜRK TARİH TEZİNİN OLUŞUMU(Ankara Üniversitesi, 2022) Baytal, Yaşar; Other; Otherİkinci Meşrutiyet dönemine kadar alttan alta gelişen Türkçü-milliyetçi hareketler, 1908 Anayasasının ardında genişleme imkânı bulmuş ve eğitimdeki laikleşmeyle beraber tarih çalışmaları üzerinde önemli etki bırakmıştır. Siyasi Türkçülüğün filizlendiği bu dönemde, Batı kültürüne aşina Osmanlı entelektüellerinin de etkisiyle tarih yazma ve araştırma yöntemleri değişmiş ve Osmanlı tarihçiliği, Avrupa liberalizmiyle buluşmuştur. Batılı devletlerde olduğu gibi yeni edebi ve bilimsel türlerin yayılması bu dönemde hız kazanmış ve Osmanlı öncesi Türk tarihine olan merak giderek artmıştır. Böylece Meşrutiyet döneminde, milliyetçiliğin de tesiriyle Türklerin Orta Asya geçmişini hatırlatacak tarih çalışmaları önem kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşında alınan yenilgi sonrasında Pantürkizm yerini Anadolu Türklüğünü ön plana çıkaran bir siyasi anlayışa bırakmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra dil çalışmalarıyla Anadolu’da insanlığın ilk kültür dilinin mekanizmaları ortaya çıkarılmaya ve bunun sonunda Türklerin dünya kültür dillerini kurmaktaki büyük ve esaslı başarısı, bir teoriyle ispatlanmaya çalışılmıştır. Türkiye, elde edilen bilgi ve bulgularla diğer milli devletler gibi kendi tarihini konumlandırma gayretine girmiş ve resmi Türk tarih tezi üzerinden devlet ve vatandaş kimliğini tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada, Türk tarihçiliğinin bilimsel ve ideolojik temelleri üzerinde durulmuştur. Meşrutiyet ile Cumhuriyet dönemleri karşılaştırılarak devlet-millet yapılanmasında milliyetçi tarih yazımının etkisi ve sonuçları, dil ve tarih çalışmaları üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Cumhuriyet döneminde oluşturulan kurum ve kuruluşların modern Türk tarih yazıcılığına etkisi, ele alınarak sorgulanmıştır.Item PATRİK II. FOTİOS DÖNEMİNDE İSTANBUL RUM/ORTODOKS PATRİKHANESİ VE HRİSTİYAN BİRLİĞİNE YÖNELİK FAALİYETLER (1929-1935)(Ankara Üniversitesi, 2022) Baş, Esra; Other; OtherLozan Barış Konferansı’nda ülke dışına çıkartılması düşünülen İstanbul Rum Patrikhanesinin Yunanistan’ın çabaları sonucunda yalnızca dini işlerle ilgilenecek bir kurum olarak kalmasına karar verilmişti. Aralık 1929’da Patrik seçilen Fotios, Türk hükümeti ile iyi ilişkiler tesis edeceğini beyan etmişti. Fotios Türk kanunlarına riayet edeceğini söylemesine rağmen Patrikhaneyi tüm Hristiyan kiliselerle birleştirmeye yönelik faaliyetlerde bulunmuştu. Lozan’a aykırı olarak görülen bu faaliyetler özellikle Türk basını tarafından eleştirilmiştir. Fotios’un, Patrik unvanını kullanması konusunda dahi tartışmaların yaşandığı bu dönemde Patrikhanenin çalışmaları Türk-Yunan ilişkileri ile de bağlantılı olarak sürdürülmüştü. 1921’de kurulan Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin mevcudiyeti Patrikhanenin gücünü olumsuz yönde etkilemesine rağmen Hristiyan birliğinin oluşturulmasında Anglikan kilisesi ile ilişkiler önemli bir yer tutmuştu. Yunanistan’da muhalif basının ve bazı Bulgar gazetelerinin Patrikhanenin İstanbul’da kalmasıyla eski ihtişamını kaybettiği iddiaları Patrikhanenin başka bir yere taşınmasını da gündeme getirmişti. Patrikhane’nin Aynaroz’a taşınmasını isteyenlere karşılık hem Patrikhane yetkilileri hem de Yunanistan böyle bir girişimin olmadığını belirtmişlerdi. Lozan Konferansında gündeme gelen ve şiddetle karşı çıkılan taşınma meselesi Fotios’un patrikliğinin son döneminde belirli gruplar tarafından dile getirilmiş olsa da önemliydi. Patrikhanenin hem Türk-Yunan ilişkilerinden hem de uluslararası politikadan bağımsız düşünülemeyeceğinin göstergesi idi.