Cilt:15 Sayı:01 (2021)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 12 of 12
  • Item
    Amarna Mektupları’na Göre Doğu Akdeniz Ticaretinde Alašia-Mısır İlişkileri
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Yılmaz, Cemal; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    MÖ 14. yy’da yaşanan Amarna Çağı, en kısa ifadeyle diplomasi dönemi olarak ifade edilebilir. Yeni Krallık Dönemi Mısır firavunları, onların eşleri ve bazı devlet adamları ile Yakındoğu coğrafyasındaki irili ufaklı çok sayıda devletin üst düzey yetkilileri arasında yapılan yazışmalar önemli bir arşivin oluşmasını sağlamıştır. 1887 yılında Orta Mısır’daki El-Amarna bölgesinden gün yüzüne çıkarılan bu arşiv 382 adet çivi yazılı tableti ihtiva etmektedir. Literatürde “Amarna Tabletleri” olarak adlandırılmış olan bu belgelerin büyük çoğunluğunu mektuplar teşkil etmektedir. Bu mektupların çoğu Mısır'ın vasalları (şehir devletleri) tarafından yazılmış, 45'i ise büyük devletlerden gelmiştir. Alašia Krallığı’ndan Mısır’a gönderilen mektupların sayısı ise sekizdir. Amarna Arşivi’nin ortaya çıkarıldığı dönemde lokalizasyonu henüz bilinmeyen Alašia memleketinin bugün Kıbrıs adasında olduğu bu tabletler üzerinde yapılan toprak analizleri sonucunda tespit edilebilmiştir. Alašia memleketinin Mısır’la ilişkileri ise çok erken dönemlere kadar gitmektedir. Bu ilişkiler daha çok ekonomik alanda gelişmiş olup uluslararası ilişkilerin ivme kazandığı Geç Tunç Çağı’nda daha yoğun bir hal almıştır. Bunun detayları ise Amarna Arşivi’nden çıkarılan Alašia mektuplarında net bir biçimde görülmektedir. Bu mektuplar zikrolunan dönemde Alašia krallarının Mısır firavunlarıyla ilişkilerini gösterdiği gibi adanın Tunç Çağı toplumları arasında çok önemli bir yer edindiğine dair de fikir vermektedir. Kaynaklardan Alašia’nın zengin bakır rezervlerine sahip olduğu, bu sayede Akdeniz dünyasının ticari canlılığına önemli bir katkı sağladığı, elde ettiği ekonomik gönenç sayesinde ise devrin büyük güçler topluluğunun arasında yerini aldığı anlaşılmaktadır. Çalışmamıza konu olan mektuplarda birkaç husus dikkatimizi çekmiştir: Alašia kralının Mısır firavununa “kardeşim” şeklinde hitap etmesi, mektupların hiçbirinde gönderen kişinin adının yazılmaması, Mısır’a muazzam miktarlarda bakır sevkiyatının yapılması ve son olarak da Doğu Akdeniz’in Amarna yazışmalarının yapıldığı zaman zarfında da çok hareketli bir bölge olduğudur.
  • Item
    Babil Kroniklerinde Seleukos Kralları’nın Tapınak Faaliyetleri
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Yıldırım, Nurgül; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Babil’de çivi yazılı kayıt geleneği, Babil’in Persler tarafından ele geçirilmesinin ardından, neredeyse Hellenistik dönem sonlarına kadar saray ve tapınak yazmanlarınca devam ettirilmiştir. Babil egemenlerinin siyasî, askerî ve sosyal içerikli icraatlarının kronolojik açıdan kayıt altına alınması, özellikle Makedon Kral Büyük İskender’in (III. Aleksandros) seferi sonrasında (MÖ 331), Babil’de oldukça farklı bir egemenin deneyimlendiği sürecin aydınlatılmasını sağlamıştır. Bu kayıtlar, ayrıca, İskender ve onun ardından imparatorluğunu paylaşan Hellenistik Kralların, Babil gibi kadim bir kent ve kültüre yönelik izledikleri politik tavrın netleştirilmesinde etkin olmuştur. İskender Babil kentinin hem askerî açıdan elverişliliği hem de sosyo-kültürel açıdan köklü bir kralî merkez olması nedeniyle ele geçirilmesinde ısrarcı olmuştur. İskender’in imparatorluğuna kattığı Babil’de ölümünün ardından bu kadim kentin idaresi, komutanı Seleukos Nikator ve onun ardılları tarafından Partlar’ın hâkimiyetine kadar sürdürülmüştür. Seleukos Nikator, Babil valiliği/satraplığı sürecinde yakından tanıma fırsatı yakaladığı temel Babil geleneklerine uyum sağlamaya özen göstermiştir. Kral, Selekos Krallığı’nı kurduğu ve Babil’i krallığının bir parçası haline getirdiğinde, ardından gelen Seleukos Kralları’nın, özellikle Babil’in köklü inanç geleneklerine gereken hassasiyeti göstermeleri adına önderlik etmiştir. Seleukos Kralları’nın Babil’deki inanç sistemine yönelik icraatlarının incelendiği bu çalışmada Erken Hellenistik döneme ilişkin Babil kronikleri temel kaynak olarak belirlenmiştir.
  • Item
    Dıon Khrysostomos’ta Prodıkos’un “Herakles’in Seçimi”: Yeniden Kurgulama, İdeoloji ve Öykünme
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Yakut, Ayşe; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Dion Khrysostomos, Traianus’u kusursuz bir yönetici olma yolunda ahlaki açıdan eğitmek amacıyla sembolik bir karaktere ve bir mythos’a ihtiyaç duymuş ve M.Ö. V. yüzyılda Keoslu sofist Prodikos’un oluşturduğu “Herakles’in Seçimi” adlı eski bir hikâyeye başvurmuştur. Bu anlatının kendisi günümüze ulaşmamış olmakla birlikte, Ksenophon’un Sokrates’inin ağzından aktarıldığı hâliyle bilinmektedir (Xen. mem. 2.1.21–34). Dion, Prodikos’un “Herakles’in Seçimi”ni yeniden kurgulamış ve birinci krallık söylevinin yarısına yakın kısmını bu yeniden kurguladığı Herakles mythos’una ayırmıştır (or. 1.49–84). Bu çalışma iki noktaya odaklanmaktadır: Herakles mythos’u, önce tematik açıdan Prodikos’un anlatısıyla da mukayese edilerek, Dion’un Traianus’un yönetici kimliğine ilişkin ideolojisi bağlamında irdelenmektedir. Ardından Dion’un, mythos’unda ve bununla ilişkili olarak diğer krallık söylevlerinde Prodikos’a ve Prodikos’un anlatısını aktarması sebebiyle Ksenophon’a düşünsel bağlamda nasıl öykündüğü konusu ele alınmaktadır. Böylece, Dion’un Herakles mythos’unun bir yandan Traianus ideolojisini ortaya çıkardığı; bir yandan da, - diğer krallık söylevleriyle de paralel bir şekilde - Klasik Hellen zihniyetine ilişkin değerleri kusursuz yönetimin mutlak unsurları olarak sunduğu anlaşılmaktadır.
  • Item
    Amıcıtıa Romana: Cıcero’nun Laelıus de Amıcıtıa’sında Beliren Romalı Dostluk Anlayışı
    (Ankara Üniversitesi, 2021-07-30) Üstünel, Ceyda; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Cicero dostu Atticus’a ithaf ettiği Laelius De Amicitia, yani Dostluk Üzerine adlı yapıtında dostluk kavramını hem felsefi açıdan hem de siyasal ve bireysel ilişkiler bağlamında ele alır. Bizlere çok katmanlı bir metin sunan Cicero için dostluk, her ne kadar hayatın her alanında pratik edilse de, en kıymetli olanı devletin esenliği göz önüne alınarak kurulan dostluktur. Bunun yanı sıra Cicero, Yunan öğretisinde işlenen dostluğu farklı açılardan da ele alarak kavramın anlam evrenini genişletir. Onun bozulabilir doğası üzerinde durup bizlere ne yapmamız gerektiği konusunda verdiği tavsiyelerle de Yunan filozoflarının çizgisinin dışına çıkar. Makalemizde bu çok katmanlı metni daha iyi kavrayabilmemiz için kavramı beş ana başlık altında inceleyeceğiz. Bu başlıklar altında kavramın Cicero tarafından nasıl ele alındığını, Yunan öncellerinden hangi noktalarda ayrıldığını, hangi unsurları ekleyerek kavramın anlam evrenini genişlettiğini ve siyasal dostluğu nasıl ön plana çıkardığını ele alacağız.
  • Item
    An Example of Unneeded Legıtımızatıon Tradıtıon ın Ancıent Medıterranean Regıon: Expose to Water
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Turgut, Murat; Dilek, Yeşim; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Many ancient civilizations glorified their kings, divine beings and heroes. In order to make them unreachable, ancient societies first of all separated the lives of these personas into two parts and created a turning point for them, and especially the first part of their lives was detailed with extraordinary events to make them the main theme of some mythological stories. The plot of these stories generally was related to the theme of the abandonment of a new-born or sometimes an adult to water in any object like basket, crate or closed box, and eventually his reaching to a vital position for society. The generally accepted view in the literature is that rulers, especially those who were not legitimately entitled, manipulated such mythological stories to legitimize their dominance in the public eye. Moreover, as far as it is concerned that divine characters and some heroes were legitimized in this way. Contrary to the generally accepted judgment, it is confirmed that the majority of the abandoned children had already had opportunities to come to the fore. The mounted arguments of this study have mostly been based on the antique sources, and it is aimed to reveal the fact that the individuals who were left on water in arks had already been prospective legitimate people on the domains of administration or religion.
  • Item
    Boğazkale Arşivinden Hišuwa Bayramını Konu Alan Yeni Bir Fragman (bo 7850)
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Gavaz, Özlem Sir; Şahin, Gülgüney Masalcı; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    İşlenecek Hititçe tablet, 1989 senesinde (Doğu) Berlin’den Türkiye’ye geri getirilen fragmanlardan biridir. Bo 7850, M.Ö. 13. yy’da III. Hattušili’nin eşi kraliçe Puduhepa tarafından Hattuša arşivine aktarılmış ve on üç tabletlik bir seriden oluşan (h)išuwa bayramına ait bir tablet fragmanıdır. Dokuz gün boyunca merasimleri gerçekleştirilen Hurri kökenli hišuwa/išuwa bayramının kutlanması sırasında Kizzuwatna’ya özgü ritüeller gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada, ilgili tabletin transkripsiyonu ve tercümesi verilecek, filolojik yorumu yapılacak ve seri içindeki yeri belirlenecektir.
  • Item
    Ksenophon’un Anabasis’inden Hareketle bir Anadolu Kadınının Politik Portresi: Kilikia Kraliçesi Epyaksa
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Öncü, Fariz; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    MÖ 5. yüzyılın sonlarında şahit olunan en önemli politik hadiselerden biri dönemin Pers (Akhaimenid) imparatoru II. Artakserkses ile onun küçük kardeşi Genç Kyros arasında yaşanan taht kavgasıydı. Genç Kyros’un Batı Anadolu’dan hareket ederek kardeşine karşı giriştiği askeri sefer Kunaksa’da (MÖ 401) II. Artakserkses’in zaferiyle sonuçlandı. Aslında bu savaşın sonucu kadar Genç Kyros’un sefer sırasında geçtiği bölgelerde yaşananlar da önemlidir. Bu yaşananlar; bölgesel savaşları, yağma eylemleri, diplomatik girişimleri, barış antlaşmaları, bölgesel yeni ittifakları ve idari değişimleri kapsayan geniş bir olaylar yelpazesinden oluşmaktadır. Bu olayların en belirgin örneklerine ise Genç Kyros’un sefer güzergâhı üzerinde yer alan Kilikia Bölgesi’yle olan ilişkilerinde rastlarız. Pers prensinin Kilikia Bölgesi’ne yaklaşması ve sonrasında bölgeyi ele geçirmesi bölge için askeri, politik ve idari bakımdan oldukça karmaşık, zor ve “yeni” bir durum yaratmıştı. Bu yeni süreç, öncellikle Kilikia yönetimi ile Genç Kyros’un birbirlerine karşı çeşitli askeri tedbirler almalarına sebep olmuştu. Ancak sorunların çözümü noktasında iki taraf arasında aynı zamanda diplomatik ilişkilerin kurulduğu da görülmektedir. Bu ilişkilerin yürütülmesinde ise Ksenophon’un Anabasis adlı eserinde geçen Kilikia kraliçesi Epyaksa asıl görevi üstlenmiştir. Epyaksa, antik kaynaklarda ismi politik hadiselerle anılan az sayıdaki Anadolu kadınlarından biridir. Buna rağmen dönemle ilgili çalışmalar ondan yeteri kadar bahsetmemektedir. Bu çalışmanın amacı Epyaksa’nın politik bir kadın olarak portresini ortaya koymaktır. Epyaksa’nın politik kişiliği; Kilikia Bölgesi’nin Pers idari sistemi içindeki geleneksel konumu, dönemin siyasal atmosferi, Ksenophon’un kadınlara karşı tutumu ve yine Ksenophon’un “Hellen merkezci” yaklaşımı göz önüne alınarak analiz edilecektir.
  • Item
    Hitit Sağaltma ve Arındırma Ritüellerinde Analojiler
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Alancı, Halil Kutlu; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Eski Yakındoğu’da olduğu gibi Hititler’de de hastalıkların tedavisi dinsel, büyüsel ve ilaçlarla olmak üzere üç yöntemle gerçekleştirilmiştir. Bu tedavi yöntemleri arasında sıklıkla başvurulan ise büyüsel uygulamalar yani ritüeller aracılığıyla yapılan tedavilerdir. Ritüeller bunun için analoji (=benzetme), bağlantı kurma ve aktarma, özdeşleştirme ve vekil, kefaret, tanrılara sunma ve tanrılardan yardım isteme gibi metotlara başvurur. Sağaltma (=iyileştirme) ve arındırma ritüellerinde en sık başvurulan metodunu ise analojiler teşkil etmektedir. Bu çalışma sağaltma ve arındırma ritüellerinde görülen analojileri işlevlerine göre kategorize ederek inceler.
  • Item
    Hititlerin Batı Karadeniz Bölgesi’nde Yaşayan Komşuları Hakkında Yeni Bulgular
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Ekmen, Gülden; Ekmen, Hamza; Seçer, Sezer; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Batı Karadeniz kıyısında bulunan İnönü Mağarası’nda yürütülen araştırmalarda, III. tabakaya ait ahşap tabanlar açığa çıkarılmıştır. Bu tabanlar üzerinde metalden yapılmış çok sayıda alet, süs eşyası ve silah ele geçmiştir. Yine aynı kontekste, iyi korunmuş bir adet tunç boğa heykelciği ve bir adet pişmiş toprak heykelcik bulunmuştur. Heykelcik başı, stil olarak Hitit tasvir sanatından tanınan insan tasvirleri ile benzerlik göstermektedir. Buluntuların ele geçtiği ahşap tabanların her birinden alınan karbon örnekleri de Kal. M.Ö. 1431-1285 ile Kal. MÖ 1295-1123 aralığını vermiştir. Bu bağlamda Batı Karadeniz Bölgesi’nde önceki yıllarda tesadüfen ele geçen Geç Tunç Çağı’na ait bazı tekil bulgulara ek olarak, ilk kez sistemli kazılarla, tanımlı tabakalarda bulgular elde edilmiştir. Söz konusu bulguların Hitit kentlerinde ele geçen örnekler ile yakın benzerlik göstermesi, Batı Karadeniz Bölgesi’nin Hitit Ülkesi ile uzun yıllardır sorgulanan ilişkisi hakkında ipuçları sunmaktadır. Bu çalışmada söz konusu bulgular arkeolojik açıdan kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiştir. Ayrıca, Hitit belgelerinde adından sıkça söz edilen ve bazı araştırmacılar tarafından Batı Karadeniz Bölgesi ile ilişkilendirilen Kaşkalar ve Pala-Tum(m)ana eyaletlerinin bölgedeki olası lokalizasyonları tartışılmıştır.
  • Item
    Kültepe’de 1970 (kt. v/k) Kazısında Bulunmuş Arşivden Üç Mektup
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Çayır, Murat; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Eski Asur Ticaret Kolonileri Devri’nde Asurlu tüccarlar ticaret yapmak amacıyla Anadolu’ya gelmişler ve burada büyük bir ticarî organizasyon kurmuşlardır. Bu dönemin ekonomik gelişmeleri ile ilgili en eski yazılı kaynaklar Kültepe tabletleridir. Büyük çoğunluğu Asurlu tüccarların kişisel arşivlerinde ele geçen bu belgeler arasında büyük bir grubu iş mektupları oluşturmaktadır. Bunlar sayesinde tüccarların ticarî faaliyetleri ve aile ilişkileri hakkında önemli bilgiler ediniyoruz. Çalışmamızda, 1970 (Kt. v/k) kazılarında bulunmuş, Asurlu tüccar Ennam-Aššur arşivinden, ailesi ve ticarî ilişkileri ile ilgili dikkat çekici bilgilerin kaydedildiği üç yeni mektubu tanıtacağız.
  • Item
    Pilah-ištar’ın Eşleri, Boşanmaları ve Çocukları
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Bayram, Sabahattin; Kuzuoğlu, Remzi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Kayseri yakınlarındaki Kültepe Höyüğü’nde 1948 yılında başlayan ve günümüze kadar kesintisiz devam eden arkeolojik kazılar neticesinde yaklaşık 25.000 çivi yazılı belge gün yüzüne çıkarılmıştır. Eski Asur lehçesi ile yazılmış ve büyük çoğunluğu Asurlu tüccarlara ait olan bu metinler, hem tüccarların özel yaşantılarına dair az ama önemli hem de Asur Ticaret Kolonileri Dönemi hakkında bilgiler içermektedirler. 1988 yılında Kültepe’de ortaya çıkarılan tabletlerin büyük bir kısmı Asurlu tüccar Aššur-rē’ī ve oğlu Pilah-İštar’a ait olup onların Anadolu’daki ticari faaliyetleri ile özel hayatlarına dair detay içermeyen bazı bilgileri günümüze taşımaktadırlar. Bu metinler, Pilah-İštar’ın, MÖ. tak. 1883 ile 1859 yılını biraz aşan bir zaman arasında, Anadolu’da iki kez evlendiğini ancak her iki evliliğinin de boşanmayla neticelendiğini göstermekte, çocukları hakkında da yeterli bilgi vermemektedir. Öyle ki birden fazla çocuğu olduğunu bilmemize rağmen, metinlerde sadece Lamassī adındaki kızından bahsedilmekte, diğer çocukların sayı ve cinsiyetleri hakkında herhangi bir açık kayda rastlanmamaktadır. Bu çalışmada kendi arşivindekiler başta olmak üzere diğer arşivlerdeki metinler de dikkate alınarak, bildiğimiz kadarıyla, yaşamının yaklaşık 30 yılını Anadolu’da geçiren Pilah-İštar’ın evlilikleri, boşanmaları ve çocukları hakkında bazı bilgilendirme ve değerlendirmeler yapılacak, böylelikle Asurlu bir tüccarın özel yaşamı kısmen de olsa ortaya konmaya çalışılacaktır.
  • Item
    Athena’nın Oyu ya da Oyunu
    (Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Öztürk, Esengül Akıncı; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Areopagos mahkemesinde, Orestes’in davasına bakan yargıçlar oylarını sessizce kullandıkları halde, Athena oyunu Orestes’ten yana kullanacağını beyan eder. Fakat Oresteia’nın doruk noktası olan bu oylama, özellikle de Athena’nın kullandığı oyun doğası ve oy kullanan yargıçların sayısı tartışmalıdır. Orestes, Athena’nın müdahalesiyle mi aklandı? Athena tek sayıda üyeden oluşan bir jüri mi, yoksa çift sayıda üyeden kurulmuş bir jüri mi yetkilendirmişti? Çoğu filoloğa göre Orestes, Eumenidler’de Athena’nın oyu ile beraat etmiştir. Bu makalede, Athena’nın oyunun aslında sembolik olup, eşit çıkan oylara dahil olmadığı tezi savunulacaktır. Orestes, Athena’nın müdahalesiyle değil insanların oylarıyla suçsuz bulunmuştur. Antik yazarların bu konudaki ifadelerine kabaca değinildikten sonra, Athena’nın oyunun da eşit sayıdaki oyların arasında bulunduğunu savunan görüşün temel argümanlarına itiraz edilecektir. Çalışmamızda, Athena’nın kullandığı oyun jürinin almış olduğu karara dair kendi kanaatini ifade etmenin bir yolu olarak anlaşılması gerektiği gösterilmeye çalışılacaktır. Athena, “oyum Orestes’ten yana” derken, aslında jürinin aldığı kararı desteklediğini ifade etmekte, jüri üyelerinin verdiği hükmün bağlayıcı olduğunu vurgulamaktadır.