Cilt:75 Sayı:04 (2020)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Türk Basınında Azınlıkların Temsili Kapsamında Heybeliada Ruhban Okulu Örneği(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Oktay, Selçuk; Siyasal Bilgiler FakültesiHeybeliada Ruhban Okulu, Türkiye’de azınlık gündeminin önde gelen sorunlarından bir tanesidir. Osmanlı Devleti döneminde kurulan okul İstanbul Rum Patrikhanesi’nin ruhban eğitimi için uzun yıllar işlev görmüştür. Okul 1971 yılında eğitime kapatılmıştır. Bu tarihten sonra okul Türkiye’de azınlık hakları bakımından bir problematik olarak ortaya çıkmıştır. Basının yaklaşımı bu problematik açısından oldukça kritiktir. Zira, sorunun önemli kısmı basın üzerinde devam eden sınırlı tartışmalara hapsolmuştur. Bu çalışmada azınlıkların medyadaki temsilini, Heybeliada Ruhban Okulu’na ilişkin söylemin analizi üzerinden gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma yöntemi olarak genellikle söylem analizi kullanılmıştır. Bunun yanında iletişim bilimine ait bu yöntem tarih ve siyaset biliminin unsurları ile de desteklenerek inter disipliner bir araştırma amaçlanmıştır. Araştırmada Türk basını açısından temsil gücü yüksek üç gazete olan Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri seçilmiştir. Bu gazetelerde özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısına ait haberler incelenmiştir. Çünkü bu yıllar İstanbul Rum Patrikhanesi’nin okulun yeniden açılması yönündeki çalışmalarını hızlandırdığı bir dönemdir.Item Hyman Minsky’nin Analizinde Açık Sistem Ontolojisi(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Soylu, Fatma Esra; Özalp, Leyla Firuze Arda; Özalp, Hüseyin; Siyasal Bilgiler FakültesiBu çalışmanın amacı, “açık sistem” ontolojisinin iktisat bilimi için gerekliliği savından hareketle, Hyman Minsky’ninfinansal istikrarsızlıklara dair fikirlerinin “açık sistem” ontolojisi ile tutarlı olduğunu savunmaktır. Minsky, kapitalist ekonomilerin yaşadıkları krizleri, “beklenmedik bir şok” veya “dışsal unsurlara dayalı bir dengesizlik” şeklinde ele alan ana akımdan sıyrılan ve ayrıca krizleri ortaya çıkaran temel mekanizmayı da sistemin içsel işleyişinde arayan bir iktisatçıdır. Minsky çalışmalarının çoğunda, geçen yüzyılda yaşanan büyük kriz ve buhran sonrasında uygulamaya konan denetimlerin, kâr motifi ile hareket eden finansal kurumların gerçekleştirdiği finansal yeniliklerce ihlal edilmesi üzerine yazmıştır ve benzer bir krizin tekrar yaşanacağına işaret etmiştir. 2008 yılında yaşanan ABD kaynaklı krizden sonra tekrar gündeme gelen Minsky’nin finansal istikrarsızlık hipotezi, John Maynard Keynes ve Joseph Alois Schumpeter gibi iki önemli iktisatçının güçlü vizyonlarının bir sentezidir denebilir. Günümüz “finansallaşma” dönemini evrimci bir perspektiften ele alan Minsky’nin inceleneceği bu çalışmayı diğerlerindenayıran unsur ise günümüz kapitalist sisteminin aldığı biçimi ve yaşadığı istikrarsızlıkları anlama yolunda “açık sistem” ontolojisinin zaruri bir vizyon olduğu ve Minsky’nin bu vizyona sahip olduğudurItem Rusya’da Siyasal Merkezin “Korkunç” Görünümü: Siyasal Kültür Temelinde Tarihsel Bir İnceleme(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Kanadıkırık, Halil; Siyasal Bilgiler FakültesiBu çalışmada Rusya’da siyasal merkezin çevre üzerindeki ezici görünümü ele alınmış ve sorun tarihsel bir çözümlemeye tabi tutulmuştur. Çözümlemenin zaman aralığı Çarlık Rusyası’nın tarihi ile sınırlandırılmış, bununla beraber Sovyet dönemi ve post-Sovyet dönemine de değinilmiştir. Rusya’da siyasal merkezin her şeye kadir görünümünün çevre seçkinleriyle belirli bir uzlaşı zemininde ve bunların da aktif katılımıyla meydana getirildiği izah edilmektedir. Rusya’nın özgün coğrafî ve demografik koşullarında merkezkaç eğilimli toplulukları istikrarlı bir artık değer rejimine yöneltmenin aracı olarak güçlü bir merkezin varlığına duyulan ihtiyaç vurgulanmaktadır. Aynı şekilde Rusya’da herhangi bir siyasal otoritenin ülkeyi yönetebilmesi ve bir imparatorluk sistemini kurabilmesi için çevre seçkinlerinin aktif onayı ve katılımına ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Böylece Rus siyasal kültürüne karakterini veren klasik uzlaşı sağlanır. Bu uzlaşının görünen yüzü ise çevre seçkinlerinin kendi nüfuz alanlarında meşruiyetlerini sağlayan oldukça güçlü bir siyasal merkezdir. Çevre seçkinlerinin nüfuz alanlarının daralmasıyla ona dayanan merkezin tüm ataerkil görünümü de paramparça olur.Item Türkiye’de Kamu Personel Yönetiminin Yeni Kurumsal Yapısı ve Kamu İstihdamının Yeni Görünümü(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Albayrak, Süha; Siyasal Bilgiler Fakültesi2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği sonrasında Türk kamu yönetim sisteminde önemli değişiklikler olmuştur. Kamu yönetim sisteminde yaşanan söz konusu köklü değişiklikler kamu personel yönetimini de esaslı biçimde etkilemiştir. Çalışmada Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişten sonra kamu personel yönetiminin yeni görünümü analiz edilmiştir. Yeni yönetim sisteminde sadece kamu istihdam biçimleri değil personel yönetiminin kurumsal yapısı yani aktörleri de değişmiştir. 1960’lı yıllardan itibaren kamu personel yönetiminde önemli bir rol ve işlev üstlenen bazı kurumlar kapatılmış bazıları da yapısal dönüşüm geçirmiştir. Çalışmanın amacı kamu personel yönetimindeki dönüşümü hem yapısal olarak hem de aktörler açısından incelemektir. Çalışmanın yürütülmesinde tarihsel araştırma yönteminden yararlanılmıştır.Item Hayırseverliğin Ötesi: Türkiye’de Nüfus ve Tarım Politikalarında Rockefeller Etkisi Yıl 2020, Cilt 75, Sayı 4, 1491 - 1516, 15.12.2020(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Küçük, Aziz; Siyasal Bilgiler FakültesiKamu politikalarının geliştirilmesinde veya reforma tabi tutulmasında hayırseverler, politika ağı aktörleri olarak önemli bir rol oynamaktadırlar. 1913 yılında kurulan Rockefeller Vakfı da geliştirdiği ‘bilimsel hayırseverlik’ yaklaşımı ile birçok alanda kamu politikası sürecinin önemli bir aktörüdür. İkinci Dünya Savaşı sonrası, nüfus artışı ve açlıkla mücadele sorunlarına Vakfın yaklaşımı, nüfus planlaması ve tarımsal üretim artışı stratejilerini hayata geçirmek olmuştur. Bu amaçla, bir yandan gıda üretiminde yeşil devrim olarak bilinen Meksika Tarım Programı başlatılmış, diğer yandan çeşitli ülkelerde nüfus araştırma merkezi kurularak nüfus planlaması programları hayata geçirilmiştir. Böylece Vakıf, Soğuk Savaş hegemonya mücadelesi bağlamında özellikle üçüncü dünya ülkelerinde tarımı metalaştırma ve nüfus planlaması yoluyla nüfus sorunu ve gıda arzını güvenceye almayı hedeflemiştir. Bu çalışma, Rockefeller Vakfı’nın 1950 sonrası Türkiye’de tıbbi eğitim, nüfus kontrol ve tarım politikalarının dönüşümünde oynadığı rolü incelemektedir. Vakfın Neo-maltusyen ideoloji ile desteklenen bu hayırseverliğinin, Amerikan kapitalizminin ekonomik ve siyasi çıkarlarını arttırma çabasının bir ürünü olduğu ileri sürülmektedir. Bu açıdan Vakfın, nüfus ve tarım gibi özel amaçlı bazı politikaları finansal araçlarla desteklemesi, “stratejik hayırsever yatırım” olarak da değerlendirilebilir.Item Türkiye’de Muhafazakar Milliyetçi ve Sol Düşüncelerde Siyasal Bir Sembol Olarak Atatürk(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Koca, Oğuzhan; Siyasal Bilgiler FakültesiKimlik, “ben kimim?” sorusuna verilen özelliklere karşılık gelirken, siyasal kimlik “ben siyaseten kimim?” sorusuna verilen cevaplardır denilebilir. İnsanlar, topluma ben olarak doğar, hayat akışı içinde siyasal konumlanışına göre kendisi gibi benler ile bir araya gelerek bir biz oluşturur ve bu bizlik duygusuyla beraber kimliğini bir ötekiye/onlara referansla inşa eder. Chantal Mouffe ve Ernesto Laclau, toplumların kaçınılmaz şekilde bir tür biz/onlar karşıtlığına dayalı olarak yarıldığını belirtirler. Tüm toplumlarda bu ayrışmanın dinamikleri farklıdır ancak biz/onlar şeklindeki ayrışmanın kendisi hemen her toplumda kendini göstermektedir. Biz/onlar şeklinde ayrılan toplumsal gruplar, siyasal alanda karşılaştıklarında, birbirlerine referansla inşa ettikleri kimliklerini semboller yardımıyla pekiştirirler. Duygu, düşünce ve inançların kolay yoldan ifade edilmesine ve kavramsallaştırılmasına yarayan semboller, siyasal alanda bir olay, fikir, slogan, işaret, davranış, nesne veya kişi olabilir. Bu çalışmanın amacı da, Türkiye’de Atatürk’ün muhafazakâr, milliyetçi ve sol düşüncelerde siyasal bir sembol haline getirilmesi ve kullanılmasını, bu düşüncelerin her biri için biz/onlar şeklindeki toplumsal ayrışma fikrini kullanarak teorik bir çerçeve oluşturmaya çalışmaktadır.Item Türk Siyasal Düşüncesinde Modernleşme ve Bergsonculuk: Anti mi Alternatif mi?(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Livan, H. Furkan; Siyasal Bilgiler FakültesiBergson felsefesi, modernizm/modernleşme bağlamında oldukça etkilidir. Çünkü bu felsefe, modernizmin hâkim paradigması olan pozitivizme, ilerleme fikrine ve aklın yüceltildiği Aydınlanma’ya itirazlar getirmektedir. Hâkim paradigma yerine metafiziğin dışlanmadığı, yaşamın varlık yerine oluş vasfına vurgu yapan ve yaşam atılımına (élan vital’e) dayalı evrimsel dönüşümü savunan bir felsefe sunmaktadır. Determinizme, mekanizme ve entelektüelizme karşı çıkan Bergsonculuk, toplumları ve etik-politik sistemleri de bu bağlamda değerlendirmektedir. Bergsonculuk, Türk siyasal düşüncesinde de bu argümanlarıyla oldukça önemli etkiler yapmıştır. Osmanlı-Türk modernleşmesinin hâkim paradigması pozitivist, ilerlemeci ve Aydınlanmacı özelliklere sahipken; Bergsoncu çevreler, modernleşme sürecini farklı bir perspektifle ele almıştır. Bu sayede, Millî Mücadele’nin ve Cumhuriyet’in yaşam atılımı (élan vital) ve yaratıcı tekâmül kavramlarına dayalı, farklı bir yorumu mümkün hâle gelebilmiştir. Ancak, tartışmalı olan husus Bergsonculuk düşüncesinin modernleşmenin neresinde yer aldığı hususudur. Şimdiye kadar Bergsonculuk muhafazakârlık çerçevesinde değerlendirilmiş olsa da, bir felsefeyi yalnızca bir ideolojinin tahakkümünde ele almak hatalı olacaktır. Bu bağlamda çalışma, Bergsonculuk düşüncesinin Osmanlı-Türk modernleşmesinde anti mi yoksa alternatif mi olduğu tartışmasını yürütmektedir.Item Niyazi Berkes’in Çağdaşlaşma Tasarımında Hegelian İlerleme ve Tarihin Sonu: ‘Türkiye’de Çağdaşlama’yı Yeniden Okumak(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Ereker, Fulya; Özer, Utku; Siyasal Bilgiler FakültesiNiyazi Berkes’in Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. yılında yayınlanan eseri “Türkiye’de Çağdaşlaşma”, esas olarak 17. yüzyıldan 20. yüzyıl başında çözülüşüne kadar Osmanlı İmparatorluğunu ele alan bir tarih çalışmasıdır. Berkes’in çalışmasını benzeri Osmanlı tarihi çalışmalarından ayıran önemli bir özelliği Berkes’in tarih anlayışıdır. Berkes kendisinden önce gelen geleneksel tarih yazımından farklı olarak Osmanlı tarihinin gelişmelerini bir kırılma veya bozulma olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne gidişin ön koşuları olarak ele almaktadır. Başka bir ifadeyle tarih Türkiye Cumhuriyeti’ne varmak üzere ilerlemiştir. İlerlemeci tarih anlayışının tipik bir ifadesi olan bu yaklaşım, tarihi Prusya Devleti’ne doğru ilerleyen ve burada son bulan bir olgu olarak elen Hegel’in yaklaşımıyla önemli benzerlikler taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı Berkes’in “Türkiye’de Çağdaşlaşma” eserinden yola çıkarak Berkes ve Hegel’in tarih yazımlarını ilerlemeci tarih anlayışı çerçevesinde incelemektir. Bu bağlamda öncelikle her iki düşünürün tarih tasavvurunun temel referans noktası olarak görülen ilerleme düşüncesinin incelenmesinin ardından her iki düşünürün tarih tasavvurları ayrı ayrı analiz edilerek son aşamada aradaki benzerlik ve/veya farklılıklar üzerinden bir çıkarıma ulaşılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda Niyazi Berkes’e dair analiz, diğer eserlerini ve bu eserlerde ortaya koyduğu fikirleri de göz ardı etmeden, “Türkiye’de Çağdaşlaşma” (Berkes, 2014) eserine dayanırken (Berkes, 2014), Hegel analizinde esas olarak Philosophy of History’den (Hegel 2001) yararlanılmıştır.Item Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Keskinsoy, Ömer; Kaya, Semih Batur; Meri, Temel; Siyasal Bilgiler Fakültesi1982 Anayasası süreç içerisinde pek çok değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerin en kapsamlısı ise 16 Nisan 2017’de yapılan referandum ile gerçekleştirilmiştir. Burada ise dikkatimizi özellikle Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çekmektedir; zira değişikliklerin temel noktasını hükümet sistemi ile birlikte Cumhurbaşkanına tanınan kararname yetkisi teşkil etmektedir. İşte bu makalede yeni hükümet sistemi ekseninde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi tüm boyutlarıyla incelenmektedir. Buna göre makalede ele alınan temel sorun yürütme erkinin düzenleyici işlem yapma yetkisinde temel bir değişimin söz konusu olmasıdır. Değişimin odak noktası Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisinin verilmesidir. Kararname yetkisi ise norma koyma gücünü ifade etmektedir. Oysaki kuvvetler ayrılığının bir gereği olarak norma koyma tekeli bu anlamda asli yetkiye sahip parlamentoya aittir. Aksi halde norma koyma ve bunları yürütme yetkisi tekilleşir ve tekelleşir. Bu durum da hükümet sisteminde denge ve denetim mekanizmasını bozmaktadır. İşte çalışmamız özel olarak bu asli sorunu ve genel olarak buna bağlı diğer tali sorunları kaleme almaktadır.Item Endeks Etkisi: Getiri Oranlarının Endeks Değişimlerine Olan Reaksiyonunun Borsa İstanbul’da Analizi(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Aydıner, Hülya Epöz; Altay, Erdinç; Siyasal Bilgiler FakültesiSermaye piyasalarında gözlemlenmekte olan bir anomali olarak endeks etkisi, bir hisse senedinin kote olduğu borsada bulunan bir endekse dâhil olması ya da endeksten çıkarılmasının getiri oranları üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkide bulunmasıdır. Bu çalışmada, hisse senetlerinin BİST 30, BİST 50, BİST 100 ve BİST Temettü endekslerine dâhil edilmelerinin ve endekslerden çıkarılmalarının getiri oranları üzerindeki etkisi incelenmektedir. Vaka analizi yöntemi ile yapılan analizde hem endeks değişimlerine ilişkin duyurular hem de endeksin değişimi olay olarak ele alınmıştır. Elde edilen bulgular genel olarak endeksten çıkış duyuru ve olayının hisse senedi getiri oranları üzerinde negatif, endekse giriş duyuru ve olayının ise pozitif etkiye sahip olduğu yönündedir. Buna göre Borsa İstanbul’da endeks etkisinin var olduğu ve bu etkiyi açıklayan fiyat baskısı hipotezinin geçerli olduğu yönünde bulgulara ulaşılmıştır.Item Yoksunluk Endeksini Etkileyen Faktörlerin Ekonometrik Analizi(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Zanbak, Mehmet; Siyasal Bilgiler FakültesiYoksulluğu, gelir yanında sosyoekonomik değişkenlerin de dâhil edildiği bir düzlemde ele alan bu çalışma, bireylerin yoksunluğunu etkileyen faktörlerin ortaya çıkarılmasını hedeflemektedir. Bu amaçla ilk aşamada 2011 yılında Mersin ve Erzurum illerinde uygulanan alan araştırmasının verileri kullanılarak kent bazlı yoksunluk endeksi hesaplanmış, sonrasında ise en küçük kareler yöntemi ile bu endeksi etkileyen faktörlerin yönü ve şiddeti tespit edilmiştir. Bu çerçevede endeks ortalamaları Mersin'de yaşanan yoksunluğun Erzurum'un üzerinde olduğunu göstermektedir. Ayrıca bireylerin yoksunluklarını ve bu yolla da yoksulluklarını arttıran faktörlerin başında; kadınların yevmiyeli, kendi hesabına düzensiz işlerde ve işçi statüsünde çalışmaları ile okula gitmemiş olmaları; erkeklerin ise okula gitmemiş olmaları ile başta etnik nedenler olmak üzere kendisine önyargılı davranıldığına inanmaları gösterilebilir. Aynı kişilerin refah seviyelerini arttırmalarına yardımcı olabilecek faktörlerin ilk sıralarında ise, kadınların üniversite eğitimi almış olmaları, erkeklerin memur statüsünde çalışıyor olmaları yer almaktadır.Item Seçilmiş OECD Ülkelerinde Sağlık Harcamalarının Sürdürülebilirliğinin Panel Birim Kök Testleri İle Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Gençoğlu, Pelin; Kuşkaya, Sevda; Büyüknalbant, Türkan; Siyasal Bilgiler FakültesiBirçok ülkenin öncelikli hedeflerinden biri, sosyal refah devleti anlayışıyla ekonomik kalkınmanın istenilen seviyeye getirilmesidir. Sağlık hem ekonomik kalkınma hem de sosyal refah anlayışında önemli bir konuma sahiptir. Bu nedenle ülkeler açısından, sağlık alanında yapılacak harcamaların miktarı ve bunun sürdürülebilirliği de önem kazanmaktadır. Çalışmada, 21 OECD ülkesinin kişi başına cari sağlık harcamalarının sürdürülebilirliği, 1975- 2017 dönemi dikkate alınarak ikinci nesil panel birim kök testleriyle araştırılmıştır. Sağlık harcamalarının sürdürülebilir olup olmadığını araştırmak amacıyla yapılan CADF ve Hadri- Kurozumi testi sonuçlarına göre sağlık harcamalarının seçilen ülke grubu için sürdürülebilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır. SURADF analizi diğerlerinden farklı olarak, her bir ülke için ayrı ayrı sürdürülebilirliği de tespit etmektedir. Bu sonuçlara göre, sağlık harcamalarının Avusturya ve Kanada dışındaki 19 OECD ülkesinde durağan yani sürdürülebilir olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca 21 OECD ülkesinin sağlık harcamalarının CADF ve HadriKurozumi testi sonuçlarını destekler nitelikte ülke grubunda bir bütün olarak sürdürülebilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Elde edilen sonuçlar, ülkelerin sağlık harcamaları miktarlarının sürdürülebilirlik açısından sorun yaratmayacak nitelikte olduğunu işaret etmektedir.Item Şirketlerin Siyasi Partilerle Bağlantılarının İktidar Değişikliklerine Uyumlanması ve Şirket Performansına Etkileri(Ankara Üniversitesi, 2020-12-15) Özen, Şükrü; Önder, Çetin; Siyasal Bilgiler FakültesiBu makalede şirketlerin politik bağlantılarının iktidar değişikliği sonrasında nasıl dönüşeceği ve bu bağlantıların şirket performansı üzerindeki etkilerine ilişkin bir kuramsal çerçeve geliştirilmektedir. Çerçevede, politik bağlantı stratejileri, iktidar ve/veya muhalefet partileriyle bağlantının gücü ve bileşimi dikkate alınarak sınıflandırılmaktadır. Böylelikle belirlenen dokuz bağlantı stratejisinin her birinin iktidar değişikliği sonrasında dönüşme olasılığıyla, değişiklik sonrası stratejilerin şirket performansına etkilerine dair dokuz hipotez önerilmektedir. Hipotezler geliştirilirken, şirketlerin bağlantı stratejilerini dönüştürmede çeşitli kısıtlayıcı mekanizmalarla karşılaştıkları, stratejilerin performansa etkilerinde ise ödüllendirme, cezalandırma ve mesafeli durma mekanizmalarının etkili olduğu varsayılmaktadır. Bu makalede geliştirilen sürece odaklı bir çerçeveyle, ilgili yazına hem bağlantı stratejilerinin dönüşümünün altında yatan mekanizmaları belirginleştirerek hem de politik bağlantı sorununu yazında betimlenenlerden farklı özellikler gösteren Türkiye bağlamında ele alarak katkıda bulunulmaktadır. Makalede ayrıca önerilen çerçevenin nasıl geliştirilebileceği tartışılmaktadır.