Cilt:06 Sayı:01 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item HİNDĪ DİLİNİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİ(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2021-06-25) AYDIN, Ozan Cem; KÖKDEMİR, Esra; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGünümüzde dil bakımından çeşitlik gösteren en zengin ülke Hindistan Cumhuriyeti resmi adıyla bilinen Hindistan’dır. Dünyanın ikinci büyük nüfusuna ve yedinci büyük kıtasına sahip olmasıyla da bu çeşitlilik farklı dillerin ve farklı lehçelerin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. Diğer yandan, bağımsızlığını ilan edene kadar farklı etnik gruplar tarafından yönetilmesiyle de bir takım kültürel etkileşimleri berberinde getirmiştir. Bu etkileşimlerin en başında 12 Eylül 1949 yılında çıkan yasa ile ülkenin ulusal dili olarak kabul edilen Hindī Dili yer almaktadır. MÖ 1500’lerde Ari ırkının bu coğrafyaya gelmesiyle başlayan tarihi kronolojik olarak, Magadha İmparatorluğu’nun yükselişi ile birlikte Mahacānapadalar Dönemi, Akhemenid Dönemi, Makedon Kral III. Alexandros’un Seferleri doğrultusunda şekillenen dönem, Maurya İmparatorluğu dönemi, Gupta Dönemi, Harsha Dönemi, Kuzey ve Güney Krallıklar Dönemi, Türk-Moğol İmparatorlukları Dönemi, Arapların, Gazneli Mahmut’un ve Babür Devleti’nin İstila Dönemleri, Portekiz’in hakimiyet dönemi ve son olarak İngiltere’nin hâkimiyet dönemi vasıtasıyla, Hindistanın resmi tarihi şekillenmiştir. Şekillenen bu tarihinde sosyo-kültürel etkileşimin bir örneği olarak Hindī (Hintçe) Diline Arapça, Farsça ve İngilizce kökenli sözcüklerin geçtiği bilinmektedir. Kalem, hava, insan, doktor, şayet, lakin gibi sözcükler bunlardan bazılarıdır ve bu tür sözcükler Hindī (Hintçe) Dilinde önemli ölçüde yer almaktadır. Bu açıdan yabancı dil olarak Hindī (Hintçe) Dili öğrenimi kolay gibi görünse de aslında sadece Türkçe ve Hindī (Hintçe) Dilinde ortak kelimelerin kullanımı söz konusudur. Diğer yandan Hindī (Hintçe) dil bilgisi kuralları Türkçeden tamamen farklı olup, ilgili dil öğreniminde birtakım zorluluklarla karşılandığı tespit edilmiştir. Bu çalışmada ise, bu zorlukların giderilmesine yönelik yabancı dil olarak Hindī (Hintçe) Dilinin nasıl öğrenileceği ve öğrenilirken nelere dikkat edilmesi gerektiği incelenecektir. Bu sorunsal çerçevesinde, yakın gibi görünen Türkçe ve Hindī (Hintçe) Dili arasındaki farklar da ortaya konmaya çalışılacaktır.Item HİNDİSTAN MELODRAMLARINDA TOPLUMSAL CİNSİYET: DİLVĀLE DULHANİYĀ LE CĀYENGE ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2021-06-25) KARAOĞLU, Hatice İlay; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBir ülkeye ait sinema sektörü o ülkenin toplumundan, kültüründen, gelenekleri ve tarihi gibi birçok dalından beslenmektedir. Bu nedenle Hindistan melodramlarını anlamak için yine Hindistan’ın kültürü, tarihi, insanı, dini, dili gibi birçok dalı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Ancak, farklı kültürlerin birbirinden beslendiği göz önünde bulundurulsa, dünya sinemalarının da birbirinden bağımsız olmadığını söylemek doğru olacaktır. Çalışmada değinilecek toplumsal cinsiyet kavramı yalnızca Hindistan’da değil tüm dünyada karşılık bulan bir sorundur. Sinema da bu sorunun kolayca gözlemlenebileceği alanlardan biridir. Yalnızca Hint sineması değil çoğu sinema sektöründe var olan kadın algısı toplumsal cinsiyet sorununu tetiklemekte, kadını ikinci plana, edilgen bir konuma yerleştirmektedir. Bu sebeple çalışmada Hint melodramlarında var olan kadın imajını açıklayabilmek için öncelikle toplumsal cinsiyet konusuna yer verilecek ve toplumsal cinsiyet konusu temel alınarak seçilen filmdeki kadın karakter üzerinden bir inceleme yapılacaktır. Çalışma için 1995 yapımı Dilvāle Dulhaniyā Le Cāyenge filmi seçilmiştir. Seçilen film hakkında bilgi verilip, filmin konusuna değinilecek ardından filmdeki baş kadın karakter, yapılan toplumsal cinsiyet tanımlaması aracılığıyla incelenecektir. Hint sinemasından seçilmiş bu film örneğinde kadının nasıl konumlandırıldığı ve ona hangi rollerin yüklendiği araştırılacaktır. Çalışmada, seçilen film üzerinden kadın başkarakter okuması yapılması hedeflenmektedir.Item ARAP EDEBİYATINDA TABAKÂT (BİYOGRAFİ) TÜRÜNÜN GELİŞİMİ(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2021-06-25) SUBAŞI, Derya ADALAR; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiArap Edebiyatında hicri II. Yüzyıldan sonra tedvin hareketinin başlamasıyla bilimsel ve edebi alanda çeşitli konularda kitaplar yazılmış, bunlar arasında özellikle İslam medeniyetine dair fıkıh, tarih, hadis ve Kur’ân bilimleri üzerine olan eserler öne çıkmıştır. Emeviler Döneminde Arapların bir devlet düzenine sahip olmalarının ardından, yazının da standart bir forma kavuşmasıyla bu ortamda birçok kültürel, politik ve dini eğilimler oluşmuştur. Farklı ilim dallarına özgü bu eğilimlerin bir kuram olarak kabul edilmesinde kendini kanıtlamış, yaşadığı zaman dilimi ve bulunduğu mekânın ilmi atmosferinde dikkat çeken ve ilmî gelişmenin başını çeken âlimlerin, edebiyatçıların, şairlerin hayat hikâyeleri kronolojik olarak, künyeye veya başka ölçütlere göre tabakât adı verilen biyografik eserlerin malzemesi olmuştur. Bu çalışmada Arap Edebiyatında tabakât olarak ortaya çıkışından modern dönemde biyografik eser görünümüne kavuşuncaya kadar geçen zaman dilimi içinde bu türün gelişimi incelenecektir.Item DAYĀNANDA SARASVATĪ VE SATYĀRTH PRAKĀŞAḤ(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2021-06-25) DEVECİ, Beyza Aybike; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTarihi çok eskilere dayanan Hinduizm dünyanın en eski dinlerinden biri olma özelliğine sahiptir. Hinduizm, zaman içinde gerek yeni görüş ve uygulamalarla gerekse de Hristiyanlık ve İslam gibi semavî dinlerin yayılmasıyla bazı değişimler göstermiştir. Özellikle Babür devletinin çöküşü ile birlikte Hinduizm içinden bazı hareketler ortaya çıkar. Raca Ram Mohan Roy,Mahadev Govind Ranede, Svami Vivekananada gibi kişilerin önderliğinde gelişen bu hareketler dinin özüne dönmesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu kişilerden biri de Dayānanda Sarasvatī’dir. Vedaların doğruluğunu ve kutsallığını kabul eden Dayānanda Sarasvatī Hinduizm’deki birçok yaygın inançları kabul etmemiş ve kendi mesajını yaymaya çalışmıştır. Bunun için 1875’te Ārya Samāc hareketini kurmuş ve Hindistan’ın pek çok yerinde etkili olmuştur. Kendi düşüncelerini anlatan pek çok kitap kaleme almıştır. Ayrıca münazara bildirimleri ve mektupları da vardır. En önemli eseri ise Satyārth Prakāşaḥ’tır. Eserin son üç bölümü farklı inançları karşılaştırmalı incelemesi ve eleştirmesi açısından oldukça önemlidir. Bu makalede genel hatlarıyla Dayānanda Sarasvatī ve Satyārth Prakāşaḥ’ı hakkında bilgi verilecektirItem ESKİÇAĞ HİNDİSTAN TARİHİNİN İKİ BUDDHİST HAMİSİ:MAURYA İMPARATORU AŞOKA VE KUŞAN KRALI KANİŞKA(2021-06-25) KAYALI, Yalçın; HAKMAN, Ilgaz; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu makale aracılığıyla, Hint tarihi literatüründe Buddhist hamiler olarak adlandırılan kral Aşoka ve Kanişka’nın siyasi hayatı, kültür tarihi perspektifinden ele alınarak bir derlem çalışması olarak sunulmaya çalışılmıştır. Başta Hint Buddhizm’i olmak üzere Maurya İmparatoru Aşoka ve Kuşan Kralı Kanişka dönemlerinde Buddhist kültür içerisinde yaşanan değişimler ve gelişimler kronolojik bir sırayla aktarılmıştır. Amacımız, erken dönem Hint kültür tarihinde ve sonrasında Asya’ya yayılan Buddhist kültürün, Hint siyasi tarihindeki yerini, Aşoka ve Kanişka dönemleri özelinde incelemek olmuştur. Bu çalışmayla, öncelikle Hint, sonrasında da Asya kültüründe oldukça önemli bir yer edinmiş olan Buddhizm’in, siyasi tarihin iki farklı döneminde göstermiş olduğu gelişim, değişim ve etkileşim süreçlerine dikkat çekilmiş olmuştur.