Cilt:60 Sayı:01 (2020)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item A drama of detectıon: susan glaspell's trıfles(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Köşker, Nisa Harika Güzel; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAmerikalı kadın tiyatro yazarı Susan Glaspell'ın Trifles (1916) başlıklı tek sahnelik oyunu genel olarak yirminci yüzyıl başlarında kadınların ataerkil düzen içerisinde bulundukları zorluklar çerçevesinde ele alınmıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde küçük kasaba hayatında kadınların sıkışmışlığını Minnie Foster karakteriyle resmeden oyun polisiye edebiyat türünün bir örneği olarak değerlendirilebilir. Suç ve suçun tespit edilme uğraşı üzerine kurulan oyun metni John Wright'ın öldürülmesindeki sır perdesinin aralanmasının sürekli ertelenmesine yönelik bir eğilim göstermektedir. Kadınların ev alanı içine terkedilip sınırlandırıldığı toplumsal ve kültürel bir yapıya eleştirel bir bakış açısı getiren oyun, kadın karakterlerine cinayetin tespit süresince ifade özgürlüğü verirken, baskın düzenin uygulayıcılarından olan erkek karakterlerin cinayetin ardındaki nedeni tespit etmelerindeki başarısızlıklarını sahneler. Bu makale Trifles'ın hangi yönlerden feminist bir polisiye anlatı niteliği taşıdığını tartışarak, kadınları etkisizleştiren ve ev içine hapseden erkek egemen yargı ve sosyal uygulamaların hangi yönleriyle oyunun dili ve yapısındaki erteleme- bir başka deyişle anlam kaybolması- motifiyle ortaya koyulduğunu tartışmaktadır. Oyun, kadın karakterlerin yürüttüğü teftiş hikayesiyle katı ve kısıtlayıcı gelenek sınırlarının nasıl sarsıldığını sahnelerken aynı zamanda modern Amerikan toplumunda ataerkil önyargılar nedeniyle kadınlar için sosyal adaletin ne denli belirsiz olabileceğini de açığa vurmaktadır.Item Halk hekimliğinde holistik/bütüncül yaklaşım: üzerlik otu (peganum harmala) örneği(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Kaplan, Melike; Halkbilimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÜzerlik otu (peganum harmala) tarihin çeşitli dönemlerinde özellikle hastalık tedavilerinde ve geleneksel olarak nazardan korunmak için kullanılan bir bitkidir. Bu yazıda, çeşitli kültürlerden ve özellikle Anadolu'dan örnekler verilerek, üzerlik bitkisinin (otunun) halk hekimliğinde kullanımı başta olmak üzere, halk kültüründeki farklı kullanım alanlarının değerlendirmesi yapılmaktadır. Holistik yaklaşım, tedavi pratiklerini öncelikle ruh ve beden bütünlüğünde inceler. Halk hekimliği alanı, bu alandaki uygulamaları şifalı bitkiler ve dinsel-büyüsel pratikler olmak üzere iki alanda sınıflandırır. Ancak, üzerlik otu hem şifalı bitkiler içinde hem de inanca dayalı uygulamalar kapsamında özel bir örnektir. Bu nedenle bu yazıda üzerlik otunun halk hekimliğindeki kullanımı holistik yaklaşım çerçevesinde değerlendirilmektedir. Hastalık sağaltma ve nazardan korunma dışında farklı kültürlerde üzerlik otunun zararlı böceklerden korunma, süs eşyası olarak kullanılma, tütsü olarak yakılma gibi amaçlarla kullanıldığı da gözlenmektedir. Halk hekimliği ve etnobotanik araştırmaları üzerlik bitkisinin sağlık alanındaki kullanımına ilişkin önemli bilgiler vermektedir. Bu çalışmada Ankara'ya bağlı ilçelerin köyleri/mahalleleri başta olmak üzere yaptığımız saha araştırmaları verilerinden yola çıkarak ilişkili bilim dallarının araştırmaları ile Anadolu'da günümüzdeki kullanımları ve yaygınlığı konusundaki veriler sunulmaktadır.Item Dijital insani bilimler araçları üzerine bir değerlendirme(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Özel, Nevzat; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDijital insani bilimler araçları; dijital insani bilimler alanında kaynak ve koleksiyonların oluşturulması, yorumlanması ve paylaşılması için geliştirilen yazılım ve uygulamaları kapsar. Günümüzde basit hesaplamaların ötesine geçen dijital araçlar, araştırmaları niteliksel olarak etkileme potansiyeli taşımaktadır. Dijital insani bilimler araştırmalarının önemli bir bileşeni olan dijital araçlar, insani bilimler alanında dijital kaynaklara erişim sağlamak, yorumlamak, oluşturmak veya iletişim kurmak için giderek daha fazla geliştirilmekte ve desteklenmektedir. Dijital araçlar, dijital insani bilimler alanındaki en genişletilebilir varlıklar arasındadır. Dijital araçlar ilgili araştırmacılar tarafından görülebilir, erişilebilir veya anlaşılabilir değilse, kullanımları azalır, bu durum söz konusu araçların daha sınırlı ölçüde yapılanmasına veya genişletilebilir olmasına dolayısıyla da araştırmaları daha az desteklemesine neden olabilir. Son yıllarda bilgi yönetimi ve dijital insani bilimler arasında hızla gelişen etkileşim, dijital insani bilimler alanındaki araçların değerlendirilmesi konusunda merak uyandırıcı olmuştur. Konuya ilişkin mevcut literatüre dayalı olarak yapılan bu araştırmanın amacı, dijital insani bilimler alanında sıklıkla kullanılan araçların tanıtım ve değerlendirmesini yapmaktır. Çalışmanın, dijital insani bilimler ve bilgi yönetimi paydaşlığını gerekli kılan uygulamalara katkı sağlaması beklenmektedir.Item Dünyada ve Türkiye'de zihinsel ve ruhsal engellilik: zaman çizelgesi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Subaşıoğlu, Fatoş; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu zaman çizelgesi, insanlık tarihi kadar eski olan engelli tarihinde dünyada ve ülkemizde engellilerin, özellikle zihinsel engelliler ile ruhsal engellilerin yaşamını etkileyen önemli tarihsel olayların, bireylerin, grupların, kurumların, yasal düzenlemelerin, bazı teknolojilerin kronolojik gelişim çizgisini içererek, dünyada ve Türkiye'de zihinsel ve ruhsal engellilerin yaşam kalitesini iyileştirme yönünde yapılan toplumsal, kültürel, siyasî, hukukî, eğitimsel ve tıbbî girişimlerin tarih içindeki gelişimine olan farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır.Item Latin aşk elegeiasında paraclausithyron(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Öztürk, Rukiye; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTarih boyunca, âşıklar sevgilerini ifade etmek için çeşitli yöntemler bulmuşlardır. Bu yöntemlerden biride, gece vakti sokakta sevgilinin penceresi önünde yapılan serenattır. Serenadın ilk yazınsal biçimi diyebileceğimiz paraclausithyron, 2500 yıl önce de sevgiliye aşk ilanı etmek için başvurulan bir yöntem olmuş ancak serenat gibi romantik değil, trajik bir tarza bürünmüştür. Bu çalışmada, öncelikle paraclausithyronun Yunan yazınındaki kökenine ve özeliklerine değinilecek ardından Latin yazınının ünlü lirik ozanı Horatius'un bu izleğin yer aldığı şiirleri üzerinde durulacak ve Tibullus, Propertius ve Ovidius gibi elegeia ozanlarının bu izleği ele alış ve işleyişleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklar vurgulanacaktır.Item Who cares whom? Gendered care cırcuıts and transnatıonal mıgratıon of Ukraınıans ın Turkey(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Deniz, Ayla; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada toplumsal cinsiyet, bakım ve hareketlilik ilişkisi, Türkiye'deki Ukraynalı göçmenler örneği üzerinden tartışılmaktadır. Çalışmanın ana sorusu, bakımın toplumsal cinsiyetli inşasının, yaşlıların ulusaşırı hareketliliğinin yönünü nasıl etkilediğidir. Bu sorunun cevabı için Antalya, İstanbul ve Ankara'da yaşayan 3 farklı nesilden toplam 18 Ukraynalı kadınla derinlemesine görüşmeler yapıldı; onların hayat hikâyeleri dinlendi ve katılımlı gözlemler gerçekleştirildi. Çalışma sonunda anlaşıldı ki yaşlı Ukraynalı kadınlar, Türklerle evli olan kızları tarafından bakılmak için Türkiye'ye geliyorlar. Türkiye'ye gelen Ukraynalı kadınlar, bu bakım karşılığında torunlarına bakıyorlar. Böylece devletin ve erkeklerin rolünün azaldığı ve anne-kız evlat-torun arasında kurulan bir bakım döngüsü ortaya çıkıyor. Bu bakım döngüsü, yaşlı kadınların, kız evlatlarının bulunduğu coğrafyalara yöneldiği bir ulusaşırı hareketlilik paterni yaratmakta ve zamanla, genç kadınların göçüyle yaşlı kadınların göçünün rotaları birleşmeye başlamaktadır.Item Makro epistemolojik tartışmalar ışığında coğrafya: stiller, paradigma(lar) ve modeller(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Anlı, Ömer Faik; Felsefe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmanın temel amacı, öncelikle coğrafya disiplininin tarihi ve felsefesinin makroepistemolojik tartışmaların görünür örneği konumunda olduğu hipotezini pekiştirmektir. Bunun için destekleyici göstergeler tespit edilmiş ve sınanabilir bir hipotez içerisinde çerçevelenmiştir. Bu hipotezde, coğrafyanın tarihinin ve felsefesinin epistemolojik tartışmalara yeni bir açılım sağlama olanağı taşıdığı da savunulmaktadır. Coğrafyada bu bağlamda bir kavram-yorulması olmadığından bu disiplin yeni yaklaşımların tartışılması için diğerlerinden daha uygundur. Çok-paradigmalılık tespiti, tamamlanmış olan doktora tezleri üzerinden üç bilme stili açığa çıkarmıştır. Disiplin içerisindeki çeşitlenmenin mevcudiyetinin tespiti, çeşitlenmenin nasıl kavramsallaştırılacağına ve hangi metaepistemolojik- teorinin seçileceğine dair meta-teorik problemi açığa çıkarmıştır. Bu çalışmada seçilen çerçeve, Kuhncu paradigmatik modellemedir. Kuhn'un modelinin, coğrafi bilme biçimlerini kodlayan bilgi kuramsal temeli kavrayabilen model olduğu ve yine coğrafi bilme biçimleri merkezli olarak disipliner-epistemik toplulukların neden ve nasıl oluştuklarını açıklayabilme işlevini büyük oranda yerine getirdiği görülmüştür.Item Georgios Viziinos'un hikâyelerinde toplumsal cinsiyet ve “öteki” imajı(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Çete, Aslı; Other; Other19. yüzyıl, sadece ulusçu hareketlerin yükselişe geçtiği bir zaman dilimi olmayıp farklı cinsel kimliklerin de ideolojik doğrultuda takibe alındığı bir yüzyıldır. İlk defa bu yüzyılda patolojik bir durum olarak değerlendirilen cinsellik ve cinsel kimlikler Avrupa'da olduğu gibi Yunanistan'da da yakın takibe alınmıştır. Yunan edebiyatında hikâye türünün ilk örneklerini veren Georgios Viziinos da metinlerini böyle bir zaman diliminde kaleme almıştır. Bu çalışmada Viziinos'un üç hikâyesinde (Kardeşimin Katili Kimdi?; Hayatının Biricik Yolculuğu; Moskof Selim) beliren “öteki” imajı ve toplumsal cinsiyet algısı araştırılmıştır. Buna göre yazarın “öteki” imajı konusunda dönemin ulusçu ideolojisi ile çelişmediği; farklı cinsel kimliklere görece ılımlı yaklaştığı, kadın konusunda ise egemen cinsiyetçi söyleme uygun bir yaklaşım içinde olduğu sonuçlarına varılmıştır.Item Annie Ernaux'nun Les Années (Yıllar) adlı eserinde toplum, bellek ve yazın(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Alp, Eylem Aksoy; Other; OtherAnnie Ernaux'nun Les Années (Yıllar) adlı eseri yayımlandığı 2008 yılında Fransız yayın dünyasında büyük bir beğeniyle karşılandı ve bu kitap konusunda, her ne kadar klâsik anlamda bir roman olarak sınıflandırılmasa da, “roman total” (tam/bütünleyici roman) nitelemesi yapıldı. Annie Ernaux kanserle mücadele ederken yazdığı, yaşamının son otuz yılı süresince arayışına çıktığı yazma biçimini sonunda yakalayabilmiş; kendi yaşamından yola çıkarak savaş sonrası Fransız toplumu ve kültürüne ilişkin her türden olayı kayıt altına aldığı bu kitabını, bildiği ve tanık olduğu her şeyi ölmeden geride kalanlara iletme kaygısıyla yazmış gibi görünüyor. Kişisel konuları ele aldığı yazılarının arka planında bile hep toplumsal yaşam ve toplumsal yaşamı oluşturan kültürel, siyasi, tarihsel olaylara yer veren Annie Ernaux, bu kitabını tam anlamıyla bir “toplumsal bellek” yazını olarak kurgulamıştır; çünkü bireysel kimliğinin oluşumunda toplumsal olayları nasıl yorumlayıp, nasıl anımsadığımızın ne denli önemli olduğunun ayrımındadır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından başlayarak insan psikolojisinin toplumsal bellekle yakından ilişkili olduğunu düşünen düşünürler artmış, bunun yansımalarına yazarlar eserlerinde yer vermeye başlamışlardır. Bir beceri olarak toplumsal bellek kimi kılgıları canlı tutmaya çalışırken, modern yaşamın bunu sekteye uğrattığı tartışma götürmez bir gerçektir. Bu bağlamda Annie Ernaux, 1940'lı yıllardan başlayarak 2008 yılına gelinceye değin Fransız toplumunun değişik kesimlerinin yaşantılarını kayda almış ve yazar olarak bir etnolog gibi çalışarak, yazınını bireysel yaşanmışlıktan toplumsal bellek boyutuna taşıyabilmiştir. Makalemizde yazarın kaybolmaya yüz tutmuş tüm kültürel ve toplumsal imgeleri ele aldığı ve modern yaşamın unutturma çabalarıyla başa çıkmaya çalıştığı “müze kitabı” bellek yazını çerçevesinde irdelenmeye çalışılacaktır.Item Senkretik yapıda bir drama: “düğün”(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Atak, Nevra Vardal; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiPolonyalı dramaturg, yazar ve şair Stanisław Wyspiański'nin 'Düğün' adlı draması, Genç Polonya döneminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir ve yazara büyük popülerlik kazandırmıştır. Çalışmanın konusu gerçek bir hikâyeye dayalıdır. Şair Lucjan Rydel ve köylü Jadwiga Mikołajczykna'nın oldukça ses getiren otantik düğününden yola çıkarak yaratılmıştır. Senkretik bir yapıya sahip drama üç perdeden oluşur: I. Perde, realist ve satirik unsurlarıyla ön plandadır. II. ve III. perdelerde ise fantastik, neoromantik ve sembolik özellikler baskındır. Drama, bir kır evinin salonunda gerçekleşir. 1900 yılının Kasım gecesidir. Oyunda anlatılan olaylar birkaç saat içinde gerçekleşir - gece yarısından önce başlar ve ertesi gün şafakta sona erer. Yazar, Polonya'nın içinde bulunduğu esaretin nedenleri üzerinde dururken, bir yandan da Polonyalıların özgürlük mücadelesinde üzerlerine düşen sorumlulukları gerçekten yerine getirip getiremediklerini sorgular.Item Leh rahip Ignacy Hołowiński'nin seyahatnamesinde İzmir ve çevresi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Arık, Sabire; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYeni yerler görmeyi, farklı kültürleri tanımayı çok seven Polonya toplumunun seyahat edebiyatı da bu bağlamda oldukça zengindir. Tarihi boyunca yaşanan savaş ve işgaller nedeniyle ülke dışına çıkan siyasi göçmenlerin döndükten sonra yazdıkları hatıratların yanı sıra misyonerlerin ya da hacıların yazmış oldukları seyahatnamelerin de bu zenginlikte rolü büyüktür. Bunlar arasında, çalışmamamıza da konu olacak olan Leh rahip Ignacy Hołowiński'nin 1839'da kutsal topraklara yaptığı seyahatin gözlem ve bilgilerini aktardığı seyahatnamesi, içerik olarak en zengin ve en renkli olanlarından birisidir. Seyahati sırasında uğradığı Osmanlı şehirlerine dair de detaylı bilgiler veren Hołowiński'nin bu seyahatnamesi tarihimiz açısından önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Bu şehirler arasında, iki kez uğradığı İzmir ve çevresi hakkında verdiği tarihi, kültürel ve toplumsal bilgiler özellikle dikkat çekicidir. Rahip olması nedeniyle gezdiği yerlerde öncelikli olarak Hristiyanlık geçmişinin izini sürdüğü, seyahati sırasında yalnız olmadığı ve her gittiği yerde Hristiyan din adamları ve misyonerlerin, zaman zaman da İzmir'de olduğu gibi Aleksander Spitznagel ve August Kosciesza-Żaba gibi şarkiyatçı hemşehrilerinin bilgi ve tecrübeleriyle ona eşlik ettikleri görülür.Item “Kedi köpek seven herkes ahmaktır”: Deleuze ve Guattari'nin sevimsiz hayvanları(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Koyuncu, Emre; Other; OtherDeleuze ve Guattari, merkezinde insanın olmadığı ontolojileri ve bilhassa hayvan-oluş kavramları nedeniyle hayvan çalışmaları literatüründe ilgi çekmektedir. Bu makale, Deleuze ve Guattari'nin Bin Yayla'daki “kedi köpek seven herkes ahmaktır” beyanına odaklanarak hayvan-oluş kavramının insan dışı hayvanlara insanlarmış gibi ya da merhametle davranmak gerektiği yönünde ahlâki bir çağrı yapmaktan ziyade, molar oluşumları başlangıç noktası olarak kabul eden özdeşlik temelli bir ontolojiden çıkış yolu teşkil ettiğini vurgulamaktadır. Deleuze ve Guattri'nin hayvan çalışmaları açısından özgünlüğü, oluşla ilişkili yeni bir sorumluluk türü ileri sürmelerinde yatar. Bu sorumluluk türü Hofmannsthal'a referansla ürettikleri sıçan-oluş kavramında en net formülasyonlarından birini bulur.Item Türkiye'deki büyükşehir belediyeli şehirlerde kentsel yayılma(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Karabacak, Kerime; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHızlı nüfus artışı ve teknoloji ile birlikte dünyada kentlerde yaşayan kişi sayısı gün geçtikçe atmaktadır. Artan şehirleşme hareketleri doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı giderek artırmakta, kentlerin mekânda kontrolsüz, plansız bir şekilde yayılmasına neden olmaktadır. Kentsel yayılma pek çok çevresel, sosyal ve ekonomik problemlere yol açmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada Türkiye'deki büyükşehir belediye örgütlü şehirler arasında kentsel yayılmanın düşük ve yüksek olduğu alanları tespit etmek amaçlanmıştır. Belirtilen amaç doğrultusunda Avrupa Çevre Ajansı'nın geliştirdiği şehir atlası (urban atlas) veri tabanının 2012 yılı verileri kullanılmıştır. Şehir atlası Avrupa Birliği'ne üye ve aday ülkelerdeki nüfusu 100 binin üzerindeki şehirlere ait ayrıntılı arazi örtüsü/kullanım veri seti sağlamaktadır. Kentsel alanlar için 20 farklı sınıfın tanımlandığı veri tabanında kentsel dokuyu tanımlayan 6 sınıf kentsel yayılma yoğunluğunu tespit etmede ana değişken olarak kullanılmıştır. Şehirlerin nüfus büyüklükleri bir diğer değişkeni oluşturmuş, ayrıca mekânsal metriklerden biri olan kentsel doku sınıflarının yama büyüklükleri de incelenerek yayılmanın yoğunluğu, nerelerde fazla olduğu ortaya konulmuştur. Çalışma sonucunda kentsel yayılma ile nüfus büyüklüğü arasında önemli bir ilişki olduğu saptanmıştır. Büyükşehir belediye örgütünün kuruluşunun daha eskiye dayandığı şehirlerde de kentsel yayılmanın daha yoğun olduğu görülmüştür. Kentsel yoğunluğun yüksek olduğu arazi sınıfları genellikle kent merkezinde veya merkeze yakın yerlerde bulunmakta, bu araziler büyük metropollerde daha fazla alan kaplamaktadır.Item Aeaea ıs revısıted: revısıonıst mythmakıng strategıes ın madelıne mıller's cırce(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Altın, Merve; Other; OtherBu çalışmada Amerikalı yazar Madeline Miller'ın en son romanı Ben, Kirke, Alicia Ostriker tarafından ortaya atılan ve tanımlanan revizyonist mit yaratımı aracılığı ile incelenmektedir. Revizyonist mit yaratımı, mitleri ve masalları kadın bakış açısıyla yeniden yorumlayarak ve yeniden yazarak bu anlatılar içerisine gömülü cinsiyet stereotiplerine meydan okumayı ve onları çürütmeyi amaçlamaktadır. Ben, Kirke romanında Miller, Yunan mitolojisinin sihir ve büyü kullanarak denizcileri domuza dönüştürmesiyle nam salmış cadısı Kirke'nin hikayesini yeniden ele almaktadır. Miller, Kirke'nin geleneksel "cadı" imgesini kullanır; ancak bu imgenin doğasında belirgin değişiklikler yapar. Miller, yüzyıllar boyunca söz hakkı verilmemiş Kirke'ye kendi hikayesini anlatması, deneyimlerini aktarması için bir şans tanır. Geleneksel anlatıların aksine, Kirke, kıskançlık, öfke, çaresizlik, mutsuzluk, acıma, aşk, hatta postpartum depresyonu gibi çok çeşitli duygu durumları yaşayan, gelişen ve değişen bir karakter olarak karşımıza çıkar. Miller'in amacı Kirke'nin cadı imgesinin doğasında bir takım düzeltmeler yaparak bu imgenin kullanımında ve bu imgeye olan bakış açısında kültürel bir değişiklik elde etmektir.Item Üç farklı görüntüleme tekniğinden alınan tibia ölçümlerinin güvenilirliğinin değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Gülhan, Öznur; Antropoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAntropolojik araştırmalarda özellikle de adli antropoloji çalışmalarında kullanılan bir yöntemin hata oranlarının verilmesi yapılan çalışmanın uygulanabilir olması için oldukça önemlidir. Günümüzde özellikle teknolojik gelişmelerle birlikte çok sayıda yeni yöntem geliştirilmekte ve literatüre eklenmektedir. Non-invaziv olması ve verilerin kalıcılığı gibi sebeplerden son yıllarda özellikle medikal görüntüleme teknikleri antropolojik araştırma süreçlerinde sıklıkla yararlanılan teknolojilerden biri olmaktadır. Bu sebeple bu tekniklerin kullanılmasıyla oluşturulan yeni yöntemlerin uygulanabilirliğini analiz etmek önemlidir. Ayrıca, Daubert standartları ile birlikte mahkemede kullanılan bilimsel çalışmalar için kabul edilirlik kriterlerinin oluşturulmasından bu yana adli antropologlar tarafından kullanılan yöntemler ciddi bir inceleme altına girmiştir. Bu sebeple, antropolojik araştırmalarda kullanılan biyolojik profillerin oluşturulmasında sıklıkla tercih edilen metrik ölçümlerin tekrarlanabilir ve güvenilir olmasını sağlamak önemlidir. Bu çalışmanın amacı; biyolojik profil veya popülasyon spesifik formüller oluşturmak için kullanılan metrik ölçümlerde aynı bilgisayar yazılımı içerisinde farklı görüntüleme tekniklerinden alınan tibia ölçümleri arasındaki gözlemci içi güvenilirliği analiz etmektir. Bu sebeple, bilgisayarlı tomografi görüntülerinden elde edilen 15 adet sanal tibia görüntüsü çalışmanın verisini oluşturmaktadır. OsiriX programı kullanılarak işlenen tibia görüntülerinden alınan beş adet metrik ölçüm SPSS 24.0 ve Excel yazılım paketleri kullanılarak analiz edilmiştir. Üç farklı görüntüleme tekniğinden alınan beş ölçüm ANOVA analizi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Gözlemci içi güvenilirlik analizi için sınıf içi korelasyon katsayısı (ICC) kullanılmış ve gözlemci hatası TEM, rTEM ve R hesaplanarak analiz edilmiştir. Sonuç olarak tibiadan alınan metrik ölçümlerde üç farklı görüntüleme tekniği kıyaslandığında MDEB ölçümü dışında diğer dört ölçüm arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Bununla birlikte yalnızca hacimsel görüntülemeden alınan beş ölçümün hepsi için gözlemci içi güvenilirlik 0.998-0.948 (yüksek güvenilirlik) arasında değişmekte ve bu durum özellikle adli antropoloji çalışmaları için önerilen değer aralıklarını karşılamaktadır. Bu sebeple, üç görüntüleme tekniği arasında hacimsel görüntülemeden alınan ölçümlerin gözlemci içi güvenilirliği en yüksek olduğu için ileride yapılacak çalışmalarda hacimsel görüntüleme modunun tercih edilmesinin daha güvenilir sonuçlar vereceği düşünülmektedir.Item Communıty purıfıed by com-mutıny: remappıng the path to dystopıa ın j.g. ballard's hıgh-rıse(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Altaç, İsmail Serdar; Other; OtherBu çalışmanın amacı J. G. Ballard'ın High-Rise adlı romanında şiddete giden yolu belirlemektir. Bilim ve distopya unsurlarını geleceğe ve başka bir yere değil de buraya ve şimdiye yerleştiren bir roman olarak High-Rise, okuru kendi inşa edilmiş çevresinden yabancılaştırır. Odak noktasında homojen bir topluluk/cemaat bulunan roman kentlerin mekânsal olarak ayrışmasına neden olan kentsel söylemleri sorgular. Romanın yerinin Londra olması nedeniyle kurmaca ve gerçeklik arasındaki geçişkenlikten dolayı bu çalışma ilk olarak edebiyat ve mekânsal beşeri bilimler arasında yok olan sınırları ve sonrasında da ütopya ve distopya arasında yok olan sınırları kısaca tartışacaktır. İkinci olarak, Richard Sennett'in kent anlayışı kuramsal bir çerçeve olarak kullanılarak toplumsal ilişkilerde homojenliğin romanda yol açtığı olumsuz neticeler belirlenecektir. Üçüncü olarak ise, can sıkıntısı olgusuna ve işbirliği yetersizliğine vurgu yapılarak güvenli olduğu farz edilen topluluğun dağılmasında ekonomik refahın rolü ortaya koyulacaktır. Bu şekilde, okurun gündelik çevresinde gizli ihtimalleri ortaya çıkaran distopyanın uyarıcı yönü kullanılarak Ballard çalışmalarına katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.Item Adölesanlarda boy ve ağırlık ölçümleri ile özbildirimlerin karşılaştırılması(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Önal, Sibel; Antropoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBoy ve ağırlığa ilişkin veriler; yüz yüze görüşme, postayla yoluyla, internet üzerinden yapılan anketle veya telefonla sorgulama gibi farklı biçimlerde elde edilebilmektedir. Ancak bahsi geçen bu değişkenler bireylerin beden algılarından büyük oranda etkilenebilmektedir. Ülkemizde adölesanlar üzerinde özbildirime dayalı boy ve ağırlık ölçülerinin doğruluğunu ve geçerliliğini konu alan çalışma sayısı oldukça sınırlıdır. Araştırmanın amacı, adölesanlarda özbildirime dayalı boy ve ağırlık ölçülerinin güvenirliliğinin tespitidir. Araştırma, Ankara'da farklı sosyo-demografik yapıya sahip liselerde öğrenim gören 14-17 yaş arası 356 öğrenci (133 erkek ve 233 kız) üzerinde gerçekleştirilmiştir. Boy ve ağırlık değerleri her bir bireye anket yoluyla sorularak özbildirimleri kaydedilmiş, ardından fiziki olarak antropometrik tekniklerle ölçülmüş ve aradaki farklılık istatistikî olarak analiz edilmiştir. Ortalama boy uzunluğunun erkeklerde 0,22 cm ve kızlarda 0,91 cm fazla, vücut ağırlığının ise erkeklerde 0,20 kg fazla ve kızlarda 0,80 kg düşük olarak bildirildiği saptanmıştır. Kızlar erkeklere nazaran ağırlıklarını daha düşük ve boy uzunluklarını daha yüksek bildirme eğilimindedirler. Araştırma örnekleminde yer alan bir grup lise öğrencisi çalışma tarihinden birkaç hafta önce beden eğitimi ve spor dersi kapsamında fiziki testlere tabi tutulmuşlardır, bu durum söz konusu öğrencilerin özbildirim verilerinin yüksek oranda doğruluk oranı ile sonuçlanmıştır. Ders müfredatı kapsamında düzenli fiziki ölçümlerin yapılması adölesanlarda vücut boyutlarına dair farkındalık yaratmaktadır. Adölesan dönemde vücut boyutları büyük değişim göstermektedir, bu açıdan beden eğitimi ve spor dersleri hem beden algısında rol oynamakta hem de vücut ağırlığı ile boy uzunluğunun doğru olarak bilinmesinde önem taşımaktadır. Çalışma sonuçlarına göre, ülkemizde özbildirim yönteminden kaçınılması ya da gerekli düzeltme tekniklerinin mutlaka uygulanması gerektiği kanısındayız.Item Çin'in Zhou Hanedanlığı döneminde ritüel ve müzik sistemi'nin yükselişi ve zayıflaması: tarihsel süreçte insan ve medeniyetin karşılıklı etkileşimi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Chiang, Gonca Ünal; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBir toplumun iyi gelişip gelişemeyeceği; o toplumun siyasi, dini, kültürel ve sosyal açıdan tamamlayıcı ve başarılı bir sisteme sahip olup olmadığına bağlıdır. Toplumda böyle bir sistemin formüle edilip gereğince uygulanabilmesinin temel şartı, sistemin kurucusu olan insanın iyi bir tabiata sahip olabilmesiyle alâkalıdır. İnsan karakterinin iyiye eğilim göstermesi ise öncelikle kendi tabiatına yönelik yapacağı içsel gözlem ve sonra da insan doğasının temel kaynağına dair sahip olabildiği doğru anlayışa bağlıdır. Bu prensibin, tarihsel dönem ve kültürel yapı ayırmaksızın tüm toplumlar için geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Çin medeniyetine temel oluşturan antik Zhou Hanedanlığı'nda siyasi ve sosyal yaşamı düzenleyen Ritüel ve Müzik Sistemi ve sistemin yönetim ile toplum üzerindeki etkileri, bu prensibi doğrulayan en iyi örneklerden biridir. Çin kültür tarihinin en önemli kaidelerinden biri olan Ritüel ve Müzik Sistemi, temelinde dinsel törenlerden kültürel etkinliklere ve siyasi uygulamalara kadar çok geniş bir yelpazede insanlar arası ilişkileri düzenleyen kaideleri içermiş; müzikse bu kaidelerin belirlenmesi ve uygulanması esnasında çok önemli bir rol üstlenmiştir. Bu makalede, Ritüel ve Müzik Sistemi'nin uygulanış süreci ile sistemin yükselişine ve zayıflamasına neden olan etkenler, insan ve medeniyet arasındaki ilişki perspektifinden ele alınarak incelenmiştir. Bu bağlamda çalışmada öncelikle Zhou Hanedanlığı Ritüel ve Müzik Sistemi'ne temel oluşturan tarihsel süreç; sistemin ortaya çıktığı, ilkel yaşam biçimine en yakın olan Beş Hükümdar Dönemi ile bu dönemi takip eden ve uygarlığın gelişim gösterdiği Xia ve Shang Hanedanlıkları kapsamında ele alınarak değerlendirilmiştir. Zhou Hanedanlığı kurucusu Zhou Gong, Shang Handanlığı'nın yıkılmasının sebeplerinden önemli dersler çıkararak zayıflayan Ritüel ve Müzik Sistemi'ni yeniden düzenlemiş ve Shang Dönemi'nde önemini yitirmiş olan ideal insan, ideal toplum hayalini gerçekleştirmeyi başarmıştır. Ancak, Zhou Hanedanlığı'nın ilerleyen dönemlerinde yönetici tabakasındaki ruhsal yozlaşma sistemin zayıflamasına sebep olmuş, bu da toplumsal düzenin tekrar bozulmasıyla sonuçlanmıştır. Bu dönemde toplumsal karmaşaya çözüm üretmek için ortaya çıkan düşünürler, bozulan sistemin uygulama yöntemlerinden çok, özüne yönelik kapsamlı ve derin eleştiriler getirmişlerdir. Bu bağlamda, çalışmanın devamında Ritüel ve Müzik Sistemi'nin öz ve içeriğine yönelik şu sorulara cevap aranmıştır: Ritüeller ve Müzik arasındaki ideal uyum ve denge ilişkisi nasıldır? İdeal sistemde Ritüel ve Müzik arasındaki önem sıralaması nedir? Doğa, insan, sistem ve toplum arasında birbirini var eden döngü ilişkisi nasıl kurulmuştur? Sistem hangi şartlarda başarılı, hangi şartlarda başarısız olmuştur?Item Ankara şehri kentsel büyüme alanlarının arazi uygunluk analizi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Bayar, Rüya; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKentleşmenin hızına bağlı olarak, şehir alanları arazi örtüsü üzerinde her geçen gün daha geniş alanlar kaplamaya başlamıştır. Bu durum çoğu zaman özellikle kent çevresindeki doğal alanların ve tarım alanlarının amaç dışı kullanımına neden olmaktadır. Bu nedenle, şehirlerin sahip olduğu yayılma özelliklerinin ve yönlerinin ortaya çıkarılarak gelecekte kaplayacakları alanların belirlenmesi ve bu alanların uygunluğu, arazinin planlanması açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye'nin başkenti olması nedeniyle Cumhuriyet tarihi boyunca her zaman önemli bir cazibe merkezi olan Ankara, hızlı kentleşmeye ve alansal olarak hızlı yayılmaya sahip önemli bir şehirdir. Bu nedenle bu çalışmada metropolitan ilçelerin oluşturduğu alan içerisinde Ankara şehrinin kentsel büyüme uygunluğunun belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda planlama çalışmaları için geniş imkanlar sağlayan Coğrafi Bilgi Sistemleri yazılımları aracılığıyla frekans oranları ve karmaşık problemlerin çözümünde kullanılan karar verme yöntemlerinden biri olan Analitik Hiyerarşi Süreci kullanılmıştır. Bu kapsamda doğal ve beşeri çevreye ait alt özellikler belirlenmiş, bu özelliklere bağlı olarak veri toplanmış ve yeni veri setleri üretilerek bu kriterlerin şehirsel büyümedeki katkıları belirlenmiştir. Bu katkılar doğrultusunda incelenen doğal ve beşeri çevre kriterleri çakıştırılarak Ankara şehri büyüme alanının uygunluğu haritası üretilmiş ve bu alanlar tablolaştırılarak değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular ışığında Ankara şehrinin mevcut yayılım alanının yaklaşık %26'sının yüksek ve çok yüksek uygunluk gösterdiği, %40'a yakın kesiminin ise düşük ve çok düşük uygunluğa sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Gelecekte Ankara şehrinin yayılabileceği yüksek ve çok yüksek uygunluğa sahip alanların özellikle batı ve güneybatı yönünde görülmesi sürdürülebilirliğin sağlanması ve amaç dışı arazi kullanımının engellenmesi için özellikle bu alanlardaki doğal ve beşeri çevrenin planlanmasını zorunlu kılmaktadır.Item Sabuncular Deresi Havzası'nın (Rize/Çayeli) morfometrik özelliklerinin coğrafi bilgi sistemleri (cbs) ile belirlenmesi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2020) Türkoğlu, Necla; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAkarsu havzalarının morfometrik özelliklerinin bilinmesi, havza potansiyelinin hesaplanmasında ve havzada yapılacak her türlü planlamada büyük öneme sahiptir. Bu çalışmada Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak Sabuncular Deresi Havzası'nın morfometrik ve hidrografik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. 1/25.000 ölçekli sayısal topografya haritaları kullanılarak Digital Elevation Model (DEM) (Sayısal Yükseklik Modeli) oluşturulmuştur. Sayısal Yükseklik Modeli üzerinden belirlenen havza sınırına göre gerekli veri setleri ve morfometrik haritalar elde edilmiştir. Havzaların karakteristik özelliklerinden; havza sınırı, havzanın çevre uzunluğu, havza alanı, eğimi, bakısı, akış yönleri, drenaj ağları gibi morfometrik parametreler incelenmiştir. Ayrıca akarsuyun çatallanma oranı, sıklığı, yüzeysel akış uzunluğu, hipsometrik integrali ile havzanın lemniskat oranı, tekstür oranı, engebelilik oranı, dairesellik oranı, akım toplanma zamanı hesaplanmıştır. Tüm bu özellikler dikkate alınarak havzanın hidrografik özellikleri değerlendirilmiştir.