Cilt:43 Sayı:01 (2016)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Santral odontojenik fibroma- olgu raporu(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Yeta, Necmettin; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiSantral odontojenik fibroma SOF neoplastik yapı ve fibröz stroma içine gömülen çeşitli miktarlarda inaktif görünümlü odontojenik epitelyum içeren, nadir görülen iyi huylu bir tümördür. Bu lezyon SOF kemik korteksinde ekspansiyon yaratan, iyi huylu, ağrısız, ve yavaş büyüyen bir tümördür. Radyolojik bulguları iyi sınırlı, uni veya multiloküler radyolusent içerikli, genellikle yuvarlak şekillidir. Bu özelliğinden dolayı kistlere ve çenenin diğer iyi huylu tümörlerine benzer. Karakteristik radyografik bulguları olmadığı için radyografik incelemelerde santral odontojenik fibromayı çenenin diğer lezyonlarından ayırmak zordur. Literatürde SOF’un konik ışınlı bilgisayarlı tomografi KIBT ile radyolojik açıdan ayrıntılı ve üç boyutlu olarak incelendiği vakalar sınırlı sayıdadır. Bu vaka raporunda 25 yaşında kadın hastada sol mandibular bölgede lokalize santral odontojenik fibromun klinik bulguları, radyolojik olarak üç boyutlu ve kesitsel konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri ,teşhis ve tedavisi anlatılacaktır.Item Temporomandibular eklem disfonksiyonunun cerrahi tedavisi: olgu raporu(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Karaahmetoğlu, Özün; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiMandibular dislokasyon, kondilin artiküler eminensin anteriorunda konumlanmasıyla karakterize, akut veya kronik formda görülebilen bir durumdur. Hastalar için son derece rahatsız edicidir. Esneme, gülme, ağzın uzun süre açık kalmasını gerektiren günlük aktiviteler esnasında meydana gelebilen stresli ve zor bir rahatsızlıktır. Bu makalede, eminektomi ile başarılı bir şekilde tedavi edilen tek taraflı mandibular dislokasyon vakası sunulmuşturItem Kompleks problemlerle birlikte görülen derin kapanışlı sınıf ıı,1 malokluzyonun anterior minivida ve sabit mekaniklerle tedavisi vaka raporu(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Kadıoğlu, Merve Berika; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiSınıf II,1 malokluzyonlar çoğunlukla genetik geçişli olup toplumumuzda görülme sıklığı oldukça fazla olan ortodontik bir malokluzyon türüdür. Genel tabir itibariyle halk arasında ‘üst çene fırlaklığı’ olarak nitelendirilmekle birlikte, alt çenenin geride konumlanması ya da her iki durumun katkısı sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Vakanın ağırlığı ile ilişkili olarak, bu malokluzyona sahip bireylerde fasiyal estetiğin de etkili olarak düzeltilebilmesi için karışık dişlenme döneminden itibaren tedavilerine başlanması gereklidir. Bireyin gelişim durumu erişkine doğru ilerlediğinde, fasiyal ve dental estetik için hem tedavi aygıtlarının yoğunluğu hem de şiddeti artırılmaktadır. Gelişimi bitmiş, orta dereceli maloklüzyona sahip bireylerde, sadece dentoalveolar düzeyde ortodontik uygulamalar söz konusu olabilmektedir. Ancak bu uygulamaların fasiyal estetiğe katkısı son derece kısıtlıdır. Erişkin bireylerin Sınıf II,1 malokluzyona bağlı ağır estetik kaygılarına ise sadece ortodonti ve cerrahi iş birliği ile çözüm getirilebilmektedir. Bu olgu sunumunda; arzu edilmeyen estetik görüntü, ileri derecede fonksiyon kaybı, çok sayıda diş eksikliği ile birlikte derin kapanışa sahip, üst sınırda Sınıf II,1 malokluzyonlu erişkin bireye ait ortodontik tedavi sonuçları değerlendirilecektir.Item Mandibular sol santral dişin kök kanalında yabancı cisim: bir olgu raporu(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Kamalak, Aliye; Other; OtherYabancı cisimler hastalar tarafından kullanılan ve kök kanalında kırılarak kalan çeşitli nesnelerdir. Bu nesneler enfeksiyon odağı oluşturabilir ve ağrıya neden olabilir. Kök kanalında yabancı cisim bulunması nadiren karşılaşılan bir durumdur ve genellikle radyografik muayenelerde şans eseri tespit edilebilir. Bu olgu sunumunda, 24 yaşında bir erkek hasta, sol alt santral dişinin kanal tedavisi amacıyla, İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti kliniğine başvurmuştur. Yapılan radyografik muayenede kök kanalının koronal bölgesinde radyoopak bir cisim olduğu ve ayrıca apikal bölgede geniş bir radyolüsensinin mevcut olduğu belirlenmiştir. Kök kanalındaki yabancı cisimlerin kanal içinde bırakılması dişin prognozunu etkileyecektir. Kök kanallarındaki yabancı cisimler kanalda bırakılırlarsa dişin prognozunu etkileyeceklerinden kanaldan uzaklaştırılmalıdır. Fakat çıkarılamıyorsa yanından geçilerek by-pass tedavi tamamlanmalıdır. Bu nedenle kanaldaki cisim ultrasonik el aletleri ve K-tipi eğeler kullanılarak çıkartıldıktan sonra kök kanal tedavisi başarılı bir şekilde yapılmıştırItem İki farklı kıymetsiz metal alaşımın yüzey pürüzlülüğünün karşılaştırılması(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Batak, Burcu; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiGiriş: Dental materyallerin yüzey özellikleri mikrobiyal dental plak birikimini doğrudan etkilemektedir ve bu nedenle dental materyallerin yüzey özellikleri oral hijyen ile doğrudan ilişkilidir. Özellikle tam metal kron ve porselen veneer kron restorasyonlarında oral dokularla ilişkili metal yüzeylerin genişliği fazla olduğundan metal yüzeylerin pürüzsüzlüğü önem kazanır. Bu çalışmanın amacı; iki farklı kıymetsiz metal alaşımın yüzey pürüzlülüğünün karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada döküm yoluyla elde edilen tüm restorasyonlarda ve porselen veneer kron restorasyonlarında, metal destekli porselen kron-köprü restorasyonlarında kullanılabilen Ni-Cr Wirolloy®, NB, Bego, Bremen, Almanya ve Co-Cr Wirobond® 280, Bego, Bremen, Almanya alaşımlar kullanılmıştır. Her grup için 10 adet disk şeklinde 1.5 mm kalınlığında ve 10 mm çapında örnekler hazırlanmıştır. Üretici firmaların önerilerine göre klinik açıdan kabul edilebilir yüzeyler oluşturulana kadar bitirme ve cilalama işlemleri uygulanmıştır. Elde edilen örnekler ultrasonik olarak temizlenerek 24 saat boyunca 60 ºC de kurutulmuştur. Yüzey pürüzlülüğü ölçümleri profilometre cihazı Perthometer M1, Mahr GmbH, Göttingen, Almanya kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Her bir örneğin 5 ayrı bölgesinden ölçüm gerçekleştirilmiş ve her bir örneğin ortalama Ra Roughness Average değeri belirlenmiştir. Elde edilen verilerin istatistiksel analizi varyans analiz testi ANOVA kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Co-Cr alaşımından 0,289 m elde edilen örneklerin yüzey pürüzlülüğü ortalama değerleri yaklaşık olarak Ni-Cr alaşımından 0,096 m elde edilen örneklerin ortalama değerlerinin 3 katı kadardır. Ortalama değerler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur = 0,05 . Sonuç: Elde edilen sonuçlara göre Ra değerleri Ni-Cr alaşım örnekleri için 0.089-0.1026 µm aralığında, Co-Cr alaşım örnekleri için ise 0.270.3422 µm aralığında bulunmuştur. Co-Cr örneklerin pürüzlülük değerleri plak tutulumuna izin verebilmektedir. 0.2 µm bakteriyel tutulum için eşik değer olarak kabul edilmektedir ve bu değerin altında bakteriyel tutulum beklenmemektedirItem Oktenidin ve klorheksidin sprey kullanımının cerrahi olmayan periodontal tedavi sonrasında yara iyileşmesi üzerine etkisi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Önder, Canan; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiGiriş: Araştırmamızın amacı, cerrahi olmayan periodontal tedavi sonrası %1 oktenidin (OCT) sprey ve %0.2 klorheksidin (CHX) spreyin plak ve gingivitis üzerine etkisini ve oluşabilecek yan etkileri objektif ve subjektif olarak değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Yapılan klinik muayene ve radyografik inceleme sonucu kronik periodontitis tanısı konmuş 29 hastaya cerrahi olmayan periodontal tedavi (diş yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesi) uygulanmıştır. Periodontal tedavi uygulanan bölgedeki dişlerden plak indeksi (PI), gingival indeks (GI), papil kanama indeksi (PKI), cep derinliği (CD), dişeti çekilmesi (DÇ) değerleri kaydedilmiştir. İlk bölgeye uygulanan periodontal tedavi tamamlandıktan sonra, aynı hastanın kontralateralinde gerçekleştirilecek olan ikinci uygulama için 28 gün beklenmiştir. OCT (test) ve CHX (kontrol) spreyler hastalara dönüşümlü olarak verilmiş ve solüsyonlar 10 gün süreyle operasyon bölgesine topikal olarak uygulanmıştır. Solüsyonların topikal uygulamasını takiben 1., 7. ve 28. günlerde klinik/objektif ve subjektif değerlendirmeler yapılmıştır. Bulgular: Tedavi sonrası bütün değerlendirme günlerinde test ve kontrol bölgelerinde, PI, GI, PKI ve CD skorları başlangıca göre istatistiksel olarak anlamlı azalmalar göstermiştir. Test ve kontrol bölgeleri karşılaştırıldığında, bütün değerlendirme günlerinde test bölgelerindeki PI, GI, PKI ve CD değerleri kontrol bölgelerine göre düşük bulunmuştur. Sonuç: Klinik sonuçlar bize OCT’nin sprey ile uygulanmasının cerrahi olmayan periodontal tedaviden hemen sonraki kısa dönemde PI, GI ve CD üzerinde faydalı etkileri olabileceğini göstermektedir. OCT’nin sprey formu periodontal tedavi sonrası erken dönemde, oral hijyenin sağlanması amacıyla hastalara alternatif bir antimikrobiyal ajan olarak önerilebilir.Item Farklı yöntemlerle açılan retrograd kavitelerde retrograd dolgu maddelerinin bakteriyel sızıntılarının değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Yılmaz, Funda; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiÇalışmamızda, 140 adet tek köklü insan dişleri kullanıldı. Dişlerin kök boyu standardizasyonunu sağlamak için apeksten 15 mm uzaklıkta olacak şekilde kesildi. Yüz kırk adet dişin 120 tanesi her bir grupta 40 diş içerecek şekilde rastgele 3 gruba ayrıldı. Geriye kalan 20 dişten ise pozitif n=10 ve negatif n=10 kontrol grubu oluşturuldu. Kök kanalları ProTaper ile prepare edildikten sonra kanallar lateral kondenzasyon yöntemi ile dolduruldu. Tüm grupların apikal rezeksiyonları konvansiyonel elmas fissür frez ile yapıldı. Retrograd kavite preparasyonu, ilk grupta frez, ikinci grupta ultrasonik uç, üçüncü grupta ise Er:YAG lazer ile yapıldı. Bu ana gruplar, retrograd dolguları yapılmak üzere içlerinde iki subgruba ayrıldı. Gruplar MTA ve DiaRoot BioAggregate ile dolduruldu. Hazırlanan örnekler etilen oksit gazı ile steril edildi. Bakteriyel sızıntı deneyi için test düzeneği hazırlandı. E. faecalis ve S. aureus inokulumu, steril Eppendorf tüplerin içine enjekte edildi. Tüpler etüvde 35 ± 2 ºC’ de, 90 gün boyunca inkübasyona bırakıldı. İnkübasyon süresince Eppendorf tüpü içindeki E. faecalis ve S. aureus inokulumu 5 günde bir yenilendi. Cam tüp içerisindeki BHI buyyon’un bulanıklaşması E. faecalis’in ve S. aureus sızıntısı ve üremesi olarak değerlendirildi. Çalışma grupları arasında sızıntı hızlarında ve ortalama sızıntı zamanlarında anlamlı farklılık olup olmadığı Log-Rank testi kullanılarak Kaplan Meier sağkalım analizi ile değerlendirildi.Item Tek taraflı dudak damak yarığına sahip gelişim çağındaki bireylerin iskeletsel gelişim yönünden değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2016) Cesur, Emre; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiAmaç: Tek taraflı dudak damak yarığına sahip gelişim çağındaki bireylerin iskeletsel gelişim seviyelerini radyografik el-bilek gelişim yöntemi kullanılarak değerlendirimesidir. Bireyler ve Yöntem: Bu birey-kontrol çalışması Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda yürütülmüştür. Çalışmaya yaşları 8.58 ile 15.83 yıl arasında değişen tek taraflı dudak damak yarığına sahip 40 birey 28 erkek, 12 kız ve bu bireyler ile cinsiyet ve kronolojik yaş açısından birebir eşleştirilmiş 40 Sınıf 1 kontrol bireyi dahil edilmiştir. Gruplara ait bireyler birbirleriyle Greulich-Pyle el-bilek atlasındaki norm değerler esas alınarak karşılaştırılmıştır. Bulgular: Dudak yarığına sahip ve kontrol bireylerinin genel iskeletsel gelişim seviyeleri Student’s t-testi ve tek yönlü ANOVA testi ile karşılaştırıldığında istatistik olarak anlamlı bir fark izlenmemiştir. Ancak bulgular bireylerin kronolojik yaşları göz önünde bulundurularak yapıldığında, gelişimin pik ve pik öncesi dönemlerindeki S ve MP3cap dönemleri dudak damak yarığına sahip bireylerde iskeletsel gelişimin kontrol grubuna göre bir miktar geri olduğu tespit edilmiştir. Dudak damak yarıklı 9 bireyde 6 erkek-3 kız pik öncesi kronolojik yaşa göre en az 1 yıl gerilik saptanırken, kontrol grubunda retarde büyümeye sahip birey bulunmamaktadır. Ancak her iki grup arasındaki farklılıklar yine istatistik olarak anlamlı bulunmamıştır. Sonuç: Gelişim çağındaki dudak damak yarıklı bireyler ve kontrol grubuna ait Sınıf 1 bireyler arasında iskeletsel gelişim düzeyi açısından istatistik olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ancak, bireysel ve yaşa bağlı değerlendirmelerde dudak damak yarıklı çocukların özellikle pik öncesi ve pik dönemlerinde bir miktar iskeletsel gerilik gösterdiği izlenmiştir.