Musul meselesinde petrol faktörü

No Thumbnail Available

Date

2007

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Ankara : Ankara Üniversitesi : Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü

Abstract

Musul, Birinci Dünya Savaşı sonunda Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmış olmasına rağmen haksız yere İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Bu haksız işgal Türk heyet tarafından Lozan’da ortaya konmuş ama Müttefik Devletler ağız birliği etmişçesine, İngiltere’nin haksız işgalini görmezden gelmiş ve önceden belirledikleri kurallar dışına çıkmamışlardır. Lozan görüşmelerinde, Musul Sorunu ile ilgili olarak aslında iki taraf vardır; Türkiye ve İngiltere. İngilizler Lozan Barış Anlaşması’nda Musul Sorunu’nu sınır saptama ve halkların özgürlükleri sorunu olarak, Türk tarafı ise “bir vatan toprağının ülkemizden koparılmak istenmesi” ile ilgili bir konu olarak göstermiştir. Taraflar Musul ile ilgili savlarını konuyu: ırki, coğrafi, siyasi, askeri ve benzeri ölçütleri ele alarak savunmuşlardır. Sonuçta İngiltere ve yandaşları, Türkiye’nin Musul Vilayeti üzerindeki haklarını görmezden gelerek bu bölgeyi Ankara Antlaşması ile Türkiye’den koparmış ve Irak’a verilecek petrol gelirlerinden yirmi beş yıl süreyle Türkiye’ye % 10 pay vererek meseleyi çözmüşlerdir. Sorunun aleyhimize çözülmesinde birçok batılı ülkelerin farklı menfaatleri rol oynamıştır. Bu menfaatlerin en önemlilerinden birisi de bölgenin petrol yataklarına sahip olması ve bu petrol yatakları üzerinde söz sahibi olma isteğidir. Tez çalışmasında bu konular irdelenirken, üzerinde durulan nokta; petrol’ün sorunun ele alınması sürecindeki etkisini ortaya koymaktır. Zaten Türkiye’nin Musul Vilayeti’ni, Türkiye’den koparır koparmaz; batılı devletlerin bölgedeki petrol imtiyazlarını kendi aralarında yeniden düzenlemeleri ve bölgede petrol arama ve işletme çalışmalarına ağırlık vermeleri de bunu kanıtlamaktadır. Yaşanan süreç içerisinde petrole dayalı bir paylaşımın ön plana çıktığı ve Musul bölgesinde petrol endüstrisine girme çabalarının yoğunlaştığı ve bu durum çerçevesinde bölge halkının bilinen vaatlerle kullanıldıklarını, Türkiye’nin hakkı olan bir bölgeden, hukuksal gerekçeler olmadan çıkarıldığını ve yoksun bırakıldığını görmekteyiz. Lozan’da görüşmeler öncesinde, görüşme sürecinde ve antlaşmanın yapılmasını izleyen zamanda ve hatta günümüzde; petrol bölgelerinin paylaşımının yapılmasındaki rekabete, petrol arama ve üretimine yönelik çalışmalardaki acımasızlığa ve konunun sömürgeci anlayış içerisinde nasıl çözüldüğüne herkes tanık olmaktadır. Mosul, had been occupied by England in 1918 according to the rules of the Mondros Cease-fire Treaty. After that, the fate of Mosul was discussed at Lausanne. The Lausanne Conference of 1922-23 was organised by the major European powers. Mosul issue was presented at historical, racial, political, economic and strategic reasons as to why Mosul should either be included in Turkey or in the Iraqi Kingdom by Turkish delegate and English delegate. No agreement was being reached at Conference. By time they came up on an agreement on June 5th, 1926 with the signing of the Anglo-Turkish-Iraqi Treaty in Angora. Article 14 of this treaty was intended to mollify the Turks. It states that the “Iraq Government shall pay to the Turkish Government for a period of twenty-five years from the coming into force of present Treaty ten per cent on all royalties which it shall receive from the Turkish Petroleum Company”. Oil has taken the key role on the state of the Mosul. And we have seen that oil pursuits in Mesopotamia were concentrated in Mosul just after the Treaty. In this thesis we have studied on the how the oil effects the Mosul Question during the negotiations and payments coming from the royalty for a period of twenty-five years.

Description

Keywords

Musul, Lozan Barış Antlaşması

Citation