01-YÜKSEK LİSANS TEZLERİ

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 14668
  • Item
    Bir Kaymakamlık Girişimi Olarak Yahşihan Eğitim Koopertifi Örneği
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Coşkun,Ünal
    Türk kamu yönetimi mülki idare üzerinde yükselir. İl de Vali İlçe’de kaymakam mülki sistemin ana aktörüdür. İlde Valiler, ilçede kaymakamlar birbirine benzeyen geniş yetkilerle donanmış olarak görev yapmaktadır. Kaymakamlar yasal ve doğal lider konumuyla ilçede bulunan tüm kurum ve kuruluşları harekete geçirebilecek eşgüdüm ve koordinasyon gücüne sahiptir. Bu tez, kaymakamlığın toplumsal önderlik ve eşgüdüm işlevi çerçevesinde yaşama geçirilmiş yönetsel bir örnek olayı, Yönetim Bilimi perspektifiyle incelemektedir. Teze konu örnek, kaymakamın önderliğinde kurulan ve Yahşihan’da gerçekleştirilen Yahşihan Eğitim Kooperatifi deneyimidir. Tez iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Devlet ve Mülki İdare başlığı altında Türkiye’deki il ve ilçe yönetimi incelenmekte, Kooperatifçiliğe ve Kırsal Kalkınmaya ilişkin temel bilgiler verilmektedir. İkinci bölümde ise Yahşihan İlçesinin tarihçesi, ilçenin genel ve sosyo-ekonomik yapısı anlatılmakta ve ardından Yahşihan Eğitim Kooperatifi’nin kuruluş düşüncesinin oluşumundan başlanarak kurulması model haline getirilmeye çalışılması, faaliyetleri ve kapanarak tasfiye olması incelenmektedir. Sonuç kısmında ise gelecekte bu tür bir kooperatif modelinin uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin irdeleme yapılmaktadır.
  • Item
    Sürdürülebilir Kalkınma ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Erden Akgül,Damla
    Sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitliği arasındaki ilişki, küresel düzeyde ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği sağlama çabalarının merkezine yerleşmiştir. Bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınmanın temel amaçlarından biri, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmek ve kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi yaşamda eşit katılımını sağlamaktır. Bununla birlikte, dünya genelinde sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında ilerleme sağlayan örnekler de mevcuttur. Avrupa Birliği'nin toplumsal cinsiyet eşitliği mevzuatının temeli, 1957 yılında imzalanan Roma Antlaşması'nın 119. maddesinde yer alan "eşit işe eşit ücret" ilkesine dayanmakta ve bu ilkeye uyan ve yasallaştıran ilk ülke Fransa kabul edilmektedir. Türkiye'de yasal olarak eşit işe eşit ücret prensibi kabul edilmiştir. Ancak, uygulamada bu prensibin tam olarak gerçekleştiği söylenemez. Türkiye'de kadınların erkeklere göre daha düşük ücret aldığı ve iş gücü piyasasında karşılaştıkları ayrımcılık sorunlarının devam ettiği görülmektedir. Bu nedenle, eşit işe eşit ücret ilkesinin daha etkin bir şekilde uygulanması ve kadınların işgücüne daha eşit ve adil bir şekilde katılımını sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Türkiye'nin de benzer politikaları hayata geçirerek toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik adımlarını güçlendirmesi gerekmektedir. Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi yaşamda daha fazla yer alması, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için önemli bir adım olacaktır. Bu noktada, uluslararası örneklerden ve deneyimlerden yararlanarak etkili politikaların oluşturulması ve uygulanması önem taşımaktadır. Çalışma iki bölümden meydana gelmiş ve çalışmanın ilk bölümünde, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilişkisi ele alınmıştır. İkinci bölümde ise sürdürülebilir kalkınma amaçlarından toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik Türkiye’deki politika ve uygulamalar değerlendirilmiştir.
  • Item
    TADEUSZ BOROWSKI’NİN PROSZĘ PAŃSTWA DO GAZU (GAZA BUYRUNUZ HANIMLAR BEYLER) ADLI ÖYKÜSÜNÜN ARA DİLDEN ÇEVİRİ BAĞLAMINDA İNCELEMESİ
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Kantaroğlu,Mesut Alparslan
    Bu çalışmada toplama kampı konulu öyküleriyle tanınan Polonyalı yazar Tadeusz Borowski’nin Proszę Państwa Do Gazu (Gaza Buyrunuz Hanımlar Beyler) adlı öyküsü ara dilden çeviri bağlamında değerlendirilmektedir. Adı geçen öykü Lehçenin merkez kültürde yer alan bir dil olmaması nedeniyle geçmişte Türkçeye ilkin Almanca, sonrasında İngilizce üzerinden çevrilmiştir. Bu bağlamda, Borowski’nin bu öyküsünün Mete Tunçay tarafından ara dil İngilizceden ve Seda Köycü tarafından kaynak dil Lehçeden yapılmış çevirileri çalışmamızın kuramsal bölümünde yer alan çeşitli kuram ve yaklaşımlar ışığında karşılaştırmalı olarak incelenmiş ve özellikle, yoğun biçimde estetik ve kültürel ögeler barındıran yazın yapıtlarının çevirisi söz konusu olduğunda ara dilden çeviride yaşanan sorunlara değinilmiştir. Üç ana bölümden oluşan çalışmamızın birinci bölümünde Borowski’nin kişisel ve yazınsal yaşamına, toplama kampı anlatısına odaklanılarak bu konulara ilişkin bilgiler verilmiştir. İkinci bölüm, çevirilerin karşılaştırmalı olarak incelendiği üçüncü bölümde kuramsal bir çerçeve oluşturulmasına yardımcı olacağını düşündüğümüz bilgilere ayrılmıştır. Bu bölümde çeviri, ara dilden çeviri, çeviribilim ve çeviri eleştirisine ilişkin bilgiler yer almaktadır. Üçüncü bölümde ise ikinci bölümünde değinilen kuramlar ışında özgün metin ve çevirilerinden seçilmiş belirli bölümler üzerinde karşılaştırmalı bir inceleme yapılmıştır.
  • Item
    Mutezile'nin Tevhid Anlayışı
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Yiğit,Zeyneb
    İslâm itikâdının temel taşını teşkil eden tevhid, ilâhî öğretinin üzerinde önemle durduğu hususlar arasındadır. İslâm inanç ilkelerini sistematik bir biçimde ele alan ve akli ilkelerle temellendiren Mu‘tezile’nin prensiplerinin ana karakterini de tevhid oluşturmaktadır. Tevhid prensibi Mu‘tezile’nin ulûhiyyet anlayışının esasını oluşturmaktadır. Mu‘tezile tevhid ilkesini temellendirirken, Allah’ı her türlü tecsimî ve teşbihi yaklaşım ile tanımlayan ve İslâm akâidine aykırı olan antropomorfik yaklaşımlara şirke sebebiyet vereceği endişesiyle karşı çıkmaktadır. Mu‘tezile, tevhid ilkesine aykırı olan felsefi ve kelâmi görüşlere karşı aklı referans göstererek İslâm akaidini savunma sorumluluğunu üstlenmiştir. Mu‘tezile, prensiplerini temellendirirken naklin anlaşılmasında aklı önceleyen, felsefe ve aklı ortak bir mutabakatta uzlaştıran, insan iradesinin özgürlüğüne ehemmiyet veren bir yaklaşım sergilemektedir.
  • Item
    Heideggerci Bir Ruh Hali Olarak Melankoli
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Mustafa Kürşad,Öztürk
    Bu çalışma melankolinin ontolojik yönlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Melankoli tarih boyunca farklı düşünürlerin ilgilendiği bir kavram olmuştur. Melankoliyi bir “hastalık” olarak ele alanlar olduğu gibi bir mizaç ya da ruh hâli olarak ele alanlar da olmuştur. Bu çalışmada da melankoli bir ruh hâli olarak ele alınsa bile onu “hastalık” olarak ele alanların düşüncelerinden de yararlanır. Bir ruh hâlinin ne olduğuna farklı yaklaşımlar mevcuttur. Bu çalışma kapsamında farklı ruh hâli teorilerine değinilerek bir ruh hâli tanımına ulaşılmaya çalışılır ve ulaşılan bu tanım bağlamında melankolinin ontolojik olarak ana hatları çizilir. Martin Heidegger’in ruh hâllerine yönelik analizleri ruh hâllerinin ontolojik olarak nasıl ele alınabileceğini gösterir. Bu bağlamda, melankolik ruh hâlinin ontolojik analizinin derinleştirilmek için Heidegger’in ruh hâllerine yönelik analizlerinden yararlanılır. Melankolinin zamansallıkla olan ilişkisinin gösterilmesinin ardından, onun varlığın anlamını açığa çıkarma konusunda nasıl bir rol üstlenebileceği üzerinde durulur.
  • Item
    Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Akademisyenlerinin Bilgi Kaynağı Kullanım Tercihleri
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Kaymak,Aylin
    Bu tez çalışmasında, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi akademisyenlerinin bilgi kaynağı kullanımlarının incelenmesi, bilgi kaynağı taleplerini etkileyen nedenler ve araştırma yaparken karşılaşılan sıkıntıların araştırılması amaçlanmaktadır. Çalışma sonucunda elde edilen bulguların, kütüphanenin daha etkin kullanılmasına katlı sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışma içerisinde oluşturulan anket, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Taşlıçiftlik Kampüsü’nde bulunan 10 fakülteden her unvandan akademisyene uygulanmıştır. Anket 7 adet demografik bilgi sorusundan ve 23 adet 5’li likert tipi hazırlanan sorudan oluşmaktadır. Anket verileri SPSS programında analiz edilmiş ve çıkan sonuçlar değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda, akademisyenlerin çoğunluğunun elektronik bilgi kaynağı kullanmayı tercih ettikleri gözlenmiştir. Akademisyenlerin bilgi kaynağı kullanım tercihlerinde yaş, unvan, internet kullanımı gibi demografik özelliklerin ve çalışma alanlarının etkili olduğu gözlenmiştir. Bilgi arama davranışlarında etkili olan diğer faktörler çalışma kapsamında incelenmiş, elde edilen bulgular değerlendirilmiştir. Erişilen bu sonuçlarla ilgili genel değerlendirme yapılarak faydalı olacağı düşünülen öneriler sunulmuştur.
  • Item
    Akılcı Din Söyleminin Alaş Hareketi Üzerine Etkisi ve Tezahürleri
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Sadibekov,Medet
    Bu çalışmamız: giriş, üç bölüm, sonuç ve ekten oluşmaktadır. Giriş kısmında araştırmamızın amacı, önemi, kapsamı, sınırlılıklar, yöntemi yanı sıra tez çalışmasının ana kaynaklarını oluşturan Kazak ceditçilerinin kaleme aldığı eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde, XIX. yüzyılda Kazak halkı arasında siyasi sebeplerden dolayı farklı şekil alan İslam dininin genel durumu ve Kazaklar arasındaki kadimci grup ile ilk ceditçi gruplar tespit edilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde Alaş hareketinin genel arka planı, oluşum sebepleri ve gelişiminin yanı sıra bu hareketin siyasi parti daha sonra özerk cumhuriyete dönüşümünü içeren malumatlar verilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümde Kazak ceditçilerinin dini, eğitim ve siyasi alandaki temsilcileri hakkında malumatlar sunulmuştur. Tezin aslını teşkil eden bu kısımda Alaş hareketine katılıp dini sahada faaliyet gösteren ve eserler yazan din adamlarının dini görüşleri tespit etmeye çalışılmıştır. Başta dini konu olmak üzere Alaş hareketi mensuplarının siyasi ve hukuki alandaki düşüncelerini analiz ederken akıl ve vahi münasebeti, aklın dini anlamada önemi, İslam dinini yeniden yorumlama ve anlamada aklın nasıl bir rol üstlendiği incelenmiştir.
  • Item
    Sermaye Birikimi,Finansal Kırılganlık ve Maliye Politikası:ABD Örneği
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Erbilici,Kadir Taha
    İktisat literatüründe konjonktürel dalgalanmalar her zaman ilgi çeken bir konu olmuş ve hakkında çok sayıda teori ortaya atılmıştır. Bunlar temelde dışsal ve içsel olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Dışsal iş çevrimi teorilerinde istikrarsızlığın nedeni iktisadi sistem dışındaki faktörlerin olağan işleyişi bozmasıdır. İçsel konjonktür teorileri ise sermaye birikim süreci odaklı şekillenmişlerdir. Şu bir gerçektir ki, sermaye birikim süreci özel mülkiyete dayalı üretim ekonomisinin motoru olarak işlev göstermekte ve sistemin devamını sağlamaktadır. Fakat edinilen deneyimler, birikim sürecinin pürüzsüz işlemediğini ortaya koymuştur. Kâr güdüsüyle ve beklentiler dahilinde harekete geçen yatırımlar, dış finansmanı da bir zorunluluk olarak beraberinde getirmekte ve portföy tercihlerini değiştirmektedir. Yatırımlar nedeniyle farklılaşan finansal istikrar koşullarının ise reel ekonomi üzerinde anlamlı etkileri bulunmaktadır. Bu çalışmada Minsky’nin finansal istikrarsızlık hipotezi, yatırımlar ile finansal kırılganlık arasındaki karşılıklı nedensellik bağlamında bir konjonktür kuramı olarak incelenmiştir. Ayrıca, geleneksel maliye politikası yaklaşımlarının da ötesine geçilmek amaçlanmış ve bütçe açıklarının finansal istikrarlandırıcı etkileri analiz edilmiştir.
  • Item
    Sovyet Rusya’nın 1917-1924 Cinsiyet Politikası Işığında Aleksandra Kollontay’ın “İşçi Arıların Aşkı” Eserinde Yeni Kadın Portresi
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Akbaş,Kıymet Aybüke
    Kadın sorunu günümüzde de güncelliğini koruyan ve tartışılan konulardan biri olmasının yanı sıra kadınların yaşamını doğrudan etkileyen bir meseledir. Bu soruna yüzyıllardır farklı yaklaşımlar doğrultusunda farklı çözümler getirilmeye çalışılsa da bir toplumda kadınların konumunun en önemli belirleyicilerinden biri devletin ideolojisidir. Bu bağlamda Sovyet Rusya’nın 1917-1924 yılları arasında kadın sorununu Marksist bir bakış açısı ile çözmek için çeşitli girişimlerde bulunduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte edebiyat, dönemin ideolojik yapısını ve toplumun bakış açısını anlamak açısından önemli bir kaynak niteliğindedir. Bu noktada Sovyet Rusya’nın kadın sorununun çözümüne yönelik uygulama ve kararlarının planlanmasında ve hayata geçmesinde büyük rol oynayan A. Kollontay, kadın sorununa dair görüşlerini ve çözüm önerilerini politik metinlerde anlatmasının yanı sıra edebi eserler de vererek Sovyet döneminde ve öncesinde kadın sorununa farklı perspektiflerden yaklaşmış, idealindeki “yeni kadın” portresini edebi eserlerinde yansıtmış ve edebiyatı toplumu yönlendirmek ve yeniden inşa etmek için bir araç olarak kullanmıştır. Kollontay’ın “İşçi Arıların Aşkı” isimli üçlemesi 238 Sovyet kadınlarına ulaşma konusunda büyük bir önem arz etmektedir. Çalışmamızda dünyada ve Rusya’da kadın hareketinin ortaya çıkış süreci ve geçirdiği değişim ile Sovyet Rusya’da kadınların kazanımları farklı açılardan ele alınmış, Sovyet Rusya’nın kadın sorununa yönelik politikası ışığında “İşçi Arıların Aşkı” üçlemesinde yeni kadın portresi ve edebiyatın toplumu yönlendirmek ve yeniden inşa etmek için bir araç olarak nasıl kullanıldığı incelenmiştir.
  • Item
    Akaryakıt Vergi Kaçakçılığı
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Barut,Büşra Nur
    Kaçakçılık, ülkemizde başta Türk Ceza Kanunu, Vergi Usul Kanunu ve Gümrük Kanunu olmak üzere birçok yasal düzenlemenin konusu içerisine girse de kaçakçılığın temel kanunu 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunudur. Bu kanun kaçakçılık suçları ile mücadelenin hukuki yönünü, izlenecek usul ve esasları ortaya koymaktadır. Çalışmamızın esas konusunu 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda yer alan düzenlemeler oluşturması sebebiyle yalnızca VUK’ta yer alan düzenlemelere yönelik inceleme ve eleştiriler yapılacaktır. Kamu gelirlerinin en önemli kaynaklarından birinin vergiler olması ve akaryakıtın da yüksek vergi içermesi sebebiyle kamu finansmanı açısından vazgeçilmez bir kalemdir. Akaryakıt kaçakçılığı, dünya genelinde önemli bir sorundur ve ülkeler için ciddi ekonomik, sosyal ve çevresel riskler ile beraber kamu güvenliği ve kamu sağlığı için de büyük risk oluşturur. Özellikle enerji kaynaklarının önemi ve değeri arttıkça, kaçakçılık faaliyetleri de artmaktadır. Bu durum kamunun zarara uğramasına yol açmaktadır. Akaryakıt kaçakçılığı ülkemiz için de önemli sorunlarından biridir. Bu çalışma ile akaryakıt kavramı ile başlayarak ülkemiz için akaryakıtın önemini, akaryakıt üzerinden alınan vergiler ve bu vergilerin amacını, akaryakıt üzerinden yapılan akaryakıt kaçakçılığı ve buna bağlı olarak vergi kaçakçılığını, akaryakıt üzerinden alınan vergilerin kaçırılması sonucu ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntıları, bu ekonomik sıkıntıları önlemek amacıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda yapılan düzenlemeleri ve bu düzenlemelerin sebepleri ile düzenlemenin ileride doğurabileceği sorunlar tartışılacaktır
  • Item
    Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali Ve İptal Usulü
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Öztürk,Edanur
    Bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işaretlere marka denir. Markanın ayırt edici fonksiyonu nedeniyle ticari hayatta oldukça önemli bir yere sahip olması, markaya ilişkin düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır. Bu bağlamda Türk hukukunda mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, konuya ilişkin dönemine göre ilerici ve detaylı düzenlemelerini içermesi bakımından atılmış en önemli adımlardan biridir. Ancak ticari ve sosyal yaşamdaki ilerlemeler hukuk alanına da yansıdığından zaman içerisinde söz konusu düzenlemenin yetersiz kalması ve Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde uluslararası mevzuatla paralel ilerlemesi bakımından Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girmiştir. Marka, faydalı model, coğrafi işaret, patent ve tasarım haklarına ilişkin detaylı düzenlemeler içeren SMK ile mevcut birçok sorun çözüme kavuşturulmuş ve Avrupa Birliği hukuku ve TRIPS ile uyum sağlanmıştır. Her ne kadar mülga 556 Sayılı KHK’da yer alsa da SMK ile daha açık ve detaylı olarak markanın kullanılması zorunluluğu ve kullanmamanın hukuki sonuçları hukukumuza dâhil olmuştur. Böylelikle salt tescil edilmesiyle sahibine inhisari haklar tanıyan marka, Kanunda öngörülen şekilde kullanılmaması halinde, sicilde gereksiz yer kaplamaması, başkalarının haklarını ihlal etmemesi ve ticari hayatta etkinlik sağlanması adına iptal yaptırımıyla karşı karşıya kalabilir. İki bölümden oluşan bu tezin ilk bölümünde kullanma kavramından, SMK ile eklenen “ciddi kullanım” kavramından ne anlaşılması gerektiğinden, kullanma sayılan hallerle hoşgörü süresi ve haklı neden kavramlarından hem Türk mevzuatı hem de uluslararası düzenlemeler bağlamında bahsedilecektir. Söz konusu kavramların daha iyi anlaşılabilmesi adına ABAD ve Yargıtay kararlarına da atıf yapılacaktır. 111 İkinci bölümde ise markayı kullanma zorunluluğuna uyulmaması halinde marka sahibinin karşılaşabileceği bir yaptırım olan iptalden bahsedilecektir. SMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten 7 yıl sonra yürürlüğe gireceği öngörülmüş olan ‘markanın TÜRKPATENT nezdinde idari iptali’ müessesi üzerinde detayları durulacak olup, Kurum’un yapacağı iptal incelemesi ve iptal usulü anlatılacaktır. Yine derdest olan davalar bakımından markanın dava yoluyla iptali üzerinde de kısaca durulacak ve SMK ile getirilen yeniliklerden biri olan kullanmama def’i açıklanacaktır.
  • Item
    Görsel İşitsel Türkçe-Tid Çevirilerinde Çoklu Eylem Yapılarının Çevrilmesi
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Önal,Erdem
    Bu tez çalışmasının amacı 2023-2024 yıllarında üç ulusal haber kanalında yayınlanmış ve TİD çevirisi yapılmış Türkçe haber metinlerinde kullanılan çoklu eylem yapılarının çevirilerinin çözümlenmesidir. Bu bağlamda tez için oluşturulmuş ikidilli çeviri derlemindeki çoklu eylem yapılarını içeren tümcelerin doğru biçimde çevrilip çevrilmediği iki Sağır TİD uzmanı tarafından yapılan değerlendirmeler çerçevesinde incelenmesi ve çevirmenlerin çoklu eylemlerin çevirisinde hangi stratejileri kullandığının belirlenmesi hedeflenmiştir. Toplam 938,3 dakika olan 28 farklı haber videosu incelenmiştir. Olay içi çoklu eylem olgusuna dair 84 örnek bulunmuştur. ELAN Programı aracılığıyla elde edilen veriler öncelikle çevirmenlerin kullandığı stratejiler belirlenerek sonra da Çok Boyutlu Kalite Ölçütleri (Lommel vd. 2015) modelinin doğruluk ölçütüne göre iki Sağır uzman tarafından değerlendirilerek elde edilmiştir. Özetle, çevirilerde kullanılan ve öne çıkan stratejiler olay içi çoklu eylemelerin yineleme olmadan çevrildiği eksiltme (%41,66) stratejisi ve çeviride eşdeğerlik (%34,52) stratejileridir. 53 Ayrıca çevirilerde Sağır değerlendiricilerin anlamakta zorluk yaşadığı çeviriler olan majör ve kritik hataların toplam oranı %64,28 olarak belirlenmiştir
  • Item
    Mülteci Ve Benze Statüdeki Kişilerin Çalışma Ve Eğitim Hakkının Önündeki Cam Duvar:Tanıma Ve Denklik
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Özcan,Metehan
    Bulunduğu ülkeden bir başka ülkeye göç etmek zorunda kalan mülteci ve benzer statüdeki kişilerin çalışma ve eğitim hakkına erişimleri çoğu durumda mesleki ve akademik yeterliliklerinin tanınmasına bağlıdır. Özellikle nitelikli diyebileceğimiz bir kesim açısından bu elzemdir. Ancak mülteci ve benzer statüdeki kişilerin bu haklara erişmesi için hiç görmedikleri ve bilmedikleri duvarları aşması gerekmektedir. Bu cam duvarlar, mülteci ve benzer statüdeki kişilerin bu haklara erişimini sınırlandırmakla kalmamakta, bu haklara erişiminin sınırlandığından haberi dahi olmayan bir topluluk oluşturmaktadır. Tanıma ve denklik prosedürleri, ülkelere göre çok farklı düzenlemeler içerebilmektedir. Bu süreçler, mülteci ve benzer statüdeki kişiler bakımından zorlayıcı unsurlar barındırabilmektedir. Bu yüksek lisans tezi çalışmasında, çalışma hakkı ve eğitim hakkının tanımları, bu hakların hangi unsurları barındırdığı ve insan hakları belgelerinde ne şekilde vücut bulduğu incelenecektir. Çalışmanın devamında çalışma ve eğitim hakkı arasındaki güçlü bağ, eğitim hakkı olmadan nitelikli bir çalışmanın mümkün olmadığı varsayımıyla açıklanacaktır. Eğitim hakkına erişmek için ise çoğu durumda maddi güç yani ücretli bir işte çalışma gerekebilmektedir. Dahası bu haklar arasındaki bağ, diğer insan haklarına erişim açısından da kritik öneme haizdir. Bu hakların adil koşullarda sağlanamadığı durumlarda diğer insan haklarına dair bilinç ve farkındalık da bulunamamaktadır. Bu haklara erişim koruma sağlayan ülkedeki statülere göre de farklılıklar içerebilmektedir. Mülteci ve benzer statüdeki yabancıların eğitim ve çalışma hakkına erişimde yaşadığı sorunlar göç tercihlerini etkileyebilmektedir. Öte yandan bu sorunlar, kişilerin elde ettikleri niteliklerden daha vasıfsız işlerde çalışmalarına veya eğitimlerine devam edememelerine dolayısıyla vasıfsızlaşmalarına sebep olmaktadır. Tanıma ve denklik süreçlerin dağınık olduğu, kurumlar arasında koordinasyon eksiklikleri, mülteci ve benzer statüdeki kişilere münhasır (dil, belge temini, fiili imkansızlık, yüksek ücret, yabancı düşmanlığı) sorunları bulduğu değerlendirilmektedir. 109 Uluslararası sözleşmelerde bu hakların örtülü bir asgarilik içerisine sıkıştırıldığı, devletlere hakka erişimi kısıtlayabilecek bir takdir alanı sağlandığı, dolayısıyla insan hakları hukuku açısından da bu anlamda bir boşluk bulunduğu tespit edilmiştir. Türkiye’deki mevcut uygulamaların belirli kısımlarının uluslararası sözleşmelerle uyumlu olduğu ancak yeterli olmadığı, özellikle lisans düzeyinde düzenlenmiş meslekler bakımından bir çok sorun barındırdığı tespit edilmiştir. Diğer ülkelerin ve uluslararası kurumların bu sorunların ve engellerin giderilmesine yönelik önemli girişimleri bulunsa dahi küresel çapta soruna merhem olacak bir uygulama bulunmamaktadır. Türkiye açısından bu alanda yapılacak düzenleme ve iyileştirmeler mülteci ve benzer statüdeki kişilerin insan haklarına erişime katkıda bulunacak, bu kişilerin kendi kendilerine yeterliliklerini artırarak Türkiye’ye yükünü azaltacak, Türkiye’nin uluslararası göçten daha nitelikli bir şekilde faydalanmasını sağlayacaktır. Dahası bu alanda yapılabilecek Avrupa Meslek Kartı ve Mülteci Yeterlilik Pasaportu’na benzer bölgesel ve küresel uygulamalar sayesinde Türkiye göç stoğundan azami faydayı sağlarken, diğer ülkelere de örnek teşkil edebilecektir
  • Item
    Twitch'te Ergenlerin Etkileşim Ve Örgütlenme Biçimleri: Bir Netnografi Çalışması
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Aksan,Fevzi Semih
    Teknolojik araçlara erişim her geçen gün kolaylaşmaktadır. Hali hazırda ekran sürelerinin arttığı 21. yüzyılda Covid-19 pandemisi sebebiyle bu süreler tarihi zirvelere ulaşmıştır. Ancak normalleşme sonrası ekran süreleri düşüş eğilimi göstermemiştir. Bu da demektir ki bireyler bu yeni davranışı alışkanlık haline getirmişlerdir. İstatistiklere göre bu bireylerin çoğunluğunu ergenler oluşturmaktadır. Ergenlerin oluşturdukları toplulukların hayatlarında büyük yer kaplaması ve bu toplulukların giderek sanal mecralarda örgütlenmeleri sebebiyle bu çalışma gerçekleştirilmiştir. 15-18 yaş aralığındaki ergenlere uygulanan anket ile hangi platformların ve yayıncıların popüler olduğu, dijital oyunlara ve dijital oyun izleyiciliğine dair oynama, izleme ve harcama tutumları tespit edilmiştir. Ergenlerin çoğunlukla arkadaş grubu halinde oyun oynama, yalnız şekilde ise dijital oyun yayını izleme eğiliminde oldukları görülmüştür. Ergenlerin yoğun şekilde zaman harcadıkları Twitch, Kick ve Discord platformlarına giriş sağlanıp, popüler yayıncıların yayınları düzenli şekilde takip edilmiştir. Gerçekleştirilen bu netnografik çalışma ile gençlerin belirli platformlara bağlı kalmadıkları, bunun yerine belirli yayıncılar etrafında çeşitli platformlarda örgütlendikleri belirlenmiştir. Dijital oyun izleme pratiğine sahip olan ergenlerin takip ettikleri yayınları takip etme ve bağ kurma yöntemleri ortaya konmuştur.
  • Item
    Kamu Diplomasisi Aracı Olarak Tika
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Karadeniz,Ahmet Gökhan
  • Item
    Kırsal İnovasyon Ve Türkiye Üzerine Değerlendirme
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Yardımcı,Burak
    Bu tezin temel amacı kırsalda inovasyonun tanımlamak, ölçümünü ve belirleyicilerini anlamaya çalışmak ve Türkiye üzerine değerlendirmede bulunmaktır. Bu kapsamda, öncelikle kırsal politikalar ve dünyada değişen kırsal paradigma tartışılmış; Türkiye’de Düzey-III bölgeleri kırsal niteliklerine göre sınıflandırılmıştır. Daha sonra inovasyon tanımları üzerinden kırsal inovasyon açıklanmış, kırsal inovasyonun belirleyicileri anlaşılmaya çalışılarak Türkiye için yapılacak değerlendirmede kullanılmak üzere 26 gösterge belirlenmiştir. Temel bileşenler analizi kullanılarak yapılan analizde Türkiye’de kırsal inovasyonun nasıl cereyan ettiği, bölgeler arasında nasıl bir farklılaşma olduğu ortaya koyulmuştur. Bu araştırmanın bulguları, inovasyonun genel kabul gören bilim ve teknoloji odaklı anlamının ötesinde mal ve hizmetlerde ürün ve süreç odaklı şekilde daha geniş anlaşılması gerektiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. İnovasyon sadece kentsel alanlarda ortaya çıkan bir süreç değildir. Kırsal bölgeler de kentler kadar yenilikçi olabilmekte ve yenilik potansiyeli taşımaktadır. İnovasyonu etkileyen bazı belirleyicilerde iyileşme sağlanması halinde sistematik bakış açısıyla kırsal inovasyonun tetiklenebileceğine dikkat çekilmektedir. Diğer taraftan Türkiye için yapılan değerlendirmede, Türkiye’de Düzey-III bölgelerinin onda birinin baskın kırsal ve en az yarısının kırsal niteliğinin ağır bastığı iller olduğu saptanmıştır. Bu çerçevede Düzey-III bölgeleri kırsal inovasyon açısından irdelendiğinde, kırsal inovasyonun Türkiye kırsalında homojen bir şekilde dağılmadığı, bazı bölgelerin görece güçlü bir inovasyon yeteneği mevcutken, bazı bölgelerin zayıf kaldığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, kırsal bölgelerin yoğun kent ve orta yoğun kent bölgelerle inovasyon konusunda yarışabilecek seviyede olduğu gözlemlenmiştir.
  • Item
    Kasten Öldürme Suçu (TCK m. 81)
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Mirzayev,Rashid
    Kasten Öldürme Suçu İnsanlık tarihi ile yaşıt olan ve kökleri çok eski dönemlere dayanan bir suçtur. Devlet üst merciin ortaya çıkmasından önce insanlar, kendi canlarını ve mallarını korumak veya herhangi bir saldırıya cevaz vermek için özellikle ihkak-ı hak sağlamak için yapılanlara karşı verilebilecek olan en ağır cevaplardan bir olan öldürme davranışına başvurmuştur. Bu şekilde verilen reaksiyon sonucu saldırıda bulunan kişiyi korkutmak ve saldırının tekrarlanmaması için diğer insanlara “gözdağı” vermek en esas amaçlardan biri olmuştur. Günümüz anlayışında ise kasten öldürme suçu yaşam hakkıyla bağdaştırılmaktadır. Zira bir insanın en temel hakkı yaşama hakkıdır. Çünkü bu hak elinden alındığında diğer tüm temel hakların bir manası kalmamaktadır. Bir nevi yaşama hakkı elinden alındığında sadece bir temel hak değil tüm temel hakları elinden alınmış olacaktır. Bu nedenle yaşama hakkı temel haklar arasında en temel haktır ve muhafazası için elzem ve caydırıcı olan tüm önlemlerin alınmasının bir zaruret olduğunu belirtebiliriz. Kasten öldürme suçu, her toplumda sıkça karşılaşılan bir suçtur. Hem günümüzde hem insanoğlunun var olmasından itibaren bu suç varlığını sürdürmüştür. Kanun koyucu mevcut suçu 2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kısmının birinci bölümünde “Kişilere Karşı Suçlar” kapsamında, hayata karşı suçlar başlığı altında 81. Maddede düzenlemiştir. Çalışmamızda kasten öldürme suçuyla bağlantılı olan kavramlar açıklanmış, suçun unsurları bakımından değerlendirmeler yapılmış ve Azerbaycan Ceza Kanunu ve Rusya Federasyonu Ceza Kanununda düzenlenen “Kasten Öldürme Suçu” Türk Ceza Kanunu madde 81 kapsamında ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
  • Item
    TÜRKİYE POPÜLASYONUNDA PLCG2 GENİNDEKİ POLİMORFİZMLERİN ALZHEİMER HASTALIĞI İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Aslanova,Sevim
    Alzheimer hastalığı (AH) demansın en yaygın türüdür. Hastalık hafif hafıza kaybı ve kafa karışıklığıyla başlar, günlük normal rutinleri yapamayacak kadar kötüleşmesiyle devam eder. Hastaların çoğunluğu 65 yaş üstü bireylerden oluşur. Alzheimer hastalığının en ayırt edici özelliği beta-amiloid plakları ve tau düğümleri de dahil olmakla beyinde anormal protein birikiminin olmasıdır. Alzheimer hastalığına neden olan faktörlerin %80`i genetiktir. Son zamanlarda yapılan büyük ölçekli genom çapında ilişkilendirme (GWAS) çalışmalarında 30`dan çok gen bölgesi geç başlangıçlı AH ile ilişkilendirilmiştir. Tanımlanan genlerin %40`ı immun ve mikroglia ile ilişkisi belirlenmiştir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda PLCG2 genindeki bazı polimorfizimlerin Alzheimer hastalığı için hem risk hem de koruyucu faktör olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada PLCG2 geninin R268W (rs1143687) ve H257L (rs45443101) polimorfizmlerinin AH`la ilişkisi araştırıldı. 116 hasta ve 166 kontrol grubu olmakla, toplam 282 örnekle çalışılmıştır. Çalışma sonucunda örneklem sayısnın az olması ve polimorfizmlerin farklı popülasyonda farklı frekanslar göstermesi nedeni ile PLCG2 geninin R268W (rs1143687) ve H257L (rs45443101) polimorfizmlerinin AH ilişkisi istatistiksel olarak anlamlı olmamıştır.
  • Item
    DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU’NDA İKONA KIRICILIK DÖNEMİ (726-843)
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Gündüz,Gamze
    Çalışmamız İkona Kırıcılık Dönemi’ni, bu dönemin ortaya çıkış sebeplerini, bu dönemde yaşanan olayları ve dönemin, Hıristiyanlık açısından önemini konu almaktadır. Tezimiz giriş, iki ana bölüm ve sonuç kısmından oluşmuştur. Giriş bölümünde başta ikona olmak üzere, ikona kırıcılık, ikonoklast, ikonodül gibi konuyu anlamada okura yardım edecek olan kavramlar fenomonolojik açıdan incelenerek, tarihi süreçte nasıl ortaya çıktıklarından bahsedilmiştir. Buna ek olarak yine girişte ikona kırıcılığın sebepleri açıklanmıştır. Birinci bölümde I. İkona Kırıcılık Dönemi ve bu dönemde yaşananlar, ikinci bölümde ise II. İkona Kırıcılık Dönemi ve bu dönemde yaşananlar kronolojik anlatım temele alınarak anlatılmış ve konu Hıristiyanlık çerçevesinde değerlendirilmiştir. Çalışmamızın sonuç bölümünde genel hatlarıyla ikona kırıcılığa ve tarihsel sürecine, ikona kırıcılığın iki dönemi arasındaki benzerlik ve farklılıklara değinilmiştir. Ayrıca ikona kırıcılığın, her ne kadar yaşandığı süreçte ikonalara zarar vermiş olsa da, onların Hıristiyan inancında sistematik bir biçimde yerini almasına sebep olduğuna ulaşılmıştır.
  • Item
    J.J. ROUSSEAU VE J.G. HERDER’İN DİL VE TOPLUM FELSEFELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Öztürk,Tuhana Aysu
    Bu çalışmada Rousseau ve Herder'in doğa anlayışlarındaki farklılıklar, dil felsefeleri yaklaşımlar, siyaset anlayışlarında yaptıkları farklı vurgular, sanatın işlevine ve duygulanımlara dair analizler ve ahlak felsefelerindeki eğitim vurgusuyla birlikte etik değerler ele alınarak incelenmiştir. Doğa kavramı üzerinde durulmuş ve felsefelerinin bütünlüğünü yakalayabilmek için önemli bir temele sahip olan kavramlar analiz edilmiştir. Doğa durumu anlayışlarından dilin kökeni problemine geçilmiştir ve dil felsefelerinin farklı perspektifleri ele alınmıştır. Dilin kökeni problemini takiben, topluma geçişle birlikte politika ve kültür anlayışları üzerinden incelenmiştir. Bu bağlamın devamında, sanatın toplumsal rolü üzerinde durulmuş ve estetik kavramları karşılaştırılmış, ahlak felsefeleri incelenmiştir. Bu çalışma, Rousseau ve Herder'in düşüncelerini çeşitli yönleriyle kapsayan bir analiz sunarak, felsefi miraslarını anlamayı hedeflemiştir.