Browsing by Author "Ataseven, Yener"
Now showing 1 - 9 of 9
Results Per Page
Sort Options
Item Avrupa birliği sürecinde Türkiye'deki gıda mevzuatının süt işletmeleri açısından değerlendirilmesi: Ankara ili araştırması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017) Türkmen, Soner; Ataseven, Yener; Tarım EkonomisiGıda mevzuatında AB ile entegrasyonun sağlanabilmesi için son yıllarda Türkiye'de yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye'de gıda ürünlerinde kalite ve güvenilirlik konusu, AB ile ilişkiler ve uluslararası ticaretin bir gereği olarak daha da önem kazanmaktadır. AB'ye uyum çalışmaları gıda güvenilirliği ile ilgili yasal düzenlemeleri de beraberinde getirmiştir. "Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı" faslı içerisinde, gıda işletmelerinin AB hijyen standartlarını karşılama durumu ve işletme kapasiteleri göz önüne alınarak bunların yenilenmesinin sağlanmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği yer almaktadır. Söz konusu yasal düzenlemelere uyum gerektiren önemli alt sektörlerden biri de süt sektörüdür. Tezin temel amacı, Türk gıda mevzuatının AB mevzuatına uyumlu hale getirilmesi kapsamında Türkiye'nin önemli gıda imalatı sanayi alt gruplarından biri olan süt ve süt ürünleri üretimi yapan gıda işletmelerine olası etkilerinin belirlenmesidir. Ayrıca resmi kontrollerin süt sektörüne yansımaları, süt ve süt ürünleri üretimi yapan gıda işletmelerinin bu konulardaki tutumları, görüşleri ve fikirlerinin ortaya konulması ve gıda mevzuatının uygulanmasında karşılaşılan sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin araştırılması da bu tez ile amaçlanmıştır. Tezde, AB gıda mevzuatının uyumlaştırması kapsamında daha önce yapılan çalışmaların yanında, gıda mevzuatına uyum aşamasında süt işletmelerinde çalışan yetkililerinin tutumları, görüşleri ve fikirlerinin ölçülmesi amacıyla hazırlanan anket sonuçlarına yer verilmiştir. Tezin temel materyalini, AB gıda mevzuatına uyum sürecinde Ankara'da faaliyet gösteren süt ve süt ürünleri üretimi yapan gıda işletmecileri yetkililerine uygulanan anket sonuçları oluşturmuştur. Yöntem olarak, Tam Sayım Yöntemi kullanılmış ve 15 süt işletmesinin yetkilisi ile görüşülmüştür. Araştırma neticesinde elde edilen bilgilere göre, süt ve süt ürünleri üretimi yapan gıda işletmelerinde çalışan yetkili personelin mesleki açıdan tecrübeli olmalarına rağmen; yetkililerin % 53,3'ünün 5996 sayılı Kanun'un kapsamını bilemedikleri görülmüştür. Ayrıca, yetkililerin % 66,7'sinin AB mevzuatı konusunda yeterli düzeyde bilgi sahibi olmadıkları anlaşılmıştır. Gıda işletmesi yetkililerinin % 73,3'ü resmi kontrollerin sıklığını fazla bulduklarını, % 53,3'ü de resmi kontrollerde yaşanan en önemli sorunu ceza miktarlarının yüksekliği olarak belirtmişlerdir. Bunun yanında, gıda işletmesi yetkililerinin % 53,3'ü AB'ye tam üyelik sonucunda süt sektörü için kaliteli çiğ süt temini önemli bir avantaj olarak görmektedir.Item İçme suyu havzalarında üreticilerin girdi kullanım düzeyleri: Ankara ili Çubuk 2 barajı araştırması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Doğan, İrem Büşra; Ataseven, Yener; Tarım EkonomisiYaşamsal faaliyetler için en önemli madde olan suyun bilinçsiz kullanımı, temiz içme suyu miktarının her geçen gün azalmasına neden olmaktadır. Su kirliliği nedeniyle kullanılabilir su kaynaklarının yetersizliği günümüzde ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. İçme ve kullanım için kaynak sağlayan su havzaları çeşitli nedenlerle kirlenebilmektedir. Özellikle su havzalarında tarımsal üretim sürecinde, bilinçsiz ilaçlama ve gübre kullanımı kirliliğin başlıca nedenleri olarak gösterilmektedir. Bu çalışma ile Ankara ili için önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Çubuk 2 Baraj Havzası'nda, tarımsal faaliyetlerden dolayı yaşanabilecek olası sorunların tespit edilmesi amacı ile tarımsal faaliyet yapan üreticilerin girdi kullanım düzey ve yöntemlerinin incelenmesi, üreticilerin bu konudaki bilinç düzeyinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, Ankara ili Çubuk 2 Baraj Havzası sınırları içerisinde kalan köylerde tarımsal faaliyet yapan, Tam Sayım Yöntemi'ne göre belirlenmiş 76 üretici ile yüz yüze anket çalışması yapılmıştır. Üreticilerin bireysel özellikleri, tarımsal üretimde kullandıkları girdiler hakkında bilgiler, su havzasındaki kirlilik hakkındaki düşünceleri, tutum ve davranışları ile tarımsal üretimde karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunlar hakkındaki çözüm önerileri incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre, havza genelinde yasal kısıtlamalar bulunmasına rağmen, araştırmaya katılan üreticilerin %80,77'si kimyasal ilaç ve %98,72'si kimyasal gübre kullanmaktadır. Ayrıca, üreticilere kullandıkları girdilerin su kaynakları üzerinde kalıntı bırakma durumları sorulduğunda üreticilerin %46,15'i kimyasal ilaç kullanımının kalıntıya neden olmayacağını, %35,9'u kimyasal gübre kullanımının su kaynaklarında kalıntıya neden olmayacağını belirtmiştir. Bu sonuçlara göre, içme suyu havzalarının korunmasının ve sürdürülebilirliğin sağlanması amacı ile yetkili kurumlar tarafından ilgili yasal zorunluluklar ve bilinçli tarımsal faaliyetler hakkında üreticilerin bilgi seviyelerini artıracak çalışmaların yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.Item Organik bitkisel üretim tercihinde etkili olan faktörler: Ankara ili araştırması(Ankara: Ankara Üniversitesi : Fen Bilimleri Enstitüsü : Tarım Ekonomisi Ana Bilim Dalı, 2020) Kurnaz, Vijdan; Ataseven, Yener; Fen Bilimleri EnstitüsüGünümüzde organik tarımın potansiyeli yüksek olan Türkiye gibi ülkelerde yaygınlaştırılabilmesi için konunun öneminin ülke gerçekleri göz önüne alınarak bilimsel ve pratik anlamda kavranması, sonuçların üretici ve tüketicilere aktarılarak talep yaratılması gerekmektedir. Türkiye'de organik bitkisel üretim yetiştiriciliği konusunda üretici odaklı fazla çalışmanın yapılmaması ve Ankara'nın önemli bitkisel üretim potansiyeli olmasına rağmen bu potansiyelini organik bitkisel üretime yansıtamaması bu araştırmanın yapılmasının temel gerekçelerini oluşturmaktadır. Bu çalışma ile Ankara'da organik tarım yapan üreticilerin bu üretim yöntemini tercih etmelerinde etkili olan faktörlerin ortaya konulmasına çalışılmıştır. Bu çalışma ile mevcut durumun değerlendirilmesi ile organik tarımın yaygınlaştırılması yönelik yeni projelerin hazırlanması ve yürütülmesinde yararlanılabilecek yeni veriler sağlanması hedeflenmektedir. Bu araştırmada Organik Tarım Bilgi Sistemine kayıtlı Ankara ilinde geçiş sürecini tamamlamış organik bitkisel üretim yapan 38 gerçek üreticiye yönelik anket yolu ile elde edilen birincil veriler ana materyaldir. Yerli ve yabancı çalışmalar, makaleler, yayınlanmış diğer materyaller ve istatistiksel veriler ikincil veri olarak kullanılmıştır. Tam sayım yöntemi ile elde edilen anket verileri bilgisayar ortamına aktarılarak uygun istatistik paket programı ile korelasyon analizi yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre üreticiler bitkisel üretim faaliyet alanında oransal olarak sırasıyla meyvecilik, tarla bitkileri ve sebzeciliğin yer aldığı, yetiştiricilikle ilgili uygulamalarda özenli ve dikkatli davrandıkları sahada gözlemlenmiştir. Araştırmada organik tarımın benimsemesinde etkili olan faktörler önem sırasına göre; sağlık faktörleri, çevre koruma faktörleri ve yenilikçilik ilk üç sırayı alırken, tarımsal destekler ve ekonomik faktörler son sırayı almaktadır. Bu durum üreticilerin; organik tarım kavramını, doğal herhangi bir kimyasalın kullanılmadığı az miktarda ve doğru üretim olarak yorumlamaları ve çevreci bir uygulama olarak görmeleri birbiriyle örtüşmektedir. Nowadays, high organic agriculture's potential countries such as Turkey is to understand the importance scientific and practical way by considering the realities of the country, demand must be created by transferring the results to producers/consumers. Turkey has been absence of producer-oriented researches; although Ankara has significant potential, isn't able to reflect this potential to organic vegetative production. This study has been tried to reveal the factors that are effective in producers of organic farming in Ankara to prefer this method. It is aimed to provide new data can be used in the implementation of new projects by evaluating the current situation. The questionnaire for 38 real producers who have completed the transition process in Ankara registered in the Organic Agriculture Information System are the main material. Local and foreign studies, articles, other published materials and statistical data were used as secondary data. The data of the questionnaire obtained by the full count method were transferred to the computer and correlation analysis was made with the statistical package program. According to the research results, in the field of plant production producers grow fruit crops, field crops and vegetable growing, respectively. The factors are effective in the adoption of organic agriculture in order of importance; health factors, environmental protection factors and innovation take the top three, agricultural supports and economic factors take the last place. Producers interpret the concept of organic farming as a small amount of correct production without any natural chemicals and see it as an environmentally friendly practice.Item Organik bitkisel üretim tercihinde etkili olan faktörler: Ankara ili araştırması / Factors affecting organic plant production preference: The research of Ankara province(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Kurnaz, Vijdan; Ataseven, Yener; Fen FakültesiGünümüzde organik tarımın potansiyeli yüksek olan Türkiye gibi ülkelerde yaygınlaştırılabilmesi için konunun öneminin ülke gerçekleri göz önüne alınarak bilimsel ve pratik anlamda kavranması, sonuçların üretici ve tüketicilere aktarılarak talep yaratılması gerekmektedir. Türkiye'de organik bitkisel üretim yetiştiriciliği konusunda üretici odaklı fazla çalışmanın yapılmaması ve Ankara'nın önemli bitkisel üretim potansiyeli olmasına rağmen bu potansiyelini organik bitkisel üretime yansıtamaması bu araştırmanın yapılmasının temel gerekçelerini oluşturmaktadır. Bu çalışma ile Ankara'da organik tarım yapan üreticilerin bu üretim yöntemini tercih etmelerinde etkili olan faktörlerin ortaya konulmasına çalışılmıştır. Bu çalışma ile mevcut durumun değerlendirilmesi ile organik tarımın yaygınlaştırılması yönelik yeni projelerin hazırlanması ve yürütülmesinde yararlanılabilecek yeni veriler sağlanması hedeflenmektedir. Bu araştırmada Organik Tarım Bilgi Sistemine kayıtlı Ankara ilinde geçiş sürecini tamamlamış organik bitkisel üretim yapan 38 gerçek üreticiye yönelik anket yolu ile elde edilen birincil veriler ana materyaldir. Yerli ve yabancı çalışmalar, makaleler, yayınlanmış diğer materyaller ve istatistiksel veriler ikincil veri olarak kullanılmıştır. Tam sayım yöntemi ile elde edilen anket verileri bilgisayar ortamına aktarılarak uygun istatistik paket programı ile korelasyon analizi yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre üreticiler bitkisel üretim faaliyet alanında oransal olarak sırasıyla meyvecilik, tarla bitkileri ve sebzeciliğin yer aldığı, yetiştiricilikle ilgili uygulamalarda özenli ve dikkatli davrandıkları sahada gözlemlenmiştir. Araştırmada organik tarımın benimsemesinde etkili olan faktörler önem sırasına göre; sağlık faktörleri, çevre koruma faktörleri ve yenilikçilik ilk üç sırayı alırken, tarımsal destekler ve ekonomik faktörler son sırayı almaktadır. Bu durum üreticilerin; organik tarım kavramını, doğal herhangi bir kimyasalın kullanılmadığı az miktarda ve doğru üretim olarak yorumlamaları ve çevreci bir uygulama olarak görmeleri birbiriyle örtüşmektedir.Item Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılması için Türkiye'de tarım – çevre özelinde politika önerilerinin geliştirilmesi(Ankara : Ankara Üniversitesi : Fen Bilimleri Enstitüsü : Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, 2019) Arı, Seda; Ataseven, Yener; Fen FakültesiSürdürülebilir kalkınma kavramı, Sanayi Devrimi sonucunda ortaya çıkan toplumsal ve çevresel kaygılar ile ekonomik ve sosyal ilerlemeyi dengeleme ihtiyacına yanıt olarak ortaya çıkmıştır. 1987 yılında sürdürülebilir kalkınmanın ilk temel tanımının yapıldığı Ortak Geleceğimiz Raporu ile başlayan süreç son olarak 2015 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin (SKH) belirlenmesiyle 2030 yılına kadar tüm ülkeleri ortak bir amaca yönlendirmektedir. 17 amaç ve 169 hedeften oluşan SKH, sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik-sosyal-çevresel tüm boyutlarını kapsamaktadır. Türkiye, SKH'nin oluşturulma sürecinden itibaren küresel ortak amaçlara yönelik katkı sağlayan bir ülke konumundadır. Sürdürülebilir kalkınma konusunu politika belgelerine ve mevzuata geçirmiş olan Türkiye, pek çok projeyle uygulamada da önemli bir mesafe kat etmiştir. Bununla birlikte; artan nüfus, kentleşme, sanayileşme ve ekonomik büyüme tarımsal üretim, doğal kaynaklar, çevre, gıda güvenliği alanlarında baskı oluşturmaktadır. Bu çalışmada; tarım-çevre kesitinde SKH'ler ele alınmış, Türkiye'nin politika-mevzuat-proje bakımından SKH'lerdeki durumu incelenmiştir. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından (SKA) dördü (SKA-2: Açlığın Yok Edilmesi, SKA-13: İklim Değişikliğiyle Mücadele, SKA-14: Sudaki Yaşam, SKA-15: Karadaki Yaşam) hedef bazında incelenmiştir. Çalışmada her bir SKH ve daha sonra SKA ulusal politika belgeleri, mevzuat, projeler "var/yok analizi"ne göre 1 ila 0 arasında puanlanmıştır. Her bir SKH ve politika-mevzuat-proje için bu analizlerin ortalama ve toplam sonuçlarının değerlendirilmesi için Likert Ölçeği ve ısı haritası matrisine göre kategorik olarak ölçeklendirilmiştir. Bulgular yetersiz, zayıf, orta, iyi ve çok iyi kategorisine ayrılmıştır. Likert Ölçeği ve ısı haritası matrisinin sonuçları Türkiye'nin hem dört SKA hem de politika-mevzuat-projedeki mevcut durumunu açıkça ortaya koymuştur. Buna göre Türkiye'nin sadece SKA-2 için çok iyi durumda olduğu, SKA-13 ve SKA-15 iyi durumda olduğu, SKA-14'te ise orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Sürdürülebilir kalkınmanın bütüncül politika gerektirmesi nedeniyle bu dört SKA'yı birlikte ele alarak etkileşim alanlarına göre politika önerileri matrisi belirlenmiştir. Sonuç olarak, Türkiye'nin disiplinler arası daha fazla proje ve politika geliştirme alanları tespit edilmiştir. The concept of sustainable development has emerged in response to the need to balance economic and social progress with social and environmental concerns resulting from the Industrial Revolution. The process, which started in 1987 with the report Our Common Future, the first basic definition of Sustainable Development, finally led all countries to a common goal by 2030 with the determination of Sustainable Development Goals in 2015. The SDG, which is composed of 17 goals and 169 targets, covers all the economic-social-environmental aspects of sustainable development. Turkey contributed to setting global goals as SDGs since the beginning. Sustainable development issues in the policy documents and legislation that has undergone Turkey has an important progress in many project applications. However, increasing population, urbanization, industrialization and economic growth put pressure on agricultural production, natural resources, environment and food safety. In this study, Turkey's policy-legislation-projects were analyzed in terms of the cross section of Agriculture and Environment section with SDGs. Four of the Sustainable Development Goals (SDG-2: Eradication of Hunger, SDG-13: Combating Climate Change, SDG-14: Life in Water, SDG-15: Life on Land) were examined on a target basis. In the study, each SDG and then the targets were scored between 1 and 0 according to national policy documents, legislation, projects "exist / none exist analysis". For each SDG and policy-legislation-project, it was categorically scaled according to Likert Scale and heat map matrix to evaluate the mean and total results of these analyzes. The findings were categorized as inadequate, weak, moderate, good and very good. Likert Scale and heat map results matrix of Turkey's four SDGs both the current situation in both policy-legislation-projects have clearly demonstrated. The findings were categorized as inadequate, weak, moderate, good and very good. In this study, it is assessed that Turkey is in very good condition for SDG-2, is good condition for SDG-13 and SDG-15, is in moderate condition for SDG-14.Since sustainable development requires a holistic policy, the matrix of policy proposals has been determined according to the areas of interaction by addressing these four SDGs together. As a result, more projects and policy development among Turkey's disciplinary areas have been identified.Item "Sürü yönetimi elemanı benim" projesi kapsamındaki tarımsal eğitim faaliyetlerinin analizi: Ankara ili örneği(Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2020) Çiçekgil, Zehra; Ataseven, Yener; Tarım EkonomisiThe existence of qualified herd managers is of great importance for the future of small ruminant breeding. In Turkey. However, the lack of sufficent and qualified herd managers emerge as a major problems in ensuring a successful herd management. Informal education activities play an important role in ensuring qualified employment. Within this scope, in order to close the shortage of qualified herd manager in the livestock sector and to create a registered employment, the "Herd Manager is Me" Project has been implemented in Turkey in 2013. The aim of this study is to analyze the educational activities of the proje in Ankara. For this purpose, a survey was conducted with 65 herd managers who received training and 65 herd managers who did not receive training with similar characteristics in the same region. The herd managers in Ankara were classified according to whether they received training or not, and it was tried to determine the differences arising from the training between the two groups. The relationships between the two groups were examined by proportional (%) and Multiple Correspondence Analysis. As a result, it was determined that the training activities contributed positively to the knowledge level of herd managers. It was determined that the trainings given especially on herd health and animal diseases were beneficial. According to the results of the Multiple Adaptation Analysis, it was found that there is a significant relationship between herd managers participating in training activities and middle age (31-55), herd managers have managed 251 and over small ruminants and who have good knowledge. In addition, it has been observed that there is a significant relationship between herd managers who have primary school and under education and who manage of more than 251 small ruminants and those who will continue their profession.Item "Sürü yönetimi elemanı benim" projesi kapsamındaki tarımsal eğitim faaliyetlerinin analizi: Ankara ili örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Çiçekgil, Zehra; Ataseven, Yener; Ziraat FakültesiTürkiye'de küçükbaş hayvancılığın geleceği için nitelikli sürü yöneticilerinin varlığı büyük önem taşımaktadır. Ancak, yeterli sürü yöneticisi olmayışı ve mevcut sürü yöneticilerinin kalifiye olmaması başarılı bir sürü yönetiminin sağlanmasında başlıca sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır. Nitelikli istihdamın sağlanmasında yaygın eğitim faaliyetlerinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu kapsamda, hayvancılık sektöründeki kalifiye sürü yönetim elemanı açığının kapatılması ve kayıtlı bir istihdam yaratılması amacıyla Türkiye'de 2013 yılında "Sürü Yönetim Elemanı Benim" projesi'' uygulanmaya başlanmıştır. Bu çalışma ile proje kapsamında Ankara ilinde verilen eğitim faaliyetlerinin analizi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda eğitim alan 65 sürü yöneticisi ve aynı bölgedeki benzer özelliklere sahip eğitim almamış 65 sürü yönetici ile anket çalışması yapılmıştır. Ankara'daki sürü yöneticileri eğitim alıp almadıklarına göre sınıflandırılarak iki grup arasında eğitimden kaynaklı ne gibi farklılıklar ortaya çıktığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Eğitim alanlar ile almayanlar arasındaki ilişkiler oransal (%) ve Çoklu Uyum Analizi ile incelenmiştir. Sonuç olarak, düzenlenen eğitim faaliyetlerinin sürü yöneticilerinin bilgi düzeylerine olumlu katkı sağladığı tespit edilmiştir. Özellikle sürü sağlığı ve hayvan hastalıkları konularında verilen eğitimlerin faydalı olduğu belirlenmiştir. Çoklu Uyum Analizi sonucuna göre, eğitim faaliyetlerine katılan özellikle 251 ve üzeri küçükbaş hayvanı yöneten orta yaş (31-55) grubu sürü yöneticileri ile bilgi düzeyinin iyi olması arasında önemli bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca ilkokul ve altı eğitime sahip olan, 251 üzeri küçükbaş hayvanı yöneten sürü yöneticileri ile mesleğe devam edecekler arasında önemli bir ilişki olduğu gözlenmiştir. The existence of qualified herd managers is of great importance for the future of small ruminant breeding. In Turkey. However, the lack of sufficent and qualified herd managers emerge as a major problems in ensuring a successful herd management. Informal education activities play an important role in ensuring qualified employment. Within this scope, in order to close the shortage of qualified herd manager in the livestock sector and to create a registered employment, the "Herd Manager is Me" Project has been implemented in Turkey in 2013. The aim of this study is to analyze the educational activities of the proje in Ankara. For this purpose, a survey was conducted with 65 herd managers who received training and 65 herd managers who did not receive training with similar characteristics in the same region. The herd managers in Ankara were classified according to whether they received training or not, and it was tried to determine the differences arising from the training between the two groups. The relationships between the two groups were examined by proportional (%) and Multiple Correspondence Analysis. As a result, it was determined that the training activities contributed positively to the knowledge level of herd managers. It was determined that the trainings given especially on herd health and animal diseases were beneficial. According to the results of the Multiple Adaptation Analysis, it was found that there is a significant relationship between herd managers participating in training activities and middle age (31-55), herd managers have managed 251 and over small ruminants and who have good knowledge. In addition, it has been observed that there is a significant relationship between herd managers who have primary school and under education and who manage of more than 251 small ruminants and those who will continue their profession.Item Tarımsal faaliyetlerin içme suyu havzalarındaki etkilerinin araştırılması: Ankara ili örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010) Ataseven, Yener; Olhan, EmineTarımsal üretim sürecince hastalık ve zararlılara karşı yapılan ilaçlamalar sonucunda ilaç zerrelerinin rüzgarla ve yüzey akışı ile sulara taşınması veya kimyasal ilaç üretimi yapan fabrika atıklarının durgun veya akarsulara boşaltılması sonucunda su kaynakları kirletilmektedir. Diğer taraftan, kimyasal girdilerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı zaman içinde toprağı çoraklaştırmakta, su kirlenmesi gibi olumsuzluklar yaratmaktadır. Bu nedenle, gerek yüzey gerekse de yeraltı suları için su toplama havzalarında bazı koruma önlemlerinin alınması önem taşımaktadırTezin temel amaçları; tarımsal faaliyetlerden dolayı içme suyu havzalarında yaşanan kirlenme ve sorunlarının tespit edilmesi, üreticilerin bu konulardaki bilinç düzeyinin ortaya konulması ve içme sularının kirlenmesine karşı alınabilecek önlemlerin araştırılmasıdır.Tezde, daha önce su kalite analizlerine dayalı olarak yapılan çalışmaların yanında, konunun önemli bir boyutu olan üretici de ele alınmış, üreticilerin tarımsal faaliyetlerde bulunurken su ve toprak kaynakları ile ilgili olarak tutum, davranış ve fikirleri incelenmiştir. Dolayısıyla, tez literatüre üretici boyutunu da yansıtması bakımından önemlidir.Araştırma alanını oluşturan Çamlıdere ve Kızılcahamam ilçelerinde tarımsal üretim yapan bütün tarım işletmeleri, araştırmanın populasyonunu oluşturmuştur. Bu populasyondan örnek işletmelerin sayısı hesaplanırken örnekleme birimi olarak işletme arazisi genişliği alınmıştır. Basit Tesadüfi Örnekleme Yöntemi’ne göre, toplam 110 üretici ile görüşülmüştür.Araştırma kapsamında ele alınan konulardan birisi de DSİ’nin bölgede yer alan baraj sularına yönelik olarak yaptığı analizlerdir. Araştırma için; DO, NH4-N, NO2-N, NO3-N ve o-PO4 parametreleri ve 2007, 2008, 2009 yılları esas alınmıştır. Bu parametreler, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ile karşılaştırılarak su kalite sınıfları belirlenmeye çalışılmıştır.Araştırma neticesinde elde edilen bilgilere göre, su havzaları koruma alanlarında Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve ASKİ Havza Koruma Yönetmeliği’ne göre her türlü kimyasal girdi kullanımının yasak olmasına rağmen; üreticilerin %89,1’i kimyasal gübre kullanmaktadır ve dekara ortalama kullanılan gübre miktarı etkin madde olarak 17.8 kg’dır. Bu kullanım, Ankara ortalamasının üstündedir. Ayrıca, üreticilerin %76.4’ü de kullandığı bu kimyasal gübrelerin içme suyu barajını kirletmediği yönünde cevap vermiştir. Üreticilerin %80.9’u kimyasal ilaç kullanmaktadır ve %54.5’i de kimyasal ilaçların kullanılmasının içme suyu kaynaklarını kirletmeyeceğini ifade etmiştir. İncelenen işletmelerde ortalama 1.5 kg/ha olarak bulunan ilaç kullanımı Türkiye ortalamasının altındadır.Araştırma neticesinde ortaya çıkan önemli bir sonuç da, içme suyu havzalarının korunması konusundaki yasal zorunluluklar hakkında üreticilerin bilgi eksikliğinin olmasıdır. Bu eksikliğin temel nedeni, ilgili kurumların gerekli çalışmaları yapmamasıdır.AbstractWater sources have been polluted moving by waters with surface flowing and wind pesticide granules as a result of spraying against pest and diseases or discharging factory wastes to stagnant waters or rivers. On the other hands, unconscious and over usage of chemical inputs have in the course of time made aridity and made negative effects with both water pollution and other effects. Therefore, it is important to take some protection measures in both surface water basins and ground water catchment basins.In thesis, in addition to studies that have done based on water quality analysis before, producer who is important dimension of the subject have discussed; it has been examined their attitudes, behaviors and opinions concerning to water and soil sources during agricultural activities. Consequently, thesis is important in respect to producer dimension to literature.The main goals of the thesis are to contribute present literature, to determine contamination and problems in drinking water basins because of agricultural activities, to introduce producers’ standard of consciousness at these subjects and to research preventions against to contamination of drinking waters.All agricultural enterprises in Çamlıdere ve Kızılcahamam districts which are research area have composed population of research. When it is calculated the number of sampling from this population it has been taken enterprise area largeness as sampling unit. According to Simple Random Sampling Method, it has totally been met 110 producers.Another point within the scope of research is DSİ’s (General Directorate of State Hydraulic) Works analysis aimed at dams water in the area. It has been based on DO, NH4-N, NO2-N, NO3-N and o-PO4 parameters and 2007, 2008 and 2009 years for the work. It has been tried to determine water quality classes with comparing Water Pollution Control Regulation.According to information which has been obtained as a result of research, the usage of all kinds of chemical inputs is forbidden in water basin protection areas in respect of Water Pollution Control Regulation and ASKİ Basin Protection Regulation, 89.1% of producers are used chemical fertilizer and the amount of average used fertilizer is 17.8 kg in decare as active matter. This usage is over Ankara’s average. Also, 76.4% of producers has replied that chemical fertilizers they used have been not polluted drinking water basin. 80.9% of producers have been used pesticides and 54.5% of producers stated that usage of pesticides have not polluted drinking water supplies. Pesticide usage averagely found 1.5 kg in the examined enterprises is low of Turkey’s average.Another important finding as a result of research is producers’ lack of information regarding to legal obligations for protecting drinking water basins. The main reason of this deficiency is not to do necessary works relevant institutions.Item Türkiye'de çevre amaçlı tarım arazilerini koruma (Çatak) uygulamalarının incelenmesi: Kastamonu ili araştırması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Delikkaya, Özlem; Ataseven, Yener; Tarım BilimleriNatural resources, environment and agriculture are areas that are interconnected and intertwined. Agricultural production techniques that put less pressure on natural resources are needed. Effective agriculture-environmental policies to be created for this purpose are important for the sustainability of agriculture. For this reason, Turkey aimed to develop agro-environmental policies suitable for its own conditions. One of these policies is the "Environmentally Purpose Agricultural Land Protection (ÇATAK) Programme", which started in 2006. The program has been a turning point in terms of the efforts to reduce the environmental impact of agricultural activities. As a result of the face-to-face surveys conducted with 81 producers using the Simple Proportional Sampling Method within the scope of the research, the demographic characteristics of the producers, the changes in the scope of the ÇATAK Program in the research area, the social, economic and environmental priorities of the producers benefiting from the ÇATAK support, and the policies adopted by the producers receiving support in the agricultural production process in line with the ÇATAK program. Objectives as well as the application priorities of producers in agricultural production and future policy expectations were evaluated. In this context, Simple Arithmetic Mean Method was used to evaluate the data. Changes brought by the ÇATAK program,Likert Scale was used in order to recognize and be satisfied with the ÇATAK Program of the producers and to see what the changes were applied before/after the ÇATAK in the enterprises. With this thesis, the preferences of the producers within the scope of the ÇATAK Program in Kastamonu were understood, their applications were examined and the results of these applications were evaluated in terms of social, economic, environmental and human health. As a result of the research, it was revealed that there was an increase in agricultural incomes as a result of the increase in yield and quality with the ÇATAK supports of the producers. With this study, it has been concluded that producers prefer environmentally friendly production techniques and practices that will benefit environmental sustainability in agricultural production, as a result of ÇATAK supports.