Browsing by Author "Hasta, Derya"
Now showing 1 - 16 of 16
Results Per Page
Sort Options
Item Ahlaki ihlallere tanıklıkta ahlaki geri çekilme: Ahlaki temel ve içgrup / dışgrup durumlarında gözlenen farklılıklar(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Yalçın, Özgen; Hasta, Derya; PsikolojiBu çalışma dört ayrı araştırmadan oluşmaktadır. İlk üç kısımda geliştirilen ölçüm araçlarıyla, ahlaki geri çekilmenin, yalnızca ahlaki ihlalde bulunan kişi tarafından değil, onu izleyen bireyler tarafından da yaşanan bir olgu olduğu gösterilmiştir. Ek olarak, ahlaki geri çekilmenin yalnızca zarar verme/bakım ahlaki temeli içinde tanımlanmış ahlaki ihlaller için değil, aynı zamanda adalet/karşılıklılık, saflık/kutsallık, otorite/saygı ve içgrup/sadakat ahlaki temelleri içinde tanımlanmış ahlaki ihlaller için de geçerli olduğu saptanmıştır. Son kısımda ise bu çalışmanın nihai amacı olan, öznesi grup-temsili (içgrup/dışgrup) olan ahlaki ihlallere tanıklıkta ahlaki geri çekilmeyi etkileyen bağlamsal ve bireysel değişkenler saptanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, alanyazından yola çıkılarak oluşturulan hipotetik model, geliştirilen ölçeklere ek ölçeklerle parça parça sınanmıştır. Sonuçta, bağlamsal değişkenlerle ilgili olarak tek başına ahlaki ihlal öznesinin içgruptan ya da dışgruptan olmasının ahlaki geri çekilme üzerinde çok az etkisi olduğu görülmüştür. Aslında yalnızca erkeklerde ahlaki ihlal öznesinin içgruptan olmasının zarar verme/bakım ahlaki temelinin ihlalinde, dışgruptan olduğu koşulla karşılaştırıldığında daha az ahlaki geri çekilmeyle sonuçlandığı saptanmıştır. Diğer taraftan, farklı ahlaki temellerin ihlalinde farklı düzeylerde ahlaki geri çekilme yaşandığı bulunmuştur. Bireysel değişkenlerle ilgili olarak, siyasal ideolojinin, sosyal baskınlık yöneliminin, sağ kanat yetkeciliğin, dini yönelimin ve ahlaki kimliğe verilen önemin, izleyicinin ahlaki geri çekilmesiyle ilişkili oldukları ve ahlaki temel farklılaştıkça, bireysel değişkenlerin de ahlaki geri çekilmedeki rolünün farklılaştığı gösterilmiştir. Ek olarak, farklılaşan ahlaki temel ihlalleri için hangi ahlaki duyguların izleyicinin ahlaki geri çekilmesinde daha önemli olduğu bulunmuştur. Sonuçlar ilgili yazın çerçevesinde tartışılmıştır.Item Ahlaki ihlallere tanıklıkta ahlaki geri çekilme: ahlaki temel ve içgrup/dışgrup durumlarında gözlenen farklılıklar(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Yalçın, Özgen; Hasta, DeryaBu çalışma dört ayrı araştırmadan oluşmaktadır. İlk üç kısımda geliştirilen ölçüm araçlarıyla, ahlaki geri çekilmenin, yalnızca ahlaki ihlalde bulunan kişi tarafından değil, onu izleyen bireyler tarafından da yaşanan bir olgu olduğu gösterilmiştir. Ek olarak, ahlaki geri çekilmenin yalnızca zarar verme/bakım ahlaki temeli içinde tanımlanmış ahlaki ihlaller için değil, aynı zamanda adalet/karşılıklılık, saflık/kutsallık, otorite/saygı ve içgrup/sadakat ahlaki temelleri içinde tanımlanmış ahlaki ihlaller için de geçerli olduğu saptanmıştır. Son kısımda ise bu çalışmanın nihai amacı olan, öznesi grup-temsili (içgrup/dışgrup) olan ahlaki ihlallere tanıklıkta ahlaki geri çekilmeyi etkileyen bağlamsal ve bireysel değişkenler saptanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, alanyazından yola çıkılarak oluşturulan hipotetik model, geliştirilen ölçeklere ek ölçeklerle parça parça sınanmıştır. Sonuçta, bağlamsal değişkenlerle ilgili olarak tek başına ahlaki ihlal öznesinin içgruptan ya da dışgruptan olmasının ahlaki geri çekilme üzerinde çok az etkisi olduğu görülmüştür. Aslında yalnızca erkeklerde ahlaki ihlal öznesinin içgruptan olmasının zarar verme/bakım ahlaki temelinin ihlalinde, dışgruptan olduğu koşulla karşılaştırıldığında daha az ahlaki geri çekilmeyle sonuçlandığı saptanmıştır. Diğer taraftan, farklı ahlaki temellerin ihlalinde farklı düzeylerde ahlaki geri çekilme yaşandığı bulunmuştur. Bireysel değişkenlerle ilgili olarak, siyasal ideolojinin, sosyal baskınlık yöneliminin, sağ kanat yetkeciliğin, dini yönelimin ve ahlaki kimliğe verilen önemin, izleyicinin ahlaki geri çekilmesiyle ilişkili oldukları ve ahlaki temel farklılaştıkça, bireysel değişkenlerin de ahlaki geri çekilmedeki rolünün farklılaştığı gösterilmiştir. Ek olarak, farklılaşan ahlaki temel ihlalleri için hangi ahlaki duyguların izleyicinin ahlaki geri çekilmesinde daha önemli olduğu bulunmuştur. Sonuçlar ilgili yazın çerçevesinde tartışılmıştır.AbstractThis study consists of four parts. First three parts showed that moral disengagement is executed not only by the moral transgressors, but also by audiences who are the witnesses of the transgression. Additionally, it is indicated that moral disengagement is a valid phenomenon for moral transgressions which are identified not only within harm/care moral foundation, but also within fairness/reciprocity, purity/sanctity, authority/respect and ingroup/loyalty. And in the last part, we tried to determine which contextual and personal variables are related to the moral disengagement of the audiences when the moral transgressor is a representation of a group (ingroup/outgroup). This was also our ultimate goal. So, we partly tested our hypothetical model, which was constructed in the Introduction part with the help of the relevant literature, and with using scales some of which were developed in this study. In conclusion, concerning with the contextual variables, it is seen that group of the moral transgressor (ingroup/outgroup) has a very little effect on the moral disengagement of the audiences. Actually only men were executed more moral disengagement in outgroup situations than they did in ingroup situations. On the other hand, it is found that levels of the moral disengagement of the audiences differentiate in different moral foundation situations. And, concerning with personal variables, it is shown that political ideology, social dominance orientation, right-wing authoritarianism, religious orientations and the self-importance of moral identity are in association with moral disengagement of the audiences, and these associations have different appearances in different moral foundation situations. Additionally, it is found that which moral emotions are most important in the moral disengagement of the audiences for differentiating moral foundation situations. The results were discussed in terms of relevant literature.Item Ahlaki söylem ve siyasal kimlik ile ahlaki çözülme arasındaki ilişkiler(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Okutan, Nur; Hasta, Derya; PsikolojiBu çalışmada, ifade özgürlüğü bağlamında ahlaki çözülme ve söylem etkisi arasındaki ilişkide, sosyal (siyasal) grup kimliği, algılanan gruplar arası tehdit ve yetkecilik değişkenlerinin nasıl bir rol oynadığını incelemek amaçlanmaktadır. Bu amaçla, çalışmada iki ayrı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk çalışmada, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına yönelik tutumların değerlendirilmesi amacıyla İfade Özgürlüğünün Sınırlandırılmasına Yönelik Tutumlar Ölçeği geliştirilmiştir. Bulgular, ölçme aracının psikometrik özellikler açısından uygun olduğunu göstermiştir. Deneysel çalışmada elde edilen bulgular, dış grup söz konusu olduğunda, ifade özgürlüğüne müdahale etme eğiliminin arttığına işaret etmektedir. MANOVA analizi sonuçlarına göre, sağ görüşlü katılımcıların sol görüşlü katılımcılara göre ahlaki eylemlerinden daha fazla suçluluk duydukları buna karşılık, sol siyasal görüşte olanların sağ siyasal ideolojiyi benimseyenlere göre ahlaki davranışlarından daha fazla gurur duydukları gözlenmiştir. Sağ siyasal görüş aynı zamanda ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını destekleme ve algılanan gruplararası tehditle ilişkili bulunmuştur. İfade özgürlüğüne müdahalede bulunanlarla karşılaştırıldığında ifade özgürlüğünü destekleyen katılımcılar, ahlaki eylemleriyle ilişkili olarak daha fazla gurur bildirmişlerdir. Sonuçlar, ahlaki çözülme üzerinde söylemin anlamlı bir etkiye sahip olmadığını göstermektedir, ancak niteliksel bulgular katılımcıların ahlaki eylem kararlarının söylem gerekçeleri ile meşrulaştırıldığına dikkat çekmektedir. Gerekçelerin aynı zamanda katılımcıların ahlaki duygularıyla (suçluluk, utanç, gurur ve kayıtsızlık) da ilişkili olduğu gözlenmektedir.Item Çevrecilik: Yetkecilik, yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma açısından bir değerlendirme(Ankara : Ankara Üniversitesi : Sosyal Bilimler Enstitüsü : Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı : Psikoloji Bilim Dalı, 2019) Yücel, Merve Burcu; Hasta, Derya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu araştırmada çevresel sorunların farkında olma ile yetkecilik, yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma değişkenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada ayrıca, yetkecilik ve çevresel sorunların farkında olma değişkenleri arasındaki ilişkide yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma değişkenlerinin aracı rolleri de bir model aracılığı ile test edilmiştir. Araştırmada katılımcıların çevresel sorunların farkında olma düzeylerinin cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığı da incelenmiştir. Araştırmanın örneklem grubunu 207'si kadın 111'i erkek 318 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Bu araştırmada veri toplamak amacı ile Demografik Bilgi Formu, Çevre Araştırma Envanterinin Çevresel Sorunların Farkında Olma Alt Ölçeği, Sağ-Kanat Yetkecilik Ölçeği, Yükleme Karmaşıklığı Ölçeği ve Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği kullanılmıştır. Gerçekleştirilen analiz sonuçlarına göre, katılımcıların çevrecilik (çevresel sorunların farkında olma) düzeylerini sistemi meşrulaştırma negatif yönde yordarken, yükleme karmaşıklığının pozitif yönde yordadığı belirlenmiştir. Bu ilişkilere ek olarak, yetkecilik ve çevrecilik arasındaki ilişkide yükleme karmaşıklığı ve sistemi meşrulaştırma değişkenlerinin sıralı olarak aracı rol oynadığı görülmüştür. Ayrıca, kadınların çevresel sonuçların farkında olma ve yükleme karmaşıklığı düzeylerinin erkeklerinkinden yüksek; yetkecilik ve sistemi meşrulaştırma düzeylerinin erkeklerinkinden düşük olduğu saptanmıştıR. In this research, awareness of environmental problems and its relationships between variables of right-wing authoritarianism, attributional complexity and system justification has been examined. In addition, the mediator effects of attributional complexity and system justification in the relationship between the variables, awareness of environmental problems and right-wing authoritarianism, were tested through a mediation analysis. Also it was investigated that, whether the participants' level of awareness on environmental problems differed in terms of gender. 318 University students (207 female, 111 male) participated in the study. Demographic Information Form, Perceived Environmental Consequences Scale, Right-Wing Authoritarianism Scale, Attribution Complexity Scale and System Justification Scale were used to collect data. Results of the research showed that while system justification negatively predicts environmentalism (awareness of environmental problems), on the other hand attributional complexity predicts it positively. Also mediation analysis indicated that, the relationship between environmentalism and right-wing authoritarianism was mediated by both attributional complexity and system justification. Furthermore, there was gender differences in the studied variables. In terms of gender difference it was found that, women demonstrated higher level of environmental awareness and attributional complexity than men while women's right-wing authoritarianism and system justification levels were lower than men's.Item Engellilere yönelik tutumları yordayan değişkenler: Kültürlerarası bir araştırma(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Tekeş, Burcu; Hasta, Derya; PsikolojiBu çalışma, Türkiye ve Birleşik Krallık örneklemlerinde tolerans, özgecilik, sosyal baskınlık yönelimi, adil dünya inancı, bireycilik ve toplulukçuluk değişkenlerinin engellilere yönelik önyargı ile ilişkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, söz konusu değişkenler açısından iki toplum arasındaki farklılıkları belirlemektir. Çalışmada veri toplama aracı olarak, Demografik Bilgi Formu, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği, Adil Dünya İnancı Ölçeği, Tolerans Ölçeği, Özgecilik Ölçeği, Bireycilik Toplulukçuluk Ölçeği ve Engellilere Yönelik Tutum Ölçeği kullanmıştır. Analizler için, Türkiye örneklemi için 375, Birleşik Krallık örneklemi için 167 olmak üzere toplam 542 kişiden veri toplanmıştır. Yapılan hiyerarşik regresyon analizi sonuçları, Türkiyede engellilere yönelik önyargıyı yaşanılan yer, yaş, siyasal görüş, tolerans ve özgeciliğin negatif yönde; dindarlık, dikey bireycilik ve grup temelli baskınlığın pozitif yönde yordadığını göstermiştir. Birleşik Krallık?ta ise engellilere yönelik önyargıyı grup temelli baskınlık ve eşitliğe karşı olma değişkenlerinin pozitif yönde ve anlamlı olarak yordadığı gözlenmiştir. Kültürlerarası farklılıklar incelendiğinde, Birleşik Krallık ve Türkiye örneklemlerinin engellilere yönelik önyargı, özgecilik, adil dünya inancı, eşitliğe karşı olma, grup temelli baskınlık, dikey bireycilik ve dikey toplulukçuluk açısından farklılaştıkları belirlenmiştir. Bulgular ilgi yazın eşliğinde tartışılmıştır.Item Eşcinsel insan hakları: Sosyal baskınlık yönelimi, sistemi meşrulaştırma, yükleme karmaşıklığı açısından bir inceleme(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Erdem, Ecem; Hasta, Derya; PsikolojiBu araştırmada cinsel yönelim temelinde bir azınlık grubu olarak sistemde dezavantajlı konuma sahip olan eşcinsellerin insan haklarına yönelik tutumlar ele alınmıştır. Araştırmada örneklem grubu olarak 18-64 yaş arası heteroseksüel bireylerden (N=305; K=193, E=112) ölçüm alınmıştır. Baskın grup üyesi olan bu bireylerin eşcinsel insan haklarına destek düzeyi ile sosyal baskınlık yönelimi, sistemi meşrulaştırma ve yükleme karmaşıklığı değişkenleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada ayrıca katılımcıların genel olarak insan haklarına destek düzeyi ile eşcinsel insan haklarına destek düzeyi arasında anlamlı bir fark olup olmadığına bakılmıştır. Katılımcıların eşcinsel insan haklarına yönelik desteklerinin ölçülmesi amacıyla bu çalışma kapsamında Türkçe'ye uyarlanan Lezbiyen ve Gey İnsan Hakları Destek Ölçeği (LGİHDÖ) kullanılmıştır. Geçerlik-güvenirlik analizleri 273 üniversite öğrencisinden (K=183, E=90) oluşan ayrı bir örneklem grubu ile gerçekleştirilen LGİHDÖ, "Ayrımcılık Karşıtlığı" ve "Sivil Hak ve Özgürlükler" adı verilen iki faktörlü bir yapı göstermiştir. Gerçekleştirilen analiz sonuçlarına göre eşcinsel insan haklarına verilen destek düzeyini yaş, cinsiyet, sosyal baskınlık yönelimi ve sistemi meşrulaştırma değişkenleri negatif yönde yordarken, yükleme karmaşıklığının pozitif yönde yordadığı belirlenmiştir. Bu ilişkilere ek olarak, sosyal baskınlık yönelimi ve eşcinsel insan haklarına yönelik tutumlar arasındaki ilişkide sistemi meşrulaştırma ve yükleme karmaşıklığı değişkenlerinin aracı rol oynadığı görülmüştür. Bireylerin eşcinsel insan haklarına yönelik desteklerinin genel olarak insan haklarına verdikleri destek düzeyinden anlamlı olarak daha düşük olduğunun belirlenmesinin yanı sıra, söz konusu bu farkın sosyal baskınlık yönelimi, sistemi meşrulaştırma ile birlikte arttığı görülmüştür. Ayrıca, kadınların ve eşcinsel bir arkadaşı olan katılımcıların eşcinsel insan haklarına daha yüksek düzeyde destek verdikleri saptanmıştır.Item Evlilik: Sistemi meşrulaştırma kuramı açısından bir inceleme(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Doğan, Özge Akbalık; Hasta, Derya; PsikolojiBu çalışmanın temel amacı, evlilik sistemini meşrulaştırma ile evlilik doyumu arasındaki ilişkide olumlu yanılsamaların aracı rolünün test edilmesidir. Bu amaçla çalışmada öncelikle bir nitel çalışma, ardından da iki ölçek için geliştirme çalışması yürütülmüştür. Nitel çalışma toplam 20 kişi ile yürütülmüştür. Katılımcılara evliliğin yararları, evlilik kurumu ile ilgili düşünceleri gibi evlilik hakkında daha derinlemesine bilgiler alabilmeyi hedefleyen sorular sorulmuştur. Evlilik sistemini meşrulaştırmayı ölçmeyi amaçlayan ölçek geliştirme çalışması, 326 (249 kadın ve 77 erkek) üniversite öğrencisi ile yürütülmüştür. Çalışma bulguları, ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Evli bireylerin ilişkilerine ve eşlerine yönelik olumlu yanılsamalarını ölçmek amacıyla yapılan çalışmaya 200 evli birey (125 kadın ve 75 erkek) katılmıştır. Bu çalışmadan elde edilen bulgular da, ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Nitel çalışma ve ölçek geliştirme çalışmalarının ardından, ana çalışma toplam 166 evli çift ile yürütülmüştür. Katılımcılar bilgilendirilmiş onay ve demografik bilgi formunu, Evlilik Sistemini Meşrulaştırma, Olumlu Yanılsama, Genel Sistemi Meşrulaştırma ve Çift Uyum Ölçeği'ni doldurmuşlardır. Aktör-Partner Karşılıklı Bağımlılık Modeli (Kenny, Kashy ve Cook, 2006) ile test edilen denencelere ait bulgular, evlilik sistemini meşrulaştırma ile evlilik doyumu arasındaki ilişkide olumlu yanılsamaların aracı rol oynadığını göstermektedir. Kadınlarda ve erkeklerde evlilik sistemini meşrulaştırma düzeyi arttıkça eşlerine ve ilişkilerine yaptıkları olumlu yanılsamaları da artmaktadır. Ayıca kadınlarda ve erkeklerde olumlu yanılsamalar evlilik doyumunu pozitif yönde yordamaktadır. Çalışmadaki partner etkilerine bakıldığında ise, kadının evliliğinde yaptığı olumlu yanılsamaların erkeğin evlilik doyumunu pozitif yönde yordadığı görülmektedir.Item Kadına yönelik şiddet: Çelişik duygulu cinsiyetçilik, yetkecilik ve sosyal baskınlık yönelimi açısından bir inceleme /(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Erkurt, Aydan; Hasta, Derya; PsikolojiThe present study aimed at investigating the relationship between ambivalent sexism, authoritarianism, social dominance orientation and attitudes toward violence against women in marriage. Sample population consists 480 participants (286 females, 194 males). In this research Personal Information Form, Right Wing Authoritarianism Scale, Social Dominance Orientation Scale and Attitudes Toward Physical Wife Abuse Scale is used to collect the datas. Results of the study indicates that hostile sexism, authoritarianism and social dominance orientation are positive predictor variables of attitudes toward violence against women in marriage. It means; when participants' hostile sexism, authoritarianism and social dominance orientation level increase, their attitudes toward violence against women in marriage are being more positive. Besides, men's attitudes toward violence against women in marriage are more positive than women's. Men's scores of opposition to equality and ambivalent sexism (benevolent and hostile sexism) are higher than women's. Lastly, hostile sexism mediates either "authoritarianism and attitudes toward violence against women in marriage" or "social dominance orientation and attitudes toward violence against women in marriage".Item Kadınlarda yapısal şiddet farkındalığı ve kolektif eylem(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Düzgün, Uğur; Hasta, Derya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu araştırmada kadınların yapısal şiddet/ kurumsal ayrımcılık farkındalıklarının onları bu şiddeti ortadan kaldırmak veya hafifletmek için ne derecede eyleme geçirecekleri incelenmiştir. Bu inceleme oluşturulan bir modelin test edilmesi aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bağımsız değişkeni yapısal şiddet farkındalığı ve kadınlarla özdeşim kurmadır. Çalışmada bağımlı değişken olarak kolektif eylem, aracı değişken olarak da gruplar arası duygu ve kolektif yeterlik ele alınmıştır. Oluşturulan model test edilmeden önce ilk çalışmada yapısal şiddet farkındalığı ölçeği geliştirilmiştir. İkinci çalışmada ise gruplara arası duygu ve kolektif eylem ölçekleri geliştirilmiş ve özdeşim kurma ölçeğinin Türkçeye uyarlanması yapılmıştır. Üçüncü çalışmada test edilen modele göre yapısal şiddet farkındalığı ve şiddete maruz kalan grupla özdeşleşme gruplar arası duygu ve kolektif yeterlik aracılığıyla kolektif eylemi yordayacağı tahmin edilmiştir. Yapısal eşitlik modellemesiyle oluşturulan model AMOS 16 istatistik programıyla ile test edilmiştir. Modifikasyon değerlerinin incelenmesi sonrasında iyileştirilen modelin verilere uyum sağladığı tespit edilmiştir. Modele göre yapısal şiddet farkındalığı kadınlarda gruplar arası öfkeyi ve korkuyu yordamaktadır, kadınlarla özdeşim kurma ise bu iki gruplar arası duyguya ek olarak gruplar arası üzüntüyü ve kolektif yeterliği de yordamaktadır. Kolektif yeterlik ve gruplar arası öfke kolektif eylemi poztif ve anlamlı bir şekilde yordarken gruplar arası korku ise kolektif eylemi negatif ve anlamlı bir şekilde yordamaktadır.Item Kadının yaşam tarzının ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin tecavüze uğrayan kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Ok, Melis Çelik; Hasta, Derya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmanın amacı, kadının yaşam tarzı ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisini incelemektir. Bu amaçla iki farklı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk araştırmada kadının yaşam tarzının değişimlendiği (geleneksel/geleneksel değil/nötr) farklı senaryolar katılımcılara denek içi desende sunulmuş ve katılımcılardan kadının yaşam tarzının ne kadar geleneksel olduğunu, kadının başına gelen olayın tecavüz olup olmadığını ve kadının ne kadar hatalı olduğunu değerlendirmeleri istenmiştir. İlk araştırmada ek olarak Ahlaki Öfke Ölçeği (AÖÖ) Türkçeye uyarlanmıştır. Araştırmanın sonuçları, beklentilere uygun olarak, geleneksel olmayan senaryodaki kadının yaşam tarzının diğer senaryolardakinden daha az geleneksel olarak değerlendirildiğini ve daha fazla hatalı bulunduğunu ortaya koymuştur. Yaşanan olayın tecavüz olup olmadığına ilişkin değerlendirmeler ise yine beklentilere uygun olarak farklılaşmamıştır. Ek olarak AÖÖ'nün Türkiye örnekleminde iki faktörlü bir yapı gösterdiği (Duygusal Boyut ve Bilişsel Boyut), yeterli psikometrik özelliklere sahip olduğu bulunmuştur. İkinci araştırmada ise, kadının yaşam tarzı ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin (CKE), tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisi deneklerarası faktöriyel desen kullanılarak araştırılmıştır. Bu araştırmada ek olarak, tecavüze ilişkin durumsal değerlendirmelerin (kadının tecavüz sırasında mini etek giyip giymediği, erkeğe samimi davranıp davranmadığı, tecavüze direnip direnmediği, erkekle yakınlaşmak isteyip istemediği ve erkeği kışkırtıp kışkırtmadığı) kadının yaşam tarzına ilişkin değerlendirmelerin bir parçası olup olmadığı da araştırılmıştır. Analiz sonuçları tecavüze ilişkin durumsal değerlendirmelerin tümünde ve geleneksel olmayan yaşam tarzı durumunda kadınlar ve erkekler arasında bir farklılaşmaya işaret etmektedir. Buna göre erkekler, tecavüze uğrayan kadına ilişkin daha olumsuz değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Ek olarak geleneksel olmayan senaryodaki kadının daha hatalı bulunduğu ve bu kadına daha fazla öfke duyulduğu da gözlenmiştir. Ayrıca beklentiye uygun olarak, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların ahlaki öfke düzeylerinin diğer gruplardaki katılımcılarınkinden daha düşük olduğu, cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirildiği koşulda ise etkinleştirilmediği koşula göre beklenenin tersine, daha yüksek olduğu bulunmuştur. Son olarak, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcılardan cinsiyet kalıpyargıları etkinleştirilmiş olanların, cinsiyet kalıpyargıları etkinleştirilmemiş olanlara kıyasla ahlaki öfke düzeylerinin daha yüksek olduğu ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmediği koşulda, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların ahlaki öfke düzeylerinin, diğer gruplardaki katılımcılarınkinden daha düşük olduğu bulunmuştur. Sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde, kadının yaşam tarzının tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerinde etkili olduğu; geleneksel olmayan yaşam tarzına sahip kadının daha fazla suçlandığı ve geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların daha az ahlaki öfke hissettiği görülmektedir. CKE'nin ise yalnızca ahlaki öfke üzerinde, beklentilerin tersi yönünde etkili olduğu görülmektedir. Sonuçlar, tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve kalıpyargı etkinleştirmesi ile ilgili alanyazın bulguları temelinde tartışılmıştır. The purpose of this study is to investigate the effect of woman's lifestyle and gender stereotype activation on rape victim blaming and moral outrage. According to this purpose two different studies are conducted. In the first study, all participants read different scenarios, in which woman's lifestyle (traditional/non-traditional/neutral) was manipulated, and decided the level of traditionality of woman's lifestyle, whether the incident was rape or not and the level of woman's fault. In this study, also Moral Outrage Scale (MOS) is adapted into Turkish. Results meet the expectations that the lifestyle of woman in the non-traditional scenario was evaluated less traditional and faultier than others. Also as expected, the scenarios didn't differ from each other according to rape evaluations. In addition, it is found that MOS is a two-factored (Emotional Dimension and Cognitive Dimension), psychometrically sufficient scale for Turkish culture. In the second study, the effect of woman's lifestyle and gender stereotype activation on rape victim blaming and moral outrage is investigated through a between-subjects factorial design experiment. Additionally, it is tested that whether the situational evaluations about rape (whether the woman wore mini skirt, behaved intimate to the man, resisted to the rape, wanted to became close to the man and provoked the man or not) are a part of evaluations regarding woman's lifestyle. Results showed gender differences for all situational evaluations about rape in the non-traditional scenario in which men evaluated rape victim more negatively than women. Also, participants attributed more fault and showed more anger to the woman who has non-traditional lifestyle. Besides, as expected, participants' moral anger level was lower in non-traditional condition and contrary to the expectation, higher in gender stereotype activation condition. Lastly, in non-traditional lifestyle condition, participants whose gender stereotypes were activated, reported more moral outrage than those whose gender stereotypes were not activated and when gender stereotypes were not activated, participants in non-traditional lifestyle condition reported less moral outrage than those in the other conditions. Results altogether showed that, woman's lifestyle affected rape victim blaming and moral outrage. Namely, participants blamed woman more and reported less moral outrage in the non-traditional lifestyle condition. Gender stereotype activation, on the other hand, affected only moral outrage. Results are discussed based upon literature of rape victim blaming and stereotype activation.Item Kültürel uyum süreci bağlamında göç(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016) Saygın, Sezel; Hasta, Derya; PsikolojiBu araştırmada Türkiye'de yaşayan Bulgaristan göçmeni Türklerin kültürel uyumları incelenmiştir. Araştırmaya 405 (211 kadın, 194 erkek) Bulgaristan göçmeni Türk katılmıştır. Örneklemi oluşturan 362 katılımcıya ölçekler elden verilirken, geri kalan 43 katılımcıya çevrimiçi bir veri toplama sitesi olan Surveey.com aracılığıyla ulaşılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Demografik Bilgi Formu dışında Kültürel Uyum Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Yaşam Doyumu Ölçeği, Sosyal Mesafe Ölçeği, Algılanan Ayrımcılık Ölçeği, Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği ve Yerli Halka İlişkin Tututmlar Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada, Kültürel Uyum Ölçeği ve Yerli Halka İlişkin Tutumlar Ölçeği araştırmanın amacı doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir. Bulgular, katılımcıların yerli arkadaşlarla görüşme sıklığı, eğitim, temas isteği ve grup düzeyinde algılanan ayrımcılık düzeyleri arttıkça bütünleşme düzeylerinin arttığını; Bulgaristan göçmeni arkadaşlarla görüşme sıklığı, son beş yılda Bulgaristan'ı ziyaret sayısı ve kişi düzeyinde algılanan ayrımcılık düzeyleri arttıkça bütünleşme düzeylerinin azaldığını ortaya koymuştur. Ayrılma değişkeni ele alındığında, katılımcıların Bulgaristan göçmeni arkadaşlarla görüşme sıklığı, son beş yılda Bulgaristan'ı ziyaret etme sayısı, grup düzeyinde algılanan ayrımcılık ve sosyal mesafe düzeyleri arttıkça ayrılma düzeylerinin arttığını; yerli arkadaşlarla görüşme sıklığı ve temas isteği düzeyleri arttıkça ayrılma düzeylerinin azaldığı görülmüştür. Asimilasyon değişkeni açısından bakıldığında ise bulgular, katılımcıların yerli arkadaş sayısı, sosyo ekonomik durum, temas isteği, yaşam doyumu ve yakınlık hissetme düzeyleri arttıkça asimilasyon düzeylerinin arttığını; Bulgaristan göçmeni arkadaşlarla görüşme sıklığı, anne eğitimi, benlik saygısı ve sosyal mesafe düzeyleri arttıkça asimilasyon düzeylerinin azaldığını ortaya koymuştur. Ek olarak çalışmada, evli katılımcıların asimilasyon, yaşam doyumu ve sistemi meşrulaştırma düzeylerinin bekâr katılımcılarınkinden yüksek olduğu görülmüştür. Bekâr katılımcıların ise, benlik saygısı, temas isteği ve bütünleşme düzeyleri evli katılımcılarınkinden yüksektir. Ayrıca, eşi yerli halktan olan katılımcıların hem grup hem de kişi düzeyinde algıladıkları ayrımcılık düzeyi eşi de kendisi gibi göçmen olan katılımcılarınkinden daha düşük düzeydedir. Aynı katılımcıların benlik saygısı ve temas isteği düzeyleri ise eşi göçmen olan katılımcılarınkinden anlamlı olarak daha yüksektir. Son olarak çalışmada, kadınların sosyal mesafe düzeylerinin erkeklerinkinden daha yüksek olduğu görülmüştür.Item Siyasal katılım ile siyasal yeterlik, toplumsal cinsiyet, sistemi meşrulaştırma ve dini yönelim değişkenlerinin ilişkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Atabey, Güllü; Hasta, Derya; PsikolojiBu çalışmada siyasal katılımı etkileyen unsurların geniş bir incelemesi amaçlanmıştır. Bu amaçla öncelikle siyasal katılımın toplumsal cinsiyet, siyasal yeterlik, sistemi meşrulaştırma ve dini yönelim ile ilişkisi incelenmiştir. İkinci olarak ise siyasal katılımın cinsiyet, eğitim düzeyi, sosyo-ekonomik düzey, siyasal görüş ve dindarlık gibi demografik değişkenlerle ilişkisi ele alınmıştır. Çalışmanın örneklem grubu 302 kişiden oluşmuştur (K=166, E=136). Veri toplama araçları olarak Demografik Bilgi Formu, Politik Katılım Ölçeği, Bem Cinsiyet Rolü Envanteri, Politik Yeterlik Ölçeği, Sistemi Meşrulaştırma Ölçeği ve Dini Yönelim Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma bulguları araştırmanın temel değişkenlerinden erkeksilik, siyasal yeterlik ve sorgulayıcı dini yönelimin siyasal katılımı anlamlı ve pozitif yönde yordadığını göstermiştir. Diğer temel değişkenlerin siyasal katılım üzerinde anlamlı bir etkisi bulunamamıştır. Demografik değişkenlerden cinsiyet, eğitim ve siyasal görüşün siyasal katılımı anlamlı ve pozitif yönde; dindarlığın ise anlamlı ve negatif yönde yordadığı bulunmuştur. Ayrıca araştırmanın temel değişkenlerinin cinsiyet etkisi ile farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Analiz sonuçları erkeklerin siyasal yeterlik, sistemi meşrulaştırma ve köktendincilik düzeylerinin kadınlarınkinden yüksek olduğunu göstermiştir. Kadınların ise sorgulayıcı dini yönelim düzeylerinin erkeklerinkinden yüksek olduğu bulunmuştur.Item Siyasal parti liderlerine yönelik değerlendirmelerde liderin iç-grup prototipikliği ile seçmen özelliklerinin rolü(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Ömür, Mediha; Hasta, Derya; Siyasal Bilgiler FakültesiBu çalışmanın temel amacı bireyin oy vereceği siyasal partinin liderinin algılanan prototipikliğinin lidere yönelik değerlendirmeler ile ilişkisinde parti ile kimliklenme, sağ kanat yetkeciliği, sosyal baskınlık yönelimi ve siyasal düşüncenin karmaşıklığının düzenleyici rollerinin incelenmesidir. Ayrıca liderin algılanan prototipikliği ile liderin algılanan etkililiği arasındaki ilişkide lidere duyulan güvenin aracı rolü de sınanmak istenmiştir. Çalışmanın örneklemini 581 üniversite öğrencisi oluşturmuştur. Katılımcılar Kişisel Bilgi Formu, Sağ Kanat Yetkeciliği Ölçeği, Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği ve Siyasal Düşüncenin Karmaşıklığı Ölçeği'nden oluşan anket formunu doldurmuşlardır. Veriler, 7 Haziran 2015 Türkiye Genel Seçimleri öncesindeki dönemde toplanmıştır. Liderin algılanan prototipikliğinin hem liderin algılanan etkililiği hem de lidere duyulan güven ile pozitif yönde ilişkili olduğu görülmüştür. Bununla birlikte tüm katılımcılar söz konusu olduğunda parti ile kimliklenmenin yalnızca liderin algılanan prototipikliği ile lidere duyulan güven arasındaki ilişkiyi artırdığı, liderin algılanan prototipikliği ile liderin algılanan etkililiği arasındaki ilişkide ise düzenleyici rol oynamadığı görülmüştür. Parti özelinde bakıldığında, parti ile kimliklenmenin yalnızca AKP'li katılımcılarda liderin algılanan prototipikliği ile liderin algılanan etkililiği ve lidere duyulan güven arasındaki ilişkileri artırdığı bulunmuştur. Sağ kanat yetkeciliğinin yalnızca MHP'li katılımcılarda ve HDP'li katılımcılarda ele alınan ilişkilerde düzenleyici rollerinin olduğu; sosyal baskınlık yönelimi ve siyasal düşüncenin karmaşıklığının ise yalnızca HDP'li katılımcılarda ve söz konusu ilişkilerin bir kısmında düzenleyici rollerinin olduğu görülmüştür. Lidere duyulan güvenin tüm siyasal parti gruplarında liderin algılanan prototipikliği ile liderin algılanan etkililiği arasındaki ilişkiye kısmi aracılık ettiği bulunmuştır. Çalışmanın bulguları, Türkiye'deki seçmen profilleri ve liderliğe sosyal kimlik yaklaşımı açısından tartışılmıştır. Son olarak, ileriki çalışmalar için önerilerde bulunulmuştur. The main objective of this study is to examine the moderating effect of political party identification (PI), right-wing authoritarianism (RAW), social dominance orientation (SDO) and complexity of political thought (CPT) on the relations between party leader group prototypicality (LP) and other aspects of leader assessments (perceived leader effectiveness [LE] and trust in leader [TL]). It is also aimed to test the mediator role of TL on the relation between LP and LE. The sample includes 581 university students. A personal information form, right-wing authoritarianism scale, social dominance orientation scale and complexity of political thought scale were used for data collection. Data were collected before Turkey's general elections on June 7, 2015. LP was found to have positive relations with both LE and TL. PI increased the relation between LP and TL but did not have a moderating effect on the relation between LP and LE when all participants were concerned. PI increased the relations between LP and both leader assessments only in the sample of AKP supporters. Similarly, RAW had moderating effects on the relations mentioned above only in the samples of MHP and HDP supporters. On the other hand, SDO and CPT were found to have moderating roles on only some of these relations and only in HDP supporters. TL partially mediated the relation between LP and LE. The findings were discussed in terms of Turkish voter profiles and social identity aproach to leadership. Finally, recommendations for future research were presented.Item Suriyeli mültecilere ilişkin kalıpyargı içeriği ve davranış ilişkisi: duyguların ve ahlaki dışlamanın aracı rolü(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Demirdağ, Ahmet; Hasta, Derya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu tezde, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara yönelik önyargı ve ayrımcılıklar kalıpyargı içeriği modeli (KİM; Fiske ve ark., 2002) ve gruplar arası duygu ve kalıpyargı temelli davranış haritası (the BIAS map: Cuddy ve ark, 2007) çerçevesinde incelenmektedir. Yürütülen iki çalışmada, 1) bu modellerin öngörülerini Türkiye’deki Suriyeliler bağlamında test etmek, 2) kalıpyargı-davranış ilişkisinde duyguların aracı rolüne ilişkin tutarsız bulguların mevcut yazının bazı yöntemsel sınırlılıklarıyla (veri toplama ve analiz stratejisi, düşük istatiksel güç) olan ilişkisini incelemek ve 3) bu modellerde işaret edilen kalıpyargı-davranış ilişkisindeki meşrulaştırıcı mekanizmayı ahlaki dışlama (Opotow, 1990) açısından test etmek amaçlanmaktadır. İlk çalışmada, katılımcılar (N = 217) bir ön çalışmada belirlenen 20 Suriyeli mülteci alt grubunu KİM’de tanımlanan yapısal değişkenler (statü ve rekabet/tehdit), kalıpyargı içeriği boyutları (cana yakınlık ve yetkinlik) ve duygular (acıma, hayranlık, hor görme, haset) açısından değerlendirmiştir. Bulgular, bu grupların beklendiği gibi cana yakınlık ve yetkinlik boyutları üzerinde dört kümeye ayrıldıklarını göstermiştir. Grupların çoğunluğu ya cana yakın ama yeteneksiz olarak algılanarak acımanın/korumacı önyargının ya da yetenekli ama soğuk olarak algılanarak hasedin/haset edici önyargının en belirgin hedefi olmuştur. Geriye kalan gruplar ise her iki boyutta ya yüksek puanlar alarak hayranlığın/takdir edici önyargının ya da düşük puanlar alarak hor görmenin/küçümseyici önyargının en belirgin hedefi olmuştur. Ayrıca beklendiği gibi rekabet, kapsamı sembolik ve gerçekçi tehditlerle genişletildiğinde cana yakınlığı daha iyi yordamıştır. İkinci çalışmada, katılımcılar (N = 528) dört kalıpyargı kümesini temsil eden Suriyeli alt grupları kalıpyargı içeriği boyutları, duygular, davranışsal eğilimler (aktif yarar, aktif zarar, pasif yarar, pasif zarar) ve ahlaki dışlama açısından değerlendirmiştir. Bulgular, yazınla uyumlu olarak acıma duygusunun yüksek cana yakınlık-düşük yetkinlik kümesinde cana yakınlık-aktif yarar ilişkisine, hor görmenin ise düşük cana yakınlık-düşük yetkinlik kümesinde cana yakınlık-aktif zarar ilişkisine anlamlı düzeyde aracılık ettiğini göstermiştir. Beklentilerin tersine, diğer iki kümede hayranlık ve haset duyguları cana yakınlık-davranış ilişkilerine anlamlı olarak aracılık edememiştir. Yine beklentilerin aksine, duygular hiçbir kümede yetkinlik davranış ilişkilerine anlamlı düzeyde aracılık edememiştir. Ahlaki dışlama ise çelişik/karışık kalıpyargılanan kümelerde kalıpyargı-davranış ilişkilerinden bazılarına anlamlı olarak aracılık ederken yalın kalıpyargılanan kümelerde anlamlı bir aracı rol ortaya koyamamıştır. Birlikte değerlendirildiğinde bulgular, 1) Suriyeli mültecilerin Türkiye’de çeşitli alt gruplar halinde algılanarak buna uygun tutumsal ve davranışsal sonuçlara hedef olabildiğine, 2) duyguların aracı rolüne ilişkin yazında gözlemlenen tutarsız bulguların bu araştırmada etkisi araştırılan yöntemsel sınırlılıklarla ilgili olmayabileceğine ve 3) davranışları meşrulaştırma ihtiyacının çelişik/karışık kalıpyargılanan kümelerde ortaya çıkma eğiliminde olduğuna işaret etmektedir.Item Toksik erkeklik ve iyi oluş arasındaki ilişkide reddedilme duyarlılığı ve duygu düzenleme güçlüğünün aracı rolü(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Soysal, Şafak; Hasta, Derya; PsikolojiBu tez kapsamında toksik erkeklik konusunda üç ayrı araştırma yürütülmüştür. İlk araştırmada toksik erkeklik hakkında bilgi toplanmak amacıyla nitel bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Veri toplamak amacıyla Demografik Bilgi Formu ve Toksik Erkeklikle İlgili Bilgi Toplamaya Yönelik Sorular kullanılmıştır. Örneklem grubu daha önce cinsiyetçilikle ilgili en az bir ders almış (N=11) ve daha önce cinsiyetçilik konusunda hiç ders almamış (N=13) katılımcılardan oluşmaktadır. İkinci çalışmada ise nitel çalışmanın verilerinden yararlanılarak toksik erkeklik düzeyini belirlemeye yönelik bir ölçüm aracı geliştirmek amaçlanmıştır. Veri toplama araçları Demografik Bilgi Formu, Toksik Erkeklik Ölçeği, Beck Depresyon Envanteri, Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Ölçeği ve Eşcinsellere İlişkin Tutum Ölçeği olarak belirlenmiştir. Çalışma örneklemi 372 (217 kadın, 155 erkek) katılımcıdan oluşmaktadır. Bu çalışmada Pearson Korelasyon Analizi, Açımlayıcı Faktör Analizi, Paralel Faktör Analizi ve Doğrulayıcı Faktör Analizi uygulanmıştır. Analizler sonucunda, 21 maddeden oluşan ölçek için beş faktörlü yapının uygun olduğu ortaya çıkmıştır. Üçüncü çalışmada ise toksik erkeklik ve iyi oluş arasındaki ilişkide reddedilme duyarlılığı ve duygu düzenleme güçlüğünün aracı rolünü incelemek amaçlanmıştır. İyi oluş iki ayrı değişken olarak ele alınmıştır. Veri toplama aracı olarak Demografik Bilgi Formu, Toksik Erkeklik Ölçeği, Psikolojik İyi Oluş Ölçeği, Yaşam Doyumu Ölçeği, Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği ve Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği kullanılmıştır. Örneklem 293 erkek katılımcıdan oluşmaktadır. Veriler, Pearson Korelasyon Analizi ve SPSS Process Macro (Hayes, 2016) model 6 kullanılarak analiz edilmiştir. Toksik erkeklik ve iyi oluş arasındaki ilişkide sadece reddedilme duyarlılığı ve duygu düzenleme güçlüğünün sıralı aracılık etkisinin anlamlı olduğu ortaya çıkmıştır.Item Yetkeciliğin ve sosyal baskınlık yöneliminin çevrecilikle ilişkisinde tehdit algısı ve psikolojik mesafenin rolü(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Toy Kaplan, Gülşah; Hasta, Derya; PsikolojiBu çalışmanın temel amacı, yetkecilik ve sosyal baskınlık yöneliminin çevreci tutum ve davranışlarla olan ilişkilerinde çevreci tehdidin (sembolik ve gerçekçi tehdit) aracı rolünü, çevre sorunlarına yönelik psikolojik mesafenin ise düzenleyici rolünü incelemektir. Bunun için ilk olarak, 300 katılımcı üzerinden gerçekleştirilen bir çalışmayla Çevre Sorunlarına Yönelik Psikolojik Mesafe Ölçeği, Çevreci Tehdit Ölçeği ve Sağ Kanat Yetkecilik Ölçeği Kısa Formu Türkçeye uyarlanmıştır. Ardından araştırmanın temel amacı doğrultusunda, 322 katılımcıyla gerçekleştirilen temel çalışmaya geçilmiştir. Bu çalışmanın bulguları, sağ kanat yetkeciliğinin çevreci tutum ve çevreci davranışlarla olan ilişkilerinde gerçekçi tehditlerin aracı rolü olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde, sosyal baskınlık yönelimiyle çevreci tutumlar arasındaki ilişkide de gerçekçi tehditlerin aracı rolü olduğu tespit edilmiştir. Sosyal baskınlık yöneliminin çevreci davranışlarla olan ilişkisinde ise gerçekçi çevresel tehditlerin aracı rolü anlamlı değildir. Ek olarak, sağ kanat yetkecilik ve sosyal baskınlık yöneliminin çevreci tutumlar ve çevreci davranışlarla ilişkilerinde; sembolik tehditlerin aracı rolü ve çevre sorunlarına yönelik psikolojik mesafenin düzenleyici rolü de anlamlı değildir.