Browsing by Author "Olhan, Emine"
Now showing 1 - 20 of 24
Results Per Page
Sort Options
Item Ab rekabet politikaları çerçevesinde üretici birliklerinin pazar davranışları ve Türkiye için öneriler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006) BEKCAN, Makbule (Yazar); Olhan, EmineBu çalışmanın amacı, AB rekabet hukukunun tarımsal üretici örgütlerine nasıl uygulandığını incelemek ve AB kurallarına uyum sürecinde Türkiye tarafından nasıl bir mekanizma benimsenebileceğini ortaya koymaktır. Çeşitli devlet müdahalelerini içeren tarım politikaları, asli amaçları piyasalardaki rekabetin bozulması olmamasına rağmen genellikle rekabet politikalarıyla çatışırlar. İki politika arasındaki çatışma alanlarından birisini tarımsal üretici örgütlerinin faaliyetleri oluşturur. Birçok ülkede üreticiler girdilerin satın alınmasında, çıktıların işlenmesi ve satışında kollektif stratejiler belirleyip izlemek konusunda desteklenirler. Bu kollektif faaliyetler aracılığıyla tarımsal üreticiler alt ve üst pazarlarda faaliyet gösteren sağlayıcı ve müşterilerine karşı güç kazanırlar; ne var ki bu tür eylemler kartel benzeri anlaşma ya da eylemlerdir. Bu aşamadaki sorun, tarım politikası ve rekabet politikasının optimal bileşimini tespit edebilmektir. AT Kurucu Antlaşmasının 36. maddesi Konsey’e tarımsal ürünler üretim ve ticaretine hangi ölçüde AB rekabet kurallarının uygulanacağını belirleme yetkisi tanımıştır. Konsey ise bu yetkisini 1962 yılında 26 sayılı Tüzüğü uygulamaya koymak suretiyle kullanmıştır. Tüzüğe göre, Antlaşmanın kartel yasağına ilişkin 81. maddesi bazı durumlar hariç olmak üzere genel olarak tarım sektörüne uygulanabilirken hakim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin 82. maddesi ve yoğunlaşmaların kontrolüne ilişkin kurallar diğer sektörlerde olduğu gibi uygulanacaktır. Bir başka deyişle bazı faaliyetler sadece 81. madde açısından rekabete zarar vermeyen faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte 26 sayılı Tüzük bütün muafiyetleri içermemektedir. Ortak piyasa düzenleri de branşlar arası tarımsal üretici örgütleri ile ilgili belirli alanları düzenlemektedir. Ancak Türk hukuk sisteminde tarım sektörüne yönelik olarak spesifik muafiyet kuralı bulunmamaktadır. Türk Rekabet Otoritesi tarımsal örgütler ile ilgili sorunları olay bazında değerlendirmektedir. AB kurallarına uyum sağlanmasındaki zorluğun yanı sıra bu farklılık çok daha önemli bir soruna da yol açmaktadır. Başka bir kanun ile hükümet kuruluşlarına açıkça rekabet kurallarını ihlal eden bir kural düzenleme yetkisi verilmesi halinde, 1994 tarihli 4054 sayılı Kanun bu alana uygulanmayacaktır ve bu kural ile bağlantılı eylem rekabet soruşturmasına tabi olmayacaktır. Bu nedenle tarımsal örgütlerin hangi davranışlarının hangi durumlarda ve nasıl rekabet kurallarını ihlal edebileceği hususuna açıklık getirilmesi ve işleyebilir rekabetçi pazarlar için öngörülebilir rekabet kurallarının garanti edilmesi bir zorunluluktur.Item Arıtma tesisi çamurlarının tarımsal amaçlı kullanımında AB-Türkiye politikalarının karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Yaman, Kemal; Olhan, Emine; Tarım EkonomisiIn this research, the examining of the legal regulations of EU, member countries and Turkey with respect to refining sludge is aimed in a comparative perspective, the effect of the use of sewage sludge on fertility, variable costs, fixed costs, gross product value, gross profit and net profit in wheat and barley production is aimed. For this purpose, the questionnaire study has been carried out on the agricultural enterprises, 39 of which use and 42 of which do not use. The fertility difference between the groups in term of wheat production was found meaningful in the ratio of 5%, whereas in the barley production the fertility difference between the groups was found meaningless in the ratio of 10%. The income sourced from use of sludge was found 21,43 TL da-1. Since the damage on the environment and ecosystem caused by use of sludge was not considered in this study, this income calculated for only one harvesting period is not worthy of attention. Because the results of several researches have shown the fact that the value of decrease in soil quality is 250-2500 ? (500-5000 TL) by itself in the middle and long term. The size of the damages on human beings, animals and plants arisen from use of sludge cannot be calculated. The researches carried out show that although the refining sludge provides increase in crop in the first years, some toxic elements, which will be released after disintegration of the organic substances in the following years, will bear negative effects on human health.Item Arıtma tesisi çamurunun tarımsal amaçlı kullanımında AB-Türkiye politikalarının karşılaştırılması(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009) Yaman, Kemal; Olhan, EmineBu araştırmada; AB, üye ülkeler ve Türkiye’nin arıtma çamuru konusundaki yasal düzenlemelerin karşılaştırmalı olarak incelenmesi, arıtma çamuru kullanımının buğday ve arpa üretiminde verimlilik, değişen masraflar, sabit masraflar, GSÜD, brüt kar ve net kara olan etkisinin ölçülmesi amaçlanmıştır. Bunun için, Ankara ili Sincan ilçesindeki arıtma tesisinden çıkan arıtma çamurunu kullanan 39, kullanmayan 42 tarım işletmesinde anket uygulanmıştır. Arıtma çamurunda izin verilen ağır metal sınır değerleri açısından Hollanda en düşük değerleri benimsediğinden en korumacı, Türkiye ise tüm ağır metaller için AB üst limitlerini benimsediğinden en az korumacı ülke olmuştur. Gruplar arasındaki buğday üretiminde verim farklılığı %5 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş, arpa üretiminde ise gruplar arasındaki ürün verimleri farklılığı %10 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Çamur kullanımından kaynaklanan kazanç ise dekara 21,43 TL olmuştur. Bu araştırmada çamur kullanımının çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar göz önüne alınmadığından, sadece bir hasat dönemi için hesaplanan bu kazancın hiçbir önemi yoktur. Çünkü çeşitli araştırma sonuçları orta ve uzun vadede sadece toprak kalitesindeki azalmanın bedelini dekara 250-2500€ (500-5000 TL) olduğunu göstermektedir. Çamur kullanımının insan, hayvan ve bitki sağlığına verdiği zararlar ise hesaplanamamaktadır. Yapılan araştırmalar, arıtma çamurunun ilk yıllarda verim artışı sağlamasına karşın sonraki yıllarda organik maddelerin parçalanması ile serbest hale gelen bazı toksik elementlerin bitki ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisinin olacağını göstermektedir.Item Assessment of Agricultural Sustainability in Sarikum Lake Basin, Sinop Province, Turkey(Ankara Üniversitesi, 2021-03-04) Beşen, Tuba; Olhan, Emine; Ziraat FakültesiThe sustainability of agriculture in social, economic and environmental dimensions is important in terms of development policies. In this study, agricultural sustainability has been evaluated in social, economic and environmental dimensions. Twenty-one indicators were used and each dimension had 7 indicators. The research was carried out in Sarıkum Lake Basin of Sinop province in Turkey. The information obtained by face-to-face surveys with the farmers and the related statistics were used as data. The index method was used in the evaluation of these data. As a result, agricultural sustainability in the basin was found 13.95% in the environmental dimension, 9.64% in the economic dimension and 16.62% in the social dimension. The agricultural sustainability in Sarikum Lake Basin was determined as 40.21%. As a result of the study, in order to achieve economic sustainability it is necessary to increase the agricultural income, the ratio of irrigated land and the number of agricultural holdings with sufficient income. In order to ensure social sustainability, it is necessary to establish conditions to prevent migration and to ensure that farmers are satisfied with farming. In order to achieve environmental sustainability, it is necessary to increase the amount of protected area and to reduce wild animal damage.Item Atıksu arıtma tesislerinin kırsal alan üzerine etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2016) Şener, Gülsevim; Olhan, EmineBu çalışmanın temel amacı farklı arıtma proseslerine sahip atıksu arıtma tesislerinin farklı çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerinin olup olmadığının araştırılmasıdır. Çalışmada öncelikle, arıtma prosesleri değerlendirilmiş ve ardından araştırma kapsamında değerlendirilmesi uygun olan prosesler ve atıksu arıtma tesisleri tespit edilmiştir. Bu tespit doğrultusunda Ankara ili sınırları içinde yer alan, klasik aktif çamur prosesine sahip Tatlar Atıksu Arıtma Tesisi, azot ve fosfor giderimi yapan Kazan Atıksu Arıtma Tesisi ve Akdoğan Yapay Sulak Alan Tesisi çalışma kapsamında değerlendirmek amacıyla seçilmiştir. Ardından seçilen bu atıksu arıtma tesisleri etrafındaki köylerde saha çalışması yapılmıştır. Saha çalışmalarından elde edilen veriler Ki-kare testi ile değerlendirilmiştir. Yapılan testler sonucunda; Tatlar Atıksu Arıtma tesisi etrafındaki köylerdeki üreticiler üzerinde olumsuz görsel etki, koku, gürültü ve trafik gibi bazı etkilere karşın istihdam ve köy ekonomisi üzerinde olumlu etkilerinin olduğu, Kazan Atıksu Arıtma Tesisi etrafındaki üreticilerin gürültü çevresel etkisinden olumsuz olarak etkilenmesine karşın, potansiyel iş kaynağı olduğu ve Akdoğan Atıksu Arıtma tesisinin etrafındaki üreticiler üzerinde olumlu çevresel etkilerinin olmasına rağmen sosyal ve ekonomik etkilerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda ayrıca, su kıtlığı olan yerlerde yapılan atıksu arıtma tesislerinin o bölgede su kaynağı olarak çalıştığı ve her bir atıksu arıtma tesisin bulunduğu arazi koşullarıyla birlikte kendine özgü etkileri olduğu görülmüştür. Bu nedenle atıksu arıtma tesisi için arıtma prosesi kararı verilirken deşarj standartlarının yanında bölgenin arazi ve iklim koşulları da dikkate alınmalıdır.AbstractBu çalışmanın temel amacı farklı arıtma proseslerine sahip atıksu arıtma tesislerinin farklı çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerinin olup olmadığının araştırılmasıdır. Çalışmada öncelikle, arıtma prosesleri değerlendirilmiş ve ardından araştırma kapsamında değerlendirilmesi uygun olan prosesler ve atıksu arıtma tesisleri tespit edilmiştir. Bu tespit doğrultusunda Ankara ili sınırları içinde yer alan, klasik aktif çamur prosesine sahip Tatlar Atıksu Arıtma Tesisi, azot ve fosfor giderimi yapan Kazan Atıksu Arıtma Tesisi ve Akdoğan Yapay Sulak Alan Tesisi çalışma kapsamında değerlendirmek amacıyla seçilmiştir. Ardından seçilen bu atıksu arıtma tesisleri etrafındaki köylerde saha çalışması yapılmıştır. Saha çalışmalarından elde edilen veriler Ki-kare testi ile değerlendirilmiştir. Yapılan testler sonucunda; Tatlar Atıksu Arıtma tesisi etrafındaki köylerdeki üreticiler üzerinde olumsuz görsel etki, koku, gürültü ve trafik gibi bazı etkilere karşın istihdam ve köy ekonomisi üzerinde olumlu etkilerinin olduğu, Kazan Atıksu Arıtma Tesisi etrafındaki üreticilerin gürültü çevresel etkisinden olumsuz olarak etkilenmesine karşın, potansiyel iş kaynağı olduğu ve Akdoğan Atıksu Arıtma tesisinin etrafındaki üreticiler üzerinde olumlu çevresel etkilerinin olmasına rağmen sosyal ve ekonomik etkilerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda ayrıca, su kıtlığı olan yerlerde yapılan atıksu arıtma tesislerinin o bölgede su kaynağı olarak çalıştığı ve her bir atıksu arıtma tesisin bulunduğu arazi koşullarıyla birlikte kendine özgü etkileri olduğu görülmüştür. Bu nedenle atıksu arıtma tesisi için arıtma prosesi kararı verilirken deşarj standartlarının yanında bölgenin arazi ve iklim koşulları da dikkate alınmalıdır.Item Avrupa Birliği'nde rekabet politikaları açısından tarımsal üretici örgütlerinin pazar davranışları ve Türkiye için öneriler(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006) Bekcan, Makbule; Olhan, EmineBu çalışmanın amacı, AB rekabet hukukunun tarımsal üretici örgütlerine nasıl uygulandığını incelemekve AB kurallarına uyum sürecinde Türkiye tarafından nasıl bir mekanizma benimsenebileceğini ortayakoymaktır.Çeşitli devlet müdahalelerini içeren tarım politikaları, asli amaçları piyasalardaki rekabetin bozulmasıolmamasına rağmen genellikle rekabet politikalarıyla çatışırlar. İki politika arasındaki çatışmaalanlarından birisini tarımsal üretici örgütlerinin faaliyetleri oluşturur. Birçok ülkede üreticiler girdilerinsatın alınmasında, çıktıların işlenmesi ve satışında kollektif stratejiler belirleyip izlemek konusundadesteklenirler. Bu kollektif faaliyetler aracılığıyla tarımsal üreticiler alt ve üst pazarlarda faaliyet gösterensağlayıcı ve müşterilerine karşı güç kazanırlar; ne var ki bu tür eylemler kartel benzeri anlaşma ya daeylemlerdir.Bu aşamadaki sorun, tarım politikası ve rekabet politikasının optimal bileşimini tespit edebilmektir. ATKurucu Antlaşmasının 36. maddesi Konsey’e tarımsal ürünler üretim ve ticaretine hangi ölçüde ABrekabet kurallarının uygulanacağını belirleme yetkisi tanımıştır. Konsey ise bu yetkisini 1962 yılında 26sayılı Tüzüğü uygulamaya koymak suretiyle kullanmıştır.Tüzüğe göre, Antlaşmanın kartel yasağına ilişkin 81. maddesi bazı durumlar hariç olmak üzere genelolarak tarım sektörüne uygulanabilirken hakim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin 82. maddesi veyoğunlaşmaların kontrolüne ilişkin kurallar diğer sektörlerde olduğu gibi uygulanacaktır. Bir başkadeyişle bazı faaliyetler sadece 81. madde açısından rekabete zarar vermeyen faaliyetler olaraktanımlanmaktadır.Bununla birlikte 26 sayılı Tüzük bütün muafiyetleri içermemektedir. Ortak piyasa düzenleri de branşlararası tarımsal üretici örgütleri ile ilgili belirli alanları düzenlemektedir.Ancak Türk hukuk sisteminde tarım sektörüne yönelik olarak spesifik muafiyet kuralı bulunmamaktadır.Türk Rekabet Otoritesi tarımsal örgütler ile ilgili sorunları olay bazında değerlendirmektedir. ABkurallarına uyum sağlanmasındaki zorluğun yanı sıra bu farklılık çok daha önemli bir soruna da yolaçmaktadır. Başka bir kanun ile hükümet kuruluşlarına açıkça rekabet kurallarını ihlal eden bir kuraldüzenleme yetkisi verilmesi halinde, 1994 tarihli 4054 sayılı Kanun bu alana uygulanmayacaktır ve bukural ile bağlantılı eylem rekabet soruşturmasına tabi olmayacaktır. Bu nedenle tarımsal örgütlerin hangidavranışlarının hangi durumlarda ve nasıl rekabet kurallarını ihlal edebileceği hususuna açıklıkgetirilmesi ve işleyebilir rekabetçi pazarlar için öngörülebilir rekabet kurallarının garanti edilmesi birzorunluluktur.AbstractThe purpose of the study is to analyse the application of the EU competition law to agriculturalproducers’ organizations and the mechanism to be adopted by Turkey in the period of harmonization ofits rules with EU rules.Agricultural policies including various governmental interventions generally conflict with competitionpolicies, although their main purposes are not to distort the competition in the markets. One part of thecontradiction between two policies is caused by the activities of agricultural organizations. Manycountries encourage the producers to determine and follow collective strategies in purchasing inputs,selling and processing outputs. Via these activities, agricultural producers gain power against theirsuppliers and customers acting in upstream or downstream markets; unfortunately such behaviours aresimilar to cartel agreements.The problem at this stage is to define the optimal mix of competition policy and agricultural policy.Article 36 of the EC Treaty explicitly grants the Council the power to determine the extent to which ECrules on competition would apply to the production of and trade in agricultural products. The Councilused its power by adopting Regulation 26 of 1962.According to the Regulation, Article 81 of the EC Treaty related to cartel ban is genarally applicable tothe agricultural sector except some situations, while Article 82 of the EC Treaty concerning abuse ofdominant position and merger regulation rules apply to this sector in every other sector. Namely, someactivities are identified as likely not harmful in respect of only Article 81.Nevertheless, Regulation 26 does not contain all exemptions. Common market organizations also regulatecertain fields related to interbranch agricultural producers’ organisations.However there is no specific exemption rule for agricultural sector in Turkish legislation. TheCompetition Authority evaluates the issues related to agricultural organizations case by case. Apart fromdifficulties in harmonizing with EU rules, this divergence creates more significant problem. If an Actexplicitly grants any governmental institution the power to establish a rule in a breach of competitionrules, the Protection of Competition Act of 1994 will not be applied to this field and the conductconnected with such rule is shielded from anti trust scrutiny. Therefore it is compulsory to clarify whichbehaviours of organizations, how and in which situations, infringe the competition rules to guaranteeworkable competition in markets and to provide the predictibility of competition rules.Item Düzenleyici etki analizi ile 5996 sayılı kanun'un bitkisağlığı hükümlerinin değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Kurtar, Çiğdem; Olhan, Emine; Tarım EkonomisiDaha iyi düzenleme anlayışıyla geliştirilen ve mevzuat hazırlamada kullanılan araçlardan biri olan Düzenleyici Etki Analizi Türkiye'de 2006 yılından itibaren farklı yöntemlerle uygulanmaktadır. Bu çalışmanın amacı halen yürürlükte olan 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun bitki sağlığı ile ilgili hükümlerinin Düzenleyici Etki Analizi yöntemiyle değerlendirilmesi, ardıl bir etki analizi ortaya konulmasıdır. Tez çalışmasıyla yapılan sistematik etki analizinin kamu otoritesi için yol gösterici bir rehber olması hedeflenmiştir. Bitki sağlığı alanında en üst düzenleme olan 5996 sayılı Kanun ile öncesinde yürürlükte olan 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu karşılaştırılmıştır. 5996 sayılı Kanun kapsamında yeni bitki sağlığı uygulaması olan 12.01.2011 tarih ve 27813 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bitki Pasaportu Sistemi ve Operatörlerin Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmeliği'nin düzenleyici etkileri 5681 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına konu Düzenleyici Etki Analizinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esasları doğrultusunda analiz edilmiştir. Yönetmeliğin etkileri fayda-maliyet analizi ile tespit edilmeye çalışılmıştır. Maliyetlerin ve faydaların tamamı tespit edilememiş, tespit edilebilen faydalar ise ayrıştırılamamıştır. Usul ve esaslarda sıralanan bazı yöntemlerde de maliyet ve faydaların kullanılması esastır. Bu nedenle etki analizi GZFT yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Tezde yapılan etki analizi neticesinde kamu otoritesince tercih edilen 5996 sayılı Kanun ile Operatörlerin Kayıt Altına Alınması ve Bitki Pasaportu Uygulamasının düzenlenmesinin doğru bir tercih olduğu sonucuna varılmıştır. Anılan düzenlemenin uygulama planı ile birlikte izleme ve değerlendirmesinin yapıldığı tespit edilmiştir.Item Fikri mülkiyet haklarının Türkiye tohumculuk endüstrisine etkileri(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Bekcan, Makbule; Olhan, Emine; Tarım EkonomisiBiyolojik materyal üzerinde bulunan patent haklarının kapsamındaki belirsizliğin yanı sıra, patent hakkının buluşun dahil edildiği her materyale genişletilebilmesi ve bitkide gömülü genetik bilginin işlevini sürdürdüğü sürece geçerli olması hem bitki çeşidi üzerindeki ıslahçı hakkı korumasını etkisiz hale getirmekte, hem de ıslahçının çalışmalarında kullanabileceği genetik materyal kaynağı havuzunu daraltabilmektedir. Bitki ilişkili yeniliklerle artan patent sayısı ve iki korumanın kapsamının örtüştüğü alanın genişlemesi ile patent koruma sistemlerinde ıslahçı istisnasının nasıl uygulanacağı giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Türkiye'de ise mülga 551 sayılı KHK'da ve takiben Sınai Mülkiyet Kanununda (SMK) ıslahçı istisnası düzenlenmemiştir. Islahçı bakış açısından SMK'da patent hakkı korumasında ıslahçı istisnası tanınmasına gereksinim olup olmadığına ilişkin mevcut durumu ortaya koymak, var ise nasıl uygulanabileceğini inceleyerek öneriler geliştirmek bu tez çalışmasının amacını oluşturmaktadır. Bu amaç çerçevesinde yürütülen saha çalışmasında, araştırma yöntemi olarak nitel araştırma durum çalışması deseni tercih edilmiş, amaçlı örnekleme yöntemlerinden maksimum çeşitlilik ve ölçüt örnekleme kullanılmıştır. 93 özel, 16 kamu araştırma kuruluşu ve 296 araştırmacı çalışmaya dahil edilmiştir, Araştırmacı/ıslahçıların genetik materyale ve çeşit geliştirmeye yönelik kullanılan teknolojiye / teknik bilgiye erişim koşullarını nasıl tanımladıkları, fikri mülkiyet haklarının yönetimini, ıslah yöntem ve stratejilerini etkileyen unsurları nasıl açıkladıkları 2018-2019 dönemine ilişkin veriler ile betimsel ve içerik analizi kullanılarak ortaya konulmuştur. Ayrıca SMK'da öngörülen diğer istisnaların uygulanmasında TRIPS 30. maddesine dayanıldığı göz önünde bulundurularak istisnanın sınırları ve kapsamı, menfaatler dengesinin nasıl ele alınabileceği anılan anlaşma maddesinde öngörülen üç adım testi çerçevesinde incelenmiştir. İçinde bulunulan koşulların yanı sıra genetik materyale erişim kısıtının ıslah faaliyetleri için darboğaz oluşturabileceği, bu nedenle SMK'da ıslahçı istisnasına yönelik düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğu sonucuna varılmıştır. Şubat 2023, 271 sayfa Anahtar Kelimeler: fikri mülkiyet, ıslahçı hakkı, patent hakkı, bitki çeşit hakkı, ıslahçı istisnası, üç adım testiItem Genetiği değiştirilmiş tarım ürünlerinin Türkiye açısından değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012) Güngören, Ahmet Volkan; Olhan, EmineModern biyoteknoloji 1996 yılından beri tarım sektöründe ticari olarak uygulanmaktadır. Modern biyoteknolojinin tarımda kullanılmasıyla öncelikli olarak hastalık ve zararlıların etkisi azaltılarak yüksek verim ve daha ekonomik üretim amaçlanmıştır. Aynı zamanda bu üretim tarzı ile tarım ilacı kullanımı da azalacağı için daha çevre dostu üretim olacağı iddia edilmiştir. Ancak son yıllardaki gelişmeler bu beklentilerin tersini göstermektedir. Günümüzde giderek artan bir oranla hissedilmeye başlanan küresel ısınmadan kaynaklanan kuraklığın önümüzdeki dönemlerde daha etkili olacağı düşünülmektedir. Bu kapsamda; yeni nesil genetiği değiştirilmiş tarım ürünlerinin kuraklığa ve tuza dayanıklılığı arttırılmış çeşitler olacağı öngörülmektedir. Bu çalışmada; öncelikle tarımda modern biyoteknolojinin kullanılmasının iddia edilen avantaj ve dezavantajları tartışılarak, dünyada bu ürünlerin üretim ve ticaretindeki son gelişmeler incelenmiştir. Tezde, Türkiye’nin sahip olduğu biyoçeşitlilik, gıda güvenliği ve gıda güvenilirliğini tehlikeye atmayacak olası politikaların tartışılması amaçlanmış, konu ile ilgili farklı görüşleri içeren hem Türkiye’de hem de yurt dışında yapılan çalışmalar ve yasal düzenlemeler titizlikle incelenmiştir. Türkiye şartları ve tarımsal potansiyeli düşünüldüğünde, uluslararası ticarete konu olan birinci nesil GD-tarım ürünlerinin ithalatının veya üretiminin Türk tarımının mevcut sorunlarının çözümünde etkili olmayacağı, bu konuda özellikle Avrupa Birliği’nin politikalarının yakından takip edilmesinin Türkiye için önümüzdeki süreçte faydalı olacağı değerlendirilmektedir.Abstract Modern biotechnology has been commonly used in agricultural sector since 1996. Modern biotechnology is used in agriculture in order to achieve higher efficiency and more cost-effective production primarily by reducing the impact of diseases and pests. Besides, this production technique is considered to be more environmentally-friendly as pesticide use is decreased. However, recent developments show that these expectations have not been fulfilled. It is thought that drought caused by global warming, whose impact is felt more and more intensely, will be more effective in the near future. In this context, the new generation of genetically modified agricultural products are expected to be drought-and salt-resistant. In this study, first of all, so-called advantages and disadvantages of using modern biotechnology in agriculture have been discussed and latest developments in global production and trade of these products have been examined. This thesis aims to discuss possible policies which will not threaten bio diversity, food safety and food security of Turkey and evaluations are made for Turkey by analysing studies and legal regulations covering different opinions on this subject both in Turkey and other countries. Given Turkey’s conditions and agricultural potential, it is believed that import or production of the first generation GM-agricultural products, which are subject to international trade, will not be effective in solving current problems in Turkish agriculture and that observing EU policies on this subject in a diligent manner will be beneficial for Turkey in the upcoming period.Item Gıda fiyatları endeksinin gıdanın erişilebilirliğine etkisi: Türkiye örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017) Dağdur, Ersin; Olhan, EmineGıda güvencesi, sağlıklı ve faal bir yaşam sürdürebilmek için herkesin her an ekonomik ve fiziki açıdan yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu tez çalışması ile oluşturulan Gıdaya Erişilebilirlik Endeksi ile, gıdaya erişilebilirlik açısından Türkiye’nin durumunun ve bölgesel düzeyde farklılıklarının ortaya konması amaçlanmıştır. Ayrıca oluşturulan Gıdaya Erişilebilirlik Endeksi ve Gıda Fiyatları Endeksi arasındaki ilişki irdelenerek, aradaki ilişkiyi ortaya koyan bir model geliştirilmeye çalışılmıştır. Gıdaya Erişilebilirlik Endeksi oluşturulurken, 2006-2015 yılları arasındaki her yıl için İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına göre Düzey 1 bölgeleri düzeyinde erişilebilirlik göstergeleri kullanılmıştır. Gıda harcamalarının hane halkı tüketim harcamaları içindeki payı, yoksulluk oranı ve satın alma gücü paritesine göre kişi başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla gıdaya erişilebilirlik göstergesi olarak seçilmiş ve her gösterge için veriler normalize edilerek endekse dahil edilmişlerdir. 10 yıllık Gıdaya Erişilebilirlik Endeksi incelendiğinde Türkiye genelinde iyileşme eğilimi olduğu ve erişilebilirlik açısından en iyi durumda olan bölgelerin, sanayileşmiş ve kentsel nüfusun yoğun olduğu bölgeler olduğu anlaşılmıştır. Coğrafi olarak ülkenin doğusunda bulunan tarımsal üretimle geçinen ve kırsal nüfusun yoğun olduğu bölgelerin durumunda iyileşme olsa da halen gıdaya erişilebilirlik açısından tedbir alınması gereken bölgeler sınıfında oldukları tespit edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda gıdaya erişilebilirlik endeksi ile gıda fiyatları endeksi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir model geliştirilememiştir. Gıda fiyatları endeksindeki yaşanan artışa rağmen gıdaya erişilebilirlik durumunda iyileşme olduğu tespit edilmiş ve bu durum Türkiye’de hane halkı gelirlerindeki ve gıda yardımlarındaki artışa bağlanmıştır.AbstractFood security is defined as situation that exists when all people, at all times, have physical and economic access to sufficient, safe and nutritious food that meets their dietary needs and food preferences for active and healthy life. Food Accessibility Index developed by this thesis aims to determine food accessibility situation of Turkey and regional differences in terms of food accessibility. This study also aims to develop a model to identify relations between food accessibility and food price index. Developing food accessibility index, data from 2006 to 2015 is used for food accessibility indicators of each NUTS2 Regions. “Food consumption as share of household expenditure”, “proportion of poverty” and “gross domestic product per-capita” are chosen as food accessibility indicators and data for each indicator are normalized to calculate index. Assessing trend of food accessibility index for ten years, the situation of Turkey is getting better for food accessibility. It is revealed that regions getting high scores from index are all industrialized regions with higher urban population. Despite the fact that index scores for eastern regions, with economies depending on agricultural production and rural population, have been improved, those regions have still been classified as regions for which measures should be taken in terms of food accessibility. Analysing dependency between food accessibility index and food price index, a model with statistical significance cannot be determined. Food accessibility improves despite food price inflation due to increase in income and food aids in Turkey.Item Katılımcı havza planlaması ile kırsal kalkınma potansiyelinin belirlenmesi üzerine bir araştırma, Düzce ili Cumayeri ilçesi Avlıyan havzası örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006) Beşen, Tuba; Olhan, EmineBu çalışmadaki temel amaç, sürdürülebilir kırsal kalkınma çalışmalarının havzalar bazında yürütülmesini sağlayacak bir yöntem olan havza planlamasının sınırlı doğal kaynakları koruyarak insanların yaşam kalitesini artırmada kullanılabilecek bir sistem olup olmadığının belirlenmesidir; ayrıca, havza kavramının neleri kapsadığı ve kırsal kalkınmada havza planlaması evrelerinin neler olduğunu ortaya koymak yanında paydaşların katılımlarının sağlanmasının kırsal kalkınma potansiyelinin belirlenmesi aşamasında avantajlarını göstermektir. Düzce ili Cumayeri ilçesi Avlıyan Havzası'nda yapılan alan uygulamasıyla da bu amaçların ne kadar uygulanabilir olduğu ortaya konmaya çalışılmıştırAbstract The aim of this study is identify if the participatory basin planning is the most suitable approach, which is increase the life quality of population as manage to sustainable use of natural resources, in sustainable development actions. Also, inroduce which subjects should be taken in to account in basin notion, what the basin planning phases are in rural development and display the advantages of stakeholders participation in identification of rural potential stage. Tried to bring up matter suiatabilitiy of this approach with area study in Avlıyan Basin Cumayeri District, Düzce Province.Item Sinop ili Sarıkum Gölü havzasında tarımsal sürdürülebilirliğin değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017) Beşen, Tuba; Olhan, EmineTarım insanoğlunun beslenme ihtiyacını karşılaması nedeniyle hiçbir sektörlekarşılaştırılamayacak kadar büyük bir öneme sahiptir. İnsan nüfusunun 7.5 milyarolduğu 2016 yılında artan tüketim alışkanlıkları ve küresel iklim değişikliğinin etkisiyleher zamankinden çok daha fazla dikkatle planlanması gereken bir sektör halini almıştır.Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarına göre iklim değişikliğindenen fazla etkilenecek olan Akdeniz Havzasında yer alan ülkemizde tarımsalaraştırmaların sürdürülebilir kaynak kullanımı odaklı geliştirilmesini zaruri kılmaktadır.Türkiye’de tarımın sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarda sürdürülebilirliğinisağlamak Türkiye kalkınma politikaları açısından önem arz etmektedir. Bu çalışma iletarımsal sürdürülebilirlik sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarda değerlendirilmiştir.Ekonomik boyut altında 7 gösterge, sosyal boyut altında 7 gösterge ve çevresel boyutaltında 7 gösterge kullanılmıştır. Toplam gösterge sayısı 21’dir. Doktora tezi Sinop iliSarıkum Gölü Havzasında yürütülmüştür. Çalışmada çiftçilerle yüz yüze yapılananketlerle elde edilen bilgiler ile ilgili istatistiki bilgiler veri olarak kullanılmıştır. Buverilerin değerlendirilmesinde indeks yöntemi kullanılmıştır. Sonuç olarak Sinop İliSarıkum Gölü havzasında tarımsal sürdürülebilirlik çevresel boyutta %13.95, ekonomikboyutta %9.64 ve sosyal boyutta %16.62 sürdürülebilirlik düzeyinde tespit edilmiştir.Sarıkum Gölü Havzasında tarımsal sürdürülebilirlik 40.21 seviyesinde tespit edilmiştir.Havzada tarımsal sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi en düşük değere sahip olanekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Tarımsal gelirin,havzada sulanan arazi oranının artırılması ve yeter gelirli işletme büyüklüğününsağlanması gerekmektedir. Sosyal sürdürülebilirliğin sağlanması için göçünengellenmesi ve çiftçilerin tarımla uğraşmaktan memnun olmasını sağlayacak koşullaroluşturulmalıdır. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için korunan alan miktarınınartırılması ve yaban hayvanı zararlarının azaltılması gerekmektedir.AbstractAgriculture is the most important sector in terms of providing food for humankind.Increased counsumption, global climate change and increased population level makeagriculture much more important for human well being. Turkey is located inMediterranean basin where mostly affected area from climate change according to IPCCreport. For this reason, agricultural researchs should be focused on effective naturalresources use. Providing agricultural sustainability in social, economic andenvironmental dimensions is very important for Turkish development policies. In thisresearch agricultural sustainabiliy level was quantified in three dimensions with 21indicators; 7 indicators in economic dimension, 7 indicators in social dimension and 7indicators in environmental dimension. Sinop province Sarıkum Lake Basin waschoosed as research area. Index method was used to assess agricultural sustainability inresearch area. Results showed that the economic sustainability level is %9.64, the socialsustainability level is %16.62 and the environmental sustainability level is %13.95 inSarıkum Lake Basin. Total agricultural sustainability level is %40.21. Achieving theeconomic sustainability of the lowest value of agricultural sustainability in the basin isgreat importance. It is necessary to increase the agricultural income, the rate of irrigatedland and the sufficient income enterprise size. In order to ensure social sustainability,conditions must be established to prevent migration and to ensure that farmers aresatisfied with farming. In order to achieve environmental sustainability, it is necessaryto increase the amount of protected area and to reduce wild animal damage.Item Sinop ili Sarıkum gölü havzasında tarımsal sürdürülebilirliğin değerlendirilmesi(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2017) Beşen, Tuba; Olhan, Emine; Tarım EkonomisiTarım insanoğlunun beslenme ihtiyacını karşılaması nedeniyle hiçbir sektörle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir öneme sahiptir. İnsan nüfusunun 7.5 milyar olduğu 2016 yılında artan tüketim alışkanlıkları ve küresel iklim değişikliğinin etkisiyle her zamankinden çok daha fazla dikkatle planlanması gereken bir sektör halini almıştır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarına göre iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan Akdeniz Havzasında yer alan ülkemizde tarımsal araştırmaların sürdürülebilir kaynak kullanımı odaklı geliştirilmesini zaruri kılmaktadır. Türkiye'de tarımın sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarda sürdürülebilirliğini sağlamak Türkiye kalkınma politikaları açısından önem arz etmektedir. Bu çalışma ile tarımsal sürdürülebilirlik sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarda değerlendirilmiştir. Ekonomik boyut altında 7 gösterge, sosyal boyut altında 7 gösterge ve çevresel boyut altında 7 gösterge kullanılmıştır. Toplam gösterge sayısı 21'dir. Doktora tezi Sinop ili Sarıkum Gölü Havzasında yürütülmüştür. Çalışmada çiftçilerle yüz yüze yapılan anketlerle elde edilen bilgiler ile ilgili istatistiki bilgiler veri olarak kullanılmıştır. Bu verilerin değerlendirilmesinde indeks yöntemi kullanılmıştır. Sonuç olarak Sinop İli Sarıkum Gölü havzasında tarımsal sürdürülebilirlik çevresel boyutta %13.95, ekonomik boyutta %9.64 ve sosyal boyutta %16.62 sürdürülebilirlik düzeyinde tespit edilmiştir. Sarıkum Gölü Havzasında tarımsal sürdürülebilirlik 40.21 seviyesinde tespit edilmiştir. Havzada tarımsal sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi en düşük değere sahip olan ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Tarımsal gelirin, havzada sulanan arazi oranının artırılması ve yeter gelirli işletme büyüklüğünün sağlanması gerekmektedir. Sosyal sürdürülebilirliğin sağlanması için göçün engellenmesi ve çiftçilerin tarımla uğraşmaktan memnun olmasını sağlayacak koşullar oluşturulmalıdır. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için korunan alan miktarının artırılması ve yaban hayvanı zararlarının azaltılması gerekmektedir.Item Tarımsal faaliyetlerin içme suyu havzalarındaki etkilerinin araştırılması: Ankara ili örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010) Ataseven, Yener; Olhan, EmineTarımsal üretim sürecince hastalık ve zararlılara karşı yapılan ilaçlamalar sonucunda ilaç zerrelerinin rüzgarla ve yüzey akışı ile sulara taşınması veya kimyasal ilaç üretimi yapan fabrika atıklarının durgun veya akarsulara boşaltılması sonucunda su kaynakları kirletilmektedir. Diğer taraftan, kimyasal girdilerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı zaman içinde toprağı çoraklaştırmakta, su kirlenmesi gibi olumsuzluklar yaratmaktadır. Bu nedenle, gerek yüzey gerekse de yeraltı suları için su toplama havzalarında bazı koruma önlemlerinin alınması önem taşımaktadırTezin temel amaçları; tarımsal faaliyetlerden dolayı içme suyu havzalarında yaşanan kirlenme ve sorunlarının tespit edilmesi, üreticilerin bu konulardaki bilinç düzeyinin ortaya konulması ve içme sularının kirlenmesine karşı alınabilecek önlemlerin araştırılmasıdır.Tezde, daha önce su kalite analizlerine dayalı olarak yapılan çalışmaların yanında, konunun önemli bir boyutu olan üretici de ele alınmış, üreticilerin tarımsal faaliyetlerde bulunurken su ve toprak kaynakları ile ilgili olarak tutum, davranış ve fikirleri incelenmiştir. Dolayısıyla, tez literatüre üretici boyutunu da yansıtması bakımından önemlidir.Araştırma alanını oluşturan Çamlıdere ve Kızılcahamam ilçelerinde tarımsal üretim yapan bütün tarım işletmeleri, araştırmanın populasyonunu oluşturmuştur. Bu populasyondan örnek işletmelerin sayısı hesaplanırken örnekleme birimi olarak işletme arazisi genişliği alınmıştır. Basit Tesadüfi Örnekleme Yöntemi’ne göre, toplam 110 üretici ile görüşülmüştür.Araştırma kapsamında ele alınan konulardan birisi de DSİ’nin bölgede yer alan baraj sularına yönelik olarak yaptığı analizlerdir. Araştırma için; DO, NH4-N, NO2-N, NO3-N ve o-PO4 parametreleri ve 2007, 2008, 2009 yılları esas alınmıştır. Bu parametreler, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ile karşılaştırılarak su kalite sınıfları belirlenmeye çalışılmıştır.Araştırma neticesinde elde edilen bilgilere göre, su havzaları koruma alanlarında Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve ASKİ Havza Koruma Yönetmeliği’ne göre her türlü kimyasal girdi kullanımının yasak olmasına rağmen; üreticilerin %89,1’i kimyasal gübre kullanmaktadır ve dekara ortalama kullanılan gübre miktarı etkin madde olarak 17.8 kg’dır. Bu kullanım, Ankara ortalamasının üstündedir. Ayrıca, üreticilerin %76.4’ü de kullandığı bu kimyasal gübrelerin içme suyu barajını kirletmediği yönünde cevap vermiştir. Üreticilerin %80.9’u kimyasal ilaç kullanmaktadır ve %54.5’i de kimyasal ilaçların kullanılmasının içme suyu kaynaklarını kirletmeyeceğini ifade etmiştir. İncelenen işletmelerde ortalama 1.5 kg/ha olarak bulunan ilaç kullanımı Türkiye ortalamasının altındadır.Araştırma neticesinde ortaya çıkan önemli bir sonuç da, içme suyu havzalarının korunması konusundaki yasal zorunluluklar hakkında üreticilerin bilgi eksikliğinin olmasıdır. Bu eksikliğin temel nedeni, ilgili kurumların gerekli çalışmaları yapmamasıdır.AbstractWater sources have been polluted moving by waters with surface flowing and wind pesticide granules as a result of spraying against pest and diseases or discharging factory wastes to stagnant waters or rivers. On the other hands, unconscious and over usage of chemical inputs have in the course of time made aridity and made negative effects with both water pollution and other effects. Therefore, it is important to take some protection measures in both surface water basins and ground water catchment basins.In thesis, in addition to studies that have done based on water quality analysis before, producer who is important dimension of the subject have discussed; it has been examined their attitudes, behaviors and opinions concerning to water and soil sources during agricultural activities. Consequently, thesis is important in respect to producer dimension to literature.The main goals of the thesis are to contribute present literature, to determine contamination and problems in drinking water basins because of agricultural activities, to introduce producers’ standard of consciousness at these subjects and to research preventions against to contamination of drinking waters.All agricultural enterprises in Çamlıdere ve Kızılcahamam districts which are research area have composed population of research. When it is calculated the number of sampling from this population it has been taken enterprise area largeness as sampling unit. According to Simple Random Sampling Method, it has totally been met 110 producers.Another point within the scope of research is DSİ’s (General Directorate of State Hydraulic) Works analysis aimed at dams water in the area. It has been based on DO, NH4-N, NO2-N, NO3-N and o-PO4 parameters and 2007, 2008 and 2009 years for the work. It has been tried to determine water quality classes with comparing Water Pollution Control Regulation.According to information which has been obtained as a result of research, the usage of all kinds of chemical inputs is forbidden in water basin protection areas in respect of Water Pollution Control Regulation and ASKİ Basin Protection Regulation, 89.1% of producers are used chemical fertilizer and the amount of average used fertilizer is 17.8 kg in decare as active matter. This usage is over Ankara’s average. Also, 76.4% of producers has replied that chemical fertilizers they used have been not polluted drinking water basin. 80.9% of producers have been used pesticides and 54.5% of producers stated that usage of pesticides have not polluted drinking water supplies. Pesticide usage averagely found 1.5 kg in the examined enterprises is low of Turkey’s average.Another important finding as a result of research is producers’ lack of information regarding to legal obligations for protecting drinking water basins. The main reason of this deficiency is not to do necessary works relevant institutions.Item Türkiye ve AB'nin avrasya ekonomik birliğiyle tarımsal ürün ticareti ve 2014 sonrası Rusya tarım ürünleri ithalat kısıtlamalarının etkileri(Ankara : Ankara Üniversitesi : Fen Bilimleri Enstitüsü : Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, 2019) Bahtiyar, Tolgahan; Olhan, Emine; Ziraat FakültesiTürkiye'nin de içerisinde bulunduğu Avrasya coğrafyası, yüksek ekonomik güce sahip Avrupa Birliği (AB), Rusya Federasyonu'nun (RF) önderliğinde kurulan ve nispeten daha yeni bir oluşum olan Avrasya Ekonomik Birliği'ne (AEB) de ev sahipliği yapmaktadır. Tarım ürünleri ticareti, doğrudan ve hızlı olarak insanları etkilediğinden ötürü, gerek Avrasya coğrafyasında gerekse dünyanın diğer bölgelerinde siyasi ve ekonomik çıkar çatışmalarının etkisi altındadır. 2014 yılında RF'nin Ukrayna'ya bağlı Kırım bölgesini ilhak etmesi sonucunda, AB'nin önderliğinde birçok ülke RF'ye karşı çeşitli ekonomik yaptırımlar yürürlüğe almış; buna karşın RF yaptırım uygulayan ülkelere yönelik belirli tarım ürünlerinde ithalat yasaklamaları uygulamaya koymuştur. Ek olarak; Kasım 2015'te RF savaş uçaklarının Türkiye'nin güney sınırını ihlali nedeniyle düşürülmesi akabinde RF tarafından Türkiye'den gerçekleştirilen tarım ürünleri ithalatına da yasaklamalar getirilmiştir. 2013-2017 yılları arasında RF'nin tüm dünyadan tarım ürünleri ithalatı %49 daralma göstermiş ve bu daralma AB ve Türkiye başta olmak üzere birçok ülkeyi etkilemiştir. Nitekim aynı dönem içerisinde Türkiye'nin RF'ye tarım ürünleri ihracatı %64 azalmıştır. Bu çalışma, anlaşmazlıklar ve yaptırımların tarafı olan AEB üye ülkeleri ile Türkiye ve AB arasındaki tarım ürünleri ticaretinde Dünya Ticaret Örgütü ve Birleşmiş Milletlerin ortak girişimi olan Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC) verileri kullanarak, 2014 ve 2015'te yaşanan gelişmeler neticesinde nasıl değişimler yaşandığı sorusuna cevap aramaktadır. Bu kapsamda öncelikle, Türkiye ve AB'nin AEB üye ülkeleri ile ilişkilerine genel bir çerçevede bakılmış, akabinde yine taraflar arasındaki tarım alanındaki ilişkiler ve ikili tarımsal ticaretin süregelen durumu incelenerek, tarım ürünleri ticaretinin taraflar açısından önemi araştırılmıştır. İthalat yaptırımlarına hedef olan ülkelerin üreticilerini korumak adına ihraç pazarlarını çeşitlendirmesi gerekliliği kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Eurasia includes Turkey, European Union (EU) which has high economic influences and Eurasian Economic Union (EAEU) relatively new organization constructed under the influence of Russian Federation (RF). Either in Eurasian geography or in the other parts of the world, agricultural trade is under the influence of political and economic conflicts of interest due to the direct and rapid impacts on people. Due to RF's invasion of Crimea in 2014, many countries lead by EU, adopted economic sanctions towards RF, and in response, RF implemented import ban on agricultural products from the countries adopted sanctions to RF. Furthermore: in November, 2015 RF implemented a ban on Turkish agricultural products right after RF's fighter jets shot down due to border violation at Turkey's southern borders. Between 2013-2017, RF's overall agricultural imports decreased by 49% and effected many countries including Turkey and EU. Furthermore, Turkey's agricultural export to RF decreased by 64%. This study aims to seek answers to how agricultural products trade has changed between EEU members, Turkey and EU subjected to conflicts and sanctions due to recent developments, using the data provided by International Trade Center (ITC), a joint initiative by United Nations and World Trade Organization. In this manner, relations between Turkey, EU and EEU members are inspected in a general framework, right after that agricultural relations and bilateral agricultural trade's ongoing situation examined to understand the importance of agricultural trade between parties. As understood, it is a necessity to diversify export markets for the countries subjected to import sanctions.Item Türkiye'de aspir üretimi için gerekli koşullarve oluşturulacak politikalar(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012) İlkdoğan, Uğur; Olhan, Emine; Tarım EkonomisiSafflower is an oil seed plant which can be brought up in arid conditions. Particular emphasis should be laid on safflower as it is a potential raw material source both for vegatable oil and compound feed sectors, it can be brought up in alternative areas, alternation can be applied to it and it can be planted in fallow lands. It should also be emphasised that due to this features safflower will not pose a risk in terms of reduction in grain areas and threat food security.The aim of this study is; to develop policies in order to meet the oil seed supply deficit in Turkey so as to contribute for meeting the deficit of existing vegatable oil and deficit of pulp which is the vegatable protein source of livestock sector by creating resources for vegatable oil and compound feed industry. Within this scope, a questionnaire study has been conducted in totally 18 villages from Konya, Eskişehir and Ankara provinces within the Central Anatolia Region in which safflower farming activities are carried out intensively, with 160 respondents whom are selected according to the method of proportional sample volume, with a certain experience in the safflower farming and/or with a potential of carrying out safflower farming. While 36,8% of the 160 respondents (59 persons) are experienced in safflower farming activity, 63,2% of them (101 persons) have no experience concerning the safflower farming.With the prerequisite of merging the cropping system implemented and using the fallow land of the respondents; the relations between the factors influencing the safflower farming have been analyzed in the study by considering both the relations of variables among themselves and the relation of an each variable between its own level for the purpose of using them in the determination of the necessary conditions and the policies to be established, as for the methodology; multiple correspondence analysis has been utilized.As a result of the multiple correspondence analysis; from the personal characteristics of the respondents; level of education and social security status of them, from the characteristics of the enterprise; the existence of animal and machinery-equipment, from the safflower farming preference of the subjects; the influence of guarantee of purchase and easy marketing of the safflower have been found meaningful and these are all determined to be the elements required to be considered. It is concluded that the general farming knowledge level of the respondents and their awareness concerning the subsidies paid for safflower cannot be the possible elements affecting the policies to be formed.As a consequence, a purchase guarantee system to be applied for the mentioned crop shall constitute the basis of the safflower policy to be established in our country.Item Türkiye'de bitkisel üretimde girdi kullanımının yarattığı çevre sorunları ve organik tarım uygulaması.Manisa örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997) Olhan, Emine; Eraktan, GülcanAraştırmada, tarımda girdi kullanımının neden olduğu çevre sorunlarının tartışılması, Türk tarımında girdi kullanım seviyesinin araştırılması ve girdi kullanım seviyesinin kirliliğe etkisinin belirlenmesi ve Türkiye'deki organik tarım uygulamasının Manisa İli örneği ile incelenmesi amaçlanmıştır. Tarım ilacı ve gübrenin bilinçsiz ve yoğun kullanımı, bütün dünyada çevre sorunlarının ana nedenleri arasındadır. Türkiye'de tarım ilacı ve gübre kullanımı gelişmiş ülkelerin tüketimi ile karşılaştırıldığında düşüktür. Ancak, bölgeler arasında girdi kullanımında önemli dengesizlikler vardır. Bazı bölgelerde gübre ve tarım ilacı kullanımı düşük iken, bazı bölgelerde fazla kullanım söz konusudur. Bir çok bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre, yoğun girdi kullanımı, bu bölgelerde, tarımsal kaynaklı çevre sorunlarının oluşmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan çevre kirliliğine bir çözüm olup olmayacağı tartışılabilecek olan organik tarım yöntemi, halen 1700 üretici tarafından uygulanmaktadır. Araştırma bölgesinde, organik tarım yapan deneklerin hepsinin bu tarım metodunu uygulamaktan memnun oldukları bulunmuştur. Diğer yandan geleneksel tarım yapan deneklerin % 74.6'sı, ilgili firmaların sözleşmeli üreticisi olmak için, başvuru yapmayı planlamaktadırlar. Araştırmada, ana ürünler dikkate alınarak, organik tarım yapan üreticilerin verim ve üretim değerleri geleneksel tarım yapan üreticilerinki ile karşılaştırılmıştır ve açıkça görülmüştür ki, organik tarım yapan üreticilerin verim ve üretim değerleri, araştırma bölgesindeki diğer üreticilere göre daha yüksektir. Verimli tarım işletmelerinde geleneksel tarım metodu uygulamaya devam edilirken, ekstansif tarım işletmelerinde, verimi artırabilmek ve üretim tekniklerinin geliştirilmesi için bu üreticileri eğitmek için, organik tarım metodunun uygulanabileceği tartışma konusudur. Bu yaklaşım tarımsal üretimde bir düşüşe neden olmayacak fakat, organik tarım ürünlerinin artmasına neden olacaktır. Bu organik gıdalarda sadece ihracat için üretilmeyecek, aynı zamanda bu konudaki iç talebi karşılama şansım da artırabilecektir.Abstract The aim of the research is to discuss environmental problems caused by input using in agriculture, to determine the effect of input usage on pollution through examining the level of input use in Turkish agriculture and to review organic farming implementation in Turkey with special reference to the implementations in Province Manisa. The unawareness and intensive use of pesticide and fertilizer, are known as most common one of the main environmental problems all over the world. Indeed, pesticide and fertilizer consumption is low in Turkey if compared with the consumption in developed countries, but, there is a significant imbalance regarding input use withing agricultural regions. While fertilizer and pesticide use is very extensive in some regions, an over usage of inputs in some regions is the case. According to the results of several scientific researches, more intensive input usage causes environmental problems of agricultural origin in these regions. The organic farming method, which might be discussed as if it can help the environmental pollution, is still being applied by 1700 producers. In research area, all interwieved farmers who produce organic products find the results of that implementation satisfactory. On the other hand, 74.6 percent of interwieved IV farmers, who are implementing conventional farming methods for the present, are also planning to apply to the related firms in order to be a contracted farmer of the firm. In the research, yield and production values of organic farmers, regarding main crops produced, have been compared with conventional farmers and it is seen that yield and production values are higher in organic farms than in the other of farms in the research area. It can be also discussed, if organic farming methods can be used in agricultural holdings of extensive character, through teaching them improved production technics in order to increase their yields while the productive agricultural holdings continue to implement conventional farming methods. Such an approach will not lead to a decrease in overall Turkish agricultural production, but may bring about an increase of organic products, so that the organic products will not be produced only for export, but also an opportunity can rise to response the demands of domestic consumers for organic products.Item Türkiye'de çapraz uyum sistemi ve kriterlerinin oluşturulması–Kayseri örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2014) Yüksel, Burçak; Olhan, Emine; Tarım EkonomisiItem Türkiye'de genetiği değiştirilmiş tarım ürünlerinin ithalat kararında sosyoekonomik değerlendirme(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019) Çebi, Seda Yılmaz; Olhan, Emine; Fen FakültesiDünyada ekimine 1996 yılında 1,7 milyon hektarla başlanılan genetiği değiştirilmiş (GD) bitkilerin ekim alanı 2017 yılında yaklaşık 110 kat artarak, 189,8 milyon hektara ulaşmıştır. 24 ülkede yaklaşık 17 milyon çiftçi tarafından yetiştirilen bu ürünlerin ekonomik, sosyal, sağlık ve çevre üzerindeki olası etkileri ile ilgili tartışmalar gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde devam etmektedir. Türkiye'de bu ürünlerin ekimi yasak olmakla birlikte, halihazırda yem olarak ithalatı yapılmaktadır. Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu 35 ülke yasal düzenlemelerine sosyoekonomik değerlendirme (SED)'yi dahil etmiştir. GD tarım ürünlerine ilişkin SED kriterleri henüz yeterli düzeyde belirlenememiş veya net değildir. Bu yüzden, GDO'ların toplum üzerinde gerçekleştirdiği ve gerçekleştirebileceği etkiler doğru ve bilimsel bir şekilde tahmin edilememektedir. Bununla birlikte, SED konusunda yasal mevzuatı olan birçok ülkenin uygulamada yeterli tecrübesinin olmadığı anlaşılmaktadır. Türkiye'de GD tarım ürünlerine ilişkin SED kriterlerinin net ve doğru bir şekilde belirlenmesi, bu ürünlerin ithalat kararlarının bilimsel bir temele dayandırılması açısından büyük önem arz etmektedir. Yetkili karar vericilerin, GDO'lar hakkında politika üretirken SED kriterlerini göz önünde bulundurmaları, GDO'ların muhtemel risklerini ölçmelerine yardımcı olacak ve gelecek kuşakların daha sağlıklı bir hayat sürmesine katkı sağlayacaktır. Bu çalışma ile; Türkiye koşulları dikkate alınarak, GD tarım ürünlerinin ithalat karar sürecinde yararlanılabilecek SED kriterlerinin ve bunların değerlendirilmesinde kullanılabilecek göstergelerin belirlenmesi ve bu kriterlerin paydaş görüşleri doğrultusunda geliştirilerek, varsayımsal olarak örnek bir ürün üzerinde uygulanması yoluyla bu alandaki faaliyetlerin desteklenmesi amaçlanmıştır. The cultivation area of genetically modified (GM) crops which started to be cultivated in the world in 1996 with 1.7 million hectares, reached to 189.8 million hectares in 2017, growing approximately 110 times of the starting size. The discussions on the possible economical, social, health and environmental impacts of these products, which are raised by approximately 17 million farmers in 24 countries, continue at both national and international levels. Although the cultivation of these products is prohibited in Turkey, it is currently being imported as feed. 35 countries have included the socio-economic assessment (SEA) in their legislation including Turkey. The SEA criteria for GM crops have not yet been adequately determined or clear. Therefore, the effects of GMOs on society cannot be estimated accurately and scientifically. However, it is understood that many countries with legal legislation regarding socio-economic assessment, do not have sufficient experience in practice. A clear and accurate determination of the SEA criteria related to GM crops for Turkey is of great importance in terms of taking the import decisions of these products on a scientific basis. Decision-makers taking into account the criteria of SEA when producing policies on GMOs, will help measure possible risks of GMOs and contribute to a healthier life for future generations. The aim of this study is; by taking into account the conditions of Turkey, to identify the criteria which can be used in the import decision process of GM crops and the indicators that can be used in their evaluation and to support the activities in this area by further developing these criteria on the basis of the opinions of the stakeholders and applying them on a hypothetical example.Item Türkiye'de tarımsal desteklerin üretime etkisi: Mısır örneği(Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018) Demirdöğen, Alper; Olhan, Emine; Ziraat FakültesiBu çalışmanın amacı Türkiye'de uygulanan tarımsal destek politikalarının üretim üzerindeki etkisini incelemektir. Araştırma bölgesi olarak Adana İlinin Ceyhan ve Yüreğir İlçeleri ve araştırma grubu olarak mısır üreticileri seçilmiştir. Tez çalışması birbiriyle ilişkili üç ayrı kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım tarihsel açıdan Türkiye tarımsal yapısını politika özelinde değerlendirmektedir. Başlıca bulgular olarak Türkiye'nin günümüz tarihsel yapısının uzun bir geçmişe sahip olduğu, fiyat/üretim ilişkisinde fiyat dışı öğelerin önemli olabileceği, piyasaların serbestleştirilmesi durumunda desteklerin bir sosyal araç olarak kullanılmış olabileceği ve destek araçlarının üretim değerini artırmada etkinsizliği belirtilmiştir. İkinci kısım fark ödemesi ile mazot, gübre ve toprak analizi desteğinin işletme düzeyinde üretime etkisini incelemektedir. Çiftçi Kayıt Sistemi verileri ve çeşitli ekonometrik yöntemler kullanılarak 2008-2012 yılında mısır ve pamuk yetiştiren üreticilere odaklanılmıştır. Araştırma bulgularına göre parasal anlamda düşük olan mazot gübre ve toprak analizi desteğinin etkisi fark ödemesi desteğinin etkisinden daha yüksektir. Ayrıca pamuk üretiminin desteklenmesi durumunda gıda ürünlerinin ekim alanlarında azalma beklenmektedir. Üçüncü kısım desteklerin ödenme zamanının üretici davranış tutumları üzerindeki etkisini incelemektedir. Veri kısıtı nedeniyle üreticilerin doğrudan beyanlarına dayanan ve olası bir politika değişikliğinde üretim kararlarında nasıl değişiklikler olacağının sorulduğu davranış tutumları yaklaşımı seçilmiştir. Veri kaynağı Adana'nın Ceyhan ve Yüreğir İlçelerinde mısır yetiştiren üreticileri ile yapılan anketlerden gelmiştir. Araştırma bulgularına göre desteklerin miktarı aynı kalmasına rağmen üreticilerin % 41'i, desteklerin erken ödenmesi durumunda mevcut mısır ekim alanlarını artıracaklarını belirtmişlerdir. Eğer üreticiler mısır ile birlikte narenciye yetiştiriyorlarsa, bu durumda desteklerin ödenme zamanı önemsizleşmektedir. The aim of this study is to evaluate the impact of Turkey's agricultural support policies on the production. It focuses on the Ceyhan and Yüreğir districts of Adana city and selects the corn farmers in these regions. It consists of three separate sections. The first section considers Turkey's agricultural structure, focusing on the support policies from historical perspectives. It finds that Turkey's structure has a long history; it is possible that there may be another factor other than prices in the relation between prices and production. The agricultural support policies could be used as a social instrument in the market liberalization period. However, the support policies have some inefficiencies that hinder the increase in production values. The second section aims to evaluate the impact of agricultural support policies on production at the farm level. It selects corn and cotton producers using the farmer registry system data in the years 2008-2012 and uses several econometrics estimation techniques. It finds that the impact of fuel oil, fertilizer and soil analysis support, which has a lower value than the deficiency payment in monetary terms, is higher than the production support. Besides, it is expected that food production could decrease when the government supports cotton production. The third section evaluates the timing impact of support policies on farmers' stated intentions. Because of the data constraint, the stated intentions approach, which is based on farmers' direct answers and farmers are asked how they would behave in a possible policy change, was chosen. The data source of the third section comes from a survey collected from the corn farmers in Adana's Ceyhan and Yüreğir districts. Even though the support values remain the same, 41 % of farmers said that they would increase their corn land if the supports were paid earlier. However, if the farmers produce citrus fruits with corn, then the timing impact of support policies becomes unimportant.