OTAM(Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi)
Permanent URI for this community
Browse
Browsing OTAM(Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi) by Title
Now showing 1 - 20 of 743
Results Per Page
Sort Options
Item 15. Yüzyılda Bosna Sancağı ve İdari DağılımıORUÇ, HaticeItem 1560 CERBE DENİZ ZAFERİ VE CERBE KALESİNİN FETHİÖNALP, ErtuğrulItem 1567- 1568 (H. 975) Tarihli Ve 1096 Numaralı Mufassal Tapu Tahrir Defterine Göre Nusaybin (İdari, Ekonomik Ve Sosyal Durum)(2018) Demlikoğlu, Uğur; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı Devleti, bir bölgeyi fethettikten sonra yaptığı ilk iş o bölgenin gelir kaynaklarını tespit etmek ve deftere kaydetmek olmuştur. Bu defterler sayesinde bölgenin demografik yapısını, ekonomik durumunu, idari yapısını, yerleşim yerlerini ve devletin temin ettiği vergileri öğrenmekteyiz. Nusaybin’in 16. yüzyıldaki sosyo ekonomik durumunu öğrenmek maksadıyla, Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan 1096 numaralı tapu tahrir defteri incelenmiştir. Bu defter, Sultan II. Selim’in tahta cülusundan iki yıl sonra 1568 yılında hazırlanmıştır. Söz konusu defter de Diyarbakır Eyaleti’ne tabi sancaklar kaydedilmiştir. Nusaybin, 1568 yılında Diyarbakır Eyaleti’nin idari yapılanmasında sancak statüsünde yer almıştır. Makalemiz, giriş ve sonuç bölümlerini hariç tutarsak iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Nusaybin’in şehir ve kırsal nüfusundan bahsedilmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması maksadıyla tablo ve grafikler yardımıyla sistematik bir şekilde anlatılmıştır. Bölgede yaşayan konargöçerle ilgili bilgiler verilmiştir. Nusaybin’in nüfusunu, ekonomik durumunu kendisine yakın diğer şehirlerle mukayesesi yapılmış ve bölge içindeki önemi vurgulanmıştır. İkinci bölümde ise Nusaybin’de üretilen ürünler, halkın geçim kaynağı ve devletin temin ettiği vergilerden bahsedilmiştir.Item 1574 Tunus Seferi üzerine yeni bir bakışNAKİ, EmrahItem 16. YÜZYILDA ÇORUM SANCAGI-II (DİRLİKLER)BULDUK, ÜçlerItem 1616 TARİHLİ HALEP AVARIZ-HANE DEFTERİÖZTÜRK, MustafaItem 17. Yüzyıl Seyyahlarına Göre Revan (Erivan) Şehri(2018) Aydoğmuşoğlu, Cihat; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiErmenistan Cumhuriyeti’nin başkenti olan Erivan/İrevan (tarihî Revan) şehri, -kesin olmamakla birlikte- Urartu çağında M.Ö. 782 yılında kurulmuştur. Med ve İskit evrelerinin ardından Pers hâkimiyetine giren şehir, Ahamenişlerin sükûtunun ardından Part ve Sasanilerin egemenliğinde kalmıştır. Arap (İslâm) fütûhâtı ile Sasaniler yıkılınca şehir, 7. yüzyılda Emevilerin kontrolüne geçmiştir. Emevilerin ardından 9. Yüzyılda Bağratlı/Pakraduniler (Gürcü) Hanedanı tarafından idare edilen Erivan, 11. asırda Selçuklu egemenliğine girmiştir. Fakat 9-10. yüzyıllar İslam tarih ve coğrafyacılarının eserleri ile Selçuklu çağı tarihî kaynaklarında şehir hakkında aydınlatıcı bilgiler yer almamaktadır. Bu da şehrin ancak 11. asır ve sonrasında nüfus bakımından kesâfet arz etmesine ve önem kazanmaya başlamasına delâlet etmektedir. Dvin’in gözden düşmesi, aslında bir süre sonra Erivan’ın yükselmesi ile neticelenmiş görünmektedir. 13. yüzyılın başında kısa bir Gürcü hâkimiyeti evresinin ardından ise şehir, Moğol ve Türkmen istilalarına maruz kalmıştır. İlhanlıların inkırazının ardından 14. yüzyılın son çeyreğinde Emir Timur tarafından istila ve tahrip edilen Erivan, Türkmen devletleri (Kara Koyunlu ve Ak Koyunlu) evresinin ardından 16 ve 17. yüzyıllarda stratejik bir konumda ve aynı zamanda sınır şehri olması gibi nedenlerle Osmanlı-Safevî mücadelesine tanıklık etmiştir. Biz bu çalışmamızda, Osmanlı gezginleri ile özellikle Safevî şahları nezdine gelen Batılı seyyah ve tüccarların gözlemlerinden hareketle Erivan ve havalisinin 17. asırdaki sosyo-kültürel ve dinî durumunu ortaya koymaya çalışacağız.Item 17. Yüzyılda Konya'da Kadınların Geçim Kaygısı: Nafaka(2019) Tezcan, Betül; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiEvlilik bağı ve sonrasında meydana gelen birtakım durumlar, eşler arasında çeşitli hukukî meseleleri gündeme getirmektedir. Bunların başında hiç kuşkusuz, ekonomik yeterliliği olsun veya olmasın özellikle kadınlar için, geçim kaygısı gelmektedir. Bu bağlamda değerlendirilen ve maddî ve manevî pekçok gereksinimi kapsayan nafaka; İslâm hukukunda erkeğin sorumluluğundadır. Erkeğin maddî durumunun ancak nafakanın miktarı ve ödenme şeklinde belirleyici olduğu da bilinmektedir. Örften beslenmesinin yanında temelde İslâm hukuku kaidelerinin ve özelde Hanefî mezhebi içtihatlarının uygulandığı Osmanlı Devleti şer‘î mahkemeleri, tuttukları kayıtlar yoluyla eşler arasındaki hukukî konuların seyrini takip etmeye imkan sağlamaları açısından önemlidir. Bu mahkemelerde görülen davalar arasında yer alan ve boşanma, ölüm yahut gaiplik gibi nedenlerle ortaya çıkan erkeğin nafaka temin edememesi durumu ise kadınların geçim kaygılarını mahkemeye taşıyabilmelerini göstermesi bakımından dikkate değerdir. Bu çalışmada; 17. yüzyıla ait Konya Şer‘iye Sicillerinde bulunan nafaka kayıtları, türlü boyutları ile ele alınmıştır. Söz konusu dönemde Konya'da kadınların gerek kendileri gerek velayeti veya vesayeti hasebiyle çocuklar için; eski eşlerinden ya da gaip veya merhum eşlerinin nafaka temini hususunda tayin edilen vekil/kefillerinden nafaka talepleri, asaleten veya vekaleten yaptıkları başvurular üzerinden incelenmiştirItem 17. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da Toplumsal Şiddetin Bir Örneği Olarak Küfür(2020) USTA, Sebahattin; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİletişim, insanlar arası ilişkilerde bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçla ortaya çıkan iletişimde insanlar tepkilerini, kızgınlıklarını ve nefretlerini bazen karşı tarafı rencide edecek şekilde şiddet içeren unsurlarla göstermişlerdir. Bu şiddet unsurlarından birisi olan küfür ve hakaret tarihi süreç içerisinde ilkel toplumlardan günümüze kadar kullanılagelmiştir. İnsanların kutsal değerlerini, mahremiyetini ve doğrudan şahsını hedef alan küfür ve hakaret ifadeleri İslâm ve Osmanlı toplumunda da görülmüştür. 17. Yüzyılın ikinci yarısında Trabzon’da da toplumsal hayatın akışı içerisinde zaman zaman küfür ve hakarete konu olan vakalar görülmüş ve bu durum maruz kalanlar tarafından mahkemeye taşınarak dava konusu edilmiştir. Trabzon’da toplumsal statü bakımından bir ayrım olmaksızın küfür kavramlarının şetm, şütum-ı galiz, itâle-i lisan şeklinde ifade edildikleri görülmüştür. Yine domuz, köpek, erkekliği olmayan, zındık gibi kavramların da bir hakaret olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.Item 1736-1739 (H.1149-1151) TARİHLİ AMASYA ŞER'İYYE SİCİLİNİN TANITIMI VE FİHRİSTİYILMAZÇELiK, ibrahimItem 1736-1739 Osmanlı-Rusya-Avusturya Savaşında Ruslara Esir Düşen Bir Osmanlı Askeri ve Eseri: Akhisarlı Hacı Nesimoğlu Ahmed Bin Hasan ve Tevârîh-i Âl-i Osmân(2019) Gökçek, Mehmet Fatih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı Devleti, 1736-39 yılları arasında Rusya ve Avusturya ile yaptığı savaşlardan galip çıkmıştır. Savaş sonunda imzaladığı barış antlaşmalarıyla da daha önceden kaybettiği Azak ve Belgrat gibi stratejik önemi haiz yerleri geri almıştır. Osmanlı Devleti kazandığı bu başarılar sayesinde düşmanlarına kaptırdığı toprakları ele geçirebileceğini görmüştür. Söz konusu savaş süreci, dönemin tarihçilerince kaydedilmiştir. Bu eserlerden süreci, açık bir şekilde izlemek mümkündür. 1736-39 savaşlarını ele alan tarihçilerden biri de Özü Kalesi'ni müdafaa ederken Ruslara esir düşen Akhisarlı Hacı Nesimoğlu Ahmed'dir. Bu çalışma, Akhisarlı Hacı Nesimoğlu Ahmed'in tek nüshası Fransa Milli Kütüphanesi Supplément Turc, nr. 168'de bulunan 22 varaklık Tevârîh-i Âl-i Osmân isimli eserini ele almaktadır. Eserde 1736-39 savaşlarının Rusya ve Avusturya cephelerinde yaşanan hadiseler anlatılmaktadır. Müellif bilhassa savaşın Rusya cephesine dair önemli bilgiler vermektedir. Bu konuda verdiği bilgiler diğer kaynaklarda bulunmamaktadır. Ayrıca eserinde savaş dışındaki bazı konulara ilişkin müşahedelerini de anlatmaktadır. Eser, olayların içinde bulunan bir askerin kaleminden çıkması ve orijinal bilgiler vermesi yönüyle ana kaynak değeri taşımaktadır