Cilt:23 Sayı:02 (2024)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 7 of 7
  • Item
    Alternative Dispute Resolution on Consumer Conflicts in the EU and Turkey
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Ünal, Esra
    Consumer conflicts arise every day, and how to handle this issue is a major part of ensuring consumer redress mechanisms. In the 1970s, alternative dispute resolution (ADR) methods were adopted in response to an increase in consumer conflicts, with the aim of reducing the workload on courts. ADR has been supported by the European Union (EU), which enacted the 2013/11/EU ADR Directive to standardize consumer redress mechanisms between Member States. However, because of the general nature of the provisions, there have been many different approaches and methods in the member states. It has also become imprecise to understand if it is a good role model or effective because of the ambiguous provisions and various approaches. Turkish Law on Consumer Protection entered into force in 2014 to ensure the harmonisation duty of the EU acquis, and it regulated the sui generis procedure of Consumer Arbitration Committees (CAC) and then compulsory mediation on consumer conflicts with an added article in 2020. This article argues that CAC is harmonised with the EU acquis and ADR systems in Turkey, bringing more effective consumer redress mechanisms for now due to cultural and economic reasons, even if it is not perfect and has to be improved.
  • Item
    Judicial Review of the EU's Informal Migration Instruments - Admissibility in the case of the EU-Tunisia MoU
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Şeker, Emriye Özlem
    The accountability of the EU in external migration management has become increasingly challenging due to the widespread use of informal instruments. Since the Amsterdam Treaty, the EU has exercised this competence mainly through readmission agreements. However, due to the urgency of the post-2015 migration crisis, coupled with the procedural and legal constraints of readmission agreements and the need for flexibility, soft law sources such as the EU-Turkey Statement (2016) have been favoured over hard law sources like readmission agreements. Judicial review of informal instruments has only been tested in the EU-Turkey Statement, where the CJEU dismissed the case at the admissibility stage. This article aims to assess the potential avenues for judicial review of the EU's informal migration instruments. It does so by examining the possible cases under EU law concerning the EU-Tunisia Memorandum of Understanding (2023) from a procedural perspective. It concludes that the current criteria regarding the status of applicants under action for annulment and the difficulty of initiating national proceedings under the preliminary ruling procedure complicate litigation before the CJEU. Therefore, there is an urgent need to reform the procedural rules of the CJEU in light of the ever-increasing use of informal migration instruments. Avrupa Birliği'nin (AB) dış göç yönetimi alanındaki hukuki sorumluluğu, informel araçların yaygın kullanımı nedeniyle giderek daha fazla sorgulanmaktadır. Amsterdam Antlaşması’ndan itibaren AB bu alandaki yetkisini geri kabul antlaşmaları ile kullanmaktaydı. Ancak, 2015 sonrası göç krizinin aciliyeti, geri kabul anlaşmalarının prosedürel ve hukuki kısıtları ile esneklik ihtiyacı sebepleriyle Türkiye ile AB arasındaki 18 Mart Mutabakatı (2016) gibi informel araçlar mevcut hukuki kaynaklar yerine tercih edilmektedir. Bu araçların yargısal denetimi sadece Türkiye örneğinde test edilmiştir ve ABAD kabul edilebilirlik aşamasında davayı reddetmiştir. Bu makale, AB'nin gayri resmi göç araçlarının yargısal denetiminin olası yollarını değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu değerlendirme AB ile Tunus arasındaki Mutabakat Zaptı (2023)’na karşı gidilebilecek yargısal yolları usuli açıdan incelenerek yapılacaktır. İptal davası kapsamında davacıların statüsüne ve ön karar prosedürü kapsamında ulusal dava açmaya ilişkin mevcut kriterlerin bu araçları ABAD önünde getirmeyi zorlaştırdığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla, informel araçların kullanımındaki artış nedeniyle, ABAD’ın usul kurallarını reform etme ihtiyacı bulunmaktadır.
  • Item
    Yürürlüğe Girişinin Otuzuncu Yılını Geride Bırakan 93/13/EEC Sayılı Avrupa Birliği Haksız Şartlar Direktifi: Quo Vadis?
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Şahin, Hale
    93/13/EEC sayılı Avrupa Birliği Haksız Şartlar Direktifi, 5 Nisan 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Direktif, tüketicilerin satıcı veya sağlayıcıların sunduğu ve taraflarca bireysel müzakere konusu edilmeyen sözleşme koşullarına karşı etkili bir şekilde korunması ve asgari uyumlaştırma yoluyla iç pazarın kurulmasına katkı sağlanması amacıyla öngörülmüştür. Direktif’in üye devletlerdeki uygulaması, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) ön karar prosedürüyle önüne gelen olaylarda verdiği kararlarla şekillenmektedir. Fakat, ABAD haksız şartlara ilişkin kesin kıstaslar belirlemekten kaçınmaktadır. Bunun yerine, ABAD, haksız şartlar hakkında karar verme işini iç hukuktaki düzenlemeleri dikkate almaları kaydıyla yerel mahkemelere bırakmaktadır. Ancak üye devletlerin iç hukuk düzenlemeleri birbirinden farklı olduğu için üye devletlerde haksız şart teşkil eden sözleşme hükümleri yeknesak değildir. ABAD’ın haksız şart sayılan sözleşme hükümlerinin hukuki yaptırımına yönelik yorum faaliyeti de Direktif’in yeknesak biçimde uygulanmasını engellemektedir. Çalışmamızda Direktif’in değiştirilmesine yönelik yasama önerileri, Direktif’in amacı ve uygulama alanı hakkında bilgi verildikten sonra, ABAD kararları ışığında Direktif’in uygulaması üzerinde durulmuş ve Direktif’in uygulamasının bunun öngörülmesindeki amaçlara hizmet edip etmediği değerlendirilmiştir. The Unfair Terms Directive came into force on 5 April 1993. The Directive has two objectives: the effective protection of consumers and contributing to the establishment of the internal market through minimum harmonization. The Court of Justice of the European Union (CJEU) has shaped the application of the Directive in national laws through the preliminary ruling procedure. However, the CJEU has refrained from determining specific criteria for the unfair contract terms and ultimately left the evaluation of these terms’ existence in cases to the national courts. Thus, the enforcement of the Directive diverges among member states. Additionally, the CJEU’s interpretation of the legal sanction of unfair contract terms prevents the uniform application of the Directive. This article aims to give information on the attempts to amend the Directive which are mostly unsuccessful, address the objectives and the scope of the Directive, explore the CJEU’s case law on the Directive, and examine whether the CJEU’s case law complies with the Directive’s purposes.
  • Item
    Navigating the Geopolitical Tightrope: The Complex Dynamics of Sino-EU Relations in a Shifting World Order
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Nurdun, Rahman
    In recent years, a discernible shift has occurred in the European Union's (EU) stance and policies towards China, prompted by a confluence of crises including different interpretation of human rights concept, the conflict between Ukraine and Russia as well as Sino-US tensions. Meanwhile, many European Union (EU) countries express skepticism about China's Belt and Road Initiative (the BRI), perceiving it as a potential threat to their national interests. In the event of a confrontation between the US and China, the EU is gradually inclined to align itself with the US. Despite its economic prowess, the EU, as a collective entity, is viewed as strategically limited when dealing with China, resorting mainly to technology and commercial restrictions. The EU finds itself walking a delicate line, leveraging its economic strength yet recognizing its strategic constraints in addressing the multifaceted relationship with China. In light of these developments, this article seeks to analyze the evolving dynamics of Sino-EU relations, leading to an inherently unstable partnership. Son yıllarda, Avrupa Birliği'nin (AB) Çin'e karşı tutumu ve politikalarında belirgin bir değişim yaşandı. Bu değişim, İnsan hakları kavramın farklı yorumlanması, Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışma ve ABD ile Çin arasındaki gerginlik gibi krizlerin etkisiyle tetiklendi. Aynı zamanda, birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesi, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ne (BRI) ulusal çıkarlarına potansiyel bir tehdit olarak görmekte ve buna karşı kuşkucu bir tutum sergilemektedir. ABD ve Çin arasında bir çatışma durumunda AB'nin kendini ABD ile uyumlu hale getirmeye eğilimli olduğu belirtilmektedir. Ekonomik gücüne rağmen, AB, kolektif bir yapı olarak, Çin ile ilişkileri ele alırken stratejik olarak sınırlı olarak görülmektedir ve genellikle teknoloji ve ticari kısıtlamalara başvurmaktadır. AB, ekonomik gücünü kullanırken stratejik kısıtlarını tanıyan ve Çin ile olan karmaşık ilişkiyi ele alırken dikkatli bir çizgi izleyen bir konumda bulunmaktadır. Bu gelişmeler ışığında, bu makale, doğal olarak istikrarsız bir ortaklık olan Çin-AB ilişkilerinin evrilen dinamiklerini analiz etmeyi amaçlamaktadır.
  • Item
    Avrupa Birliği Ayrımcılık Yasağı ve Eşitlik Düzenlemelerinde Eksiklik ve Sorunlar: Eşitlik ve Ayrımcılık Kavramları Üzerinden Bir Bakış
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Karakaş, Ayşegül Er
    Avrupa Birliği, evrensel değerler söylemiyle küresel alanda normatif bir güç olma iddiası taşımaktadır. Makalenin temel amacı bu iddianın Avrupa Birliği’nin ayrımcılık yasağı ve eşitlik düzenlemelerindeki karşılığını sorgulamaktır. Bu doğrultuda makalede, Avrupa Birliği’nin biçimsel ve soyut bir çerçeveden eşitlik anlayışı ile eşitlik-özgürlük temelli bir ayrımcılık anlayışına sahip olduğu savunulmaktadır. Eşitlik ve ayrımcılık kavramlarına yönelik bu anlayış ise ayrımcılık yasağı ve eşitlik kavramlarının aynı anlama sahip iki kavram olarak ele alınmasına neden olmakta ve eşitlik, ayrımcılığın yasaklanması ile ulaşılabilen bir hukuksal düzlemde verili bir ilkeye indirgenmektedir. Bu durum ise Avrupa Birliği ayrımcılık yasağı ve eşitlik düzenlemelerinde hiyerarşik eşitlik, kapsam kısıtlamaları ve çoklu ayrımcılığa ilişkin düzenlemelerin olmaması gibi temel eksiklik ve sorunları beraberinde getirmektedir
  • Item
    Role of Public Institutions and Soft Law in Climate Change Governance After Paris Agreement: European Green Deal as a Catalyst and the Change in the Administrative and Legal Set-Ups in the Case of Türkiye
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Demirci, Bengi; Uçar, Emel Karabulut
    Climate change has been urging states not only to act but also to cooperate with relevant stakeholders at any level. Paris Agreement, which is considered as the latest and most radical guide in climate change adaptation processes, has accelerated this effort and has been paving the way for changes in the organizational and legislative set-ups of the signatory states. The aim of this study is to understand how organizational and legislative structures have changed in the countries which ratified Paris Agreement and to understand the characteristics of the climate change governance model brought about. It tracks these changes in the case of Türkiye which has been undergoing significant changes in terms its organizational and legislative set-ups and climate policy governance since the ratification of Paris Agreement in 2021. The research also stresses the catalyzing role of the European Green Deal in the climate change adaptation processes, which further perpetuates the goals of Paris Agreement and requires taking concrete steps in this regard. İklim değişikliği, ülkelerin yalnızca eyleme geçmelerini değil aynı zamanda gerekli düzeylerde ilgili paydaşlarla iş birliği yapmalarını da zorunlu kılmaktadır. İklim değişikliğine uyum süreçlerinde bir kilometre taşı olarak kabul edilen Paris Anlaşması, bu alandaki çabaları hızlandırmış ve anlaşmaya taraf olan ülkelerin idari ve hukuki yapılanmalarında önemli değişikliklerin önünü açmıştır. Bu çalışmanın amacı, Paris Anlaşmasını onaylamış olan ülkelerde idari ve hukuki yapıların ne gibi değişikliklere uğradığını ve iklim değişikliği alanında nasıl bir yönetişim modelinin ortaya çıktığını anlamaktır. Çalışma, söz konusu değişiklikleri, 2021 yılında Paris Anlaşmasını onaylayan ve o tarihten bu yana iklim değişikliği ile ilgili idari ve hukuki yapılanmasında ve iklim politikası yönetişiminde kayda değer düzenlemelere giden Türkiye örneği üzerinden incelemektedir. Paris Anlaşmasının hedeflerini pekiştirip bunlar için somut adımlar atılmasını gerekli kılan Avrupa Yeşil Mutabakatının iklim değişikliğine uyum süreçlerindeki katalizör (hızlandırıcı) rolü üzerinde durmaktadır.
  • Item
    Avrupa Birliği Üyesi Ülke Olarak Polonya Cumhuriyeti’nin Kamu Diplomasisi Uygulamalarının İncelenmesi
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Akdemir, Erhan
    Bu çalışma 1 Mayıs 2004 yılında Avrupa Birliği (AB) üyesi olan Polonya Cumhuriyeti’nin kamu diplomasisi uygulamalarını, tarihsel geçmişten hareketle, Polonya’nın tarihsel süreçte güçlü komşuları tarafından fiziksel varlığının ortadan kaldırıldığını, bu konuda ciddi travma(lar) yaşadığını ve yine bu bağlamda ciddi kimlik krizleri yaşadığını göz önünde bulundurarak analiz etmiştir. Makalenin temel argümanını, Polonya’nın siyasi tarihinin, kimliğinin, kültürünün ve bu bağlamda ortaya çıkan ulusal mirasının ülkenin bugünkü kamu diplomasisi uygulamalarına keskin bir şekilde yön verdiği iddiası oluşturmaktadır. Bu çerçevede bu çalışmada, Polonya’nın özellikle 2000 yılı sonrası takip ettiği kamu diplomasisi politikalarında ülkenin fiziksel mevcudiyetinin, var oluşunun, egemenlik haklarının ve Avrupa uluslar ailesi ve AB içerisindeki siyasi, kültürel ve ekonomik kimliğinin sağlamlaştırılmasına yönelik uygulamalara ağırlık verildiğinin analizi yapılmıştır. Bu analiz Polonya devletinin kamu diplomasisi uygulamalarının iki ana aktörü olan Polonya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Polonya Enstitüleri’nin ve Polonya Cumhuriyeti Kültür ve Ulusal Miras Bakanlığı tarafından desteklenen Adam Mickiewicz Enstitüleri’nin çalışmaları üzerinden gerçekleştirilmiştir. Analiz kapsamında, Polonya’nın kamu diplomasisi faaliyetlerinde yukarıda ifade edilen unsurları hangi araçlar aracılığıyla ortaya koymaya çalıştığı ve kamu diplomasisi uygulamalarında bunları ne ölçüde yansıtabildiğinin analizi yapılmıştır. Bu bağlamda Polonya kamu diplomasinin kendine özgü yanlarının neler olduğu ve ulus markalamasının Polonya için neden önemli olduğu sorularına da çalışma içerisinde yanıtlar aranmıştır. This study analyzed the public diplomacy practices of the Republic of Poland that became a member of the European Unionon 1 May 2004. based on the historical past, considering that Poland's physical existence was eliminated by its powerful neighbors in the historical process, and it experienced serious traumas and identity crises. In this context, the main argument of the article is that Poland's political history, identity, culture and national heritage that emerge in this context sharply direct the country's current public diplomacy practices. This study analyzed that the public diplomacy policies followed by Poland, after 2000, focused on practices aimed at consolidating the country's physical presence, existence, sovereign rights and political, cultural and economic identity within the European family of nations and in the EU. This analysis was carried out through the two main actors of the Polish state's public diplomacy practices, the Polish Institutes and the Adam Mickiewicz Institutes. Within the scope of the analysis, an analysis was made of the tools through which Poland tried to reveal the above-mentioned elements in its public diplomacy activities and to what extent it was able to reflect them in its public diplomacy practices.