Erken dönem Mu'tezile-ı İmâmiyye etkileşimi (Başlangıçtan Şeyh Sadûk'un ölümüne kadar)
dc.contributor.advisor | AYDINLI, OSMAN | |
dc.contributor.author | ÜÇOK, NURAN | |
dc.contributor.department | Other | tr_TR |
dc.date.accessioned | 2023-03-20T11:51:00Z | |
dc.date.available | 2023-03-20T11:51:00Z | |
dc.date.issued | 2022 | |
dc.description.abstract | İslâm düşüncesinin erken dönemi olarak nitelendirilebilecek hicrî ilk asırlar içerisinde tarih sahnesine çıkan iki fırka olan Mu'tezile ve İmâmiyye arasında, hicrî ikinci asrın ortalarından itibaren başlayan bir ilişki ve etkileşim söz konusudur. Çeşitli meclislerde gerçekleşen münazaraların ön planda olduğu ilk karşılaşmalar, iki fırka arası etkileşimin birinci aşamasını teşkil etmektedir. Bu dönemde özellikle tevhid ve imâmet başta olmak üzere çeşitli kelâmî ve siyasî konularda iki fırkanın öncüleri arasında tartışmalar gerçekleşmiştir. Abbâsî halifelerinden Me'mûn'un hilafetinde başlayan Mihne süreciyle birlikte Mu'tezile hem siyasî hem toplumsal alanda güç kaybetmeye başlamış ve Mihne sonrasındaki asır boyunca Mu'tezile'den ayrılıp İmâmiyye'ye geçiş yapanlar olmuştur. Bu geçişler ve onlarla eş zamanlı olarak iki fırka temsilcileri arasında yaşananmaya devam eden tartışma ve reddiyeleşmeler, Mu'tezile ile İmâmiyye arasındaki etkileşimin ikinci aşamasını oluşturmaktadır. Hicrî ikinci ve üçüncü asırlar boyunca gerçekleşen sözlü ve yazılı mücadelelerle birlikte geçişler, iki fırka arasındaki etkileşim düzeyini artırmış ve ardından İmâmiyye kanadında, Mu'tezilî düşüncelerin ve yöntemin kimi izleri görülmeye başlamıştır. Bu sürecin başlamasında ayrıca, Nevbahtî ailesinin her iki fırkaya da yakınlığı, Büveyhîler döneminde görülen kimi politikaların özellikle Şiîlere sağladığı nispeten özgür ortam ve Basra ile Bağdat'tan başlayarak Hûzistân, Rey, Horasan gibi bölgelerde iki fırka mensuplarının buldukları diyalog imkânının etkisi bulunmaktadır. Bu gibi etkenlerin neticesinde hicrî dördüncü asırda kelâm, fıkıh ve hadis alanında öne çıkan bazı İmâmî âlimlerin görüşlerinde Mu'tezilî izlerin varlığından söz edilebilir hale gelmiştir. Etkileşimin İmâmiyye cephesindeki kelâmî ve siyasî görüşlerin tarihsel süreç içindeki seyrine odaklanıldğında, kimi görüşlerde Mu'tezilî çizgiyle yakınlaşmalar daha belirgin hale gelmektedir. Özellikle ilk karşılaşmalar dönemindeki en temel tartışma konuları arasında yer alan tecsîm ve teşbîh içerikli görüşlerden, şiddetli Mu'tezilî eleştirilerin de etkisiyle sonraki dönem İmâmîler tarafından uzaklaşıldığı görülmektedir. Diğer yandan İmâmiyye'de on birinci imamın halef bırakmaksızın ölümü ve onun ardından yaşanan bunalım neticesinde ortaya çıkan gaybet iddiasının, imâmet eksenli görüşlere ciddî bir etkisi olmuştur. Özellikle gaybetin uzaması ve İmâmî toplumda bunun neticesinde yaşanan kafa karışıklığı, zamanla imama doğaüstü nitelikler atfedilen bir imâmet anlayışının yerleşmesiyle doğrudan ilişkilidir. Kendiliğinden gelişen gaybet meselesi karşısında Mu'tezile'nin akılcı tavrına yakınsayan bir görüş benimseyemeyen İmâmî âlimler, gaybet olgusunu aklî yollarla temellendirme konusunda, muhtemelen Mu'tezile ve onunla irtibatlı İmâmî seleflerinden istifade etmişlerdir. İki fırka arasındaki etkileşimin, hicrî iki, üç ve dördüncü asırlardaki seyrini İmâmî hadisçi Şeyh Sadûk'un 381/991 yılındaki ölümüne kadar inceleyen bu çalışmada; bir fırkanın çeşitli kelâmî ve siyasî görüşleriyle birlikte onun akıl ve aklî temellendirmeyle ilişkisini, onun başka fırkalarla etkileşimi üzerinden okumanın meseleyi bütüncül bir zaviyeden görmeye olan katkısı ortaya çıkmaktadır. | tr_TR |
dc.description.ozet | There is a relationship and interaction between Mu'tazila and Imamiyya, two sects that emerged on the stage of history in the first centuries after hijra, which can be described as the early period of Islamic thought, starting from the middle of the second century. The first encounters, in which the debates in various assemblies are at the forefront, constitute the first stage of the interaction between the two sects. In this period, debates took place between the pioneers of the two sects on various theological and political issues, especially on tawhid and imamate. With the Mihna process, which started during the caliphate of Ma'mûn, one of the Abbasid caliphs, Mu'tazila began to lose power both in the political and social arena and during the century after the Mihna, there were certain individuals who left Mu'tazila and converted to Imamiyya. These conversions and the ongoing debates and refutations between the representatives of the two sects simultaneously with them, constitute the second stage of the interaction between Mu'tazila and Imamiyya. Along with the verbal and written contest that took place during the second and third centuries of the hijra, the conversions increased the level of interaction between the two sects, and afterwards some traces of Mu'tazili thoughts and methods began to be seen in Imamiyya wing. On the initiation of this process, there had been some impacts such as the proximity of the Nawbakhti family to both sects, the relatively free atmosphere especially for the Shiites provided by some policies of the Buwayhid dynasty and the opportunity for dialogue that the members of the two sects achieved in regions such as Basra, Baghdad, Khuzistan, Rayy and Khurasan. As a result of such factors, it has become possible to talk about the existence of Mu'tazili traces in the views of some Imami scholars who came to the fore in the field of kalam, fiqh and hadith in the fourth century. When focusing on the course of theological and political views in the historical process on the Imamiyya side of the interaction, convergence with the Mu'tazili line becomes more evident in some views. It is seen that the views with the content of anthropomorphism, which were among the most basic debate topics in the period of first encounters, were moved away by the Imamis of the later period, with the influence of severe Mu'tazili criticism. On the other hand, the claim of occultation, which emerged as a result of the death of the eleventh imam without leaving a successor and the crisis that followed in Imamiyya, had a serious impact on the imamate-oriented views. In particular, the prolongation of the occultation and the resulting confusion in the Imami community are directly related to the establishment of an understanding of imamate, in which supernatural qualities are attributed to the imam over time. Imami scholars, who could not adopt a view converging to the rational attitude of Mu'tazila about the issue of occultation that developed spontaneously, probably benefited from Mu'tazila and their Imami predecessors affiliated to Mutazila, at rationally justifying the phenomenon of occultation. In this study, which examines the course of the interaction between the two sects in the second, third and fourth centuries, until the death of Imami hadith scholar Sheikh al-Saduq in 381/991; it occurs that, reading the various theological and political views of a sect, as well as its relation to reason and rational justification, through its interaction with other sects, contributes to seeing the issue from a holistic point of view. | tr_TR |
dc.identifier.uri | http://hdl.handle.net/20.500.12575/87815 | |
dc.language.iso | tr | tr_TR |
dc.publisher | Sosyal Bilimler Enstitüsü | tr_TR |
dc.subject | Mu'tezile | tr_TR |
dc.subject | İmamiyye | tr_TR |
dc.subject | etkileşim | tr_TR |
dc.title | Erken dönem Mu'tezile-ı İmâmiyye etkileşimi (Başlangıçtan Şeyh Sadûk'un ölümüne kadar) | tr_TR |
dc.title.alternative | Early Mu'tazila-Imamiyya interaction (From the beginning to the death of Sheikh al-Saduq) | tr_TR |
dc.type | doctoralThesis | tr_TR |