Sayı:45 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Otam Dergisi 45. sayı (Tüm Sayı)(Ankara Üniversitesi, 2019) Otam, Dergisi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiItem Suraiya Faroqhi-Devletle Başa Çıkmak: Osmanlı İmparatorluğu’nda Siyasal Çatışmalar ve Suç 1550-1720, Alfa Tarih, İstanbul Ekim 2016, 245 sayfa.(2019) Tanıdı, Duygu; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiItem Kitap Tanıtımı/Book Review(2019) Aliyazıcıoğlu, Zeynep İnan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiItem Geç Dönem Osmanlı Devleti’nde Toprağa Bağlı Hak Mücadeleleri: Karaosmanoğlu Kerimesi Zahide Hanım’ın Arazileri Örneği(2019) Yetişir, Zeynep; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiToprak mülkiyeti meselesi tarih sahnesindeki varlığı süresince bir tarım devleti olarak kalan Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli mücadele alanlarından biri olmuştur. Bu mücadelenin aktörleri ve araçları zaman ve zemine bağlı olarak çeşitli dönüşümler geçirse de toprağa erişim ve onun nimetlerinden yararlanma konusu tüm toplumsal gruplar için hayati bir mesele olma özelliğini korumuştur. Ne var ki on dokuzuncu yüzyıldan itibaren toprağa bağlı mülkiyet ilişkilerinde yaşanan dönüşümler hak mücadelelerinin boyut ve veçhelerini giderek karmaşıklaştırmıştır. Toprak sahipliği meselesi bu dönemden itibaren toprağı yöneten ve kullananlar açısından yeni anlamlar kazanmaya başlamıştır. Bu çalışma toprağa bağlı hak mücadelelerinin on dokuzuncu yüzyıl sonlarında aldığı şekli tarihsel bir hikâyenin farklı aktörleri üzerinden değerlendirmeye çalışacaktır. Eski gücünü kaybetmiş ancak adı hala hatırlanan ünlü bir ayan ailesinin kızı, üst düzey devlet adamlarının mahdumları, merkezi ve yerel yöneticiler ve köylüler. Konumları ve çıkarları gereğince çoğunlukla birbirlerinin hilafına hareket eden bu bir grup insanın hikâyesi dönemin mülkiyet ilişkilerinde yaşanan dönüşüme ışık tutmak üzere irdelenecektir.Item I.Dünya Savaşı’nda İstanbul-Berlin Demiryolu(2019) Özdemir, Nuray; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiI. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı Devleti’ni Avrupa’ya bağlayan Berlin-Viyana-Peşte-Belgrat-Sofya-İstanbul demiryolu hattında ulaşım durmuştur. Hattın geçtiği ülkelerden biri olan Sırbistan’ın İtilaf Devletleri arasında yer alması, Bulgaristan’ın ise savaşın başında tarafsızlığını ilan etmesi İstanbul-Berlin yolunun kapanmasına yol açmıştır. Bu durum Osmanlı Devleti’ne İstanbul-Berlin demiryolu üzerinden taşınması düşünülen Alman askeri yardımlarının da yapılamamasına yol açmıştır. Savaşın başından itibaren bu yolun açılmasına büyük önem verilmiş, İttifak Devletleri’nin hem kendi aralarında güvenli bir ulaşım ağı sağlanması hem de Rusya’nın müttefikleri ile olan bağlantısını kesmek istenilmiştir. Almanya’nın Doğu Avrupa Cephesi’nde Rusya’ya karşı üstünlük kazanması, AvusturyaMacaristan’ın Belgrad’a girişi ve Bulgaristan’ın İttifak Devletleri yanında Ekim 1915’te savaşa girmesi sonucunda engeller kalkmış ve İstanbulBerlin demiryolu yeniden ulaşıma açılabilmiştir. Berlin-Viyana-PeşteBelgrat-Sofya-İstanbul hattında ilk sefere 15 Ocak 1916’da Berlin’den başlanmıştır. Ticari eşyanın taşınmasına özellikle de İstanbul’un iaşesi için ihtiyaç duyulan gerekli malların nakline başlanmıştır. Ancak Osmanlı Devleti’nin beklediği Alman askeri malzeme yardımının nakli ise bu tarihten sonra zaten Almanya’nın kendi savaştığı cephelerde ihtiyaçları arttığı için çok kısıtlı kalmıştır. Bulgaristan’ın 29 Eylül 1918’de savaştan çekilmesi ise İstanbul-Berlin yolunun yeniden kapanmasına yol açmıştır. Bu çalışmada, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin müttefikleriyle doğrudan bağlantısını sağlayan İstanbul-Berlin demiryolunun stratejik önemi incelenmiştir. İstanbul-Berlin hattının açılışının Osmanlı Devleti açısından siyasi, askeri ve iktisadi sonuçları değerlendirilmiştirItem II. Meşrutiyet’ten İşgale: Osmanlı Kadın Dergilerinde Gayrimüslimlerin İzini Sürmek(2019) Koç, Duygu; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesii ve kültürel statüleri birçok araştırmacıyı cezbeden konuların başında gelir. Müslüman ve gayrimüslim tebaanın bir arada yaşamasını mümkün kılan yazılı ve yazısız kuralların toplumu ne şekilde bir arada tutabildiği, millet sistemi adını verdiğimiz bu bir aradalığın hangi dönemler ve şartlarda kırılmaya uğradığı defalarca çalışılsa da konunun araştırmacılar için ilgi çekiciliği ve her dönemde güncelliğini kaybetmemesi Osmanlı gayrimüslimlerine dair yapılan ve yapılacak olan çalışmaların motivasyonunu oluşturur. Millet sistemi içerisinde yüzlerce yıl varlıklarını sürdüren Osmanlı gayrimüslimlerinin imparatorluğun dağılma döneminde Osmanlıcılık ideolojisiyle imparatorluğa olan bağlılıklarının sürdürülmeye çalışılması ve milliyetçilik akımının etkisiyle ortaya çıkan toprak kayıplarının önüne geçme çabası Osmanlı son döneminin gayrimüslimlere olan bakış açısının ana hatlarını oluşturur. Bu çalışmada Osmanlıcılık akımından Türkçülük akımına geçişte basındaki gayrimüslimlere yönelik söylemlere odaklanılacaktır. Odak noktası olarak da 1908-1919 tarihleri arasında Osmanlı basın hayatında yer alan üç kadın dergisi seçilmiştir. Bu dergiler Kadın, Kadınlar Dünyası ve Türk Kadını’dır. Bu dergilerin seçilme sebebiyse II. Meşrutiyet’in ilanından işgaller döneminin başlangıcı gibi büyük kırılmaların vuku bulduğu bir tarihsel süreçte yayınlanmış olmaları ve aktif olarak siyasete katılımları olmamasına rağmen kendilerine ait düşünceleriyle siyaset yapan ve bunu da dergilerinde okurlarıyla buluşturan kadınların ve siyasi hayatla beraber basın hayatında da var olan erkeklerin gözünden ana tema olan gayrimüslimlere bakabilmektir.Item Osmanlı-Kaçar Münasebetlerine Nişânlar Üzerinden Bakmak: II. Abdülhamid Dönemine Dair Bir Deneme(2019) Kiren, Akın; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiNişân verme uygulaması, 19. yüzyılla birlikte Osmanlı İmparatorluğu ve İran’da yaygın hale gelmiş, diplomasinin olmazsa olmaz unsurlarından birine dönüşmüştü. Öyle ki; öteki nişânların yanında, devlet işlerinde ön planda yer almayan kadınlar için bile her iki ülkede Şefkat ve Afitâb gibi nişânlar çıkarılmıştı. Bu çalışma, zihinsel arka planında II. Abdülhamid dönemi Osmanlı-Kaçar ilişkilerinin genel seyrini bulundurarak; hükümdarların, simgesel bir anlam taşıyan nişânları diğerinin tebaasına yönelik nasıl kullandıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Zira nişânların kimlere verildiğinin ve bunun dönem içindeki yoğunluğunun takip edilmesiyle, farklı alanlardaki münasebetlerin gelişimine dair de fikir edinilebileceği düşünülmektedir. Çalışmanın temelini teşkil eden arşiv belgeleri incelendiğinde, özellikle İran şahlarının süregelen problem sahalarında veya menfaat alanlarında nişân verme konusunda oldukça eli açık davrandıkları tespit edilmiştir. Bu bağlamda, diplomatik ve bürokratik konumlardaki kişiler ile yakınlarının yanı sıra; Şia’nın tarihi merkezi olarak görülen Irak’ın Atabâtı ‘Aliyye bölgesinde, tüm Müslümanların kutsalı Hicaz’da, sınır hattında ya da ticaret rotaları üzerinde yaşayanlar, uygulamanın ilk muhatapları olmuşlardır. Öte yandan, çalışmada sunulan belge ve örnekler, iki tarafın da nişânlar yoluyla diğer tarafla diyalog kurma ve görünür olma amacına büyük ölçüde ulaştığını göstermektedir. Çalışma, Kaçar dönemi İran nişânları üzerine kapsamlı ilk Türkçe inceleme olmakla birlikte, alana; söz konusu nişânların Osmanlı tebaasına ve Osmanlı nişânlarının İran tebaasına verilişine dair özgün bir katkı sağlamaktadır. Çalışmanın temel kaynaklarını, Osmanlı arşiv belgelerine ilaveten, Farsça, İngilizce ve Türkçe birincil ve ikincil kaynaklar oluşturmaktadırItem Avusturya-Macaristan Askeri Ataşesi Joseph Pomıankowskı Ve Sefir Johann Pallavıcını Raporlarında Enver Paşa’nın Harbiye Nazırlığı: 1914-1916(2019) Karbi, Bilge; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na Almanya ve AvusturyaMacaristan’ın dahil olduğu İttifak devletleri bloğunda katılmıştır. Dört yıl süren savaş boyunca üç devlet arasındaki ilişkiler geçmişte hiç olmadığı kadar derinleşmiştir. Hem savaştan zaferle ayrılmak hem de 19. Yüzyıla damgasını vuran Şark meselesini kendi çıkarları doğrultusunda çözümlemek isteyen Almanya ve Avusturya-Macaristan nüfuz politikaları doğrultusunda Osmanlı kişi ve kurumları ile yakın temaslarda bulunarak devleti yakından tanımak istemişlerdir. Bu makalede AvusturyaMacaristan Sefiri Markgraf von Pallavicini ve Askeri Ataşe Pomiankowski tarafından yazılan ve Ocak 1914’ten 1916 yılının sonunda kadarki dönemde Enver Paşa’nın harbiye nazırlığını değerlendiren raporlar incelenmiştir. Avusturya Devlet Arşivi’nin Kriegsarchiv ve Haus-, Hof- und Staatsarchiv’de muhafaza edilen bu raporlar içerisinden Enver Paşa’nın harbiye nazırlığına getirilmesi, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na giriş süreci ve savaş zamanında Osmanlı ordusunda görev yapan Alman subaylarından önde gelenlerinin Enver Paşa hakkında özellikle 1916 yılındaki değerlendirmelerine yer verilmiştir. Bu sayede hem müttefik devletlerin Enver Paşa ve Osmanlı ordusu hakkındaki düşüncelerine ışık tutulmuş hem de Enver Paşa hakkında yapılan çalışmalara bir katkı sağlanmıştItem İngiltere’nin Diyarbakır Konsolosluğu: Açılışı ve İlk Dönem Faaliyetleri (1854-1860)*(2019) Görür, Halil İbrahim; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİngiltere’nin Diyarbakır Konsolosluğu’nun açılışı ve ilk dönem faaliyetlerini incelediğimiz bu çalışma temel olarak, söz konusu konsolosluğun İngiliz Milli Arşivleri’nde (The National Archives-TNA) bulunan kendi kaynak ve raporlarına göre hazırlanmıştır. İngiltere’nin Diyarbakır’a atanan ilk konsolosu William Richard Holmes, 28 Ekim 1854’te Diyarbakır’a gelerek görevine başlamıştır. Burada yaklaşık altı yıl görev yapan Holmes, görevinin ilk yıllarında Kırım Harbi’nin bölgede neden olduğu askeri hareketliliğin yanı sıra, bölgenin kendine özgü dâhili meselelerine dair de önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Diyarbakır gibi Osmanlı Anadolu’sunun mühim bir vilayetinde İngiliz konsolosu olarak görev alan Holmes’ın değerlendirmeleri, sadece Diyarbakır’ın değil genel anlamda tüm bölgenin nabzını tutması hasebiyle bu noktada bizlere tarih adına önemli ipuçları sunmaktadırItem 1736-1739 Osmanlı-Rusya-Avusturya Savaşında Ruslara Esir Düşen Bir Osmanlı Askeri ve Eseri: Akhisarlı Hacı Nesimoğlu Ahmed Bin Hasan ve Tevârîh-i Âl-i Osmân(2019) Gökçek, Mehmet Fatih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı Devleti, 1736-39 yılları arasında Rusya ve Avusturya ile yaptığı savaşlardan galip çıkmıştır. Savaş sonunda imzaladığı barış antlaşmalarıyla da daha önceden kaybettiği Azak ve Belgrat gibi stratejik önemi haiz yerleri geri almıştır. Osmanlı Devleti kazandığı bu başarılar sayesinde düşmanlarına kaptırdığı toprakları ele geçirebileceğini görmüştür. Söz konusu savaş süreci, dönemin tarihçilerince kaydedilmiştir. Bu eserlerden süreci, açık bir şekilde izlemek mümkündür. 1736-39 savaşlarını ele alan tarihçilerden biri de Özü Kalesi'ni müdafaa ederken Ruslara esir düşen Akhisarlı Hacı Nesimoğlu Ahmed'dir. Bu çalışma, Akhisarlı Hacı Nesimoğlu Ahmed'in tek nüshası Fransa Milli Kütüphanesi Supplément Turc, nr. 168'de bulunan 22 varaklık Tevârîh-i Âl-i Osmân isimli eserini ele almaktadır. Eserde 1736-39 savaşlarının Rusya ve Avusturya cephelerinde yaşanan hadiseler anlatılmaktadır. Müellif bilhassa savaşın Rusya cephesine dair önemli bilgiler vermektedir. Bu konuda verdiği bilgiler diğer kaynaklarda bulunmamaktadır. Ayrıca eserinde savaş dışındaki bazı konulara ilişkin müşahedelerini de anlatmaktadır. Eser, olayların içinde bulunan bir askerin kaleminden çıkması ve orijinal bilgiler vermesi yönüyle ana kaynak değeri taşımaktadırItem Osmanlı Arşiv Belgeleriyle Muarız (Saros) Körfezi’ndeki Kale-i Cedid (Manastır) Kalesi(2019) Durmuş, Fuat; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışma, Osmanlı Dönemi’nde Muarız (Saros) Körfezi’ndeki Evreşe Kazası’na bağlı Karaçalı Karyesi ile Karaçalı Karyesi karşısındaki ada üzerinde bulunan yapılar hakkında bilgilerin yer aldığı Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgeleri kapsamında hazırlanmıştır. Bu çalışmayla Osmanlı arşiv belgelerindeki bilgiler dışında bugün bulundukları yere ilişkin herhangi bir kaydın olmadığı Karaçalı Karyesi ile karşısındaki ada üzerinde bir zamanlar yer alan yapıların lokalizasyonu yapılmaya çalışılacak; kaleler şehri Çanakkale’nin Osmanlı Dönemi’ne ait, ismi ile müsemma, yeni bir kalesi tanıtılacaktırItem XVIII. Yüzyılda Osmanlılarda Yazılmış Balistik Metinleri(2019) Başaran, Vural; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlılar XVIII. yüzyılda ordularının Avrupa ordularıyla mücadele gücünü arttırmak için bir takım girişimlerde bulunmuşlardır. Bu yazıda bu girişimlerden birisi olan balistik konusu ele alınmıştır. Balistik alanında XVIII. yüzyıl ortalarında Mustafa ibn İbrahim ile başlayan çalışmalar yüzyılın sonunda belli bir olgunluğa ulaşmıştır. Bu alandaki çalışmalar sadece sahadaki topçular için yararlı olmamıştır. Aynı zamanda Aristocu dünya görüşünden Galileocu dünya görüşüne geçişin de zeminini hazırlamıştır. Çalışma bu gelişimi göstermeyi amaçlamaktadırItem Osmanlı’nın Dağılmasını Engelleme Çabası Olarak Üç Siyasi Fikir Hareketi(2018) Atasoy, Fatih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiOsmanlı Devleti Batılı devletler karşısında geri kaldığını fark ettiği andan itibaren, kendini yenileme ve ayakta kalma mücadelesine girişmiştir. Yenileşme adına başta yöneticiler olmak üzere önemli adımlar atılmıştır. Bunlar arasında Tanzimat ve Meşrutiyet devletin yapısal değişimine yönelik devrim niteliğindeki adımlardır. Her iki köklü değişim Osmanlı aydınları arasında düşünce üretimini ve fikir tartışmalarını artırmıştır. Bunun için yakın tarihimizde düşünce hareketleri dendiği zaman bu dönem özel bir önem taşır. Özellikle Avrupa’dan etkilenerek yenilik hareketlerine destek veren ve öncülük yapan Jön Türkler veya Yeni Osmanlılar adını alan aydınlar ülkeyi kurtarmak için aktif rol oynamışlardır. Yönetimi üstlenen İttihat ve Terakki Cemiyeti bu ortamda kurulmuştur. İttihat ve Terakki yönetimi İmparatorluğu kurtarmak için çaba sarf ederken üretilen düşüncelerden faydalanmaya çalışmıştır. Bu süreçte Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset” adını verdiği fikir akımları tartışmaların odağını oluşturmuştur. Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük akımları Osmanlı Devleti’nin Avrupa tehdidi karşısında yeni siyasî-sosyal birlik (ittihad) arayışlarının yansımasıdır. Osmanlı aydınları bu üç fikir akımı içinde yeni millet ve vatan tanımlamaları yapmaya çalışmışlardır. Bu tanımlarla Osmanlı içindeki halkları bir arada tutmanın yolları aranmıştı